kriz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kriz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kriz, yeni milyonerler yarattı

11 Kasım 2009 Çarşamba

Sanayi sektörüne tarihinin en ağır darbesini indiren kriz, bankaları kâr rekortmeni yaparken Türkiye'de 5 bin de milyoner yarattı. 1 milyon liranın üzerinde mevduatı olan mudî sayısı 2009'un eylül ayında 29 bine çıktı.

Teğet geçiyor tartışmaları içerisinde Türkiye'ye tarihinin en büyük ekonomik küçülmesini yaşatan kriz, bir yandan bankaların kâr rekorları kırmasını sağlarken diğer yandan da yeni nakit zenginleri yarattı. Bu yılın eylül itibari ile son bir yılda bankacılık sektörünün dokuz aylık kârı yüzde 41,1 artarak 11.1 milyar liradan 15.7 milyar liraya ulaşırken, bankalarda 1 milyon liranın üzerinde mevduatı bulunan mudîlerin sayısı da aynı dönemde 5 bin kişi arttı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun verilerine göre bankalarda 1 milyon liranın üzerinde mevduatı bulunanların sayısı 24 binden 29 bine çıktı. Bu gruptakilerin toplam mevduatı ise yüzde 22 oranında artarak 200 milyar 758 milyon liraya çıktı. 1 milyon liranın üzerindeki mevduatın toplam içerisindeki payı yüzde 41'den 42,3'e çıktı. Büyük tasarruf sahiplerinin mevduatındaki artışta dövizdeki yükselişle birlikte döviz tevdiat hesaplarının değerinin yükselmesi ve bazı yatırımcıların nakde dönmesi etkili oldu.

Büyük mevduatlar artıyor

Mevduat büyüklüğü 250 bin TL ile 1 milyon liranın arasında olan mudilerin sayısı da 36 bin kişilik artışla 152 bine ulaştı. Bu kişilere ait mevduat tutarı ise yüzde 20,7'lik artışla 70.9 milyar liraya ulaştı. Bu gruba ait mevduatın toplam içerisindeki payı ise yüzde 14,4'ten 14,9'a çıktı. Bankalarda 250 bin liranın üzerinde mevduatı bulunanların toplam sayısı ise 140 binden 181 bine ulaştı. Bu gruptaki mevduatın toplam içerisindeki payı yüzde 55,4'ten 57,2'ye çıktı. 250 bin liranın üzerindeki mevduatların toplam tutarı ise 226 milyar 220 milyon liradan 271 milyar 679 milyon liraya ulaştı. Bankalardaki mevduatı 50-250 bin lira arasında olan mudilerin sayısı da bir yıl içerisinde 124 bin kişilik artışla 922 bine ulaştı. Bu gruptakilerin mevduat tutarı ise yüzde 17,6 artarak 102.2 milyar liraya çıktı. 50 bin liranın üzerindeki mevduatın toplam içerisindeki payı ise yüzde 76,7'den 78,8'e çıktı.

Küçükler cepten yedi

Bankaladaki mevduatı 10 bin liranın altında olan mudilerin sayısı 1 milyar 497 bin kişilik artışla 68 milyon 274 bin kişiye çıktı. Bu kişelere ait mevduat tutarı ise 31.3 milyar liradan 30.8 milyar liraya indi. Bu grubun toplam mevduat içerisindeki payı ise yüzde 7,6'dan 6,5'e düştü. BDDK verileri göre eylül sonu itibari ile Türkiye'deki yerleşik kişilerin toplam mevduatı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 16,2 artarak 474.2 milyar liraya çıktı. Bankalardaki toplam yerli mudi sayısı ise 70 milyon 769 bin kişiden 72 milyon 179 bin kişiye ulaştı.

Faiz gideri tarihi dipte

Öte yandan küresel kriz süresinde kârlılığını sürdüren bankaların mevduata ödediği faiz de, Merkez Bankası'nın hızlı faiz indirimlerinin etkisiyle aylık bazda en düşük seviyeye indi. Bankaların mevduata ödediği faiz eylül ayında 2 milyar 536 milyon liraya düştü. Bankaların 2008 yılının aralık ayında 4.7 milyar lira olan aylık mevduat faizi ödemeleri, Merkez Bankası'nın faiz indirimlerinin etkisiyle ocak ayından bu yana hızla geriledi. Ocakta 4.4 milyar liraya inen aylık faiz ödemelri, haziranda 2.9 milyar liraya düşmüştü. Bu yılın dokuz aylık dönemi itibari ile mevduata ödenen faiz, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 azalarak 28.2 milyar liraya düştü. Bu dönemde kredilerden sağlanan faiz geliri ise 36.8 milyar liradan 40.4 milyar liraya çıktı.

Read more...

Yeniden kriz sürecine girebiliriz

2 Ekim 2009 Cuma

IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, zafer ilan etmek için çok erken olduğunu belirterek, Krizin artık arkamızda kaldığını söylemek için çok erken. Ancak işler daha iyiye gidiyor dedi.

Kahn, Bilgi Üniversitesi Dolapdere Yerleşkesi'nde öğrencilerle bir araya geldiği konferansta yaptığı konuşmada, kriz nedeniyle işyeri kapanan ve işsiz kalanlar için krizin atlatılmış olmadığının altını çizdi.

Kahn, Dolayısıyla zafer ilan etmek için çok erken. Krizin artık arkamızda kaldığını söylemek için çok erken. Ancak, işler daha iyiye gidiyor. Bunu söylemek mümkün. Bu arada hükümetler için çok zor bir soru... Hem mutlu olmak, hem iyileşmeden dolayı bir huzur içine girmek... Öte yandan (hayır kriz bitmedi daha çalışmamız gerekiyor, daha sorunlarımız olacak.) Gelecekte böyle söylemlerde bulunmak elbette zor. Bu, iletişim açısından da çok zor. Aslında memnunum, bu tarz mesajlar vermek zorunda olmadığım için... dedi.

İşsizliğin, krizin bittiğini söylemek için erken olmasının en önemli nedenlerinden biri olduğuna işaret eden Kahn, Türkiye gibi bir ülkede belki daha bir yıl gibi bir süre devam edecek. İyileşmenin sağlamlaştığının açık olması konusunda tamamıyla emin olamazsınız. Önümüzdeki 12 ay içinde, işsizlik evet, artık azalıyor diyebildiğimizde krizin bittiğini söyleyebiliriz dedi.

Yeniden kriz sürecine geri dönme riski hala mevcut

Konuşmasında küçülme risklerine de dikkati çeken Kahn, şöyle devam etti:

Bazıları düşüşten, dibe vuruştan bahsediyor. (Bugün kriz biraz daha iyileşiyor diye önümüzdeki aylarda kriz kötüleşmeyecek diye birşey yok) diyorlar. Bu IMF'nin senaryosu değil. Ancak bu elbette mümkün. Dolayısıyla da, yeniden kriz sürecine geri dönme riski de hala mevcut.

Bunun iki nedeni var; bunlardan ilki, daha önce söylediklerinin tam tersini yapmak, yani zafer ilan etmek... (Artık krizden çıkış politikaları tesis edebiliriz) demek. Kriz boyunca yapılanları, örneğin merkez bankaları için likidite ya da merkezi hükümetler açısından mali kuralların yerleştirilmesi gibi konularda bu politikaların terk edilmesi durumunda böyle bir risk olacak.

İkinci olarak, (krizden çıkış stratejisine, 6 ay ya da 12 ay sonra (artık para politikalarında değişikliğe gidebiliriz) demek... Bugün henüz o gün değil. Bugün çok erken ve eğer hükümetler krizden çıkıldığını düşünerek o kararlarını çok erken verirlerse, o zaman evet, bir dibe iniş, bir vuruş söz konusu olacaktır.

Finans sektörünün iyileştirilmesi tamamlanmadı

IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, diğer bir konunun ise Türkiye, ABD gibi modern ekonomilerin güçlü bir finans sektörüne ihtiyaç duyması olduğunu belirterek, bu konuda pek çok yol kat edildiğini ve çok şey yapıldığını, ancak finans sektörünün iyileştirilmesinin henüz tamamlanmadığını söyledi.

Bu konuda bazı ülkelerin diğerlerinden daha fazla etkilendiğini, yeni bankaların ise krizden o kadar çok etkilenmediğini kaydeden Kahn, Diyelim ki bir Türk bankasının bir Türk şirketine verdiği kredilerden bahsediyoruz... Burada şirket tarafından gerekli performans gösterilmediği takdirde bu, Türkiye'deki banka için de birtakım sorunlar anlamına geliyor. Dolayısıyla yalnızca ABD'deki konut sektörü değil, burada performans gösteremeyen krediler söz konusu. Bunun ne kadar sürede iyileştiği, ülkeden ülkeye göre değişecektir. Pek çok yol kat edildi. Ama hala burada yapılacaklar bitmedi. Dolayısıyla hala bazen kredi bulmanın zor olduğu, ekonomideki likiditenin olması gerektiği kadar iyi seviyelerde olmadığı bir durumda olduğumuzu söylemek gerekiyor şeklinde konuştu.

Read more...

Kriz, delip geçti

22 Eylül 2009 Salı

Başbakan ısrarlı, kriz Türkiye'yi teğet geçiyor. Oysa orta vadeli program ile artık teğet söyleminin rafa kalkacağını sanıyorduk. Ekonominin yüzde 6 daraldığı ve işsizliğin yüzde 15'e yaklaştığı bir ekonomi için kriz teğet geçiyor denilebilir mi? Başbakanın perşembe günü genel yayın yönetmenleri için verdiği iftar yemeğine katıldım.

Orada söyledi, Ben yine teğet geçiyor diyorum dedi. İşsizlik oranı hatırlatıldığında ise Türkiye'yi bazı Avrupa ülkeleriyle karşılaştırdı ve İşsizlik noktasında Türkiye'nin mevcut yapısına göre onlardan daha iyi durumda olduğunu görecekseniz dedi. Erdoğan'ın verdiği örnekler İspanya ve İngiltere. İspanya'da işsizlik oranı bizim birkaç puan üzerimizde seyrediyor. İngiltere ise bizden daha düşük bir orana sahip ama bu haliyle bile rekor seviyede bir işsizlikle karşı karşıya.

Başbakan'a yanıt Merkez'den geldi

Başbakan haklı, İspanya'dan daha iyi durumdayız ama buradan çıkarılacak sonuç Kriz Türkiye'yi teğet geçiyor olmamalı. Doğrusu Kriz Türkiye'yi de, İspanya'yı da, İngiltere'yi de vurdu. Daha bir çok ülkeyi vurduğu gibi... Başbakanı doğrulamayan açıklama Merkez Bankası'ndan geldi. Para Politikası Kurulu faizi yarım puan daha indirdi ve bir de açıklama yaptı.

Dedi ki, Kriz Türkiye'yi teğet geçmedi, fena halde vurdu. Bunu doğrudan demedi ama yaptığı şu tespitler başka nasıl yorumlanır ki. Toparlanma yavaş ve kademeli olacak, Yurtiçi yatırım talebi zayıf seyrini sürdürüyor, İstihdam koşullarında belirgin bir iyileşme görülmemekte ve Tüketim talebi zayıf seyredecek. Aynı merkez bankası daha önce açıkca dememiş miydi, Kriz kredi ve ticaret gibi tüm kanallardan Türkiye'yi olumsuz etkiledi diye. Bir ekonominin krizden etkilenmiş olması için daha ne olmalı ki.

Not kuruluşları hareket geçti

Kısacası, mevcut resmin olumlu ya da pazarlanacak tarafı krizin teğet geçmiş olması olamaz. Ya ne olur? Moody's ve Standard and Poor's gibi önde gelen derecelendirme kuruluşlarının bu haftaki açıklamaları olabilir. Geçmişte kırk defa yanılan, kriz öncesinde yaptığı yanlış notlama ve değerlendirmeleri nedeniyle denetim alttına alınmaları karara bağlanılan bu kuruluşlar, hala Türkiye'yi Mısır'ın iki kademe altında notluyorlar ama olsun.

Bu hafta nihayet harekete geçtiler. Bu kuruluşların açıklamalarında krizin Türkiye'yi vurduğu ancak Türkiye ekonomisinin şoklara karşı dayanıklık gösterdiği ve yardım almadan krize direndiği belirtiliyor. S&P dış finansman risklerinin hafiflediğinden söz ediyor. Moody's özel sektörün yüksek borçluluğuna rağmen borçlarını ödeyebildiğini ve dışarından borçlanabildiğini söylüyor.

Kriz geçti havasına girilmesin

Türkiye piyasalarının dışarıdan sermaye girişindeki yavaşlama ve kredi koşullarının sıkılaşması ile iyi başedebildiğini söylüyor. Orta vadeli program Erdoğan'ın dediği gibi realist bir yaklaşımla hazırlanmış, popülist değil. İddialı hedefler konulmamış, 2009 yılına ait tahminler gerçekçi düzeylerde tutulmuş. 2011 seçimi öncesi hükümet kamu maliyesinde ortalığı çok fazla sıkmak istemiyor. Zaten bu iç ve dış talep durgunluğunda sıkmanın çok fazla imkanı da yok.

Finansman ihtiyacı ortaya çıkarsa orada bir yerlerde Uluslararası Para Fonu (IMF) var. Anlaşılıyor ki şimdilik Hazine rahat. Çok fazla baskı yok. Görünüm değişikliği ile dışarından rahat borçlanma imkanı olur mu? Olabilir ama hazine geçen yılın üzerindeki maliyetlerle de olsa zaten borçlanabiliyordu.

Bu manzaraya bakıp kriz geçti, normale döndük havasına girmeyelim. Çünkü Merkez Bankası öyle diyor. Hani Başbakan'ın iftar yemeğinde sitem ettiği Merkez Bankası. Normale dönülmediği için daha uzun bir süre para politkasının aşağı yönlü esnekliğini koruyacağını söylüyor. Krizin teğet geçtiği bir ülkede Merkez Bankası neden böylesine olağanüstü para politikası lzemek zorunda kalsın ki?

Read more...

Kriz Henüz Bitmedi

7 Eylül 2009 Pazartesi

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn,küresel krizin henüz geride bırakılmadığını ve işsizliğin halledilmesinin zor bir sorun olmaya devam edeceğini söyledi.

Strauss-Kahn, Londra'da düzenlediği basın toplantısında, krizin geride bırakılmadığını ve krizin birçok sonucunun üstesinden gelinmesi gerektiğini belirterek, bu sonuçların başında bir süre daha halledilmesi zor bir sorun olarak kalan işsizliğin geldiğini ifade etti.

IMF Başkanı, şu an, krizden çıkış stratejilerini yürürlüğe koyma zamanı olmadığını, talebi desteklemeye devam edilmesi gerektiğini belirtti.

Strauss-Kahn, İngiltere'nin başkenti Londra'da yapılan G-20 zirvesinin, G-20 ülkeleri ve IMF'nin her defasında iyileşen ilişkisi çerçevesinde, beraber yürüdüğünü gösteren iyi bir toplantı olduğunu da ifade etti.

Zirvede alınan önlemlerle ilgili olarak Strauss-Kahn, yapılması gerekenler konusunda büyük bir uyumun olduğunu ancak şimdi somut önlemlerin gerektiğini kaydetti.

G-20 ülkeleri maliye bakanları bugün, küresel ekonomiyi ayağa kaldırmak için canlandırma önlemlerini sürdürme sözü vermişler, gelişmekte olan ülkelere uluslararası mali kuruluşlarda daha fazla söz hakkı verilmesi konusunda da fikir birliğine varmışlardı...

Read more...

Bu da küresel krizin `iyi` sonucu

21 Mayıs 2009 Perşembe

Küresel finansal kriz, ülkelerin cari açıklarında gerilemeyi sağladı. Türkiye de cari açığı gerileyen ülkeler arasında yer aldı.

Türkiye, geçen yıl en fazla açık veren 8. ülke konumundayken, bu yıl sıralamada 24. sırada olacak. Geçen yıl 41,4 milyar dolar cari açık veren Türkiye'nin, bu yıl 6,6 milyar dolar açık vermesi bekleniyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerinden yapılan hesaplamalara göre, bu yıl en fazla açık verecek ülkeler sırasıyla 393,3 milyar dolarla ABD, 75,5 milyar dolarla İspanya, 60,2 milyar dolarla İtalya olacak. 2008 yılında ABD 673,3 milyar dolar, İspanya 154 milyar dolar, İtalya 73,2 milyar dolar cari açık vermişti.

Geçen yıl 42,8 milyar dolar açık veren Avustralya'nın bu yıl 43,9 milyar dolar, 51,5 milyar dolar açık veren Yunanistan'ın 43,8 milyar dolar, 45,4 milyar dolar açık veren İngiltere'nin 40,7 milyar dolar, 33,3 milyar dolar açık veren Hindistan'ın 29,1 milyar dolar, 28,3 milyar dolar açık veren Brezilya'nın 23,1 milyar dolar, 15,5 milyar dolar açık veren Meksika'nın 20,8 milyar dolar ve 29,4 milyar dolar açık veren Portekiz'in ise 19 milyar dolar açık vereceği öngörülüyor.

Küresel krizin etkilerinin hafiflemesi cari açık rakamlarına artış olarak yansıyacak ve 2010 yılında Türkiye 8,3 milyar dolar, ABD ise 396,8 milyar dolar açık verecek.

Ancak, küresel krizin etkisiyle 2014 yılında dahi dünyanın büyük ekonomileri, kriz öncesi kadar cari açık vermeyecek. ABD'nin cari açığı 2014'de 476,8 milyar dolar, İspanya'nın 57,2 milyar dolar, İtalya'nın 66,8 milyar dolar, Avustralya'nın 34,4 milyar dolar, Yunanistan'ın da 36 milyar dolar olacak. Türkiye'nin cari açığı ise 2014 yılında 16 milyar dolar olarak gerçekleşecek.

145 ülke açık, 37 ülke fazla verecek

Bu yıl dünyada, 145 ülke açık, sadece 37 ülke ise cari fazla verecek. Cari fazla veren ülkeler arasında Çin, Japonya, Almanya, Norveç, İsviçre, Tayvan, Kuveyt, Malezya, İsveç ve Singapur bulunuyor. Krize rağmen bu yıl Çin 496,6 milyar dolar, Japonya 76,4 milyar dolar, Almanya ise 71,7 milyar dolar cari fazla verecek. Geçen yıl Çin 440 milyar dolar, Japonya 157,1 milyar dolar, Almanya ise 235,3 milyar dolar cari fazla vermişti.

Read more...

Kriz borsa şirketlerini fena vurdu

20 Nisan 2009 Pazartesi

Türkiye ekonomisinin yüzde 6,2 oranında küçüldüğü geçen yılın son çeyreğinde hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören 282 şirketten 200'ü zarar etti. Erdemir, 1.1 milyar lira ile 200 şirket arasında zarar rekoru kırdı.

Oktay Özdabakoğlu / REFERANS

Hamdolsun etkilenmedik, Teğet geçti yorumlarıyla görmezden gelinen, fakat sanayi üretiminin ve kapasite kullanımının dip, işsizliğin zirveye çıkmasıyla birlikte 2009'daki yüzde 4'lük büyüme hedefinin yüzde 3,6'lık küçülme ile revize edilmesine noktasına gelen kriz süreci borsadaki şirketleri adeta yerle bir etti. Türkiye ekonomisinin yüzde 6,2 oranında küçüldüğü geçen yılın son çeyreğinde hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) işlem gören 282 şirketten 200'ü zarar etti.

Banka ve finansal kiralama şirketleri hariç söz konusu 282 şirket yılın ikinci çeyreğinde 7.9 milyar TL, üçüncü çeyrekte 5.6 milyar TL kâr açıklarken, son çeyrekte toplamda 4.1 milyar TL zarar edildi. 282 şirket 2007'nin dördüncü çeyreğinde ise 4.5 milyar TL kâr açıklamıştı. Bu 282 şirketin 2007 yılında 20 milyar 296 milyon lira olan toplam net kârı, 2008'de yüzde 41 oranında azalarak 11 milyar 953 milyon liraya indi.

Kur ve talep etkisi

Büyüklüğü trilyon dolarları aşan kurtarma paketlerine rağmen, küresel ekonomide büyük bir durgunluğa neden olan kriz, Türk şirketlerini de adeta vurdu. Yurtiçi ve yurtdışı talebin bıçak gibi kesilmesiyle birlikte satış gelirlerinde düşüş yaşayan şirketler en ağır darbeyi ise kurdan aldı. 2004-2007 yılları arasında yaşanan likidite bolluğu nedeniyle yurtdışından ve yurtiçinden yüksek miktarda döviz kredisi ile borçlanan şirketler, yabancı çıkışının hızlanmasıyla birlikte yılın son üç ayında dolardaki yüzde 25'lik, eurodaki yüzde 19'luk yükselişten olumsuz etkilendi.

Şirketlerin kur farkı zararı döviz açık pozisyonu nedeniyle katlanırken, bazı şirketler ise açık pozisyon taşımamalarına rağmen, yurtdışındaki operasyonları nedeniyle kur farkı zararından kurtulamadı. Şirketlerin yurtdışı iştiraklerinin bulunduğu ülkelerin yerel para birimlerinde yaşanan hareket sonucunda oluşan kâr-zararın konsolidasyon sonucunda mali tablolara yansıması da Türk şirketlerine olumsuz yansıdı. Talep düşüşü nedeniyle stokları artan şirketler, fiyatlardaki düşüş sonucu söz konusu stokları da düşük fiyatlardan değerlemek zorunda kaldı. Bu durum da şirketlerde stok değer düşüş karşılığı oluşmasına neden oldu.

Zarar rekoru Erdemir'de

Erdemir'in 2007'de 679.4 milyon lira olan net kârı, geçen yıl yüzde 69 oranında azalarak 211.4 milyon liraya indi. 2008'in ilk dokuz ayını 1 milyar 400 milyon lira net kârla tamamlayan Erdemir, yılın son çeyreğinde 1 milyar 188 milyon liralık rekor zararla karşılaştı. Erdemir'in finansal giderleri 118 milyon liradan 1 milyar liraya sıçrarken, kur farkı giderlerleri ise 5.7 milyon liradan 809.6 milyon liraya çıktı. Erdemir'in finansal giderleri yılın son üç ayında yüzde 300 oranında yükseldi. Erdemir 2008 sonu itibari ile 2.7 milyar lira tutarında döviz açık pozisyonu taşıyor. Erdemir'in faaliyet kârı da geçen yıl yüzde 28,7 oranında azalarak 516 milyon liraya düştü.
Tüpraş'ın 2007 yılında 1 milyar 298 milyon lira olan net kârı, geçen yıl yüzde 66 oranında azalarak 432 milyon liraya indi. Geçen yılın dokuz aylık dönemini 1 milyar 142 milyon lira net kârla tamamlayan şirket, yılın son üç ayında 710 milyon lira zarar etti. Tüpraş'ın finansal giderleri 197 milyon liradan 1 milyar 121 milyon liraya fırlarken, kur farkı zararı 871.5 milyon lira olarak gerçekleşti. Yüksek kur farkı zararına rağmen, Tüpraş'ın faaliyet kârı 1 milyar 283 milyon lira ile 2007 yılı seviyesinde gerçekleşti. Tüpraş yıl sonu itibari ile 1 milyar 231 milyon lira tutarında döviz açık pozisyonu taşıyor.

Vestel'de zararın nedeni kur

2008 yılında kur farkından dolayı en büyük zararla Vestel karşılaştı. 2007 yılında 18 milyon lira kâr eden Vestel, 2008'i 408 milyon lira zararla tamamladı. Şirketin kur farkı gideri 504.9 milyon liradan 1 milyar 463 milyon liraya fırladı. Vestel geçen yılın dokuz aylık döneminde 132 milyon lira zarar açıklamıştı. Şirket, yılın son üç ayında 276 milyon liraya yakın zarar etti. Vestel'in dokuz aylık dönemde 975 milyon lira olan finansal giderleri, yıl sonunda 1 milyar 651 milyon liraya çıktı. Vestel yıl sonu itibari ile 1.5 milyar liraya yakın döviz açık pozisyonu taşıyor. Vestel 4.7 milyar lira tutarında satış geliri elde ettiği 2008'de brüt kârını yüzde 68,8 artırarak 900.1 milyon liraya çıkardı. Şirket 2007 yılında 82.8 milyon lira faaliyet zararı ederken, geçen yıl 241.6 milyon lira tutarında faaliyet kârı elde etti...

Read more...

Krizin etkileri sayemizde sınırlandı

27 Mart 2009 Cuma

IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, 2009 yılının, ekonominintüm aktörleri için çok zor geçeceğini söyledi.

2010'un ilk çeyreğinden itibaren bir toparlanma yaşanmasını beklediklerini söyleyen Kahn, bugünkü krizin, IMF'nin öngörüleri sayesinde görece hafiflediğini iddia etti.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, 2009 için iyimser konuşmadı. Dün akşam France 2 kanalının canlı yayınında konuşan Strauss-Kahn, dünya ekonomisinin yeniden büyümeye başlaması için önümüzdeki yılın ilk çeyreğini beklemek gerektiğini vurguladı. Kriz nedeniyle tüm dünyada yaşanan kayıpların 2 trilyon 300 bin doları bulduğunu anımsatan IMF Başkanı, bu kaybın tamamen kapanması içinse 2-3 yıl daha beklemek gerekeceğini söyledi.

Kriz boyunca IMF'nin oynadığı rolün çok önemli olduğunu savunan Strauss-Kahn, geçtiğimiz yılın Ocak ayı içerisinde IMF'nin hükümetleri kimi sektörlere sübvansiyon yapmaları konusunda uyardığını belirterek, Bu, o dönem için çok şaşırtıcıydı. Malum, IMF daha çok, hükümetlere piyasaya para yatırmaları değil, kemer sıkma politikası uygulamalarını önermesiyle tanınır. Oysa biz krizin geleceğini gördük. Durumu müsait olan ülkeler, bu mesajı dikkate aldılar ve ortaya epeyce bir para koydular. Bu da krizin etkilerini bir hayli sınırladı şeklinde konuştu.

IMF'nin o dönemde yapılması gerekeni yaptığını, ancak bunun bile yetersiz kaldığını ifade eden Dominique Strauss-Kahn, kurum olarak, ülkelerin krizden çıkabilmeleri için yapmaları gereken bir numaralı işin, bankacılık sistemlerini düzeltmeleri gerektiğini, aksi takdirde, piyasaya yatırdıkları paranın da buhar olup uçacağını savundu. Strauss-Kahn, ne ABD'nin ne de Avrupa ülkelerinin, banka açıklarını tamamen temizlemek konusunda yeterli politikaları üretebildiğini düşündüğünü belirtti.

IMF'nin ilk sosyalist kökenli başkanı olarak bilinen Strauss-Kahn, Bu göreve geldikten sonra hâlâ 'Ben sosyalistim' diyebiliyor musunuz?şeklindeki soruyuysa, Tabii ki de öyle. Hatta her zamankinden daha çok sosyalistim şeklinde yanıtladı...

Read more...

Erdoğan: Hiç kimse zor durumda değil

12 Mart 2009 Perşembe

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Büyük işverenlerin,bankaların zor durumda” olduğunun söylendiğini ifade ederek, “Hiç kimse zor durumda değil kardeşlerim. Gerçekler başka, bakmayın. Bunlar alışmışlar, hükümetleri köşeye sıkıştırarak, oralardan nemalanmaya. Tabii şimdi diyorlar ki IMF ile anlaşsınlar da bu para gelsin, bankalara servis yapılsın” dedi

Erdoğan, AKP’nin Ordu mitinginde DSP-MHP-ANAP iktidarının IMF’ye 30 milyar dolar borçlandığını, bunun bir kısmının ödendiğini belirterek şöyle devam etti:‘

Kimin izniyle işçi alacaksın?’

“23.5 milyar dolarla bize devrettiler. Şimdi IMF’nin aleyhinde konuşup duruyor bu MHP’liler, DSP’liler. Peki şimdi ne kadar borç var? 8 milyar dolar. Şimdi çıkıyor bazıları, bana soruyorlar, ’IMF’yle anlaşmayı niye geciktiriyorsun?’ Sana mı soracağım? Türkiye’nin menfaatine olursa imzalarız. Ülkemin, milletin menfaatine olmayacaksa kusura bakmayın imzalamayız. ’Efendim, işte büyük işverenler, bankalar zor durumda’... Hiç kimse zor durumda değil kardeşlerim.

Gerçekler başka, bakmayın”

Diğer partilerin belediye başkan adaylarının “Belediyeyi alayım 100 bin işçi alacağım’ dediğini kaydeden Erdoğan “Bir belediye İçişleri Bakanlığı’nın izni olmadan işçi alamaz. Bütçenin yüzde 30’undan fazlasını emeğe, işçiye, memura yani personel giderlerine harcayamazsın. Sayıştay incelemesini gerektirir” dedi.

Dün Trabzon mitinginde de konuşan Başbakan Erdoğan, krizin Türkiye’ye de etkilerinin olacağını ancak ABD’de, Avrupa’da finans kuruluşları batarken, Türkiye’de bir tane bile bankanın batmadığını söyledi. Erdoğan, “Türkiye’nin bir farkı daha var. Çok köklü reformlar yaptık, kriz başlamadan o işi yaptık. Türkiye her türlü şoka hamdolsun dayanabilir bir noktaya geldi” dedi...

Read more...

Yabancı sermaye acil önlem paketi istiyor

Uluslararası yatırımcılar, Türkiye'de büyüme yavaşlıyor, acilönlem paketi lazım diyor. Uluslararası Yatırımcılar Derneği üyeleri, 2009 ve 2010'da ciddi bir yatırım yapmayı da planlamıyor.

YASED'in üyeleri arasında gerçekleştirdiği ve 6 ayda bir güncellenen barometre araştırmasının yeni sonuçları YASED Yönetim Kurulu Başkanı Piraye Antika'nın katıldığı basın toplantısıyla açıklandı.

Ankete katılan YASED üyeleri 2008 yılının son 6 ayında ciro hedeflerine yüzde 42,7 üretim hedeflerine yüzde 28,1 karlılık hedeflerine yüzde 39,3 ihracat hedeflerine ise yüzde 23,6'lık paylarla ulaştıklarını düşünüyor.

Uluslararası yatırımcıların yüzde 40'ı son 6 aylık dönemde çalışan sayılarının gerilediğini, yüzde 23,6'sı aynı kaldığını, yüzde 37'si ise arttığını söylerken, önümüzdeki 6 aylık dönem için bu oranlar aynı sırayla yüzde 28, yüzde 58 ve yüzde 14 olarak ifade edildi.

Ankete göre uluslararası yatırımcıların yüzde 80'i gelecek aylarda dünya ekonomisinin global krizin derinleşmesiyle daha da yavaşlayacağı görüşünde.

YASED'in anketine göre gelecek 6 ay içinde uluslararası yatırımcıların yüzde 73'ü ekonomik istikrarın kötüye gideceğini, yüzde 47'si ise siyasi istikrarın kötüye gideceğini düşünüyor.

Türkiye'de ekonomik büyüme yavaşlayacak

Araştırma sonuçlarına göre, uluslararası yatırımcıların yüzde 92'si gelecek aylarda Türkiye'de ekonomik büyümenin yavaşlayacağını, yüzde 59'u enflasyonun düşeceğini ifade etti.

Ankete katılanların yüzde 67'si faiz oranlarının düşeceğini, yüzde 53'ü döviz kurunun enflasyondan hızlı yükseleceğini düşünüyor.

Türkiye'deki yatırım ortamının geliştirilmesinin önündeki temel engelleri temsil eden konulardaki değerlendirmeleri sorulan YASED üyeleri arasında geçmiş 6 ayda yüzde 75 olan ekonomik istikrarın daha kötüye gideceğini düşünenlerin oranı, önümüzdeki 6 ay için yüzde 73 oldu.

Araştırmaya göre, önümüzdeki 6 aylık dönemde finansal ortamın daha kötüye gideceğini düşünenlerin oranı yüzde 72 iken, geçmiş dönemde yüzde 34 olan önümüzdeki 6 aylık dönemde siyasi istikrarın daha kötü olacağı görüşünü taşıyanların oranı yüzde 47 olarak gerçekleşti.

Türkiye'de uluslararası doğrudan yatırımlar için yüzde 84 oranındaki yatırımcı, ekonomik ortamın daha kötüye gideceği tahmininde bulunurken, yüzde 40'lık oran ekonomik gelişmeler ışığında önümüzdeki dönemde yeni yatırım yapmayı düşünmüyor.

Önümüzdeki dönemde Türkiye'de uluslararası doğrudan yatırımları en çok etkileyecek olumsuz gelişmeler, global krizin derinleşmesi ve uluslararası piyasalarda yaşanacak yeni bir ekonomik dalgalanma, yerel ekonomik bunalım, yerel politik bunalım, AB müzakerelerinde yaşanacak tıkanıklıklar ve bölgemizdeki gerginliğin daha tırmanması olarak sıralandı.

Ekonomik istikrarsızlık ilk engel olarak görülüyor

Türkiye'de uluslararası doğrudan yatırımların önündeki engellerde yüzde 65 ile ekonomik istikrarsızlık birinci sırada yer alırken, bunu yüzde 54 ile yasal çerçeve, yüzde 44 ile kayıtdışı ekonomi izledi.

Araştırmaya katılanlar arasında, hükümetin önümüzdeki dönemde öncelik vermesi gereken konular sıralamasında ise yüzde 62 ile kriz acil önlem paketi, yüzde 57 ile IMF ile yapılacak anlaşma ve yüzde 52 ile yapısal reformlar ilk üç sırada yer aldı.

Ekonomik göstergelere ilişkin tahminleri de sorulan YASED üyesi uluslararası yatırımcıları Türkiye'de GSMH artışının ortalama yüzde 0,36 civarında, faiz oranlarının yıl sonu itibarıyla yüzde 13,43 tüketici fiyat endeksinin yüzde 8,0 üretici fiyat endeksinin yüzde 7,75 TL/dolar döviz kurunun yüzde 1,70, TL/avro döviz kurunun yüzde 2,20 olacağı öngörüsünde bulundu.

Ankete katılanlar kriz acil önlem paketinde yer alması gereken düzenlemeleri ise şöyle sıraladı:

* Vergi teşvik sistemi,
* IMF ile anlaşma,
* İşsizliğin önlenmesine yönelik önlemler,
* İstihdam üzerindeki yüklerin azaltılması,
* Kısa çalışma uygulamasının düzenlenmesi,
* Yatırımın ve üretimin desteklenmesi,
* Reel sektörün desteklenmesi 'özellikle otomotiv ve enerji sektörleri',
* Altyapı yatırımlarının artması,
* Gerektiğinde bankacılık sektörünün desteklenmesi.

YASED'in araştırmasına göre katılımcıların yüzde 64'ü yatırımcı beklentilerinin 2010 yılında olumlu yöne döneceğini düşünüyor.

En akla yatkın önlem, dış kaynağın ucuz maliyetle edinilmesi

Araştırma sonuçlarının açıklanmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan YASED Yönetim Kurulu Başkanı Piraye Antika, araştırmanın çarpıcı sonuçlar ortaya koyduğunu, araştırmayla global krizin YASED üyelerinin gelecek öngörülerini değiştirdiğini anladıklarını ifade etti.

Dünyanın çok zorlu ekonomik çalkantıdan geçtiğine işaret eden Antika, alınan önlemlerin sonuçlarının henüz görülmediğini söyledi.

Antika, Türkiye ekonomisinin istikrarlı büyümesi için dış kaynağın kısıldığı bir ortamda iç tasarrufların uzun vadede özendirilmesi ve artırılması gerektiğine işaret ederek, Kısa dönemde gelirlerin azalmasıyla birlikte hane halkının harcanabilir geliri düşüyor. En akla yatkın önlem, elde edilebilecek dış kaynağın en ucuz maliyetle edinilmesi. Sanıyorum IMF paketi bu kapsamda karşımıza çıkıyor diye konuştu.

Türkiye'ye doğrudan dış sermaye akımında bir yavaşlama öngördüklerini ifade eden Antika, Bu kimse için sürpriz değil. Yüzde 10 mu olur, 20 mi olur?... En azından bu aralıkta iyimser bir tahminle daralma olacağı öngörüsündeyiz. Ocak, şubat ayında 1 milyar dolar seyir gözleniyor dedi.

Antika, IMF ile anlaşma konusunda, bunun bir alternatif olduğunu belirterek, Türkiye'ye en ucuz dış finansman kaynağın, şu anda IMF ile yapılabilecek bir programla sağlanabilecek gibi gözüktüğünü söyledi.

Read more...

General Motors üretim durduracak

25 Şubat 2009 Çarşamba

ABD'li otomotiv şirketi General Motors (GM) ABD ve Meksika'da düşen talep nedeniyle Meksika'daki üç fabrikasını geçici olarak kapatacak.

Şirketten yapılan açıklamada, Silao ve Toluca'daki fabrikalarında mart ayında üretime 5 gün ara verileceğini, Ramos Arispe fabrikasındaki iki üretim hattının da martta 6 gün çalışmayacağını, bu fabrikanın nisan ayında ise 5 günlüğüne tamamen kapatılacağını bildirdi.

Şirket, daha önce Ramos Arispe fabrikasından şubat ile mart aylarında 600 işçinin çıkarılacağını açıklamıştı. Geçen ay otomotiv ihracatı yüzde 57 gerileyen Meksika'da, içerdeki satışlar yüzde 28 ve üretim yüzde 51 geriledi.

Mitsubishi üretim artırıyor

Bu arada Japon otomotiv firması Mitsubishi Motors, stokların uygun seviyelere düşmesi nedeniyle mart ayında Colt ve Pajero modellerinin üretildiği fabrikalarında üretim artırmayı planlandığını açıkladı. Mart ayında sona erecek mali yılına göre 670 milyon zarar bekleyen şirket, aynı dönemde üretim hedefini 330 bin adete düşürdü.

Fransa'da ise otomotivciler devletten aldıkları yardımı en etkin kullanan sektör oldu. Fransız otomotivciler devletten yardım aldıktan sonmra yeni üretimlerde hızlanmaya başladı. Örneğin Peugeot aldığı yardımın akabininde 207 modelinin günlük üretimini nisan ayı itibariyle 900 adet artırma kararı aldı.

Read more...

Kriz önlemleri paketinin 9 maddesine kabul

18 Şubat 2009 Çarşamba

TBMM Genel Kurulu'nda, ekonomik krizi önlemeye ilişkindüzenlemeleri içeren Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1. bölümünde yer alan 9 maddesi kabul edildi.

Genel Kurul'da verilen önergeler doğrultusunda kabul edilen 9 maddeye göre, 2008 ve 2009 yıllarında kısa çalışma ödeneği için yapılan başvurularla sınırlı olmak üzere, kısa çalışma için öngörülen azami 3 aylık süre, 6 ay olarak uygulanacak.

Kısa çalışma ödeneği miktarı da yüzde 50 oranında artırılarak ödenecek. Kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden düşülmeyecek. Bu madde kapsamında uygunluk tespiti yapılmış olan başvurular için kısa çalışma süresi, işverenin talebi doğrultusunda uzatılacak.

Bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce uygunluk tespiti yapılan kısa çalışma ödeneği başvurularında süre, işverenin talebi halinde aynı şartlarla ve 6 ayı aşmamak kaydıyla uzatılacak. Bu maddede öngörülen ödenek miktarı aynı kalmak kaydıyla kısa çalışma ödeneği süresinin 6 ay daha uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkili olacak. Ancak bu dönemde kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler, başlangıçta belirtilen işsizlik ödeneği süresinden düşülecek.

Sağlık hizmeti sunucuları, sundukları hizmetlere ilişkin bir ay içinde düzenledikleri fatura ve ekindeki belgeleri, izleyen ayın 15'ine kadar Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) teslim edecekler. Fatura teslim tarihi süresi içinde teslim edilen faturalar için teslim edildiği ayın 15. günü, süresi içinde teslim edilmeyen faturalar için ise teslim edildiği ayı takip eden ayın 15. günü olarak kabul edilecek.

Fatura bedelinin tamamı, fatura teslim tarihinden itibaren 60 gün içinde sağlık hizmeti sunucularına avans olarak ödenecek. Fatura ve ekindeki belgeler üzerindeki incelemeler, teslim tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde tamamlanarak, avans hesabı kapatılacak.

Sigortalılığın sona ermesi

Sigortalılığı sona eren kişileri kanunda belirtilen süre içinde SGK'ya bildirmeyenlere, her bir sigortalı ve sandık iştirakçisi için asgari ücret tutarında idari para cezası verilecek.

Kanunla, kuruma yapılan bildirimlere ilişkin de yeni bir düzenlemeye gidilecek. İşverenler, işçi giriş ve çıkış bildirimini, SGK'ya verecek. Bildirimin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına verilme zorunluluğu ise kaldırılacak.

Sendikaların yetki başvurusu

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; yetkili sendikanın belirlenmesinde ve istatistiklerin düzenlenmesinde, kendisine gönderilen üyelik ve istifa bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi bildirimlerini esas alacak. Böylece çoğunluk tespiti; Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan bildirimler üzerinden yapılacak.

Özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işlerini kurmaları, özürlülerin iş bulmasını sağlayacak destek teknolojilerine ilişkin projelerine kamu kurum ve kuruluşların vereceği destekte, proje bedelinin yüzde 50'si sınırlaması bundan böyle uygulanmayacak.

Maliye Bakanlığı; tevkifat yapacaklardan 10 ve daha az hizmet erbabı çalıştıranlar ile hizmet erbabı çalıştırmayanlara ilişkin olarak beyanname verme süresinden itibaren 3 ayı geçmeyecek şekilde, ödeme zamanını belirleyecek. Kabul edilen bir önergeyle AR-GE personelinin istihdam maliyetinin düşürülmesini öngören düzenlemeye gidildi.

Buna göre, 31 Aralık 2013 tarihine kadar AR-GE ve destek personelinin çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra, hesaplanan gelir vergisinin doktorasını yapanlar için yüzde 90'ı, diğerleri için yüzde 80'i, verilecek muhtasar beyannamesi üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilecek.

Ekonomik kalkınmanın hızlandırılması, istihdamın artırılması ve bölgeler arası gelişmişlik düzeyi farkının en aza indirilmesi ve sektörel olarak da kümelenme olgusunun öne çıkartılarak yatırımların teşvik edilmesine yönelik indirimli kurumlar vergisi oranı uygulamasına imkan tanınacak.

İndirimli kurumlar vergisi uygulamasından yararlanacak yatırımlar, teşvik belgesine bağlanacak. Bu yatırımlardan elde edilen kazançlar; yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar, indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulacak.

İller gruplandırılacak

Bakanlar Kurulu; istatistiki bölge birimleri sınıflandırması ile kişi başına düşen milli gelir ve sosya-ekonomik gelişmişlik düzeyini dikkate alarak illeri gruplandırmaya ve gruplar itibariyle teşvik edilecek sektörleri ve bunlara ilişkin yatırım, istihdam büyüklüklerini belirlemeye yetkili olacak.

Her bir il grubu için yatırıma katkı oranının yüzde 25'i, yatırım tutarı 50 milyon lirayı aşan büyük ölçekli yatırımlarda ise yüzde 45'i geçmemek üzere belirlemek ve kurumlar vergisi oranında yüzde 90'a kadar indirimli uygulatmak da Bakanlar Kurulunun yetkileri arasında yer alacak.

Bakanlar Kurulu ayrıca, yatırım harcamaları içindeki arsa, bina, kullanılmış makine, yedek parça, yazılım, patent, lisans ve know-how bedeli gibi harcamaların oranlarını, ayrı ayrı veya topluca sınırlandırabilecek.

Yatırıma katkı ve vergi oranı farklı illerde aynı mükellef tarafından yapılan yatırımlarda, toplam yatırımın her bir ile isabet eden oranına göre, ilgili ilin yatırıma katkı oranı ve indirimli vergi oranı uygulanacak.

Tevsi yatırımlarda, elde edilen kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespit edilmesi halinde, indirimli oran bu kazanca uygulanacak. Kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde ise indirimli oran uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda durumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına oranlanmasıyla belirlenecek.

Bu hesaplama sırasında işletme aktifinde yer alan sabit kıymetlerin kayıtlı değeri, yeniden değerlenmiş tutarlarıyla dikkate alınacak. İndirimli oran uygulamasına, yatırımın kısmen veya tamamen faaliyete geçtiği geçici vergi döneminde başlanacak...

Read more...

İşte krizin geldiği son durak

10 Aralık 2008 Çarşamba

Dünyanın en büyük elektronikçilerinden olan Sony, 8 bin kişinin işine son verme kararı aldı.

Sony'nin bu kararı, 160 bin olan toplam işgücünün yüzde 5 azaltılması anlamına geliyor.

Sony, işçi çıkartmanın yanında bazı yatırımları yeniden gözden geçirerek ve kârsız işlerden çıkarak maliyetlerini 1.1 milyar dolar azaltmayı planlıyor.

Sony'nin 8 binlik eleman çıkartma kararının yeterli olup olmayacağı analistler arasında da tartışma konusu oldu. Daiwa SB Investments yöneticisi Katsuhiko Mori, Rakam büyük ama yeterli olmayabilir. Sony'nin sabit bir geliri garanti edecek çekirdek bir işi yok dedi.

HİSSELER DİBE VURDU

Dünyanın en büyük elektronikçilerinden biri olan Sony, ekim ayında yaptığı açıklamada yıllık kâr tahminini düşürmüş ve piyasalarda büyük bir çöküntüye neden olmuştu.

Dünyadaki durgunluğun yanında Japon Yeni'nin dolar karşısındaki yükleişten de olumsuz etkilenen Sony'nin hisseleri yılbaşından bu yana yüzde 70 değer yitirdi.

Read more...

IMF ile hemen anlaşma imzalanmalı

Dünya Bankası Türkiye eski Direktörü Andew Vorking, Türkiye’nin krizin ikincil etkilerinden korunması için istihdam piyasasında esneklik sağlayacak reformlar yapması ve gerektiğini söyledi

Dünya Bankası Türkiye eski Direktörü Andew Vorking, Türkiye’nin krizin ikincil etkilerinden korunması için istihdam piyasasında esneklik sağlayacak reformlar yapması ve gerektiğini söyledi

Dünya Bankası Türkiye eski Direktörü Andrew Vorking, Türkiye’nin, piyasalarda yeniden güven sağlaması ve krizin ikincil etkilerinden etkilerinden etkilenmemesi için bazı önlemler alması gerektiğini söyledi.

Vorking, bu anlamda Türkiye’nin IMF ile hemen bir anlaşma yapmasının önemli olduğuna dikkat çekerek, “ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası gibi kurumlarla likidite konusunda işbirliği sağlaması, istihdam piyasasında esneklik sağlayıcı reformları gerçekleştirmesi de önem taşıyor” diye konuştu.

IMF’nin bir çıpa olması açısından önemine dikkat çeken Vorking, fon ile Türkiye arasındaki görüşmelerin en hassas dönemde olduğunu kaydetti.

Türkiye’nin, doğru politikalar uygulamasına rağmen, küresel şartlardan kaynaklanan bir yatırımcı güven kaybının olduğuna dikkat çeken Vorking, bu nedenle, ekonomik programın, IMF’ye çıpa edilmesinin, yatırımcı güveninin yeniden sağlanmasında en net yollardan biri olduğunu ifade etti.

‘Geç kalmadan önlem alın’

Yerli ve yabancı yatırımcıların yatırım kararlarında öngörülebilirlik aradıklarına dikkati çeken Vorking, Türkiye ekonomosiyle uluslararası kuruluşları yakından takip eden bir kişi olarak, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılacak herhangi bir anlaşma modelinin Türkiye’nin öngörülebilirliğini artıracağını anlattı.

Böylesine çalkantılı bir küresel mali ortamda yapılacak anlaşmanın, Türkiye’deki piyasaları ve hükümet politikasını daha öngörülebilir bir hale giterceğini kaydeden Vorkingk, bu nedenle bir anlaşmanın gecikmeden yapılması gerektiğini savundu. Andrew Vorking, ABD ve Avrupa’daki durgunluğun geçeceğini ancak bunun birkaç yıl alabileceğini kaydetti.

Türkiye’nin, önleyici ve cesur adımları şimdi atmasının piyasalarda çok olumlu bir hava estireceğinin de altını çizen Andrew Vorking, gecikmiş önlemlerin etkisinin de daha az etkili olacağını ifade etti.

Asıl etkiler sonradan görülecek

Küresel finansal ve ekonomik durumun, son aylarda daha da kötüleştiğini belirten Dünya Bankası Türkiye eski Direktörü Vorking, ABD’de başlayan konut ve bankacılık krizinin ikincil etkilerinin henüz reel ekonomide tam olarak görülmediğini, bunun asıl etkilerinin daha sonraki aylarda görüleceğini anlattı.

Andrew Vorking, küresel finansal krizin, Türkiye gibi ülkelerdeki ikinci etkisinin reel ekonomi üzerinde olacağını belirtirken, Türkiye gibi ülkelerdeki bu ikincil etkilerin, yatırımcı güvenin zayıflaması, ticaretin azalması, işsizlik artması ve üretimin de düşmesi şeklinde görülebileceğine de dikkat çekti.

Türkiye 2001’den farklı

Andrew Vorking, küresel ekonomik krizin ikincil etkileri ne olursa olsun bundan sonra Türkiye’nin daha önce olduğu gibi bir kriz yaşamayacağını belirterek, şöyle devam etti:

“Türkiye, 2001’deki gibi bir krizi artık yaşamaz, çünkü o krizden çıkardığı dersler sonucu aldığı yapısal önlemler, ekonomiyi daha az kırılgan hale getirdi.

Ancak, bundan sonra da yapısal önlemleri almaya devam ederek, krizin ikincil etkilerinden daha az etkilenebilir. Böylece yarım kalmış yapısal reformları da IMF programıyla tamamlayabilir.”

Read more...

Kriz enflasyonu durdurdu

4 Aralık 2008 Perşembe

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Kasım ayında tüketici fiyatları endeksinin (TÜFE) yüzde 0,83 artarken, üretici fiyatları endeksinin (ÜFE) ise yüzde 0,03 gerilediğini açıkladı.

TÜİK'in 2003 baz yıllı verilerine göre, Kasım ayı itibarıyla yıllık enflasyon ise TÜFE'de yüzde 10,76, ÜFE'de yüzde 12,25 oldu.

Ocak-Kasım 2008 döneminde TÜFE yüzde 10,52, ÜFE yüzde 12,08 oranında artış gösterdi.

Kasım ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalara göre yıllık enflasyon ise tüketici fiyatlarında yüzde 10,31, üretici fiyatlarında yüzde 12,56 düzeyinde gerçekleşti.

Türkiye'de Kasım ayı itibariyle yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında (TÜFE) yüzde 10,76, üretici fiyatlarında (ÜFE) yüzde 12,25 arttı.

Geçen yılın aynı ayında yıllık enflasyon TÜFE'de yüzde 8,40, ÜFE'de yüzde 5,65 olmuştu. Böylece, Kasım ayı itibariyle yıllık enflasyon, geçen yılın aynı ayının, TÜFE'de 2,36, ÜFE'de 6,6 puan üstünde gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Kasım ayı itibarıyla aylık enflasyon ise TÜFE'de yüzde 0,83 artarken, ÜFE'de yüzde 0,03 geriledi. 2007 yılı Kasım ayında ise TÜFE yüzde 1,95, ÜFE yüzde 0,57 olmuştu. Buna göre aylık bazda enflasyon, 2007 Kasım ayına göre TÜFE'de 1,12 puan, ÜFE'de ise 0,6 puan düşüş gösterdi.

Öte yandan TÜFE'de Kasım ayında endekste yer alan 454 maddeden 62 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı, 298 maddenin ortalama fiyatında artış, 94 maddenin ortalama fiyatında ise düşüş gerçekleşti.

ÜFE'de ise Kasım ayında endekste bulunan toplam 756 maddeden 182 maddenin ortalama fiyatında değişim meydana gelmedi, 381 maddenin ortalama fiyatında artış oldu, 193 maddenin ortalama fiyatında ise düşüş gerçekleşti.

ÖZEL KAPSAMLI TÜFE GÖSTERGELERİ

Kasım ayına ilişkin özel kapsamlı tüketici fiyatları endeksi göstergelerine bakıldığında, “çekirdek enflasyon” yerine açıklanan TÜFE göstergeleri geçen ay, mevsimlik ürünler hariç yüzde 0,46, işlenmemiş gıda ürünleri hariç ise 0,67 arttı.

Fiyatlar, enerji hariç yüzde 0,77, işlenmemiş gıda ürünleri ve enerji hariç yüzde 0,57, enerji hariç ve alkollü içkiler ile tütün ürünleri hariç yüzde 0,82 yükseldi.

Ayrıca, enerji hariç ve alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve fiyatları yönetilen/yönlendirilen diğer ürünler, dolaylı vergiler hariç enflasyonda da yüzde 0,88, enerji hariç ve alkollü içkiler ve tütün ürünleri, işlenmemiş gıda ürünleri hariç yüzde 0,66, işlenmemiş gıda ürünleri, enerji ve alkollü içkiler, tütün ürünleri ile altın hariç yüzde 0,64, enerji hariç, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç fiyatlarda yüzde 0,92 artış meydana geldi.

Read more...

Küresel kriz ne kadar sürer?

Bu krizin ne kadar süreceği üzerine çeşitli görüşler var. Bunların kimisi ABD ekonomisinin 2009 yılının üçüncü çeyreğinde toparlanacağını düşünüyor. Bunlar iyimser olarak niteleniyor.

Kimisi de 2009 yılının kayıp yıl olduğunu, 2010’dan önce işlerin düzelmeyeceğini düşünüyor. Bazıları ise daha da derin bir krizin oluştuğunu, tıpkı 1929’da olduğu gibi bir yıldan uzun bir krize kendimiz alıştırmamız gerektiğini belirtiyorlar.

Gerçek hangisi? Bunu şimdiden kestirmek güç. Üstelik hiçbir küresel kriz aynı sürede tamamlanmış değil. Alınacak tedbirlerin isabetli oluşuna, zamanında hareket edilmesine ve siyasal istikrara bağlı olarak toparlanma çabuklaşabilir.

Aşağıdaki grafikte 4 büyük küresel krizin süreleri ve derinliği görülüyor. Tabii süre uzadıkça derinlik de artıyor. Örneğin, 1929-1930 krizi hem uzun sürmüştü, hem de düşüş daha yüksek olmuştu. Öte yandan 1973 petrol krizi ve teknoloji hisselerinin çöktüğü 2000 krizi ise aynı oranda düşüşlere rağmen, ikincisi 200 gün daha uzun sürmüştü.

- 1929-1932 krizi 810 gün sürmüştü ve o süreçte borsa tam yüzde 90 oranında düştü.

- 1973-1974 krizi 450 gün sürmüştü ve o süreçte borsa tam yüzde 48 oranında düştü.

- 2000-2002 krizi 660 gün sürmüştü ve o süreçte borsa tam yüzde 49 oranında düştü.

- Son kriz (2007-2008) çıkalı 410 gün oldu ve bu süreçte borsa tam yüzde 49 oranında değer kaybetti.

4 büyük mali kriz (1929-1932 Wall Street Çöküşü; 1973-1974 Petrol Krizi; 2000-2002 Teknoloji Balonu çöküşü; 2007-2008 Konut Kredisi Krizi)

(Sarı kutu: dik eksen krizde borsa düşüş oranını gösteriyor. Yatay eksen piyasa günlerini gösteriyor)

Şu anda krizin bitmediğini biliyoruz. Bitmesini de beklemiyoruz. Zaten bitseydi en kısa süren küresel kriz olurdu. Bu krizde, başlangıçtan bugüne değin (yani hemen hemen 10 aylık sürede), borsadaki kayıp oranı yüzde 50’yi bulmaktadır. Bu kayıp 1929 krizinde ilk 45 günde oluşmuştur. 1973 ve 2000 krizlerinde ise sırasıyla 15 ay ve 22 ay sürmüştür. Kısacası, bu açıdan bakıldığında, daha çok 1929 krizine benzediği düşünülebilir.

Bununla beraber, 1929 krizine benzemesini 3 nedenle de beklemiyoruz. Birincisi, krize tedbir almakta gecikilse de 1930 krizi gibi yanlış teşhislerle hareket edilmedi. İkincisi, tüm dünya ülkeleri buna tepki verdi ve birçok önlem cömertçe ve eşgüdümle yürürlüğe konuldu. Bir de siyasal gelişme var.

ABD’deki iktidar değişikliği krizin ortasında yeni bir umut dalgası yaratıyor. Yeni Başkan Obama beklentileri değiştirebilir. Ve o gazla büyüme tüketici güveninin toparlanması ile yeniden kendine gelebilir.

Son söz olarak da şu söylenmeli: dünyada pek çok ekonomik krizin kalıcı yahut uzun süren hasarları olmuştur. Ama hiçbir finansal kriz ebedi bir ahirete dönüşmez. Süresi vardır. O bitince etkileri de geçer. Bu küresel kriz de geçer. Kubbede hoş bir seda bırakır.

Read more...

Döviz açık pozisyonu 12 milyar dolar

29 Eylül 2008 Pazartesi

Küresel finans piyasalarındaki kriz derinleşirken, Türk bankacılık sektörünün martta 5.7 milyar dolar olan açık pozisyonu, haziran sonundan bu yana yaşanan 2.2 milyar dolarlık küçülmeye rağmen hala 12 milyar doların üzerinde bulunuyor.

REFERANS GAZETESİ

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) 12 Eylül itibariyle açıkladığı verilere göre, Türk bankacılık sisteminin bilanço içi döviz varlıkları 160 milyar 821 milyon, yükümlülükleri ise 172 milyar 861 milyon dolar düzeyinde bulunuyor. Buna göre bankalar 12 milyar 40 milyon dolarlık bir bilanço içi açık pozisyon tutuyor.

Hazirandan beri düşüşte

2007 sonu itibariyle bankaların bilanço içi yabancı para net genel pozisyonu açığı 10 milyar 511 milyon dolar düzeyinde bulunuyordu. Söz konusu açık pozisyon ilk çeyrekte önemli ölçüde kapatılarak mart sonu itibariyle 5 milyar 730 milyon dolara çekildikten sonra, izleyen aylarda yeniden artışa geçti. Nisan sonunda 8 milyar 177 milyon, mayıs sonunda 11 milyar 845 milyon dolara çıkan açık pozisyon, Haziran sonunda 14 milyar 231 milyon dolara kadar yükseldi.

Küresel krizin şiddetinin artmaya başladığı izleyen aylarda ise bankalar açık pozisyonlarını bir ölçüde kapama yoluna gitti. Bilanço içi döviz pozisyon açığı temmuz sonunda 14 milyar 148 milyon, ağustos sonunda 13 milyar 749 milyon dolara geriledi. Küresel krizin tepe noktaya çıktığı günlerde ise bankaların hızlı biçimde pozisyon kapama eğilimine girdiği gözlendi. Açık pozisyon, 5 Eylül'de 13 milyar 102 milyon, 12 Eylül itibariyle de 12 milyar 40 milyon dolara kadar indirildi.

2.2 milyar $ azaldı

Bu gelişmelerle bankaların bilanço içi döviz pozisyon açığı ay sonları itibariyle tepe noktaya ulaştığı haziran ayına göre net 2 milyar 192 milyon dolar azalırken, buna rağmen 2007 sonundaki düzeyinin 1 milyar 529 milyon dolar, bir yıl önceki düzeyinin ise 4 milyar 957 milyon dolar üzerinde gerçekleşti. Bankaların bilanço içi döviz pozisyonu açığı geçen yıl 14 Eylül'de 7 milyar 83 milyon, 2007 sonunda ise 10 milyar 511 milyon dolar düzeyinde bulunuyordu.

Bu arada 12 Eylül itibariyle bankaların bilanço dışı varlıklarının 70 milyar 196 milyon, yükümlülüklerinin ise 59 milyar 233 milyon dolar olduğu belirlendi. Buna göre bankaların bilanço dışı varlık-yükümlülük dengesindeki fazla 10 milyar 964 milyon dolar düzeyinde oluştu. Böylece bankaların bilanço içi ve dışı döviz pozisyonlarının neti olan yabancı para net genel pozisyonu, 1 milyar 77 milyon dolar açık verdi. Geçen yıl eylül sonu itibariyle 29 milyon dolar fazla veren söz konusu denge, 2007 sonu itibariyle 296 milyon dolar açık vermişti. Bu yıl mart, nisan, mayıs ve haziran ayları itibariyle fazla veren yabancı para net genel pozisyonu, 25 Temmuz'dan itibaren son dört haftada ise açık verdi. Ancak 5 Eylül itibariyle 1 milyar 323 milyon dolara ulaşan açığın, 12 Eylül'de azalarak 1 milyar 77 milyon dolara düştüğü gözlendi.

Read more...

MERKEZ BANKALARI KRİZE EL ATIYOR!

15 Eylül 2008 Pazartesi

ABD'li yatırım bankası Lehman Brothers'ın iflas başvurusunda bulunması ve Bank of America'nın Merrill Lynch'i satın alacağını açıklaması, ABD Merkez Bankası (FED) ile diğer merkez bankalarını çeşitli önlemler almaya itti.

FED, 90 yıllık tarihinde ilk kez nakit kredi karşılığında hisse senedi kabul etmek dahil acil önlemler alacağını açıkladı. G-7'nin sanayileşmiş ülkelerinin diğer merkez bankaları da piyasaları izlediklerini ve harekete geçmeye hazır olduklarını bildirdi.

Japonya Merkez Bankasından bir yetkili, “FED ve diğer ülkelerden yetkililerle temas halinde mali piyasalardaki koşulları izliyoruz” dedi.

AMB'DEN 30 MİLYAR AVRO

Avrupa Merkez Bankası (AMB), “avro para piyasasının düzgün işlemesi için katkıda bulunmaya hazır olduğunu” bildirdi.

AMB, piyasaların sakinleşmesi için mali sisteme 30 milyar avro (42,6 milyar dolar) enjekte ettiğini açıkladı.

İngiltere Merkez Bankası da “gerekli olursa harekete geçeceğini” kaydetti. İngiltere Merkez Bankası 5 milyar sterlin değerinde (yaklaşık 9 milyar dolar) üç günlük ihale açtı.

İsviçre Merkez Bankası para piyasalarına gecelik faiz oranı yüzde 1,9'dan olmak üzere “esnek ve bolca” likidite sağlayacağını bildirdi.

Almanya Merkez Bankası Bundesbank, Almanya'daki bankaların Lehman Brothers'ın yarattığı tehlikeyi “yönetebileceğini”, içeride ve dışarıdaki bankacılık kurumlarıyla temas halinde olduğunu belirtti.

Avustralya Merkez Bankası da bugün günlük para piyasası operasyonunda piyasaya 2,1 milyar Avustralya doları (1,7 milyar ABD doları) sürerken, bu miktarın piyasanın ihtiyacından 828 milyon Avustralya doları daha fazla olduğu belirtildi.

Bu arada dünyanın en büyük bankalarından 10'u 70 milyar dolarlık acil yardım fonu oluşturmaya karar verdi. Fona katılacak bankalardan herhangi biri fonun üçte birini kullanabilecek.

Read more...

ABD`de bir devrin sonu

8 Eylül 2008 Pazartesi

ABD’de süren gayrimenkul finansmanı krizinde gelinen en son noktada piyasanın belirleyicisi konumundaki Fannie Mae ve Freddie Mac isimli iki mortgage şirketi artık devlet kontrolüne geçti.

Böylelikle bir anlamda bankacılık sektörünü finanse eden en büyük iki kuruluşun da “batık” olduğu tescillenmiş oldu.

Fannie ve Freddie’nin önemi ABD’deki mortgage kredilerinin yüzde 50’sinden fazlasının garantörü olmalarından kaynaklanıyor.

Uzmanlara göre bu, 5 trilyon dolarlık bir büyüklüğe tekabül ediyor. İki şirketi kurtarma operasyonunun maliyetinin onlarca milyar doları bulabileceği belirtiliyor.

Kriz öncesi ticari bankalar ev sahiplerine verdikleri borcu Fannie ve Freddie üzerinden paketleyerek bono olarak piyasaya sürüyorlardı. Bankacılık sektörünün hızla daralması Fannie Mae ve Freddie Mac’in sermaye tabanını küçülttü.

Gayrimenkul sektöründeki kötüleşme de Fannie ve Freddie’nin borç çevirme gücünü iyice zora soktu. Her iki şirketin hazine kontrolüne geçtiğini Hazine Bakanı Henry Paulson dün New York’ta düzenlediği bir basın toplantısı ile açıkladı.

ABD Hazinesi, yaptığı bu atakla hem ABD mortgage piyasasında ikinci el faizlerin düşmesini sağlayacak hem de ardarda yaşanan bölgesel banka batışlarının da kısmen önüne geçebilecek. Hazine, ayrıca mortgage destekli hisse senetlerini de satın alacağını açıklayarak piyasaya güven vermiş oldu

Read more...

İngiltere`de ev fiyatlarında şok düşüş

5 Eylül 2008 Cuma

İngiltere'de ev fiyatlarının 1930'lu yılların başında yaşanan büyük ekonomik krizden bu yana en büyük yıllık düşüşü kaydettiği ve geçen ağustos ayından bu yana yüzde 12.7 oranında değer kaybettiği açıklandı.

AA

Ülkenin en büyük Mortgage sağlayıcısı durumunda bulunan Halifax'ın uzmanları, ülkedeki ortalama ev fiyatlarının 200 binlerden, 174.178'e gerilediğini bildirdi.

Bunun Halifax'ın aylık verileri arşivlemeye başladığı 1983 yılından bu yana kaydedilen en büyük düşüş olduğuna işaret eden uzmanlar, ortalama bir evin 12 aylık değer kaybının 25 bin sterlin civarında olduğunu belirtti.

Böylece ev fiyatlarının 2006 yılı Mart ayındaki seviyesine gerilediğini de belirten uzmanlar, ev fiyatlarında bundan önce yüzde 10'un üzerindeki bir gerilemenin sadece 1931 yılında, yaşanan Wall Street krizi ve sterlinin büyük değer kaybı sırasında görüldüğünü hatırlattı.

Ev sahiplerinin büyük bölümünün evlerinin fiyatlarının, satın aldıkları günden daha aşağıya düştüğüne tanık olup eksi değere geçtiklerine işaret eden uzmanlar, eski değere düşenlerin sayısının Standart and Poors uzmanları tarafından geçen temmuzda tahmin edilenin üç katına çıktığını ve 200 bine ulaştığını bildirdi.

Read more...

Yılmaz uyardı: Krizin tam ortasındayız

4 Eylül 2008 Perşembe

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ekonominin yurtdışı kaynaklı krizin tam ortasında olduğunu söyledi. Yılmaz önümüzdeki dönem için faiz indirimlerinin de işaretini verdi.

HÜRRİYET

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Trabzon Sanayi ve Ticaret Odası'nda düzenlenen konferansta konuşuyor.

ABD'de mortgage kredileri ile ilgili başlayan krizin ilk yılını doldurduğunu belirten Yılmaz, "Ama krizin sonuna gelmiş gibi görünmüyoruz, henüz ortasındayız." dedi.

Krizin reel sektöre yansımalarının da olacağını kaydeden Yılmaz, "bunu hep birlikte göreceğiz" dedi.

Yılmaz'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

- Küresel krizin bügün itibariyle 1 yılını tamamladık, bence krizin ortasındayız.

- Oynaklık endekslerine göre son dönemde dünyada oynaklığın boyutları arttı.

- Küresel krizin reel sektöre yansımaları görülecek.

- Risk algılamalarında da olumsuz seyir devam ediyor.

- Türkiye'nin risk göstergelerinde son dönemde önemli iyileşme oldu. siyasi belirsizliğin kalkmasıyla Türkiye'nin risk primi daha olumluya döndü.

- Büyüme için önce siyasi sonra ekonomik istikrar ve fiyat istikrarı şart

FAİZDE İNDİRİM SİNYALİ

- 2007'den itibaren dünyada emtia ve gıda fiyatlarıyla enflasyon belirgin bir şekilde arttı, Brezilya hariç gelişen ülkelerde enflasyon hedef bandının üzerine çıktı.

- Enflasyon yükselirken MB'lerin para politikalarında ayrışma yaşandı.

- Türkiye 2001'de kriz yaşadı bugün bir finansal istikrar sorunumuz yok

- Her ülke kendi koşullarına göre faiz kararı veriyor.

- 2007 son çeyreğinde arz yönlü şoklarla enflasyondaki düşüş eğilimi durakladı.

- Arz şoklarının gecikmeli etkileri hizmet fiyatlarını etkilemeye devam ediyor.

- Gıda fiyatlarının yüksek seyrinin sürmesi riski var

- Parasal sıkılaşmanın etkisiyle son dönemde beklentilerdeki kötüleşme durdu

- Eylülden itibaren ölçülü faiz indirimi dahil politika seçenekleri gözönüne alınacak.

Read more...

Abone Olursanız Haberiniz de Olur!

Aşağıdaki kutucuğa e-mail adresinizi yazıp gelecek olan onay linkine tıklayınız. Bu sayede en son borsa haberleri, borsa yorumları ve borsa tüyoları, e-mail adresinize gelecek.

|

Borsa-Tuyolari.Blogspot.Com

Bu sitede; başta Borsa Haberleri olmak üzere, ekonomi ile ilgili en son gelişmeleri bulabilirsiniz. Borsa Yorumları ve Borsa Tüyoları ile yatırımlarınız öncesi fikir edinebilir; Canlı Borsa bandı ile Hisse Senetlerini yakından takip edebilirsiniz. Bu site, yatırım danışmanlığı hizmeti vermemektedir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, bankalar ile kullanıcılar arasında imzalanan resmi bir sözleşme ile verilmektedir. Bu sitede, kişisel yorumlar da bulunabilir.
Bu blog, altyapısı Google tarafından sağlanan Blogger hizmetinden faydalanmaktadır.

Back to TOP