ABD borsalarında yükseliş sürüyor

30 Nisan 2009 Perşembe

New York Wall Street Borsası'nda Dow Jones ve Nasdaq endeksleri günü yükselişle kapadı.

Borsanın temel göstergesi Dow Jones yaklaşık 168 puan artışla 8 bin 185 puana yükselirken, Nasdaq birleşik endeksi 38 puan yükselişle 1.711 puana çıktı.

Read more...

İş dünyası TOBB`da dertleşecek

29 Nisan 2009 Çarşamba

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB), 1-2 Mayıs tarihlerinde yapılacak Genel Kurulu'na iş dünyasının irili ufaklı birçok kurumunun yanı sıra siyasi parti liderlerinin de katılması bekleniyor.

Aram Ekin DURAN/REFERANS GAZETESİ

Küresel kriz nedeniyle sanayi üretimi, ihracat, işsizlik ve kapasite kullanımı gibi ekonominin can damarları olarak kabul edilen alanlarda ağır darbe yiyen Türkiye iş dünyasının irili ufaklı tüm bileşenleri, 1-2 Mayıs tarihlerinde Ankara'da yapılacak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu'nda bir araya gelecek.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de katılması beklenen genel kurulun, kriz mağduru iş dünyası açısından dertleşme toplantısına dönüşmesi bekleniyor.
Çünkü uzun zamandır ilk kez hem TÜSİAD üyelerinden KOBİ'lere iş dünyası hem de Meclis'te görev yapan partilerin liderleri aynı çatı altında buluşacak.

TOBB Genel Kurulu'na Hakkâri, Şırnak, Tunceli, Gümüşhane, Yozgat ve Erzurum gibi yoksul kentlerin ticaret ve sanayi odası başkanları ile Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Aka Gündüz Özdemir, Sönmez Holding Yönetim Kurulu Başkanı Celal Sönmez, Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Alarko Holding Genel Koordinatörü Ayhan Yavrucu ve Tuna Çelik Yönetim Kurulu Üyesi Nuri Tuna gibi ekonominin önemli isimleri de katılacak.

Hisarcıklıoğlu son dönemine hazırlanıyor

Enerji, turizm, tekstil, otomotiv, beyaz eşya ve daha birçok önemli sektörün önde gelen isimlerinin yanı sıra, Anadolu'nun dört bir köşesindeki tüccar ve sanayicilerden oluşan 1555 TOBB delegesi, 2 Mayıs'ta TOBB Ekonomi Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek 64. olağan seçimli genel kurul sırasında önümüzdeki 4 yıl boyunca görev yapacak yeni TOBB yönetimini seçecek.

TOBB başkanlığına son kez aday olan ve seçime rakipsiz girmesi beklenen Rifat Hisarcıklıoğlu'nun genel kuruldan zaferle çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor. TOBB'un kuruluş yasasında yapılan değişiklikle üç dönem başkanlık yapan kişi, dördüncü dönem için aday olamıyor. Bu düzenlemeye göre üçüncü kez seçilmesi halinde 2013'e kadar görev yapacak Hisarcıklıoğlu, TOBB'da en uzun süre görev yapan başkan unvanını alacak.

2001'de Fuat Miras'ın istifası üzerine oturduğu başkanlık koltuğunu 2013'te bırakacak olan Hisarcıklıoğlu'nun yerine kimin geçeceği ise şimdiden merak konusu. Kulislerde 2013 sonrası için dolaşan isimler arasında İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş ile İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük'ün adı geçiyor. Ancak Hisarcıklıoğlu'na tam destek veren TOBB tabanı, Hisarcıklıoğlu görevi bırakmadan yeni başkan arayışına girilmesine karşı çıkıyor.

Bu arada yeni dönemde TOBB başkan yardımcılığı için adı geçen Murat Yalçıntaş'ın yakın çevresine Sayın Hisarcıklıoğlu, birlikte rahat çalışabileceği insanları tercih eder. Kendisi ile çok uyumlu çalışabileceğimizi düşünüyorum dediği belirtiliyor.

Yönetimde en az 4 isim değişecek

Öte yandan yeni dönemde TOBB Yönetim Kurulu da önemli oranda değişecek. Mevcut 4 yönetim kurulu üyesi bağlı bulundukları meslek komitelerinden seçilemediği için yeni dönemde yönetime giremezken bunun dışında yönetim kurulunda ciddi bir değişim beklenmiyor.

Başkan dahil 15 kişiden oluşan TOBB Yönetim Kurulu'nda halen görev yapan Fethi Coşkun Tuncel Adana Ticaret Borsası Başkanlığı'na, Tamer Taşkın Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanlığı'na, Kamil Özgen Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı'na ve İTO Meclis Başkanı İbrahim Çağlar da TOBB delegeliğine seçilemedikleri için 2 Mayıs'taki seçimlerde yönetim kuruluna aday olamayacak. Yeni dönemde Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez'in yönetim kuruluna giremeyebileceği konuşulurken Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk ile Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Ayhan Zeytinoğlu'nun yönetim kurulu üyeliği için adı geçiyor.

Read more...

Domuz gribi borsaları sallıyor

28 Nisan 2009 Salı

Domuz gribinin, 2003'teki sars salgını gibi ekonomileri kötü etkilemesinden korkuluyor.

Grip nedeniyle uluslararası borsalar düştü. Roche firması, 'DSÖ'nün elinde 5 milyon kişiyi tedavi edecek Tamiflu ilacı var' bilgisi verdi

SİNGAPUR - Meksika’da 100’den fazla kişinin ölümüne yol açan domuz gribinin, küresel salgına dönüşmesinin yanı sıra SARS (ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu) gibi ekonomileri etkilemesi endişeleri giderek artıyor. Çin’de 2003’te patlak veren, 800 kişinin ölümüne ve 8 bin kişinin etkilendiği SARS salgını aynı zamanda başta Asya ülkeleri olmak üzere bazı ülkelerin ekonomilerine ağır darbe vurmuştu.

2003 yılında ‘Sars’mıştı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Mart 2003’de SARS salgınını ilan etmiş, aynı yılın haziran ayında SARS’ın etkilediği ülkelere seyahat uyarısını kaldırmıştı.

SARS salgınının en görünür etkisi, salgından en fazla etkilenen Singapur, Hong Kong, Çin ve Malezya’da turizm gelirlerinde ve tüketimde azalma olmuştu. Singapur ve Hong Kong ekonomileri 2003 yılında durgunluğa girerken, salgın Kanada, Güney Afrika, İsveç, Fransa ve ABD’nin aralarında bulunduğu ülkeleri olumsuz etkilemişti. Salgın Asya, Kanada, Fransa ve Afrika’da ölümlere yol açmıştı.

Bu arada uluslararası borsalar, yatırımcıların domuz gribinin küresel bir salgına dönüşebileceği ve küresel ekonomik düzelmeyi olumsuz etkileyeceği endişeleri yüzünden geriledi. CMS Markets’den yatırım uzmanı Matt Buckland, “Hafta sonundaki ölümcül grip salgınıyla ilgili haberler finansal piyasaları sallıyor” dedi. İngiltere’de FTSE 100 endeksi günü yüzde 0.27, Almanya’da DAX endeksiyse yüzde 0.42 yükselişle kapatırken, Fransa’da CAC 40 endeksi yüzde 0.01 geriledi. Asya’da ise Hong Kong borsası yüzde 2.7 ve Şanghay’da yüzde 1.8 değer kaybetti. New York Borsası ise gün içinde 0.73 puan geriledi.

Tamiflu üreten kazandı

Domuz gribi yüzünden ilaç şirketlerinin hisseleri değer kazanırken, havayolu şirketleri ile turizm şirketlerinin hisseleri ise düştü. Tamiflu ilacını üreten İsveçli Roche’un hisseleri Avrupa’da yüzde 4, yine aynı ilacı üreten Japon Chugai Pharmaceutical şirketinin hisseleri de Tokyo’da yüzde 14.3 değer kazandı. Relenza ilacını üreten, dünyanın ikinci büyük ilaç şirketi İngiliz GlaxoSmithKline’ın hisseleri Avrupa’da yüzde 3, aynı ilacı üreten Avustralyalı Biota şirketinin hisseleri de Sydney’de yüzde 82 yükseldi. Ayrıca koruyucu cihaz üreticisi Sperian Protection şirketinin hisseleri yüzde 15.6 ve dünyanın en büyük balık üreticisi Marine Harvest Group’un hisseleri, daha önce kuş gribi ve deli dana hastalığında olduğu gibi somon balığının fiyatının domuz gribi nedeniyle artacağı beklentisiyle yüzde 9’dan fazla arttı.

Ancak domuz gribi uluslararası havayolu şirketleriyle turizm şirketlerinin hisselerini olumsuz etkiledi. Hong Kong havayolu şirketi Cathay Pacific’in hisseleri yüzde 8, Avustralya’nın Qantas Airways şirketinin hisseleri yüzde 4, İngiliz British Airways, Air France-KLM ve Alman havayolu şirketi Lufthansa’nın hisseleri de yüzde 7.3 ve yüzde 10 arasında düştü.
İngiliz gemi seyahati şirketi Carnival’ın hisseleri yüzde 6,9 ve Fransız otel işletmesi Accor’un hisseleri yüzde 6.3, seyahat şirketleri Thomas Cook Group, TUI Travel ve TUI AG’nin hisseleri de yüzde 4’ten fazla değer kaybetti.

Küresel havayolu yolcu trafiğinin beşte birini ve küresel havayolu kargo trafiğinin üçte birini temsil eden Kuala Lumpur merkezli Asya Pasifik Havayolları Derneği’nin (AAPA) Genel Müdürü Andrew Herdman, “Biz şu anda sektörün gerilediği bir dönemin ortasındayız ve bu kesinlikle iyi olmadı. Ancak bu potansiyel kamu sağlığı için acil bur durum ve bu öncelikli olmalı” dedi.

Bu arada Tamiflu ilacını üreten İsviçreli uluslararası ilaç şirketi Roche, WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) 5 milyon insanı tedavi etmek için yeteri kadar Tamiflu ilacı stoğu bulunduğunu açıkladı.

Roche’dan bağış geldi

Şirket sözcüsü Martina Rupp, stokların beşte üçünün şirketin ABD ve İsviçre’deki tesislerinde, kalan miktarın ise WHO’nin dünyanın çeşitli yerlerindeki depolarında bulunduğunu söyledi.

İsviçreli Roche’un bu ilaçları WHO’ya bağışladığını ve istenmesi durumunda 24 saat içinde hemen kullanıma sokacağını ifade eden Rupp, şirketin yılda 400 milyon tedavi için gerekli 4 milyar kapsül üretebilecek kapasitesi bulunduğunu kaydetti.

DB’den 180 milyon dolar

Öte yandan Dünya Bankası Meksika’ya hemen 25 milyon dolar kredi vereceğini ve grip salgınının üstesinden gelmek için 180 milyon dolar tutarında uzun vadeli yardımda bulunacağını açıkladı.

Dünya Bankası geçen yıl bir grip salgınının maliyetinin 3 trilyon doları bulacağı ve küresel gayrisafi hasılanın yüzde 5 azalacağı, küresel ekonomik krizden sonraki düzelmeye zarar verebileceği tahmininde bulunmuştu.

Ayrıca Japon seyahat şirketleri Meksika’ya paket turlarını durdururken, restoran zinciri Matsuya Foods, menülerinden Meksika’dan ithal edilen domuz ürünlerinin kullanıldığı yemekleri geçici olarak çıkaracağını bildirdi. Bu arada Almanya’nın en büyük tur şirketi TUI, önlem olarak Meksika’nın başkenti Mexico City’e bütün seyahatleri durdurduğunu, Meksika’nın diğer bölgelerine turların devam edeceğini, ancak gelecek bir kaç hafta başkente tur düzenlemeyeceğini belirtti.

SARS’ın Uzakdoğu faturası 40 milyar dolardı

Asya Kalkınma Bankası’na (ADB) göre, SARS’ın maliyeti sadece Doğu ve Güneydoğu Asya’da 18 milyar dolar ya da 2003 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 0,6 kadar olmuştu. Seyahat etmeyi, ticareti ve iş yerlerini etkileyen SARS salgınının Asya-Pasifik bölgesindeki maliyeti ise 40 milyar doları bulmuştu.

SARS salgını, turist sayısında azalışa yol açarken, ADB verileri, salgından en fazla etkilenen ülkelerdeki turist sayısının yüzde 20-70 ve diğer Asya ülkelerinde yüzde 15-35 düştüğünü, turizm gelirleri kaybının da yaklaşık 15 milyar doları bulduğunu ortaya koydu. SARS ile ilgili paniğin sadece bir çeyrek sürmesi ve hükümetlerin hızlı önlem alması yüzünden piyasaların tepkisi göreli olarak yumuşaktı. Singapur doları, ocak 2003 sonu ve Nisan 2003 sonu arasında ABD doları karşısında yüzde 4 değer kaybetti. Japonya hariç gelişen Asya’nın MCSI Endeksi, Ocak ve Mart 2003 arasında yüzde 14, Hong Kong borsası Aralık 2002 ve Nisan 2003 arasında yüzde 18 geriledi. Çin salgına karşı ekonomik önlem olarak SARS ile ilgili ilaçlarda fiyat kontrolü yaparken, turizm sektörüne vergi muafiyeti uygulamış, Hong Kong hükümeti vergi indirimleri ve kredi garantileri dahil gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 1’i kadar önlem paketi açıklamış, Singapur hükümeti hava yollarını da kapsayan önlem paketi hazırlamış ve Malezya, ucuz kredi, iş eğitimi desteği ve turizm sektörlerini kapsayan gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 2’si kadar bir paket uygulamaya koymuştu.

Turizm gelirleri 2004 ve 2007 yılları arasında Asya ülkeleri için önemli gelir kaynağı olurken, Hong Kong, Malezya, Tayland ve Singapur’un gelirlerinin yüzde 6 ila yüzde 9’unu turizm geliri oluşturuyor...

Read more...

Dibi gördük diyenlere IMF de katıldı

24 Nisan 2009 Cuma

Büyük olasılıkla son kez olacağını düşündüğümüz küresel büyümede aşağı yönlü yeni revizyonların yer aldığı Dünya Ekonomik Görünümü raporu 25-26 Nisan'daki Uluslararası Para Fonu (IMF)-Dünya Bankası toplantıları öncesinde yayınlandı.

Haluk Bürümcekçi / REFERANS

Küresel daralma yüzde 1,3 oranında tahmin edilirken, bunun II. Dünya Savaşı sonrası dönemin en derin resesyonuna işaret ettiği belirtildi. Büyümenin 2010 yılında yeniden söz konusu olabileceği ancak yüzde 1,9 ile önceki toparlanma dönemlerine göre zayıf kalacağı vurgulandı.

En kötü geride kaldı

Raporda çizilen bu karanlık tabloyu şaşırtıcı bulmazken, bizi daha fazla heyecanlandıran bir tam bölümün Resesyon'dan Toparlanmaya: Ne Kadar Yakın ve Ne Kadar Güçlü? başlıklı analize ayrılması oldu. Bizce, bu değerlendirme IMF'nin de resesyonda en kötü noktanın geride bırakıldığı görüşüne katıldığını yansıtmakta.

Ancak, birazdan değineceğimiz gibi IMF geçmiş resesyonların analizinden hareketle toparlanmanın bu kez daha yavaş olacağını düşünüyor. Raporda yer verilen ekonomik döngülerin ortalama sürelerine ilişkin verilere bakarak da, toparlanmanın en az resesyon döngüsü kadar sürebileceği ve bir yıl içinde ulaşılan noktanın daralmaya göre zayıf kalabileği sonucuna kolaylıkla varılmaktadır.

Bu görüşe katıldığımızı ve daha önce de aktardığımız gibi Türkiye ekonomisinde beklediğimiz toparlanmayı 2001 krizine göre daha yavaş bir şekilde çizdiğimizi de vurgulamayı gerekli görmekteyiz. Bu raporda aktarılan görünümün uzunca bir süre hakim olmaya devam edeceğini düşünüyoruz.

Çıkış yavaş olacak

Buna göre, bir finansal kriz ile birleşmiş resesyonlar diğer şoklardan kaynaklanan resesyonlara göre daha derin ve daha uzun olmaktadır. Bu resesyonlardan çıkış ise, zayıf iç talep ve sıkı kredi koşulları nedeniyle tipik olarak daha yavaş olacaktır.

Öyle ki, GSYH'nın resesyon öncesindeki zirvesine toparlanması resesyon kadar sürerken, dip noktasından sonra gerçekleşen dört çeyrek kümülatif büyüme normal resesyonlara göre düşük kalmaktadır.

Bunun nedenini tekrar belirtmeye gerek var mı bilmiyoruz ama, bir finansal krizin tetiklediği ve bir çok ülkenin etkilendiği senkronize (eş zamanlı) resesyonlarda dış talep ve kredi kanalı diğer resesyonlara göre çok daha olumsuz seyreder ve toparlanma sürecini hem yavaşlatır hem de geciktirir.

Dolayısı ile, piyasalarda dip göründü coşkusunu nasıl normal karşıladıysak, bunu takip eden dönemde piyasa oyuncularının algılamasının, toparlanmanın gücüne yönelik belirsizliklerle ortaya çıkan endişelerin hakim olduğu bir görünüme dönüşmesi ihtimaline de böyle bakmalıyız. Bu görünümün, 9 Mart öncesi düşük seviyelerin tekrar görülmesini getirmesi şart olmasa da, borsalardaki toparlanmanın gücünü ve hızını azaltması bile önemli bir maliyet olacaktır...

Read more...

Erdemir’de 260 milyonluk tasarruf

Krize önlem olarak tüm personelin ücretlerinde yüzde 35 indirime giden Erdemir’in 260 milyon liraya kadar tasarruf edeceği hesaplanıyor. Geçen yıl 211 milyon kâr elde eden şirketin 2009’u büyük zararla kapatması bekleniyor

Türkiye’nin en büyük yassı çelik üreticisi Erdemir’in, ekonomik krize karşı önlem olarak genel müdür dahil tüm personel ücretlerinde yaptığı yüzde 35’lik indirimle, 218-260 milyon lira arasında tasarruf edebileceği tahmin ediliyor.

Erdemir ve iştiraki İsdemir’de örgütlü Türk Metal Sendikası ile işveren sendikası Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası’nın (MESS) salı günü İstanbul’da yaptıkları toplantıda, 7 bin 25’i Ereğli’de olmak üzere toplam 12 bin 587 çalışanın maaşlarının yüzde 35 düşürülmesi konusunda anlaşmaya varılmıştı.

Analistlerin, şirkete sağlayacağı tasarruf açısından olumlu bulduğu karara göre, aralarında üst düzey yöneticilerin de bulunduğu çalışanlar maaşlarını, 16 ay boyunca yüzde 35 indirimli alacak, böylece işten çıkarılma olasılığı bulunan bin 400 kişi de işini kaybetmeyecek.

Çalışan azaltılmadı

Ata Yatırım’ın şirkete ilişkin değerlendirme notunda ücretlerde gidilecek indirim olumlu olarak nitelendirilirken, bu sayede şirketin yaklaşık 260 milyon liralık tasarruf sağlayacağı belirtildi. İş Yatırım raporunda da Erdemir’in 2008 yılında maaş ödemeleri için 829 milyon lira harcadığı, yüzde 35’lik indirimin 2009 yılında yaklaşık 218 milyon lira civarında maliyet avantajı getirmesinin beklendiği ifade edildi.

‘Kalıcı iyileşmeye kadar’

Geçen yılın son çeyreğinde 1.1 milyar lira zarar eden Erdemir yılın tamamını 211 milyon liralık konsolide net kârla kapatmıştı. Analistlerin hesaplamalarına göre, Erdemir, işçi ücretlerinde yapılan indirimle 2008 yılı kârından daha yüksek tutarda bir tasarruf sağlamış olacak.
Erdemir Genel Müdürü Oğuz Özgen, çalışanlarına yönelik bir genelge yayımladı. Özgen şöyle dedi:

“Kriz dönemi başlarında tonu 1.200 dolar olan mamul fiyatlarımız 400 dolara gerilemiş olup gerilemeye de devam etmektedir.

Erdemir tasarruf tedbirleri uygulamaya koymuş ancak krizin başından bu yana 6.5 aydır eleman çıkarmayı gündeme getirmemiştir. Bu tedbirler yeterli olmamıştır. Başta ben ve yardımcılarım olmak üzere tüm yönetici arkadaşlarım, kriz sonuna kadar ücretlerimizden belli oranda fedakârlık yapmayı kararlaştırdık. Toplu iş sözleşmesinin bazı maddelerinin 16 aylık süre için tadil edilmesi konusunda anlaşma sağlanmıştır. Ücretler ve ücrete bağlı diğer hakların, nakdi ve gayri nakdi sosyal yardımlar hariç, 1 Mayıs tarihinden itibaren yüzde 35 oranında indirilmesi karara bağlanmıştır. Uygulama, kalıcı iyileşmelere bağlı olarak tekrar gözden geçirilebilecektir.”

Erdemir, 2008’in ilk üç çeyreğinde 1.4 milyar kâr etmiş, son çeyrekte ise 1.2 milyar gibi rekor bir zarar açıklamıştı. Şirketin siparişlerinde büyük düşüş var. Genel Müdür Özgen, krizi ‘ölüm sarmalı’ olarak tanımlamıştı

Ereğli’de büyük gerginlik konusuydu

Erdemir’de işveren ile işçi sendikası Türk Metal, Eylül 2008’de 22. dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başladı. Görüşmeler 5 aydan fazla sürdü. Tarafların karşılıklı grev ve lokavt kararları almalarına varan gerginlikler yaşandı. Görüşmeler sürerken Türk Metal’in 34 yıllık başkanı Mustafa Özbek, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandı, yerine Pevrul Kavlak seçildi. Toplu iş sözleşmesi de 26 Şubat’ta sonuçlandı.

Ancak anlaşmanın içeriği konusunda ayrıntılı açıklama yapılmadı.
Erdemir Genel Müdürü Oğuz Özgen, mart ortasında yaptığı açıklamada ellerinde bir aylık sipariş kaldığını, yeni sipariş alamazlarsa bir ay sonra üretimi durdurabileceklerini söyledi. Erdemir’den 1400 işçinin çıkarılacağına ilişkin söylentiler üzerine 20 Nisan’da 2 bin işçi Türk Metal’i protesto etti. 21 Nisan’da görüşmelerden ücretlerde yüzde 35 indirim kararı çıktı.

Anlaşmanın ayrıntıları konusunda aradığımız Türk Metal Karadeniz Ereğli Şube Başkanı Y. Ziya Odabaş, “Genel Merkez’in açıklama yapmayın talimatı var” dedi...

Read more...

30 bin şirket kara listede

20 Nisan 2009 Pazartesi

Türkiye genelinde çeşitli vergi dairelerinin 30 binden fazla şirketi ’Kod: 5’ adı verilen ve usulsüzlük türüne göre maddelere ayrılarak çeşitlendirilmiş ’kara liste’lere aldığı belirlendi. Maliye’nin Kod: 5'e aldığı şirketlerin eli kolu anında bağlanıyor. Bu şirketleri yerel mahkemeler ve Danıştay’ın aldığı kararlar kurtarıyor.

Sadi ÖZDEMİR / HÜRRİYET

KÜRESEL ekonomik kriz dünyayı sarsmaya devam ederken, Maliye Bakanlığı Türkiye genelinde 30 binden fazla şirketi bir de Kod: 5 adı verilen bir tür kara listeyle kıskaca aldı. Maliye Bakanlığı’nın vergi daireleri üzerinden usulsüzlük türüne göre düzenlediği listelere giren şirketlerin eli kolu bağlanıyor, işlerini yürütmesi, fabrikalarında çarkları döndürmesi zorlaşıyor. Şirketler, Maliye’nin bu tavrı üzerine soluğu yerel mahkemelerde, gerekirse Danıştay’da alıyor.

Açılan davaların hemen hepsi, Kod: 5e alınan şirketlerin lehine sonuçlanıyor. Davaların karar yazılarında, vergi dairelerinin şirketleri bu listelere almalarının hukuki dayanağı bulunmadığı, Anayasa’ya aykırı işlemler yapıldığı vurgulanıyor. Danıştay’da sonuçlanan bir davanın karar metni, Maliye’ye hukuk ve ekonomi dersi verir içerik taşıyor.

Ticareti olumsuz etkiler

Bir vergi mükellefinin, ’Kod:5-2 listesinden çıkarılması’ talebiyle, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı aleyhine, İstanbul 8’inci Vergi Mahkemesi’nde açtığı davada mahkeme mükellef aleyhine karar verdi. Mükellef, bu kararı temyiz için Danıştay’a götürdü. Danıştay 4’üncü Dairesi, 2007/3810 esas ve 2008/1796 karar nolu kararıyla İstanbul 8’inci Vergi Mahkemesi’nin kararını bozdu.

Danıştay, Kod: 5-2 yani, Haklarında rapor bulunmamakla birlikte sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığı veya düzenlediği konusunda tespit bulunanlar listesine alınmış vergi mükellefinin böyle bir listede yer almasının ticari ve ekonomik durumunu olumsuz etkileme ihtimali olan kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olduğuna karar verdi ve davayı reddeden yerel vergi mahkemesinin kararında hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle kararı bozdu.

Anayasa’ya aykırı

M. Engin Kumrulu Başkanlığındaki mahkeme heyeti karar metninde şu tespitlerde bulundu: Anayasa’nın çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48’inci maddesinin 2’nci fırasında, devletin, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı... 49’uncu maddesinin 2’nci fıkrasında devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak... İşsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı hükmüne yer verilmiştir.

73’üncü maddenin 3’üncü fıkrasında da vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı belirtilmiştir. Dayanağını Anayasa’ya uygun çıkarılmış kanunlardan almayan düzenlemelerle bir takım hak ve yükümlülükler getirilemez. Gerek davalı idarenin, gerek bağlı bulunduğu üst makamların, mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi Anayasa’da buna izin veren hüküm de yer almamaktadır. Hukuka aykırı biçimde idarenin oluşturduğu sınıflandırma ile davacının adına sözü edilen listede yer verilmiş olması nedeniyle temyiz isteminin kabulüyle İstanbul 8’inci Vergi Mahkemesi’nin kararının bozulmasına oybirliği ile karar verildi.

Mahkemeler ’dur’ diyor, vergi idaresi vazgeçmiyor

İSTANBUL Vergi Dairesi Başkanlığı’nın mahkeme kararlarına rağmen, mükellefler aleyhine aynı işlemleri sürekli tekrarladığı görülüyor. Bir Kod: 5 işleminde Vergi Mahkemesi’nin mükellefin yürütmeyi durdurma talebini reddetmesi üzerine, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne taşınan davada mükellef lehine yürütme durduruldu.

Bölge İdare Mehkemesi, Anayasa’nın 48 ve 49’uncu maddelerine gönderme yaparak kararında özetle Hukuka aykırı biçimde idarenin kendi içinde oluşturduğu sınıflandırma ile davacının Kod: 5 listesinde yer alması yolunda tesis edilen işlemde hukuku uyarlık görülmediğinden... Kod 5 listesine alınma işleminin yürütmesinin teminat aranmaksızın durdurulmasına...

Vergi Mahkemesi: Bu listeler hukuka aykırı

İSTANBUL Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 4 farklı mükellefi Kod:5 kapsamında 1, 2, 3 ve 4 listelerine almasıyla başlayan ve sonuçlanan 4 farklı davada İstanbul 6’ncı Vergi Mahkemesi mükellefler lehine yürütmeyi durdurdu. Mahkeme Heyeti, Esas No’ları: 2008/2970, 2008/3024, 2008/3102 ve 2008/3074 olan bu davalarda da tıpkı Danıştay gibi Anayasa’nın 48’inci maddesi 2’inci fıkrasına, 49’uncu maddesi 2’inci fıkrasına gönderme yaptı ve 73’üncü maddenin 3’üncü fıkrasının ise vergi ödevi başlığında bu alandaki düzenlemelerin kanunla yapılabileceği hükmünü hatırlattı.

Mahkeme, Anayasa’da vergi dairesinin söz konusu tasarrufuna izin veren hüküm bulunmadığını belirtti ve şu görüşleri dile getirdi: Yasal dayanağı olmadan, hukuka aykırı biçimde idarenin kendi içerisinde oluşturduğu bir sınıflandırma ve davacının hakkında olumsuzluk tespit edilen mükellefler listesi olarak adlandırılan listede yer alması mümkün bulunmadığından... Hesapları incelenen davacı şirketin sahte belge düzenleme ve kullanma fiili ile ilgili olarak eleştiri konusu olacak herhangi bir duruma rastlanmadığı belirtildiğinden, dava konusu işlem bu nedenle de hukuka aykırıdır. Davacının yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne, dava konusu işlemin açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracak nitelikte bulunması nedeniyle 2577 sayılı yasanın 27/2 maddesi uyarınca yürütülmesinin dava sonuçlanıncaya kadar teminat aranmaksızın durdurulmasına.

İSMMMO: ’Sabıka listesi’ mutlaka rapora dayanmalı

İSTANBUL Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, Kod: 5 uygulamasının naylon fatura ve kayıt dışılıkla mücadele için İdare tarafından yürütülen bir uygulama olduğunu ancak, sağlıklı altyapı olmadından ciddi karışıklıklara da yol açabildiğini söyledi. Arıkan, şöyle konuştu: Bize göre ticari hayatın tıkanmaması için bu ’Kod’ uygulamaları gözden geçirilmeli. Liste uygulaması mutlaka bir vergi inceleme raporuna dayanmalı. Böyle olmayınca firma yargıya gidiyor ve sorun öyle çözülüyor. Vergi inceleme raporuyla bir firmayı kara listeye almak da, onun ticari hayatını olumsuz engellemek de zor bir karar olmalı. Çünkü ’her vergi inceleme raporu doğrudur’ diye bir algılama yanlış.

TÜRMOB: Mahkeme listeden çıkarsa da sorunlar bitmiyor

TÜRKİYE Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Başkanı Masum Türker, Kod: 5 uygulamalarının birçok şirketin ticari hayatını olumsuz etkilediğini söyledi ve Bir firma listeden mahkeme yoluyla çıksa bile sorun çözülmüyor. O firmayla alışveriş yapmış firmalar yine sıkıntı yaşamaya devam ediyor dedi.

Türker, bu uygulamanın işleyişindeki açıklardan dolayı diğer mükelleflerin de zorda kalabildiğini belirtti ve Ülkemizde toplumsal düzeni ve ticari hayatın işleyişini sağlamakla devlet görevlidir. Fertler sorumlu değildir. Fertler her firmayı ’nedir, ne yapar’ diye polis gibi araştıramaz. Bu yüzden listeye girdiğinizde bazen ticari hayatınızın akışı bile durabilir diye konuştu.

Read more...

Kriz borsa şirketlerini fena vurdu

Türkiye ekonomisinin yüzde 6,2 oranında küçüldüğü geçen yılın son çeyreğinde hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören 282 şirketten 200'ü zarar etti. Erdemir, 1.1 milyar lira ile 200 şirket arasında zarar rekoru kırdı.

Oktay Özdabakoğlu / REFERANS

Hamdolsun etkilenmedik, Teğet geçti yorumlarıyla görmezden gelinen, fakat sanayi üretiminin ve kapasite kullanımının dip, işsizliğin zirveye çıkmasıyla birlikte 2009'daki yüzde 4'lük büyüme hedefinin yüzde 3,6'lık küçülme ile revize edilmesine noktasına gelen kriz süreci borsadaki şirketleri adeta yerle bir etti. Türkiye ekonomisinin yüzde 6,2 oranında küçüldüğü geçen yılın son çeyreğinde hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) işlem gören 282 şirketten 200'ü zarar etti.

Banka ve finansal kiralama şirketleri hariç söz konusu 282 şirket yılın ikinci çeyreğinde 7.9 milyar TL, üçüncü çeyrekte 5.6 milyar TL kâr açıklarken, son çeyrekte toplamda 4.1 milyar TL zarar edildi. 282 şirket 2007'nin dördüncü çeyreğinde ise 4.5 milyar TL kâr açıklamıştı. Bu 282 şirketin 2007 yılında 20 milyar 296 milyon lira olan toplam net kârı, 2008'de yüzde 41 oranında azalarak 11 milyar 953 milyon liraya indi.

Kur ve talep etkisi

Büyüklüğü trilyon dolarları aşan kurtarma paketlerine rağmen, küresel ekonomide büyük bir durgunluğa neden olan kriz, Türk şirketlerini de adeta vurdu. Yurtiçi ve yurtdışı talebin bıçak gibi kesilmesiyle birlikte satış gelirlerinde düşüş yaşayan şirketler en ağır darbeyi ise kurdan aldı. 2004-2007 yılları arasında yaşanan likidite bolluğu nedeniyle yurtdışından ve yurtiçinden yüksek miktarda döviz kredisi ile borçlanan şirketler, yabancı çıkışının hızlanmasıyla birlikte yılın son üç ayında dolardaki yüzde 25'lik, eurodaki yüzde 19'luk yükselişten olumsuz etkilendi.

Şirketlerin kur farkı zararı döviz açık pozisyonu nedeniyle katlanırken, bazı şirketler ise açık pozisyon taşımamalarına rağmen, yurtdışındaki operasyonları nedeniyle kur farkı zararından kurtulamadı. Şirketlerin yurtdışı iştiraklerinin bulunduğu ülkelerin yerel para birimlerinde yaşanan hareket sonucunda oluşan kâr-zararın konsolidasyon sonucunda mali tablolara yansıması da Türk şirketlerine olumsuz yansıdı. Talep düşüşü nedeniyle stokları artan şirketler, fiyatlardaki düşüş sonucu söz konusu stokları da düşük fiyatlardan değerlemek zorunda kaldı. Bu durum da şirketlerde stok değer düşüş karşılığı oluşmasına neden oldu.

Zarar rekoru Erdemir'de

Erdemir'in 2007'de 679.4 milyon lira olan net kârı, geçen yıl yüzde 69 oranında azalarak 211.4 milyon liraya indi. 2008'in ilk dokuz ayını 1 milyar 400 milyon lira net kârla tamamlayan Erdemir, yılın son çeyreğinde 1 milyar 188 milyon liralık rekor zararla karşılaştı. Erdemir'in finansal giderleri 118 milyon liradan 1 milyar liraya sıçrarken, kur farkı giderlerleri ise 5.7 milyon liradan 809.6 milyon liraya çıktı. Erdemir'in finansal giderleri yılın son üç ayında yüzde 300 oranında yükseldi. Erdemir 2008 sonu itibari ile 2.7 milyar lira tutarında döviz açık pozisyonu taşıyor. Erdemir'in faaliyet kârı da geçen yıl yüzde 28,7 oranında azalarak 516 milyon liraya düştü.
Tüpraş'ın 2007 yılında 1 milyar 298 milyon lira olan net kârı, geçen yıl yüzde 66 oranında azalarak 432 milyon liraya indi. Geçen yılın dokuz aylık dönemini 1 milyar 142 milyon lira net kârla tamamlayan şirket, yılın son üç ayında 710 milyon lira zarar etti. Tüpraş'ın finansal giderleri 197 milyon liradan 1 milyar 121 milyon liraya fırlarken, kur farkı zararı 871.5 milyon lira olarak gerçekleşti. Yüksek kur farkı zararına rağmen, Tüpraş'ın faaliyet kârı 1 milyar 283 milyon lira ile 2007 yılı seviyesinde gerçekleşti. Tüpraş yıl sonu itibari ile 1 milyar 231 milyon lira tutarında döviz açık pozisyonu taşıyor.

Vestel'de zararın nedeni kur

2008 yılında kur farkından dolayı en büyük zararla Vestel karşılaştı. 2007 yılında 18 milyon lira kâr eden Vestel, 2008'i 408 milyon lira zararla tamamladı. Şirketin kur farkı gideri 504.9 milyon liradan 1 milyar 463 milyon liraya fırladı. Vestel geçen yılın dokuz aylık döneminde 132 milyon lira zarar açıklamıştı. Şirket, yılın son üç ayında 276 milyon liraya yakın zarar etti. Vestel'in dokuz aylık dönemde 975 milyon lira olan finansal giderleri, yıl sonunda 1 milyar 651 milyon liraya çıktı. Vestel yıl sonu itibari ile 1.5 milyar liraya yakın döviz açık pozisyonu taşıyor. Vestel 4.7 milyar lira tutarında satış geliri elde ettiği 2008'de brüt kârını yüzde 68,8 artırarak 900.1 milyon liraya çıkardı. Şirket 2007 yılında 82.8 milyon lira faaliyet zararı ederken, geçen yıl 241.6 milyon lira tutarında faaliyet kârı elde etti...

Read more...

IMF parası için geri sayım başladı

Son günlerde televizyonlarda izlediğimiz, gazetelerde okuduğumuz kadarıyla hükümet kısa bir sürede IMF ile anlaşma niyetindeymiş. Seçime kadar uzun bir süre ortada top çevirdikten sonra stand by için düğmeye basıldığı anlaşılıyor. IMF, nisan ayı başındaki, G-20 toplantısından sonra stand by için daha önceki taleplerinde fazla da ısrarcı olmayacağı mesajını verdiğinde; hükümet de seçimleri geçirmiş olmanın rahatlığıyla stand-by görüşmeleri için eskisinden daha hazır hale gelmişti.

Bundan sonra, 6 aydır bazen hızlanan, bazen yavaşlayan meşhur deyimle teknik çalışmalar yeniden ivme kazanacak gibi gözüküyor. Bu kez, iki taraf da eskisinden daha niyetli olduğuna göre, teknik çalışmaların bir 6 ay kadar vakit alacağını sanmıyoruz. Ama şunu da unutmamakta fayda var; milli gelirdeki düşüş oranı konusundaki uzlaşmanın sağlanmasıyla başlayacak çalışmaların, çok da kısa sürmesi beklenmemeli.

2011 seçim yılı olabilir
Her ne kadar IMF yapısal önlemlerin kısa vadede daha önce ısrarcı olduğu şekliyle değil, Türk tarafının önerileri doğrultusunda gerçekleştirilmesine olur vermiş olsa da, daha üzerinde fikir üretilmesi gereken çok konu var. Milli gelirdeki kayıp, bunun yol açacağı gelir kaybı, harcamalarda tasarruf imkanı, gelir artırıcı önlemler, ekonomiye verilecek desteklerin yöntemleri, bunların finansmanı, orta vadede yatırımlarını artırması gereken bir ülke olarak, bu artışa olanak verecek vergi tabanı artışının sağlanması, mali kural ve uygulanma tarihi ile Türkiye'nin IMF'den alacağı mali kaynağın tutarı gibi konularda uzlaşmak birkaç saatlik bir mesele değil. Detaylı çalışmalar gerektiği gibi, her konuda hemen uzlaşma sağlanamayacağına göre, tarafların birbirlerini ikna süreçleri de olacak. Sonuç olarak, önümüzdeki 6 ayın değil, 3 yılın programı oluşturuluyor. Hatta bundan sonra uygulamaya konulacak politikalarla 2009'u kurtarmak mümkün olmadığına göre, 2010-2011 yıllarında uygulanacak ekonomi politikaları belirleniyor olacak bu görüşmeler sırasında. 2011'in seçim yılı olması muhtemel.

Önümüzdeki 20 ay kritik
2007 ve 2009 seçimlerinden sonra kimse 2011 yılında hükümetin reformlara aynı hızda devam edeceğini, bütçe disiplinine sağdık kalacağını düşünmeyeceği için, ne yapılırsa önümüzdeki 18-20 ayda yapılabilir. Bu düşünceden hareketle, IMF yapısal önlemler için vadeyi çok uzatmamak isteyecek, hükümet ise zamana yaymayı tercih edecek.

Görüşmelerin ana eksenini yine maliye politikaları oluşturacak. Bundan 4-5 ay öncesinde amaç faiz dışı fazlayı 2009 yılında milli gelirin yüzde 1'ine doğru çekmekti. Aradan geçen sürede bir taraftan milli gelirin o zaman yapılan tahminlerin çok daha altında kalabileceği anlaşıldı; diğer taraftan da, hükümet ekonomiyi canlandırmak, stokların erimesine yardımcı olmak adına bazı gelir düşürücü önlemler aldı. Artık, 2009 yılında faiz dışı fazla üretme imkanı olmadığı açık. Faiz dışı açığın belli bir seviyede tutulması hedeflenecek. Esas hedef öncelikle borç stokunun artış hızını kesebilmek, sonra da takip eden yıllarda borcun artmaması için gereken faiz dışı fazlayı üretecek bir bütçe yapısı kurmak.

Büyük bir görüş ayrılığı olmasa bile, bu konularda uzlaşmak birkaç hafta alabilir. IMF heyeti Türkiye'ye davet edilmedi. Muhtemelen, önümüzdeki hafta sonuna doğru IMF-Dünya Bankası ilkbahar toplantıları sırasında bir miktar ilerleme sağlanacak ve toplantılardan sonra IMF heyeti Türkiye'ye davet edilecek. Ondan sonra da en azından iki-üç hafta daha vakit geçebilir, niyet mektubunun IMF İcra Komitesi'nde onaylanması için.

Read more...

Borsa güne yükselişle başladı!

17 Nisan 2009 Cuma

Endeks güne 78 puanlık yükselişle 29 bin 601 puandan başladı. Bu seviyede hisse senetleri ortalama yüzde 0.27 oranında değer kazandı.

Read more...

Turizm sezonu umut olur mu?

Küresel krizin olumsuz etkilerini her sektörde görülürken gözler bu kez turizm sektörüne çevrildi.

Aydın Ayaydın / VATAN GAZETESİ

Acaba turizm sektörü de küresel krizden etkilenecek ve orada da hüsrana uğrayacak mıyız diye kara kara düşünürken, Vali Dr. Ahmet Altıparmak’ın en önemli turizm merkezlerinden Muğla’nın ilk dört aylık turist sayısını açıklaması ile moral bulduk.

Vali’nin açıkladığı rakamlara bakıldığında, küresel krizin olumsuz etkileri, turizm sektöründe çok fazla hissedilmeyecek gibi. Aksine, hâlâ krizin etkilerinin yaşandığı yurtdışından bu sayıda turist Muğla’nın Bodrum, Marmaris ve Fethiye ilçelerine gelmişse, yaz aylarında turist sayısı daha da yükselecektir. Bu da turizm beldelerindeki otelciler ve diğer esnaf için olumsuz beklentileri fırsata dönüştürme şansı demektir.

Vali Altıparmak, 1 Ocak ile 13 Nisan tarihleri arasında Muğla iline gelen yabancı turist sayısını yaklaşık 51 bin olarak açıkladı. Geçen yıl aynı dönemde bu sayı 58 binmiş. Fark sadece 7 bin. Oysa turist sayısındaki azalmanın böyle yüzde 12’ler düzeyinde değil, yüzde 50 oranında olması bekleniyordu. Hafta sonu Bodrum turist kaynıyordu. Otelciler bu mevsimde memnun olduklarına göre yaz aylarında turizm kurtarıcı olacak gibi...

*****

Bodrum, dışa açılan pencere

Dış dünyada Türkiye denince akla ilk gelen turizm beldesi Bodrum. Peki Bodrum sezona yeterince hazır mı? Bana göre hayır. Neden mi?..

Çiçeği burnunda Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, Bodrum için bir fırsat. Aday olduğu DP’nin oylarını 800’den 7 bin 609’a çıkararak, bir önceki dönemde yüzde 60 oy alan CHP’yi de geride bırakarak Başkanlık koltuğuna oturmuş. Başkan olunca da parti gömleğini çıkarmış ve ben artık DP’nin değil, Türkiye’nin dışa açılan penceresi Bodrum’un Belediye Başkanıyım diyerek işe koyulmuş.

Kocadon’un öncelikli iş planında 1. sırada Bodrum’u turizm sezonuna hazırlamak, 2. sırada kaçak ve çarpık imara geçit vermemek, 3. sırada ise bazı dallarda yeni iş yeri açma taleplerine kapıyı kapatmak var.

Başkan, Ortakent Belediyesi’ndeki başkanlık tecrübesiyle bunları yapacak kapasitede. Gördüğüm kadarıyla, devlet otoritesi ile de kol kola hareket ediyor. Ancak Bodrum’u sezona hazırlayacak makine parkında bir tek makine yok. Bunu sağlayacak imkânı da yok. Başkan Kocadon iyi niyeti ile çabalayacak, ancak belediyenin imkânları ile işi şimdilik zor.

Bodrum’un kış nüfusu 40 bin. Yaz aylarında ise bütün Türkiye ve on binlerce turist orada. Belediyeler, İller Bankası’ndan kayıtlı nüfusa göre yardım aldığı için Bodrum 40 bin nüfusa göre pay alıyor. Bu da yeterli değil.

Sayın Başbakan Erdoğan başta, Bayındırlık, Turizm ve Çevre bakanlarının Bodrum’a özel bir önem vererek mali kaynak sağlaması lazım. Bodrum sadece Başkan Kocadon’un sorunu değil, Türkiye’nin sorunu. Gelen turist hizmet bekler. Bu hizmete de ancak merkezi hükümetin katkıları ile ulaşılabilir. Sayın Başbakan geçen yıl Antalya’ya 26 kez gitmiş, Bodrum’a ise yanılmıyorsam 2 kez, o da sadece tatil amaçlıydı. Sayın Başbakan bu yaz Bodrum’u ziyaret sayısını da artırırsa Türkiye’nin dışa açılan penceresi Bodrum için iyi olur.

Başbakan Erdoğan ve bakanlar, madem Bodrumlular partimize oy vermedi biz de merkezi hükümet olarak katkı sağlamayız derse bence yanlış olur. AB’ye girecek bir ülkenin turizm vitrini Bodrum’a farklı gözle bakmak gerekir. Belediye muhalefetin elindeyken hükümetin Bodrum’a olumlu bakışı önümüzdeki seçimlerde iktidar partisi lehine sonuç verir.

Bodrum Belediyesi’nin acil ihtiyacı makine parkı. Bakalım Turizm ve Çevre bakanlıkları neler yapacak. Yapılacaklar sadece Bodrum’a değil ülkeye katkı sağlayacaktır. Yapılanları ve yapılmayanları kamuoyuna duyurmak da bizim görevimiz olacak.

Read more...

Kriz resmen kabul edildi

14 Nisan 2009 Salı

Türkiye ekonomisi 2009'da resmi olarak yüzde 3,6 küçülecek. Geçen yıl ekimde yüzde 4 olarak açıklanan büyüme hedefi yüzde 3,6 daralma olarak revize edildi.

Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'in dün düzenlediği basın toplantısıyla açıklanan revize rakamlara göre Türkiye yıllar sonra ilk kez faiz dışı fazla değil, yüzde 0,6 düzeyinde faiz dışı açık verecek. Ayrıca revizyon işsizliğin üç yıl boyunca Türkiye'nin önümdeki en büyük sorun olduğunu da ortaya koydu. Hükümet bu yılı yüzde 13,5 işsizlik oranıyla kapatmayı hedeflerken, 2010 ve 2011 yıllarında ise işsizlik yüzde 14 düzeynie dayanacak. 2010 yılından sonra hükümetin öngördüğü gibi ekonomi büyüme trendine girse de işsizlik daha ağırlaşarak sürecek.

Mali kural 2011'e ertelendi

2009'un revize edilen ekonomik büyüklükleri, AB'ye sunulacak Katılım Öncesi Ekonomik Program çerçevesinde açıklandı. Ekren, açıklanan yeni rakamların IMF'yle görüşmelere de baz oluşturacağını ancak gerekli görülmesi halinde tekrar revizyon yapılabileceğini söyledi.

Ekren, Türkiye'nin mali disiplinini sağlayacak kurallar setini oluştaracak mali kuralla ilgili düzenlemenin de 2011'e ötelendiğini açıkladı. 2009 programında, mali kuralın hazirandan itibaren devreye gireceği belirtiliyordu. Ekren'in açıklamaları arasında, 2009 enflasyon tahmini de yer aldı. Buna göre, Merkez Bankası'nın enflasyon hedefleri değişmedi. Ancak 2009'da enflasyon tahmininin ise hedefe uyumlu olarak yüzde 6,9 olarak öngörüldüğü belirtildi.

IMF'de netlik yok, paket büyüyecek

Bakan Şimşek de IMF bahar toplantılarının önümüzdeki hafta başlayacağını belirterek Ya biz Bahar Toplantıları'nda yüz yüze görüşmelere devam edeceğiz ya da fırsat bulursak ondan önce belki Ankara'da görüşmeler yapılabilir dedi. Daha önce milli gelirin yüzde 0,7 veya 0,8'i kadar bir tedbir paketi istendiğinin anımsatılması üzerine de Şimşek, ocakta sözkonusu olan bu rakamın artabileceği sinyalini verdi. Şimşek, Bir miktar yukarıda olabilir. Görüşmelerde belirlenecek dedi.

Ek bütçe gündeme gelebilir

Maliye Bakanı Unakıtan da ödeneklerde yetersizlik olması durumunda ek bütçenin gündeme gelebileceğini söyledi. Şu anda ek bütçe konusunun belli olmadığını belirten Unakıtan, vergi gelirlerindeki düşüş için Meclis'e gitme ihtiyacı bulunmadığını söyledi. Unakıtan bütçedeki revizyonun önümüzdeki günlerde açıklanacağını belirterek, bu yılki açığın 48 milyar TL civarında olacağını söyledi. Bütçenin ilk halinde bu rakam 10.8 milyar TL düzeyindeydi.

Bu arada bakanlara kabine revizyonunun ekonomiyi etkileyip etkileyemeceği de soruldu. Unakıtan, Bu Başbakan'ın tasarrufunda. Etkileyebilir de tabii derken; Şimşek de konunun Başbakan Erdoğan'ın takdiri olduğunu belirtti. Şimşek Dolayısıyla piyasalara etkisi değişikliğin niteliğine bağlı diye konuştu. Bakanlara sorulan Kriz sizi etkiledi mi sorusuna ise Unakıtan Ameliyat beni daha çok etkiledi yanıtını verirken; Şimşek Herhalde daha çok çalışmak zorunda kaldık diye konuştu.

Başbakan rakamları 10 gündür biliyordu

Seçimlerden hemen önce yüzde 4'lük büyüme rakamında ısrarcı olduğunu açıklayan Başbakan Erdoğan'ın, aslında revize rakamları 10 gündür bildiği belirtildi. Başbakan'a seçimlerden sonra revize rakamların gidişatı hakkında bilgi verildiği ve Erdoğan'ın da buna olur verdiği, bunun üzerine çalışmaların ayrıntılandırıldığı ifade edildi. Erdoğan'a rakamların son hali ise önceki gün İstanbul'daki evinde izah edildi ve onay vermesi üzerine akşam saatlerinde basın toplantısı kararı kamuoyuna duyuruldu.

* Mali kural 2011 yılın bütçe süreci uygulamaya girecek.
* Mahalli idarelerin borçlanma limitleri daraltılacak.
* Yeni vergi harcamasına yol açacak düzenleme yapılmayacak.
* Mahalli idarelerin gelirlerini artırma reformu yasalaştırılacak.
* Enerji KİT'lerinin faiz dışı fazla hedeflerine ulaşması sağlanacak
* Enerji KİT'lerinin yükümlülüklerinde temerrüde düşmemesi sağlanacak.
* Botaş'ın gecikmiş vergi borçlarını ödemesi sağlanacak

Read more...

Okan Bayülgen borsacıları kızdırdı

Sade Vatandaş programında borsacılar için ''Ekonomiyi emen keneler. Son derece yeteneksizler. Yaşam hakları ellerinden alınsın'' değerlendirmesinde bulunan Okan Bayülgen'e Borsa Uzmanları Derneği'nden (BUD) tepki geldi.

Dernek Başkanı Ayfer Çor imzası ile dün yapılan açıklamada, Bayülgen tarafından hangi gerekçeyle yapıldığı anlaşılamayan, ciddiyetten uzak, kışkırtıcı, hedef gösterici ve tüm camiayı suçlayıcı açıklamaların kabul edilebilir olmadığı ifade edilerek, Esefle kınıyoruz denildi. Açıklamada, Bayülgen'in yaptığı mesleği ve bu mesleği yapan insanları aşağılayıcı, mesnetsiz açıklamalarının, borsa camiasında çalışanları hayrete düşürdüğü bildirildi.

Kriz borsacıları vurdu

Borsa camiasının, borsa yatırımcıları ve bu mesleği yapabilmek için denetim kurumlarından gerekli tüm eğitimi almış deneyime sahip borsa uzmanlarından oluştuğu kaydedilerek, ''Borsa uzmanları da şirket merkezlerinde çalışan uzmanlar, takas elemanları, yurtdışı bağlantılı çalışanlar ve İMKB'nin kuruluşundan bu yana seans salonlarından emir gönderen brokerlardan oluşur. Bu kişiler maaşlı olarak çalışan elemanlardır'' denildi.

Açıklamada, ekonomik krizin tüm piyasalardan önce borsa camiasında hissedildiği belirtilerek bu süreçte pek çok borsa uzmanının işsiz kaldığı kaydedildi. Açıklamada, krizden önce binlerce ifade edilen çalışan sayısının yüzlerle ifade edilir duruma düştüğünün altı çizildi

Read more...

Sonunda bu da oldu!!!

10 Nisan 2009 Cuma

Latin Amerika'nın en büyük ekonomisi olan Brezilya, IMF'den para almayıp, aksine kredi verecek.

Brezilya Maliye Bakanı Guido Mantega, IMF'nin, mali katkıda bulunma davetini kabul ettiklerini belirterek, Fon'a 4,8 milyar dolara kredi vereceklerini kaydetti.

Mantega, IMF'nin kendilerini “kredi veren ülke statüsü” vererek, sağlam bir ekonomiye sahip olduklarını teyit ettiğini vurguladı.

Brezilya, uyguladığı başarılı ekonomik program sonucunda, Aralık 2005'te, IMF'ye olan 15,5 milyar dolarlık borcunu tamamıyla kapatarak, bundan böyle IMF'den mali yardım almayacağını bildirmişti.

Read more...

Çıkış başlıyor mu?

7 Nisan 2009 Salı

ABD’de birçok eksik ve gecikmiş paket açıldıktan sonra geçtiğimiz günlerde ilk kez doğru bir adım atıldı ve bankalardaki toksik kâğıtların satın alınacağı açıklandı.

Mahfi EĞİLMEZ / RADİKAL GAZETESİ

Aslında en baştan yapılması gereken şey bu varlıkları satın alıp onlara bir bölümü için Hazine kâğıdı bir bölümü için de nakit vermekti. Geçen hafta sonunda yapılan Londra Zirvesi’nde de ilk kez küresel krizin çözümü için küresel işbirliğinin adımları atıldı. Bu gelişmeler piyasalara yeniden canlılık verdi ve çok daha önemlisi beklentilerin olumlu yöne çevirecek bir umut ışığı oluşturdu. Bu havayla dolara talep düşmeye ve dolayısıyla dolar değer kaybetmeye yöneldi.

Türkiye’deki durum biraz daha iyi görünüyor. Türkiye bir yandan dünyada ortaya çıkan bu olumlu havadan olumlu biçimde etkilenirken bir yandan da IMF ile büyük miktarlı bir programın eşiğinde olduğu için olumlu etkiler alıyor. Bunun sonucunda da TL, yabancı paralara karşı değer kazanıyor.

İletişim kablolarındaki yaygın kullanımı bakırı günümüzün en önemli metallerinden birisi konumuna sokuyor. O nedenle de fiyatındaki gelişmeler yakından izleniyor. Günümüzden 3 bin 500 yıl önce de bakır çok önemli bir metaldi. Bakır o zaman kalayla belirli bir ısıda eritilip karıştırılıyor ve bronz adı verilen bu karışımdan kap kacak dışında balta, kama, mızrak ucu gibi savaş aletleri de yapılıyordu.

3 bin 500 yıl önce Anadolu’da Hititlerin en yüksek döneminde 1 mina bakırın fiyatı 1/4 şekel gümüşe eşitti. Hititler mal fiyatlarını yasalarına yazmış oldukları için bu bilgiyi tabletlerde yazılı olarak bulunan yaklaşık 3 bin 500 yıllık Hitit yasalarından öğreniyoruz. Mina ve şekel orta doğuda geçerli olan ağırlık ölçüleriydi. Şekel aynı zamanda gümüş cinsinden hesaplandığında bir çeşit para birimi görevi gören bir ölçüydü. 1 mina bugünkü değerlerle 500 gram, 1 şekel ise 12.5 grama eşitti. Yukarıdaki bilgileri yerlerine koyarsak yani 1 mina bakır º şekel gümüşe eşit olduğuna göre 500 gram bakır 3.125, 1 kg bakır 6.250 ve 1 ton bakır da 6.250 kg gümüşe eşit oluyor. Bugünkü fiyatlarla gümüşün gramı 0.43 dolar olduğuna göre Hititler zamanında 1 ton bakırın bugünkü fiyatlarla değeri 2.700 dolar ediyor.

Bugün bakırın tonu 4.100 dolar dolayında. 2007 yılında bakırın tonu bir ara 8.300 doları aşmıştı. Bakırın 3500 yıllık fiyat gelişiminin kabaca 3,000 dolar / ton dolaylarında oluşan bir ortalama fiyatı işaret ettiğini düşünürsek bakırda 2005 yılından itibaren müthiş bir yükselişin ortaya çıktığını kabul etmemiz gerekiyor. 2008’in son döneminde bu yükseliş birden çöküşe dönüştü ve bakır fiyatları yine 3 bin 500 yıllık bandına geri döndü.

Bakırın bugün geldiği fiyat düzeyine bakılınca yeni bir yükselişin oluşmaya başladığının işaretleri görülüyor. İyimser açıdan bakarsak ekonomik krizden çıkışın bir işareti gibi algılanabilecek olan bu yukarı dönüş bir başka açıdan yeni bir balonun oluşmaya başladığının da göstergesi olabilir.

Bazen başlangıçta bir miktar maliyete katlanılarak onarılabilecek bir bozulmayı kendi haline bırakmanın yol açtığı hasar sonradan çok daha fazla maliyete katlanılarak düzeltilebiliyor. Bazen de tam tersi oluyor ve pek bir şey yapmadan beklemek avantaja dönüşebiliyor. ABD yönetimi daha düşük maliyetlerle kurtarılabilecek olan krizde başlangıçta iki temel hata yaptı. İlki toksik varlıkları satın almamak, ikincisi Lehman Brothers’ın batmasına göz yummaktı. ABD ekonomisi, önümüzdeki dönemde yönetimin bu iki temel hatasını kat kat fazla bir faturayla ödeyerek toparlanma içine girmeye çabalayacak. Türkiye ise krize karşı ihmal edilebilecek boyuttaki düzenlemeler ve kamu harcamalarındaki artışlar dışında pek bir şey yapmadı. Ama şimdi dünyadaki olumlu gelişmenin yarattığı rüzgârdan yararlanarak durumunu toparlama imkânına kavuştu.

Ekonomik konjonktürün dip türlerinden birisi de aşağıdaki şekilde gösterdiğim gibi ‘w’ biçimindedir. İyi yönetilemeyen bir çıkış bu biçime dönüşebilir. Durumun nasıl gelişeceği ABD ekonomi yönetiminin hatalardan ne kadar ders aldığına bağlı bulunuyor.

Read more...

Dolar ne zaman 1.50 TL`nin altına iner

6 Nisan 2009 Pazartesi

Mart ayında döviz kuru ile ilgili iki yazı kaleme almışız. Eğer seçimlerden sonra Türkiye, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile bir anlaşma yapmazsa dolar kurunun yükselmesi önlenemez demişiz.

Ertuğ YAŞAR / REFERANS GAZETESİ

23 Mart'ta yayımlanan yazımızdan: ...Bizce Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, IMF ile hemen anlaşacaktır. (Seçim sonuçlarına göre bu öngörümüz değişebilir. Örneğin AKP, Türkiye genelinde yüzde 45'e yakın ya da üzerinde oy alırsa IMF ile anlaşma yapmakta hızlı davranmaz. Ama oy oranı yüzde 35'lere yakın olursa anlaşma hemen yapılır.)

Sanırım senaryomuz çalışıyor. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, nisan ayı içinde IMF ile anlaşma yapacak. Hükümetin yarı resmi yayın organı durumuna gelen Sabah gazetesinde pazar günü yayımlanan Mehmet Şimşek söyleşisi de zaten bu anlaşmanın koşulları ile ilgili ipuçlarını veriyordu. (Üç yıllık olacakmış; en az 7.7 milyar TL'lik ek mali önlem gelecekmiş; Nereden Buldun... olmayacakmış...)

Bu arada Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini sürdürmesi bekleniyor. Okuduğumuz bütün ekonomik değerleme raporları, Merkez Bankası'nın nisan ayında bir 50 baz puan daha faiz indirimine gideceği öngörüsünde bulunuyor.

Yani ekonomi cephesinde sanki işler yoluna girmektedir. (En azından alınan önlemler anlamında.) G-20 zirvesinden çıkan sonuç da uluslararası finans ve ekonomi krizinin çözümlenmesi yolunda atılmış önemli bir adım olarak alınmışken...

Ama biz endişeliyiz!

Acaba Türkiye yine 2002-2007 yılları arasında yaşadığı ucuz döviz/değerli TL/yüksek reel faiz sarmalına mı dönecektir? Baksanıza daha iki hafta öncesinde 1.80 TL üstünü sınayan dolar kuru, şimdi 1.60 TL'nin altına indi. Kaldı ki TL/dolar döviz kurunun, eğer işler bu biçimde giderse (yani IMF ile anlaşma olursa ve kamu maliyesi önlemleri alınırsa üstelik Merkez Bankası da faiz indiriminde sınırlı kalırsa), hızlı bir biçimde 1.50 TL'nin alına gelmesi şaşırtıcı olmaz.

Peki, bu gelişmeyi istiyor muyuz?

Bizim kişisel duruşumuz ortadadır: Türkiye'nin sanayileşme ve dış pazarlarda uluslararası rekabet gücüne sahip olarak gelişeceğine inandık. Bunun için de devalüasyonu değil ama en azından reel anlamda değerli olmayan bir TL'yi, olmazsa olmaz bir şart olarak gördük.

Evet, Türkiye 2002 ile 2007 yılları arasında hızlı büyürken bunda ana motorlardan biri iç tüketim ve ucuz döviz kuruydu. Ama altı yılda elde edilen kazanımlar, 2008 ve özellikle de 2009'da yitirilmedi mi? Türkiye'nin uzun dönemli kalkınma stratejisinin, uluslararası rekabete dayanan sanayileşme modeli olduğu bu acı döneme karşın hâlâ görülmedi mi?

IMF ile yapılacak bir anlaşmanın yanındayız. Ama bu anlaşmanın döviz kuru üzerinde bir baskı yaratmaması gerekir. Bizce Türk ekonomisi 1.70 TL olan dolar kurunu hazmetti; bunu fiyatları ve maliyetleri içine yansıttı. Bu nedenle döviz kurunun ileride yaratacağı enflasyon etkisinden korkmak şu anda anlamsız olur.

Bizce hükümet, hem de ekonomik durgunluk ve işsizlik ile hızla başa çıkmak istiyorsa döviz kurunun yeniden değerlenmesine izin vermemelidir. Gerçi hem Türk hem de uluslararası finans baronları hemen yayınlara başlarlar: Güçlü bir TL'nin Türkiye'ye daha yakıştığını (ve finans baronlarının cebini daha iyi doldurduğunu) canhıraş bir biçimde savunurlar.

Ama Türkiye ekonomisinin uzun dönemli geleceği sadece ve sadece uluslararası rekabet gücü olan imalat sanayiinden ve diğer sektörlerden (turizm ve inşaat gibi) geçmektedir. IMF ile anlaşma sağlanma aşamasına gelinen bugünlerde, Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini daha da hızlandırması ve ülke ekonomisini düşük döviz kurunun afyon etkisinden korumasını bekliyoruz.

Read more...

Abone Olursanız Haberiniz de Olur!

Aşağıdaki kutucuğa e-mail adresinizi yazıp gelecek olan onay linkine tıklayınız. Bu sayede en son borsa haberleri, borsa yorumları ve borsa tüyoları, e-mail adresinize gelecek.

|

Borsa-Tuyolari.Blogspot.Com

Bu sitede; başta Borsa Haberleri olmak üzere, ekonomi ile ilgili en son gelişmeleri bulabilirsiniz. Borsa Yorumları ve Borsa Tüyoları ile yatırımlarınız öncesi fikir edinebilir; Canlı Borsa bandı ile Hisse Senetlerini yakından takip edebilirsiniz. Bu site, yatırım danışmanlığı hizmeti vermemektedir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, bankalar ile kullanıcılar arasında imzalanan resmi bir sözleşme ile verilmektedir. Bu sitede, kişisel yorumlar da bulunabilir.
Bu blog, altyapısı Google tarafından sağlanan Blogger hizmetinden faydalanmaktadır.

Back to TOP