Piyasada oyunun kuralları deşifre oldu
4 Aralık 2008 Perşembe
Önce yıllarca neden bu kurlar bu kadar düşük gitti ona bakalım..
Öyle gitmek zorundaydı da ondan...
Görünen o ki kredi krizi olarak başlayan ve herkesin “ sub-prime” mortgage krizi olarak adlandırdığı şey esasında bir likidite krizidir ve bu likidite krizi de gelişmiş ülkelerde bir stagflasyon-deflasyon sarmalına dönüşmektedir.
Reel ekonomiyi pompalamayan bir finansal araçlar bütünü olmadığında reel ekonomi daha da daralacak ve bu sonuçta yeni bir finansal krize dönüşecek ardı ardına gelen sarmallarla bu işi 2010 yılı ortalarına kadar sürecek.
İşin bu kısmına kimsenin itirazı yok herhalde.
Ancak bir çok kişi, böylesi bir krizde Amerikan dolarının gerek global paritelerde, gerekse bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülkeler bandındaki ülke paralarına karşı müthiş değerlenmiş durumda.
BÜYÜK KRİZİN NEDENLERİ
Son dönemde yaratılan oyun esasında oldukça açık ve net bir oyundu: Amerika üretmeyen, harcayan ama para yaratmak zorunda olan devasa bir ekonomi. Ancak 1 Trilyon dolardan fazla cari açık veren bir ekonomi. Bu sistem tasarruf edemiyor esasında, tasarruf eden ülkelerden para bulmak zorunda.
Tasarruf eden ülkelerin hikayesi de farklı farklı ya Rusya veya Katar gibi petrol-gaz fiyatlarının yükselmesi ile ya da Çin veya Japonya gibi üretimden kazançlara, yüksek dış ticaret kapasitesinden meydana gelen kazançlara, ya da Çin gibi Doğrudan Yabancı Yatırımlardan kaynaklanan tasarruf güçleri ile döviz üreten ülkelere muhtaçtı.
Bu birbirine kuyruğundan bağlı iki ekonomik çember yaratmış durumdaydı.
Şimdi birinde olan öbüründe yok öbüründe olan da diğerinde yok.
Bu global sistemin ucuz dolar ve pahalı varlık sarmalında olması da haliyle çok doğal bir durumdu.
Bu kadar yüksek cari açık yüzünden gerçekten çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalan Amerikan ekonomisi kendini yeniden idame ettirmek için böylesi bir gaza ve pompaya ihtiyaç duyuyordu.
Böylece pahalı varlıkları olanlar ya da varlık yaratabilme kapasitesi taşıyanlar, paralarını ucuz dolara, çevirip gene Amerikan finansal sistemindeki, hazine bonolarından, emeklilik fonlarına oradan ilk kez karşılaştıkları tuhaf finansal ürünlere yöneliyorlardı. Bu yaratılan para, sürekli faiz indiren bir sistemle desteklenmek zorundaydı. Çünkü düşük faiz Amerika’daki tüketimi ve kredi kullanımını pompayalacak yegane şeydi ve global olarak çekilen para da ancak böyle karlı çıkacak ve yeniden bu sisteme gelmek isteyecekti.
UCUZ DOLAR-SIFIR FAİZ-PAHALI HAMMADDE OYUNU
Bu işin ustası, finans gurusu Greenspan tarafından icat edilmiş olan bu uyuşturucu ilaç selefi Bernanke tarafından da aynı iştahla sürdürüldü. Ben buna büyük likidite tuzağı adını vereceğim.
11 Eylül sonrası kendinden uzak bölgeleri işgal etmek için konumlanan Amerikan Savaş makinesi esasında böyle finanse ediliyordu.
Bu uyuşturucu etkisi koskoca Irak savaşı ve Irak işgali boyunca Amerikan vatandaşlarının tık demeden kabullenecekleri bir saadet zinciri yaratacaktı çünkü.
Amerikalı tüketici kendi vatandaşı Irak’ta esir düşerken, yaralanırken ikinci Cip’ini finanse edecek ucuz kredilerle uyuşmuş durumdaydı.
Düşük faiz ile beslenen Amerikan tüketicileri, promosyonlarla beslendi, Üst düzey gelir gurubu ikinci evini alırken, finansçılar orta düzey hatta eşik altı tabir edilen guruplara yönelik riskli ürünlere yöneldiler.
Daha çok dolar basılıyor, bu dolarlar Amerikan finansal sistemine geri dönüyor, döndükçe daha alt düzeyde Amerikalı tüketiciler yöneliyor sitemin aktörleri ise karlarına kar katıyorlardı, hem hizmet paketleri artmıştı hem de yatırım araçları çeşitlenmişti.
Sonradan bu birikmiş bu büyük kazanç bir likidite balonu ile yeniden gelişmekte olan ülkelere yöneliyor, Brezilya, Rusya, Türkiye gibi ülkelerin bonoları, borsalarına, doğrudan yatırımlar, ya da private equity yoluyla şirketlere, ya da bütün dünyada şişen emlak balonu ile gayrimenkule veya gayrimenkul yatırım fonlarına yöneliyordu.
Öte yandan tahvillerin riskleri için getirilen risk araçları olan CDS’ler yani kredi temerrüt takasları da artık ikinci elden alınıp satılıyor, burada yaratılan yeni likidite risk sever hedege fonlar tarafından yeniden gelişmekte olan ülkelere yöneliyorlardı.
Amerikan cari açığını finanse etmek üzerine kurulan dev mekanizma bir anda neredeyse bütün dünya piyasalarına para pompalayan ve sonunda ekonomik verileri düzelten ülke ekonomilerini büyüten bir sihire dönüşmüştü sanki.
Amerika tüketicilerine eşik altı dönüşen bu mekanizma en riskli yerinden tam da bu eşik altından kopuyordu. Eriyen ve kaybolan paranın da 2 trilyon dolarlık bir erimeden bahsediliyor.
Şimdi eriyen bu para korunmak ve kazanmak için en temel ürüne dönüyor yani dolara.
BOL PARADAN BATILDI-KIT PARA İLE BEDEL ÖDENİYOR
Böylece adı önce “kredi krizi” olan bu patlama daha sonra “Kredi Krizi”ne şimdi de “döviz krizine” dönüşecek.
Amerika artık bu sistemi devam ettiremiyor, dolar böylece kendi üstüne kapanıyor.
Gelişmekte olan ülkelerin paraları korkunç değer kaybediyor. Çünkü bol para cenneti sona erdi ve yatırımlar çıkıyor.
Bu klasik bir durum değil paranın değeri düştükçe ihracatımız artar türü saçma sapan şehir efsanelerinin ne kadar yersiz olduğu bu ay açıklanan ihracat rakamları ile teyit edildi neredeyse.
Şimdi aman efendim ithalatımız düşüyor diye sevinmeyelim ekonomi duruyor demektir, resesyon bize de geliyor demektir. Bum konuda Moody’s in uyarısı haklı. Dış Ticaretten Sorumlu Bakanımız ithalatın düşüşünü mutlu bir haber gibi verirken bu tehlikenin ne kadar farkında bilemiyorum doğrusu…
Dolar krizi ve resesyon…
Roubini’nin deyimiyle stag-deflasyon…
Korkarım bunların hepsini, teker teker yaşayacağız.
Ben kurdan korkuyorum.
Kurların yükselişi nasıl durdurulacak? Rezervi en yüksek olan Merkez Bankaları bile bu büyük spekülasyonu alt edemeyebilirler. Üstelik şu rezerv hikayesinin de ne kadar efsane olduğunu bir başka yazımda anlatacağım.
Öte yandan Avrupa bankaları gelişmekte olan ülkelerde büyük risk taşıyorlar.
Paranın genleştiği, geliştiği her yer kriz sinyalleri geliyor.
Dün İzlanda bugün Yunanistan...
GELELİM TÜRKİYE’YE
Türkiye krizin içinde. Bu kesin ama hasarın, çok büyük olmamasının tek nedeni global finansal sisteme yeterince eklenmemek.
Konut sektörü kredilerinde çok klasik babadan kalma usullerde dönmesi, şirket tahvili gibi bir piyasamızın olmaması, CDS’ler hiç tanımamızın.
Dilerseniz bunu başka bir yazının konusu yapalım. Hem dünya hem de Türkiye’ye ayrı ayrı bakmak lazım.
Sözün özü bu ama ben kurlardan korkuyorum.
Steve Hanke bu günkü sabah gazetesinde tekrar sabit kuru öneriyor, başka bir dolar uzmanı Duncan altın-dolar dengesine geri dönmeyi öneriyor.
Ama gene de söyleyelim bu kriz ucuz döviz-cari açık krizidir.
Bol dövizin krizi kıt döviz ile sürüyor.
Bakalım neyle sonuçlanacak?
İskender ÖZTURANLI
Öyle gitmek zorundaydı da ondan...
Görünen o ki kredi krizi olarak başlayan ve herkesin “ sub-prime” mortgage krizi olarak adlandırdığı şey esasında bir likidite krizidir ve bu likidite krizi de gelişmiş ülkelerde bir stagflasyon-deflasyon sarmalına dönüşmektedir.
Reel ekonomiyi pompalamayan bir finansal araçlar bütünü olmadığında reel ekonomi daha da daralacak ve bu sonuçta yeni bir finansal krize dönüşecek ardı ardına gelen sarmallarla bu işi 2010 yılı ortalarına kadar sürecek.
İşin bu kısmına kimsenin itirazı yok herhalde.
Ancak bir çok kişi, böylesi bir krizde Amerikan dolarının gerek global paritelerde, gerekse bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülkeler bandındaki ülke paralarına karşı müthiş değerlenmiş durumda.
BÜYÜK KRİZİN NEDENLERİ
Son dönemde yaratılan oyun esasında oldukça açık ve net bir oyundu: Amerika üretmeyen, harcayan ama para yaratmak zorunda olan devasa bir ekonomi. Ancak 1 Trilyon dolardan fazla cari açık veren bir ekonomi. Bu sistem tasarruf edemiyor esasında, tasarruf eden ülkelerden para bulmak zorunda.
Tasarruf eden ülkelerin hikayesi de farklı farklı ya Rusya veya Katar gibi petrol-gaz fiyatlarının yükselmesi ile ya da Çin veya Japonya gibi üretimden kazançlara, yüksek dış ticaret kapasitesinden meydana gelen kazançlara, ya da Çin gibi Doğrudan Yabancı Yatırımlardan kaynaklanan tasarruf güçleri ile döviz üreten ülkelere muhtaçtı.
Bu birbirine kuyruğundan bağlı iki ekonomik çember yaratmış durumdaydı.
Şimdi birinde olan öbüründe yok öbüründe olan da diğerinde yok.
Bu global sistemin ucuz dolar ve pahalı varlık sarmalında olması da haliyle çok doğal bir durumdu.
Bu kadar yüksek cari açık yüzünden gerçekten çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalan Amerikan ekonomisi kendini yeniden idame ettirmek için böylesi bir gaza ve pompaya ihtiyaç duyuyordu.
Böylece pahalı varlıkları olanlar ya da varlık yaratabilme kapasitesi taşıyanlar, paralarını ucuz dolara, çevirip gene Amerikan finansal sistemindeki, hazine bonolarından, emeklilik fonlarına oradan ilk kez karşılaştıkları tuhaf finansal ürünlere yöneliyorlardı. Bu yaratılan para, sürekli faiz indiren bir sistemle desteklenmek zorundaydı. Çünkü düşük faiz Amerika’daki tüketimi ve kredi kullanımını pompayalacak yegane şeydi ve global olarak çekilen para da ancak böyle karlı çıkacak ve yeniden bu sisteme gelmek isteyecekti.
UCUZ DOLAR-SIFIR FAİZ-PAHALI HAMMADDE OYUNU
Bu işin ustası, finans gurusu Greenspan tarafından icat edilmiş olan bu uyuşturucu ilaç selefi Bernanke tarafından da aynı iştahla sürdürüldü. Ben buna büyük likidite tuzağı adını vereceğim.
11 Eylül sonrası kendinden uzak bölgeleri işgal etmek için konumlanan Amerikan Savaş makinesi esasında böyle finanse ediliyordu.
Bu uyuşturucu etkisi koskoca Irak savaşı ve Irak işgali boyunca Amerikan vatandaşlarının tık demeden kabullenecekleri bir saadet zinciri yaratacaktı çünkü.
Amerikalı tüketici kendi vatandaşı Irak’ta esir düşerken, yaralanırken ikinci Cip’ini finanse edecek ucuz kredilerle uyuşmuş durumdaydı.
Düşük faiz ile beslenen Amerikan tüketicileri, promosyonlarla beslendi, Üst düzey gelir gurubu ikinci evini alırken, finansçılar orta düzey hatta eşik altı tabir edilen guruplara yönelik riskli ürünlere yöneldiler.
Daha çok dolar basılıyor, bu dolarlar Amerikan finansal sistemine geri dönüyor, döndükçe daha alt düzeyde Amerikalı tüketiciler yöneliyor sitemin aktörleri ise karlarına kar katıyorlardı, hem hizmet paketleri artmıştı hem de yatırım araçları çeşitlenmişti.
Sonradan bu birikmiş bu büyük kazanç bir likidite balonu ile yeniden gelişmekte olan ülkelere yöneliyor, Brezilya, Rusya, Türkiye gibi ülkelerin bonoları, borsalarına, doğrudan yatırımlar, ya da private equity yoluyla şirketlere, ya da bütün dünyada şişen emlak balonu ile gayrimenkule veya gayrimenkul yatırım fonlarına yöneliyordu.
Öte yandan tahvillerin riskleri için getirilen risk araçları olan CDS’ler yani kredi temerrüt takasları da artık ikinci elden alınıp satılıyor, burada yaratılan yeni likidite risk sever hedege fonlar tarafından yeniden gelişmekte olan ülkelere yöneliyorlardı.
Amerikan cari açığını finanse etmek üzerine kurulan dev mekanizma bir anda neredeyse bütün dünya piyasalarına para pompalayan ve sonunda ekonomik verileri düzelten ülke ekonomilerini büyüten bir sihire dönüşmüştü sanki.
Amerika tüketicilerine eşik altı dönüşen bu mekanizma en riskli yerinden tam da bu eşik altından kopuyordu. Eriyen ve kaybolan paranın da 2 trilyon dolarlık bir erimeden bahsediliyor.
Şimdi eriyen bu para korunmak ve kazanmak için en temel ürüne dönüyor yani dolara.
BOL PARADAN BATILDI-KIT PARA İLE BEDEL ÖDENİYOR
Böylece adı önce “kredi krizi” olan bu patlama daha sonra “Kredi Krizi”ne şimdi de “döviz krizine” dönüşecek.
Amerika artık bu sistemi devam ettiremiyor, dolar böylece kendi üstüne kapanıyor.
Gelişmekte olan ülkelerin paraları korkunç değer kaybediyor. Çünkü bol para cenneti sona erdi ve yatırımlar çıkıyor.
Bu klasik bir durum değil paranın değeri düştükçe ihracatımız artar türü saçma sapan şehir efsanelerinin ne kadar yersiz olduğu bu ay açıklanan ihracat rakamları ile teyit edildi neredeyse.
Şimdi aman efendim ithalatımız düşüyor diye sevinmeyelim ekonomi duruyor demektir, resesyon bize de geliyor demektir. Bum konuda Moody’s in uyarısı haklı. Dış Ticaretten Sorumlu Bakanımız ithalatın düşüşünü mutlu bir haber gibi verirken bu tehlikenin ne kadar farkında bilemiyorum doğrusu…
Dolar krizi ve resesyon…
Roubini’nin deyimiyle stag-deflasyon…
Korkarım bunların hepsini, teker teker yaşayacağız.
Ben kurdan korkuyorum.
Kurların yükselişi nasıl durdurulacak? Rezervi en yüksek olan Merkez Bankaları bile bu büyük spekülasyonu alt edemeyebilirler. Üstelik şu rezerv hikayesinin de ne kadar efsane olduğunu bir başka yazımda anlatacağım.
Öte yandan Avrupa bankaları gelişmekte olan ülkelerde büyük risk taşıyorlar.
Paranın genleştiği, geliştiği her yer kriz sinyalleri geliyor.
Dün İzlanda bugün Yunanistan...
GELELİM TÜRKİYE’YE
Türkiye krizin içinde. Bu kesin ama hasarın, çok büyük olmamasının tek nedeni global finansal sisteme yeterince eklenmemek.
Konut sektörü kredilerinde çok klasik babadan kalma usullerde dönmesi, şirket tahvili gibi bir piyasamızın olmaması, CDS’ler hiç tanımamızın.
Dilerseniz bunu başka bir yazının konusu yapalım. Hem dünya hem de Türkiye’ye ayrı ayrı bakmak lazım.
Sözün özü bu ama ben kurlardan korkuyorum.
Steve Hanke bu günkü sabah gazetesinde tekrar sabit kuru öneriyor, başka bir dolar uzmanı Duncan altın-dolar dengesine geri dönmeyi öneriyor.
Ama gene de söyleyelim bu kriz ucuz döviz-cari açık krizidir.
Bol dövizin krizi kıt döviz ile sürüyor.
Bakalım neyle sonuçlanacak?
İskender ÖZTURANLI
0 yorum:
Yorum Gönder
1-) Yorum yazarken imla kurallarına uyunuz ve küfür etmeyiniz.
2-) Yorum yazmak için, "Yorumlama Biçimi" bölümünden "Adı/URL" seçeneğine tıklayarak, adınızı ve URL (Varsa site adresinizi)'nizi yazınız ya da "Anonim" seçeneğine tıklayarak yorumunuzu "Adsız" olarak yazınız.
Yorumunuz için şimdiden teşekkür ederiz.