Borsa düştü; dolar yükseldi

31 Ağustos 2009 Pazartesi

İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören hisse senetleri günlük bazda ortalama yüzde 2,12 oranında değer kaybetti.

İMKB Ulusal 100 Endeksi, ikinci seansta 686,39 puan azalarak 46.551,19 puandan kapandı. Hisse senetlerinin ikinci seanstaki ortalama değer kaybı yüzde 1,45 oldu.

İlk seanstaki 322,11 puanlık azalış dikkate alındığında, Borsa endeksi günün tamamında 1008,50 puan geriledi. Hisse senetleri günlük ortalama yüzde 2,12 değer kaybetti.

DÖVİZ RAKAMLARI

İstanbul serbest piyasada, kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1,5040 liraya yükselirken, avronun satış fiyatı 2,1470 liraya geriledi.

Serbest piyasada önceki kapanışta 1,4980 lira olan dolar, güne 1,5050 liradan, 2,1520 lira olan avro 2,1450 liradan başlamıştı.

Read more...

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası

İMKB, bugün düşüş eğiliminde. 47.232 civarlarında olan endeks, 328 puan düşerek yüzde 0,69 geriledi.

Hisse senetlerinde de şu saate kadar 175 hisse senedi düşerken, 80 hisse senedi de artış gösterdi. 60'a yakın hisse senedinin ise değeri değişmedi.

Read more...

Çin Borsası taban yaptı

Çin borsası 10 Haziran 2008 tarihinden bu yana en büyük düşüşü gösterdi.

Şanghay borsası, günü yüzde 6,7 düşüşle 2667,75 puandan kapadı. Sabah seansında borsaya düşen kredilerde daralma haberleri, Çin borsasını sarstı.

Ağustos başında 3400 puan barajını aşan borsa, çıktığı noktadan yuvarlanarak ay sonuna kadar yüzde 23 değer kaybetmiş oldu.

Read more...

Doğan Holding kar açıklaması yaptı

Doğan Şirketler Grubu Holding A.Ş'nin azınlık payları sonrası net dönem karı 21 milyon lira oldu.

Doğan Holding'den yapılan açıklamada Grubun, yılın ilk yarısında net satış gelirlerinin 4,7 milyar lira, Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Karı'nın 226 milyon lira, azınlık payları sonrası net dönem karının ise 21 milyon lira olarak gerçekleştiği bildirildi.

Açıklamada, yılın ilk aylarında daha belirgin olarak hissedilen ekonomik durgunluk ortamının, ilk yarı sonuçları üzerinde olumsuz etkilerine rağmen, Doğan Grubu'nun 2009 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki döneme göre satış gelirlerini yüzde 17, Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Karını ise yüzde 142 oranında artırdığı belirtildi.

Grubun kısa vadedeki performans ölçülerinin piyasa payı, yüksek likidite ve operasyonel etkinlik göstergeleri olduğuna dikkatin çekildiği açıklamada, yılın ilk yarısında başta enerji ve medya olmak üzere faaliyet alanlarında lider pazar konumlarının korunduğu, bu alanlarda yeni yatırım girişimlerinin ve performansın Grubun ana hedefleri ile uyumlu olarak sürdürüldüğü belirtildi.

Read more...

Bono piyasasında faiz 9,63 oldu

28 Ağustos 2009 Cuma

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören gösterge kağıdı 11 Mayıs 2011 vadeli tahvilin, bugün valörlü işlemlerinin saat 10.30 itibarıyla basit getirisi yüzde 9,95'e, bileşik getirisi yüzde 9,63'e geriledi.

Bu tahvilin, aynı gün valörlü işlemlerinin önceki kapanışında basit getirisi yüzde 10,07, bileşik getiri yüzde 9,74 olmuştu.

DOLAR KOTASYONLARI

Bankalararası piyasada dolar kotasyonlarında alışta en düşük fiyat 1,4940,TL, en yüksek fiyat 1,4975 TL, satışta en düşük fiyat 1,4990 TL, en yüksek fiyat 1,5030 TL düzeyinde bulunuyor.

PARİTE

Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,4337, sterlin-dolar paritesi 1,6284, yen-dolar paritesi ise 93,84 düzeyinde seyrediyor.

Read more...

600 bin kişi kredi borcu ödemesini geciktirdi

Küresel ekonomik krizin en fazla hissedildiği AB üyesi ülkelerinden biri olan Romanya'da, geçtiğimiz yıla göre banka kredi borçlarını ödeyemeyenlerin sayısı yüzde 50 arttı.

Romanya Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamaya göre, ülkede banka kredi borçlarını zamanında ödeyemeyenlerin sayısının 600 bini aştığı bildirildi.

Rumen Evenimentul Zilei isimli gazetenin ekonomi sayfasındaki haberde ise, banka kredi borçlarını zamanında ödeyememeye, milli para ley'in zayıflaması, faizlerin yükselmesi ve işsizlik oranlarının yukarı çıkması neden olarak gösterildi.

Rumen ekonomistler, ülkede 600 bin olan işsiz sayısının yıl sonu itibarı ile 800 bine yükseleceğini öngörüyor.

Read more...

Borsa yükselişle başladı!

Endeks güne 453 puanlık yükselişle 47 bin 837 puandan başladı. Bu seviyede hisse senetleri ortalama yüzde 0.96 oranında değer kazandı.

Read more...

Japonya`da işsizlik rekor düzeyde

Japonya'da, Temmuz ayı itibarıyla işşizlik, rekor düzeye ulaştı.

Temmuz ayı itibarıyla, işsizlik oranı yüzde 5,7 olarak gerçekleşerek, tüm zamanların en yüksek düzeyinde gerçekleşti. İşsizliğin yükselmesinde, Japonya'daki deflasyon etkili oluyor.

Read more...

New York Borsasında endeksler yükseldi

New York borsasında Dow Jones ve Nasdaq endeksleri yükseldi.

Dow Jones 37,11 puan artarak 9,580.63 puandan kapanırken, Nasdaq da 3,30 puan yükselerek 2,027.73 puana çıktı.

Read more...

Berdan Tekstil üretime ara verdi

Berdan Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş, üretime ara verdiğini ve çalışanlarını ücretsiz izne çıkardığını duyurdu.

Berdan Tekstil'in Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda yayımlanan açıklamasında, önceki dönemlerde, dünyada ve Türkiye'de devam eden ekonomik daralma ve müşteri siparişlerindeki azalmalar nedeniyle şirketin, işçi çıkarma yerine kısa çalışma ödeneğinden faydalanmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye İş Kurumu İşsizlik Sigortası Dairesi Başkanlığı'na müracaat ettiği belirtildi.

Şirketin 24 Mart 2009 tarihinden başlamak üzere 6 ay süreyle ödenekten faydalanmak isteğinin bildirildiği ve Bakanlık tarafından yapılan inceleme sonucu kısa çalışma ödeneğinden faydalanmasının uygun bulunarak onaylandığı ifade edildi.

Bu kapsamda şirketin, çalışanlarını ücretsiz izinli sayarak, üretime ara verdiği kaydedildi

Read more...

Faizler daha düşecek mi yoksa çıkacak mı?

Bazıları bas bas bağırıyor, Aman ha! Dikkat edin. Daha krizin bitip bitmediğini tam olarak bilmiyoruz. Evet dünya ekonomilerinde bir rahatlama var. Ama bu rahatlama sadece yaz rehaveti de olabilir. Yani ekonomik kriz daha bitmemiş olabilir. Önlemi elden bırakmayın; tedbirli olun...

Ertuğ YAŞAR / REFERANS GAZETESİ

Halbuki son günlerde konuştuğum bankacı ve sanayici arkadaşların havası hiç de öyle değil. Bir kere bankacılar hemen her proje için artık sizi dinlemeye başladılar. Bundan üç ay öncesine kadar kredi istiy... dediğiniz anda Yok, yok. Şimdi konuşmanın zamanı değil diye sizi nazikçe tersleyen bankacılar değiştiler.

Hani krediler tam gaz açıldı; her isteyene istediği kadar kurumsal kredi veriliyor noktasında falan da değiliz. Ama ellerinde yeterince kaynak olan (likiditesi olan) bankacılar bu kaynakları satmak (plase etmek) için sağlam ve güvenli projeler arıyorlar. Eğer proje iyiyse ve bir de teminat varsa, bankaların bu dönemde kredi vermemesi için bir neden kalmamıştır.

Şimdi iş adamı dostlarımız hemen soracaklar: Ya faizi?

Tamam mal (kredi) var da fiyatı (faizi) ne?

İşte bakın konut kredilerinde faiz aylık yüzde 1,00'in altına indi (en az 60 aylık krediyi düşünerek yazdık). Masrafları ve bir de bileşik faizi de hesaplarsanız, yıllık yüzde 13 ya da yüzde 14'ü bulur. Kurumsal kredilerde, eğer kredibiliteniz yüksek ve teminatınız da sağlam ise, bu faiz oranlarının altını bulmak da olasıdır.

Ama hep anlatmaya çalıştığımız gibi, nominal faiz (enflasyondan arındırılmamış faiz) pek anlamlı değildir. Beklenen enflasyon oranını kredi faizinden düşersek daha anlamlı olan reel faiz oranını buluruz.

Enflasyon beklentisi yıllık yüzde 6 olsa, hâlâ en az yüzde 6 reel faiz var demektir. Eğer enflasyon yüzde 5'e doğru inerse, reel faiz daha da yüksek çıkacaktır; ki yüzde 6 reel faiz bile iş yapacak girişimciler için oldukça yüksektir (hangi işten her şey çıktıktan sonra %10 kazanç elde edersiniz ki yüzde 6 ya da yüzde 7 reel faiz ödeyesiniz!)

Bu faiz indiriminden en çok son iki yılda konut kredisi almış kişiler yararlanacak gibi gözüküyor. Bankacı arkadaşlarla yaptığım sohbetlerden anlıyorum ki, gazeteler bir haftadır konut kredi faizleri çok düştü gazını verdikçe son iki yılda konut ve tüketici kredisi alan hemen herkes bankalara koşmuş! Herkesin derdi kredinin faizini düşürmek; yani krediyi düşük faiz ile yeniden yapılandırmak...

Üzüldüm bankacı arkadaşlara. Buna Frenkler zero sum game (sonucu sıfır olan oyun) diyorlar. Yani A bankası kredi müşterisi kazanıyor; ama bu müşteri yeni bir müşteri değil, B bankasından gelen müşteri! Faiz düşünce müşteri B bankasındaki kredisini kapatmak için A bankasından kredi alıyor.

Günün sonunda toplam kredi stoku değişmiyor; ama bankaların kazandığı para (aldığı faiz) düşüyor (durum gerçekten böyle olursa buna minus sum game sonucu eksi olan oyun bile denebilir...)

Yine de kimseler yanlış yapmasın! Ekonomik kriz bitmedi, bitmedi, bitmedi. Evet, işlerde iyileşme var; olumlu gelişmeler var; toparlanma var; ama kriz hala bitmedi! Şu anda yaşanan iyimserlik, bizce Batı piyasalarında yaz tatilinin getirdiği rehavetinin sonucudur. Hele bakalım bir eylül ayı gelsin; ekim ayı görülsün. Piyasalar ne tarafa hareket edecek o zaman çok daha rahat göreceğiz.

(Bizce az bir olasılık olsa bile), unutmayın ki bazı ekonomistler hala çift dipli durgunluk senaryolarından sıkça söz ediyorlar. İnşallah olmaz demekle de ne yazık ki bazı şeyler engellenemiyor. O nedenle piyasaların ve faizlerin Eylül ayı sonunda iki yöne de sert hareket edebileceğini düşünerek kararları almakta yarar olur diye düşünüyoruz.

Read more...

İMKB anonim şirket oluyor

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vedat Akgiray, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın (İMKB) anonim şirket statüsüne kavuşması ile ilgili olarak karar aldıklarını ve konunun Bakanlar Kurulu'na gönderileceğini söyledi.

İzmir Ticaret Odası aylık meclis toplantısına katılan Akgiray, kiz döneminde Lehman Brothers'ın çökmesi sonrası yabancı kredilerin kapanmasıyla hisse senedi piyasalarının öneminin bir kez daha ortaya çıktığını belirterek bu piyasanın güçlendirilmesi için çalışma yaptıklarını dile getirdi.

İMKB'ye güvensizlik var

İMKB'ye yönelik bir güvensizliğin bulunduğunu, borsada işlem gören firma sayısında 15 yıldır artış olmadığını, borsanın piyasa değerinin de artmadığını dile getiren Akgiray, yatırımcının güvensizliği konusunda devletin de yanlışlarının bulunduğunu, şirketlerin bir anda yok olmasıyla küçük yatırımcının ortada kaldığını söyledi.

Borsadaki manipülasyonların abartılmasının da güvensizlikte etkili olduğunu kaydeden Akgiray, İnsanların borsaya karşı güvensizliğini kırmak zorundayız. Bu toplantı belki de bu amaçla yapılan ilk toplantı olsun. SPK içinde kurumsal iletişim dairesi ismiyle yeni bir daire kuruyoruz. Tek hedefimiz iletişim. İnsanlar borsaya gelsin diye reklam vereceğiz, broşür dağıtacağız dedi. Akgiray, bu konudaki düzenleme çalışmalarında SPK olarak elden geldiğince sevecen olmaya çalışacaklarını, bu konuda iş dünyasından da destek beklediklerini söyledi.

Telekom ve THY gibi olacak

Akgiray, IMKB ve VOB'un da ortak olacağı borsaların iletişim ve operasyonuna hizmet verecek bir teknoloji şirketi kurma kararı da aldıklarını kaydetti. Akgiray, İMKB'nin de anonim şirket olması yolunda yazılı olmasa bile kararı aldık. Raporu bakanlığa göndereceğiz. Kararı Bakanlar Kurulu alacak. İlk etapta mülkiyetin Hazine'ye bağlı olacağını tahmin ediyoruz. Sadece mülkiyet tabii, yönetime hiç karışılmayacak. Telekom ve Türk Hava Yolları (THY) örneğinde olduğu gibi. Ne olduğu belli olsun, ortağı kim, sahibi kim belli olsun. Çünkü şu anda İMKB'nin statüsünün dünyada benzeri yok dedi

Read more...

İşsizler için umut veren kıpırdama

Ekonomi dünyasından gelen toparlanma belirtileri kendini iş ilanlarında da göstermeye başladı. Mart ayından bu yana insan kaynakları şirketlerine gelen iş ilanı oranında yüzde 10 artış meydana geldi.

Küresel ekonomik krizin yol açtığı ağır tahribatın yerini olumlu sinyallere bırakmasıyla insan kaynakları sektöründe hareketlilik başladı. 2009'un 2. yarısından itibaren başta sağlık, ilaç, satış-pazarlama ve perakende sektörü olmak üzere şirketlerin eleman alımlarında yüzde 10 artış meydana geldi.

Mart ayından bu yana eleman arayan şirket sayısındaki artışa dikkat çeken insan kaynakları şirketleri önümüzdeki dönemden umutlu. Krizin verdiği psikolojik etkiyle kemer sıkma politikasına giden firmaların 2009'un ikinci yarısından itibaren yeniden işe alımlara başladığını belirten insan kaynakları şirketi Human Resources Management Yönetici Ortağı Aylin Coşkun Nazlıaka, Krizin etkilerinin hissedilmeye başlanmasıyla eleman alımını durduran firmalar yeniden hareketlendi.

Ekonomik tedbir paketleriyle sağlanan ÖTV indirimi, sektörleri yeniden hareketlendirdi. Birçok firma mart ayıyla birlikte eleman alımını artıracaklarını açıkladı. Krizin etkisinin azalmasında tüketimdeki artış da etkili oldu. Otomotiv, tekstil ve üretim alanlarındaki istihdam düşüşü durdu. Sağlık, ilaç, satış-pazarlama ve perakende gibi alanlarda ise yüzde 10 artış var dedi.

Tecrübeli yönetici aranıyor

İşe alımlarda özellikle yönetici pozisyonlarında bir hareketlenme olduğuna dikkat çeken Nazlıaka, Geçen 6 aylık süreçte daha çok yönetici değişimi nedeniyle işe alımlar olmuştu. Ama son dönemlerde artan iş kademesi nedeniyle orta kademe yöneticiliklerde yüzde 5 artış olduğunu, ücret politikalarının ise geçen yılla aynı olduğunu söyleyebiliriz dedi.

İK SİTELERİNE BAŞVURALAR ARTTI

İstihdamdaki hareketlenme insan kaynakları (İK) şirketlerinin ilan sayfalarına da yansıdı. Türkiye'nin önde gelen iş arama sitelerine gelen ilan sayısında yüzde 10 ila 25 arasında artışlar görüldü.

Yenibiriş.com: İstihdam konusunda bu dönemde özellikle eğitim, sağlık ve perakende alanlarında ciddi bir hareketlilikle karşı karşıya olduklarını ifade eden Yenibiris.com Genel Müdürü Deniz Ceylan Kılıçlıoğlu şöyle konuştu: Geçen aylarda son altı aylık sürecin istihdam bilançosunu çıkartarak iş ve aday arama trafiği en yoğun olan sektör ve pozisyonları belirledik. Buna göre Yenibiris.com'a son altı ayda yeni eklenen özgeçmiş sayısı önceki altı aya göre yüzde 15 oranında artış gösteriyor. Sitemizde yayımlanan ilanlarda aranılan pozisyonlara baktığımızda ise ilk beş sırayı 'satış temsilcisi', 'müşteri temsilcisi', 'satış danışmanı', 'sekreter' ve 'süpervizör' pozisyonlarının oluşturduğunu görüyoruz.

Secretcv.com: Mart ayından sonra işe alımlarda yüzde 10 oranında bir artış görüldüğüne dikkat çeken Secretcv.com Genel Müdürü Okan Tütüncü, şunları kaydetti: Ekonomik krizin etkilerini hissettirmeye başladığı dönem içerisinde ilan yayımlayan firma sayısı yüzde 15 oranında düşmüştü. Şu anda bu durum tam tersine döndü ve ilan yayımlayan firma sayısında artış yaşandı. Secretcv.com'daki özgeçmiş sayısının 7 milyon 300 bin olduğunu kaydeden Tütüncü, ilan sayısının ise 17 bin olduğunu belirtti.

Adecco: Adecco Türkiye Satış ve Pazarlama Direktörü Asiye Özçelik Yıldırım, krizin ilk dönemleriyle karşılaştırdıklarında bugün eleman arayan şirket sayısında yüzde 25'lik artış olduğunu kaydetti. Şirketlerin bu dönemde daha çok organizasyonlarının içinde zorunlu ve aciliyeti olan pozisyonlarda eleman talep ettiklerini dile getiren Yıldırım, Bu süreçte firmalar ihtiyaçlarına göre üst düzeyde kriz yönetme deneyim ve yetkinliklerine sahip genel müdür, genel müdür yardımcısı, orta düzeyde ise satış, finans ve insan kaynakları pozisyonlarına ağırlık veriyor dedi.

Monster.com.tr: Global ekonomik krizin etkilerinin en fazla hissedildiği 2008'in son çeyreğinde Türkiye'de faaliyet göstermeye başlayan Monster şirketinin Gelişen Pazarlar Avrupa Bölge Diretörü Güray Mert iş ilanlarında 2008'e oranla 2009'un mayıs ayından itibaren ciddi artış görüldüğünü söylüyor. Mert, bu tarihten sonra hem Türkiye'den hem de uluslararası pazarlardan eleman arayan şirket sayısında ve doldurulmaya çalışılan pozisyon sayısında ciddi bir artış olduğuna dikkat çekti.

Read more...

Hırsızlar Bernanke`yi de çarpmış

Fed Başkanı Ben Bernanke'nin eşi Anna'nın cüzdanını çalanhırsızlar ortak hesaptan defalarca para çekti. Hırsızlar Bernanke'nin çek defterinden de yüklü alım gerçekleştirdi

ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Ben Bernanke’nin eşi cüzdanını çaldırınca, Fed Başkanı’nın aile hesabı defalarca yasadışı yollardan kullanıldı. ABD’nin önde gelen dergilerinden Newsweek’te yayımlanan habere göre, Bernanke ailesine ait kimlik bilgilerine ulaşan hırsızlar, Bernanke’nin çek defterinden çok sayıda yüklü alım gerçekleştirdi. Dergi haberinde, ABD genelinde, bu şekilde 2.1 milyon kişi ve finanasal kuruluşun hesaplarının kullanıldığı belirtildi.

Newsweek haberinde, ABD’de federal ajanların ve polisin aylardır bu konu üzerinde soruşturmalar yaptığı bildirildi. Fed Başkanının eşi Anna Bernanke’nin geçen yıl ağustos ayında cüzdanını çaldırdığı, ancak hırsızların Anna Bernanke’yi özel olarak hedef seçmediği ifade ediliyor. Anna Bernanke, cüzdanını çaldırarak hırsızlara sosyal güvelik kartı, ehliyeti, ayrıca dört ayrı kredi kartını da kaptırmış oldu. Bayan Bernanke’nin cüzdanında ayrıca, Wachovia Bank’da bulunan eşi ve kendine ait ortak hesaba ait bilgiler ile bir çek defteri de bulunuyordu. Hırsızlar bu çek defterini kullanarak Bernankelerin hesabından harcama yaptı.

Hırsız yakalandı

Newsweek haberinde, soruşturma kapsamında çok sayıda tutklamanın yapıldığı belirtildi. Haberde, dolandırıcılık yapan suç çetesinin başında Clyde Austin Gray adlı bir isim olduğu ve Gray’in geçen ay polis tarafından tutuklandığı ifade edildi. Dergi haberinde, Clyde Austin Gray’in çok sayıda yankesiciyi işe aldığı onlarla birlikte geniş bir suç ağı oluşturduğu belirtildi. Bu şekilde, kredi kartları, çek defterleri yoluyla yüklü paranın mağdurların hesabından çekildiği ifade edildi.

Birçok kişi dolandırıldı

Fed Başkanı Ben Bernanke, konuyla ilgili olarak Newsweek dergisine verdiği demeçte, kimlik hırsızlığının ciddi bir suç olduğunu ve her yıl milyonlarca ABD’linin hayatını ciddi anlamda etkilediğini ifade etti.
“Ailemizin karşı karşıya kaldığı durum, ABD’de yaşanan 500 farklı olaydan sadece biri” diyen Bernanke, yetkililerinin gösterdiği performanstan ötürü memnuniyet duyduğunu, bu şekilde yeni olabilecek finansal suçların önüne geçilmiş olduğunu ifade etti.
ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke, hafta içinde Başkan Barack Obama tarafından ikinci kez Fed Başkanlığı görevini yerine getirmesi için aday gösterilmişti...

Read more...

Ekonomide büyümenin işaretleri açık

Gelişmiş ekonomilerde ikinci çeyrek rakamlarının, GSYİH artışını ya da düşüşte yumuşamayı gösterdiğini belirten John Lipsky, 'Finansal piyasalar hızlı bir iyileşmeyi yansıtıyor' dedi

IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en sert küresel ekonomik çöküşe karşı parasal ve mali önlemler ve yeni inisiyatifler alındığını söyledi.

John Lipsky, “Bir yıl sonra hâlâ geçici değillerse yenilenen bir büyümenin işaretleri, spesifik önlemlerin ne kadar etkili olduğuna, küresel ekonominin ne zaman yeniden kriz öncesi düzeyine ulaşacağı, ya da kriz öncesi büyüme oranlarını ne zaman yakalayacağına ilişkin farklı görüşler olsa da, açıktır” ifadelerini kullandı.

Zorluklara dikkat çekti

John Lipsky, ‘IMF Direct’ bloguna dünyadan merkez bankacıları, öğretim üyeleri ve özel sektör temsilcilerinin katıldığı Wyoming’deki Grant Teton dağları bölgesinde her yıl düzenlenen Jackson Hole Konferansı ile ilgili izlenimlerini yazdı.

Geçen yılki toplantının ekonomik çöküş öncesine denk geldiğini belirten Lipsky, “Bir yıl sonra, krizin üstesinden gelme konusunda ilerleme kaydedildiği açık, fakat geçtiğimiz yılın sorunlarından kaynaklanan ve yönü belirli olmayan birçok temel farklılık da görülecektir” dedi.
Wyoming toplantısının Pittsburgh Liderler Zirvesi ve İstanbul’daki IMF-Dünya Bankası Yıllık toplantıları öncesine denk gelmesinin önemli olduğunu, yapılanların gözden geçirildiğini, gelecek zorluklara ilişkin değerlendirmeler yapıldığını kaydeden Lipsky, önemli bulduğu üç konuyu şöyle belirtti:

* Kısa vadeli güçlükler: En kötü atlatılmışken, iyileşme süreci de tamamlanmaktan uzak bulunuyor. Gelecek yıl için varsayılan bir dizi ekonomi politikası önleminin uygulanması ve bunu özel sektörün tamamlamasına dayanan pozitif büyüme beklentileri gerçekçi mi?

*Finansal sektörün yenilenmesi: İyileşme finansal piyasalar daha normal bir işlerliğe kavuşmadıkça tutuk kalacak. Kimi yükselen ‘iç borçlanma ve hisse senedi’ piyasalarında hızlı iyileşme gibi bazı pozitif işaretler görülürken birçok ana menkul kıymet piyasası hâlâ zayıf durumda. Ayrıca finansal piyasa ve kurumlara kamu sektörünün yardımı çok fazla, fakat bu desteğin geçici olması niyeti var.

Piyasaların yenilenmesi için neye gereksinim vardır ve bu ne zaman yapılmalıdır?

*Yapısal konulara yönelmek: Daha önemlisi, kamu politikaları ve özel piyasalarda, son 20 yılın daha önce benzeri görülmemiş küresel büyüme rakamlarına yeniden ulaşmak ve gelecekteki çalkantılardan korunmak için kamu politikalarında ve özel piyasalarda yapısal değişime gereksinim vardır.”

‘Çabalar meyve veriyor’

Ekonomi yönetiminde bulunanların, merkez bankacıların küresel büyüme beklentilerinin dirildiğini görebildiklerini, bu kişilerin çabalarının meyve verdiğini fark ettiklerini kaydeden Lipsky, şöyle devam etti:

“En büyük gelişmiş ekonomiler ile yükselen piyasalar için ikinci çeyrek rakamları, GSYİH artışını ya da düşüşte gerçekleşen yumuşamayı ortaya koyuyor. Finansal piyasalar genel risk değerlendirmesinde hızlı bir iyileşmeyi yansıtıyor.

Bu noktada küresel ekonomi IMF’nin Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’ndaki değerlendirmeyle uyumlu bir noktada görülüyor. Rapor, bu yıl dünyada yüzde 1.5 düzeyindeki bir daralmadan sonra 2010 yılında yüzde 2.5 civarında ılımlı büyüme öngörmüştü. Bir yıl önce karşılaşılan riskler göz önüne alındığında, bu az bir başarı değildir.” (anka)

‘Faiz oranlarında düşüş sürecek’

Merkez bankacıların enflasyon tehdidinden uzakta, faiz oranlarını bir süre daha çok düşük tutma niyetini taşıdıklarını belirten IMF Başkan Yardımcısı John Lipsky, ekonomi politikasını yürüten kişilerin parasal uyaranların sürdürülmesi konusunda konsensus içinde bulunduklarını, gerektiğinde daha ileri bir adıma da hazır olduklarını belirtti. Lipsky, “Gelecekte ek engellerle karşılaşılacak. IMF danışmanı Oliver Blanchard’ın Finance&Development dergisinde tartıştığı gibi kriz, potansiyel büyümede düşüşe yol açarak sıkıntılı bir miras bırakabilir. Aynı zamanda ABD hanehalkının tasarruf oranlarındaki kaçınılmaz normalleşme gösteriyor ki, güçlü bir küresel genişlemenin sürdürülebilmesi ve yeniden tesis edilmesi için başka yerlerde, özellikle de yükselen Asya’da muhtemelen iç talep artışları gerekli olacak” diye konuştu...

Read more...

Ekonomik krizden iyi haber var

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Küresel krizin tepe noktalarının aşıldığını ve yavaşladığınısöyleyen İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, “Krizin en ateşli safhası geçti, ama krizin yorgunluğu daha sürecek. Türkiye’nin ve Türk bankacılığının bunun içinden az etkilenerek çıkabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı şeyler yapması lazım. Ve ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti’nde de ekonomik gündem bir türlü siyasi gündemin önüne geçemiyor” dedi

Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, dünyadaki küresel krizin tepe noktalarının aşıldığını ve yavaşladığını, krizin “en ateşli” safhasının geçildiğini, ancak krizin yorgunluğunun daha süreceğini söyledi. Özince, ABD’de ticari emlak kredileri ve Çin’de emlak sektöründe yaşanabilecek sıkıntıların yeniden bir alevlenmeyi artıracağını düşünmediğini kaydetti.

Krizin tepe noktalarının aşıldığını ve yavaşlamakta olduğunu, bu tepeyi aşacak yeni sıkıntıların ortaya çıkmayacağını düşündüğünü dile getiren Özince, şöyle devam etti:

“Dünya ekonomisi hızlanmayacak. Dolayısıyla krizin en ateşli safhası geçti, ama krizin yorgunluğu daha sürecek. Türkiye’nin ve Türk bankacılığının bunun içinden az etkilenerek çıkabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı şeyler yapması lazım. Ve ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti’nde de ekonomik gündem bir türlü siyasi gündemin önüne geçemiyor. Bunu eleştirel anlamda söylemiyorum. Haklı nedenler, sorunlar, sıkıntılar var. Keşke Türkiye, sosyal ve siyasi konularını tamamıyla çözse de yönünü tamamen ekonomiye döndürmüş olabilseydi. Türkiye’nin dünya rekabetine ayak uydurabilme açısından işi zorlaşmaktadır. Dolayısıyla yavaş büyüyen dünya ekonomisi içinde, yavaş büyüyen ticaret partnerlerinin arasında Türkiye’nin gelecekte nasıl ve neyi üreteceğini, neyi ihraç edeceğini, nasıl katma değer elde edeceğini, insanların refahını nasıl yükselteceğini çok iyi planlaması lazım. Öyle kalkıp da neticeleri ortaya çıktıktan sonra ’Çok iyiyiz’ demek pek anlamlı değil. Hasta olmamak, ’Ben iyiyim’ demek marifet değil. ’Benden başarılı ekonomiler var, ben nasıl onları geçerim’ demek lazım.”
Dışarıda fırsat kolluyor

Özince, 2010 ve sonrasında Türkiye’nin tekrar pozitif gelişmeye, ekonominin büyüme hızının yükselmeye başlayacağını ümit ettiğini dile getirerek, İş Bankası’nın da mümkün olduğunca piyasadaki payını artırmaya çalışacağını, bundan dolayı dikkatli bir şekilde yatırımlara devam edeceklerini, 2010-2011 civarında İş Bankası’nın Türkiye’nin en büyük altyapısına sahip bankası olabileceğini söyledi. Bankanın ne olursa olsun ana prensiplerinden vazgeçmeden faaliyetini sürdüreceğini vurgulayan Özince, “Ana prensibimiz nedir? Biz Türkiye’nin her yerinde iş yapmalıyız. Kârlı yerde de karlı yerde de... Bazı rakiplerimizin bu konuda daha seçici oldukları için, şube başına ve personel başına bizden daha çok kâr elde ettiklerini gördüğümüzde biraz hayıflanıyoruz. Fakat ikisini bir arada yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

İş Bankası’nın uluslararası sıralamada yerini yükseltmeye devam edeceği bir 2010 hedeflediklerini ifade eden Özince, bölgede yaygınlaşma çabalarının 2010’da biraz daha artacağını, şu anda Bakü şubesinin açılış hazırlıklarının sürdüğünü ve Kahire temsilciliğinin çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu belirtti. Ukrayna, Kazakistan ve Rusya’yı fırsatçı bir yaklaşımla araştırdıklarının altını çizen Özince, “Buralarda çok ciddi bankacılık sektörü problemleri yaşanıyor. O ülkelerde uygun bir şans elde edersek oralara bankacılık amaçlı gidebiliriz. Bir kuruluşa yetki verdik. O da bizim adımıza araştırma yapıyor. Irak’ın Türk bankacılık sektörü açısından potansiyeli yüksek bir ekonomi ve ülke olduğunu düşünüyorum” dedi.

Ersin Özince, 2009 ve 2010’da İş Bankası’nın yavaş da olsa piyasa payını artırmaya devam etmesini öngördüğünü, 2011’de bin 300 şubeye ulaşmayı hedeflediklerini, her yıl açtıkları 100 civarındaki şubeyle bine yakın kişiyi işe aldıklarını, yeni ve devam eden yatırımlarla her yıl 200-300 milyon lira civarında yatırımlarının söz konusu olduğunu, bundan sonraki dönemde de bu ivmenin sürmesini beklediklerini söyledi.

İştirakler sinerji yaratıyor

İştirakçiliğin halen bankanın işlerinden biri olduğunun altını çizen Özince, şöyle devam etti: “Hiç tereddütsüz iştirakçiliği günün gerekleri ve kuralları doğrultusunda yapmalıyız. Sanki bankacılıkta iştirakçilik sakıncalı işmiş gibi değerlendirmeler yapıldı. Dendi ki ’Bankacı sanayicilik yapmasın’. Fakat herkes tersini yaptı. Mesele böyle genellemelerle ifade edilecek husus değil. Konu, bankalar bankacılığa odaklı olsun, sermayelerini güçlerini bu işe ayırsın, banka ile iştirakleri arasındaki kol boyu mesafe de rekabeti olumsuz etkilemesin. Önemli olan bu prensipleri uygulamaktır. İş Bankası, son 10 yıl içinde 80 civarındaki doğrudan iştirakini 2008 sonu itibarıyla 30’a indirdi. 2001 krizinden hemen sonra 2002 sonunda İş Bankası’nın aktifi içinde iştiraklerin payı yüzde 12 idi. Bugün yüzde 3 seviyesinde. İş Bankası’nın iştirakçiliği ülke yararına, ülke ekonomisinin yararına. Bankacılıkta yeterince sermaye gücü ve serbest sermayeye sahibiz. İştiraklerimiz bilakis kriz dönemlerinde bize ciddi sinerji yaratıyor. İştirak kurmayız veya satın almayız diye peşin hükmümüz yok.”

İster IMF’li ister IMF’siz kaygılar giderilmeli

IMF ile ilişkilere de değinen Ersin Özince, şunları söyledi: “Türkiye’de 2 yıl sonra bir seçim daha yaşanacak. Türkiye bir de o kulvara girerse ekonomi yönetimi biraz daha zorlanır. Türkiye IMF’den bir zarar görmüyor. IMF’nin Türkiye’nin yararına kullanılabileceği kanaatindeyim. Çünkü IMF’nin en başarılı örneklerinden birini Türkiye’nin teşkil ettiğine inanıyorum. Bu konuda her ne yapılırsa yapılsın, en ufacık bir hatalı sonuç çıkmamalıdır. İster IMF’li, ister IMF’siz... Kaygılar ortadan kaldırılmalı, kaygılar önemsenmeli. IMF ile Türkiye’nin ihtiyaçlarına, boyuna yakışan bir paket olacağına dair ciddi beklenti yaratıldı bizlerde. Ümit ediyorum süratle sonuçlanır.”

Vatandaş zaten reytingini vermiş

ERSİN Özince, kredi derecelendirme kuruluşu Mood’y’s’in Türk bankalarıyla ilgili açıklamasına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Benim bankama kim ne reyting verirse versin vatandaş zaten reytingini vermiş. İş Bankası’nın öyle bir mevduat tabanı var ki, mevduat tabanı ve mevduat tabanının istikrarı kanaatimce en iyi iki bankadan biri. Diğeri de Ziraat Bankası... Bizim notumuzu mevduat müşterimiz tayin ediyor.”

Holding olmak için hazırız karar hissedarlarımıza ait

ERSİN Özince, “holding” şeklinde bir yapılanma için banka icra organının her türlü hazırlığını yaptığını, hissedarların böyle bir karar alması durumunda bankanın hiçbir şekilde olumsuz etkilenmeyeceğini açıkladı. Bu çerçevede birçok örneği incelediklerini ve geçmişte danışman şirketlerle de çalıştıklarını kaydeden Özince, “Karar bankanın hissedarlarına ait. Bunda piyasa koşulları, ortaya çıkarılacak yapı çok önemli. Biz icra organı olarak her türlü hazırlığı yaptık. İştirakler holding çatısı altında toplansa veya banka holdingin bir parçası olsa, her nasıl formüle ederseniz edin önemli olan sermayenin yetip yetmemesidir. Banka bunu ödenmiş sermayesi, serbest sermayesiyle yaptığında mevcut bilançosunu gayet rahatlıkla sürdürebilir, büyütmeye devam edebilir. Bunu yapan kuruluşların yurtdışında hemen tamamının başarılı olduğunu söyleyebilirim. İş Bankası Grubu’nun da böyle bir amaçlamasının yararlı olacağı kanaatindeyim” diye konuştu.

Kredi yönetimine çok dikkat edilmeli

ÖZELLİKLE küresel kriz sonrası birçok alanda olduğu gibi Türk bankacılık sektöründe de önümüzdeki dönemin pek kolay olmayacağının altını çizen Ersin Özince, bankacılık sektörünün kredi yönetimine çok dikkat etmesi gerektiğini, ancak kredi riskinde bir felaket senaryosu da öngörmediğini ifade etti.

Türk bankacılık sektörüne çok ciddi beklentilerle birçok yeni sermayedar girdiğini anımsatan Özince, “Hatta yeni sermayedarlar Türkiye’de bankacılığın hızlı adımlarla geliştiği, sürekli kazan-kazan olan bir ortam içinde girdiler. Şimdi çok ciddi primlerle alınan bankaların lisanslarının eskisi kadar kolay kullanılamayacağı ortaya çıkacak. Ben bundan memnun olmuyorum. Keşke böyle olmasaydı da Türk bankacılık sektörü daha da büyümeye devam etseydi. Çünkü küçük bir sistemimiz var. Ama bankacılık sektörünü sadece kârıyla değerlendirmek doğru değil” diye konuştu.

Teröre maruz kalan bölgede kılımıza halel gelmedi

ERSİN Özince, “demokratik açılım”a ilişkin de banka olarak kârlılık veya ortamın farklılığı, sosyal ve siyasi ortamın olumsuzlukları nedeniyle piyasalardan hiç çekilmediklerini vurguladı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki vatandaşların büyük ilgisiyle karşılaştıklarını vurgulayan Özince, şunları kaydetti:

“Bizim teröre maruz kalan bölgede kılımıza halel gelmemiştir. O kadar yıldır araçlarımız para taşımıştır, neredeyse hiçbir vukuat olmamıştır. Hatta o yörede yaşanan tedhiş olaylarında şubelerimiz zarar görmüş, ama bir tek lira para kaybolmamıştır. İster Kürt, ister Arap, ister diğerleri olsun bütün vatandaşlarımız İş Bankası’na karşı bir Cumhuriyet müessesesi olarak her zaman inancını korumuştur. Bizim Doğu, Güneydoğu’daki pazar payımız İstanbul, Ankara gibi şehirlerimizin oransal olarak iki katıdır.”

İŞ BANKASI 85’İNCİ YAŞINI KUTLUYOR

ERSİN Özince, bankanın 85. kuruluş yıldönümü için mütevazı programlar düzenlediklerini, kuruluş yıldönümünü vesile ederek ekonomik ve sosyal alanda nerede olduklarını, ne yaptıklarını gözden geçirmeyi tercih ettiklerini ifade etti. Her yıl kuruluş yıldönümünde Anıtkabir’i ziyaret ettiklerini belirten Özince, “Kuruluşla aslında en çok andığımız, Cumhuriyetin kurucu kadrosu ve onların iktisadi açıdan bağımsız Türkiye idealleri... Kuruluş yıldönümü için bunu hatırlamamız en önemlisi” diye konuştu

Read more...

Mensa Mensucat ulusal pazar için başvuracak

Mensa Mensucat Sanayi ve Ticaret A.Ş, şirket hisse senetlerinin işlem sırasının yeniden Ulusal Pazar'a alınması için İMKB Başkanlığına başvuruda bulunacağını duyurdu.

AA

Mensa Mensucat'ın Kamuyu Aydınlatma Platformunda (KAP) yayımlanan açıklamasında, 22 Haziran 2009 tarihli bildirilen özel durum açıklamasında, Exsa Export adlı şirketin Mensa Mensucat aleyhine iflas talepli bir dava açtığının, davanın küçük bir ticari uyuşmazlıktan kaynaklandığının, normal bir prosedürden ibaret olduğunun, görüşmelerin sürdürülmesi sebebiyle askıda tutulduğunun, şirket faaliyetlerine olumsuz bir etkisinin bulunmadığının ve davanın karşılıklı anlaşma yoluyla sonuçlanmasının beklendiğinin bildirildiği hatırlatıldı.

Açıklamada, şöyle denildi:

“İMKB Yönetim Kurulu'nun 9 Temmuz 2009 tarihli toplantısında şirket hisse senetlerimizin işlem sırasının Göz Altı Pazarı'na alınmasına yönelik verdiği karara da esas teşkil eden bu dava hususunda ilgili taraf ile beklenildiği üzere anlaşmaya varılmış olup aleyhimize devam eden bu iflas talepli alacak takibi sonlandırılmıştır.

Şirketimiz yapacağı sermaye artırımına paralel bu davanın da kalkmış olması sebebiyle hisse senetlerinin işlem sırasının yeniden Ulusal Pazar'a alınması için İMKB Başkanlığına başvuruda bulunacaktır.”

Read more...

Bono piyasasında faiz 9,73 oldu

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören gösterge kağıdı 11 Mayıs 2011 vadeli tahvilin, bugün valörlü işlemlerinin saat 11.45 itibarıyla basit getirisi yüzde 10,06'ya, bileşik getirisi yüzde 9,73'e yükseldi.

Bu tahvilin, aynı gün valörlü işlemlerinin önceki kapanışında basit getirisi yüzde 9,90, bileşik getiri yüzde 9,58 olmuştu.

Bankalararası piyasada dolar kotasyonlarında alışta en düşük fiyat 1,4860,TL, en yüksek fiyat 1,4920 TL, satışta en düşük fiyat 1,4950 TL, en yüksek fiyat 1,5000 TL düzeyinde bulunuyor.

PARİTE

Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,4312, sterlin-dolar paritesi 1,6307, yen-dolar paritesi ise 94,07 düzeyinde seyrediyor.

Read more...

Bono piyasasında faiz 9,57 oldu

25 Ağustos 2009 Salı

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören gösterge kağıdı 11 Mayıs 2011 vadeli tahvilin, bugün valörlü işlemlerinin saat 10.30 itibarıyla basit getirisi yüzde 9,89'a, bileşik getirisi yüzde 9,57'ye yükseldi.

Bu tahvilin, aynı gün valörlü işlemlerinin önceki kapanışında basit getirisi yüzde 9,78, bileşik getiri yüzde 9,46 olmuştu.

DOLAR KOTASYONLARI

Bankalararası piyasada dolar kotasyonlarında alışta en düşük fiyat 1,4925 TL, en yüksek fiyat 1,4970 TL, satışta en düşük fiyat 1,4990 TL, en yüksek fiyat 1,5020 TL düzeyinde bulunuyor.

PARİTE

Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,4269, sterlin-dolar paritesi 1,6362, yen-dolar paritesi ise 94,19 düzeyinde seyrediyor.

Read more...

Kriz kahini uyardı! Sevinmeyin!

Son dönemde piyasada tartışılan en önemli konulandan biri krizin şekli… Bunun için oldukça fazla görüş var.

Bu görüşleri bazı harflerle anlatmak da savın kolay anlaşılması açısından önemli hale geldi. Zira kriz artık “V”, “W”, “L” ve “U” anlatılmaya başlandı. Bu tür tabirleri kullanan usta ekonomistler olunca da konu biraz daha önemli hale geliyor.

Biz de bigpara.com olarak her zaman için usta ve uluslar arası arenada tanınan ekonomistlerin görüşlerini sitemizde yer vermeye özen gösterdik. Bahsi geçen ekonomistler arasında belki de en çok tanınanı kriz kahini olarak da bilinen Nouriel Roubini…

Roubini de krizin şekli konusunda ciddi bir yazı yazdı. İşte kriz kahini Roubi’nin krizin şekli konusundaki uyarısı…

Küresel ekonomi en kötü durgunluk ve ‘Büyük Burhan’dan bu yana olan ekonomik krizlerin en dibine doğru ilerlemeye başlamıştır. 2008’in 4. çeyreği ve 2009’un ilk çeyreğindeki oranlar burhanın erken dönemlerine benzedi. Ancak geçen senenin sonlarında siyasetçiler cephaneliklerinde bulunan silahları kullanmaya başladılar.

Harcanan çabalar işe yaradı ve ekonomik aktivitelerdeki serbest düşüşler azaldı. Önümüzde ise ucu açık 3 tane soru bulunmakta. Ekonomik durgunluk ne zaman sonuçlanacak? Ekonomik iyileşmenin biçimi ne olacak? Bu durgunluğun yinelenme riskleri var mı?
Birinci soruya göre 2009’un ikinci yarısında küresel ekonomi dibe vuracağa benziyor. Bir çok gelişmiş ekonomilerde (Amerika, İngiltere, İspanya ve İtalya) ve diğer birçok Avrupa ülkesinde durgunluk yıl bitiminden önce tamamıyla ortadan kalkmayacak. Bazı diğer gelişmiş ülkelerde (Avustralya, Almanya, Fransa ve Japonya) ve diğer gelişen pazarlarda (Çin, Hindistan, Brezilya, diğer Asya ve Latin Amerika ülkeler) iyileşme başlamıştır.

İkinci konuya gelecek olursak tartışma şu iki konu arasında. V biçimli iyileşmenin hızlı olacağıma inanlar ve benim gibi U biçimli iyileşmeye güvenenler.

U dönüşü iyileşmeler üzerine bazı tartışmalar dönmektedir. Amerika’da ve diğer her yerde işsizlik oranı artıyor, 2010’a gelindiğinde işsizlk oranı yüzde 10un üzerinde olacak. Bu talep ve banka kayıpları için kötü haber olsa da uzun zamanlı işgücü kalitesi ve istihdam artışı için ilginç.

LİKİDİTE KRİZİ DEĞİL BORÇLARI ÖDEYEMEME KRİZİ

İkinci olarak bu kriz sadece bir likidite krizi değil aynı zamanda bir borçları ödeyememe krizidir.Ancak kaldıraçlı işlemlerden kurtulma doğru bir noktadan başlamamış onun yerine finansal kurumların kayıpları kamusallaştırılmış ve bunlar hükümet bütçelerine dahil edilmiştir.

Bu bankaların borç verme yeteneklerini, hane halkının harcama isteiğini şirket yatırımlarını sınırlayıcı bir durum..

Üçüncü olarak, cari açığı fazla olan ülkelerde tüketicilerin harcamalarını kesmelerine ve daha fazla tasarruf etme eğilimine girmesşne yol açar. Fakat borç yüküyle çevrili tüketiciler düşen ev ücretlerinden ve hisse senetlerinden, dolayı bir refah şokuna uğrayabilirler.

Dördüncü olarak finansal sistem kanunların desteğine rağmen hala ciddi ölçüde zarar görmüş durumda. Bankacılık sisteminin oluşturmuş olduğu gölgeler ortadan kayboldu ve geleneksel bankalar trilyonlarca dolar kayıplarla yüklenmişlerdir.

Beşinci olarak zayıf karlılık, yüksek borçlar ve öngörülen riskler yüzünden, yavaş büyüme ve kurumsal kar marjları üzerinde olan deflasyonist baskının artan kararlılığı, şirketlerin üretim motivasyonuna ket vurabilir, işçi alımını ve yatırımlarını engelleyebilir.

Altıncı olarak, özellikle devlet yardımlar bunun sonucundaki kamu maliyesindeki açıklarının bir süre sonra özel sektörü dışlayıcı bir duruma düşürebilir ve bu mevcut teşvik planlarının etkilerini, gelecek yılın başlarında boşa çıkmasına neden olabilir. Bu yüzden, sürekli bir büyümeyi desteklemek için, özel tüketici taleplerini arttırmak gerekiyor.
Yedinci olarak küresel dengesizlikteki azalmalar müsrif ekonomideki mevcut hesap açıklarının ne olduğunu ortaya çıkıyor, ABD gibi açık veren ülkeler tasarruf eden ülkeler yaklaşacaklar. Fakat eğer domestik talepler ödemeler dengesi fazla veren fazlalığı olan ülkelerde hızlı bir şekilde artmazsa küresel boyutta çok daha yavaş ilerleyen büyümelere tanıklık edeceğiz demektir.

Bir diğer W şekilli durgunluğuna neden olan riskin iki nedeni var. Başlangıç için, büyük mali durumdan ayrılmaya dayalı riskler var. Eğer bu hükümet burada vergiyi yükseltirse iyileşme yok olur, eğer yüksek bütçe zararlarını sürdürmeyi göze almaya devam ederlerse, tahvil piyasları bu politka yapıcıları cezalandırabilr.. Böylece enflasyon beklentileri artacak, uzun zamanlı tahvil fazileri artacak ve borç alma oranları ciddi bir şekilde tavan yapabilir.

Bu tür resesyondan korkmamın, bir diğer nedeni de petrol, enerji ve yiyecek fiyatlarının şu anda çok daha hızlı bir şekilde yükseliyor olması, üstelik çok daha hızlı artmaya da devam edebilirler. Geçen sene petrolün varilinin 145 dolar olması küresel ekonominin gidişatı hakkında bir ipucuydu. Küresel ekonomi bir diğer çelişkili şoku kaldıramaz.

Özetle, iyileşmenin bir anemiye yani kansızlık tehditi ile karşı karşıya kalması, ve genel trendin altına düşmesi söz konusu olacak gibi gözüküyor. Bu durum W resesyon için büyük risk getiriyor.

Read more...

Üretimi duran şirketler borsada uçtu

Krizle birlikte üretim durdurup, iflas erteleme isteyen şirketler borsanın gözdesi oldu. Üretimini tamamen duran Sönmez Flament yüzde 906, dokuma bölümünü kapatan Bisaş Tekstil yüzde 185 prim yaptı.

Elif Batu YENER / REFERANS GAZETESİ

Küresel krize borçlu yakalanan ve hem içeride, hem de dışarıda yaşanan talep daralması ile darboğa girerek üretim durdurup, iflas erteleme isteyen şirketler, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın (İMKB) gözdesi oldu. İMKB Başkanlığı'nın kotasyon koşullarını tam olarak yerine getirememe, yüksek borçluluk, faaliyetlerin sürdürülememesi gibi gerekçelerle kottan çıkararak İkinci Ulusal Pazar ya da Gözaltı Pazarı'na aldığı 11 şirket, getiride yılın ilk yedi ayında yatırımcısına bayram ettirdi.

Endeksin yüzde 65 prim yaparak 47.000 puanla 1.5 yılın zirvesine oturduğu yılbaşından 21 Ağustos'a kadar olan dönemde, üretim durduran, iflas erteleme isteyen, bankalara olan borçları nedeniyle darboğazda olan 11 şirket yüzde 900'ü aşan oranlarda getiri sağladı. Üretim ve finansman sıkıntıları nedeniyle İMKB'nin kottan çıkardığı bu 11 şirket İkinci Ulusal Pazar ve Gözaltı Pazar'da işlem görüyor.

Sönmez Flament % 906 yükseldi

İMKB Başkanlığı'nın, küresel krizin etkilerine bağlı olarak ana faaliyet konusu olan sentetik iplik üretimini tamamen ve sürekli durdurduğu gerekçesi ile Kasım 2008'de kottan çıkararak İkinci Ulusal Pazar'a aldığı Sönmez Flament, yılbaşından bu yana yüzde 906 oranında yükseliş kaydetti. Makinelerini satışa çıkaran ve tesislerini kiralamak için girişimlerde bulunan şirketin, önümüzdeki dönemde hangi alanlara yatırım yapacağı ise belirsiz.

Sönmez Flament gibi Sönmez Grubu iştiraki olan Sönmez Flament de yıl başından bu yana, 21 Ağustos itibariyle yüzde 322 oranında değer kazandı. Krizin sinyallerinin alındığı Ağustos 2008'de iplik üretiminde kapasite daraltarak 97 kişiyi işten çıkaran Sönmez Pamuklu'nun günlük üretimi 180 tondan 60 tona inmiş durumda.

Bisaş'ta dokuma bölümü kapandı

Sipariş alamadığı için çalışmayan dokuma bölümünü kapatarak, bütün makinalarını satan ve üretimi sadece boyahane bölümünde sürdüren Bisaş Tekstil, 21 Ağustos itibariyle yüzde 185,2 oranında prim yaparken, bankalarla olan borç yapılandırma çalışmaları tam anlamıyla yılan hikayesine dönen Dardanel Gıda ise yatırımcısına yüzde 154'e varan oranlarda kazanç sağladı. Son olarak Yapı Kredi Bankası 3 milyon 250 bin dolarlık alacağı için şirketin Çanakkale'deki 1.7 milyon lira değerindeki arazilerini satışa çıkardı.

Mart 2009'da kısa çalışma ödeneğinden 6 ay yararlanma talebi kabul edilen ve özsermaye ihtiyacı bulunan Berdan Tekstil'in yüzde 137,7 yükseldiği yıl başından 21 Ağustos'a kadar olan dönemde, iplik üretim bölümlerini tamamen kapatan ve Eylül 2008'de 296 olan çalışan sayısı 33'e gerileyen Birlik Mensucat, yüzde 72,7 oranında getiri sağladı. Şirket bu yıl başında İzmir Bölge Müdürlüğü'nü de kapattı.

İflası istendi % 73 yükseldi

Deutche Bank'ın alacakları nedeniyle aleyhine iflas davası açtığı Esem Spor'un yüzde 73 değer kazandığı piyasada, iplik fabrikasındaki üretimin tamamen durduğu Tümteks Tekstil, yüzde 60 prim yaptı. Tümteks Tekstil'in iflas erteleme talebi mahkeme tarafından 1 yıl süre ile kabul edildi ve kayyım atandı. Mensa Mensucat da üretimi yılbaşından bu yana tamamen durdurmuş olmasına rağmen, 21 Ağustos itibariyle yüzde 52 değer kazanmış durumda.

Mayıs ayında 285 personelinden 243'ünün iş akitlerini feseden Mensa, Halkbank'na olan 30 milyon doları aşkın kredi borcunun yeniden yapılandırılması için görüşmeler yürütüyor. Kasım 2008'den bu yana üretim yapamayan, çalışan sayısı 1'e inen ve markası hacizli Ceylan Giyim'in yüzde 28 değer kazandığı İMKB'de, iflas erteleme talebi mahkeme tarafından kabul edilen ÇBS Boya ise yüzde 10 prim yaptı.

Read more...

`ABD`de 150-200 banka daha batar`

Ünlü bankacılık analisti Richard Bove, ABD'de banka iflaslarının artacağını belirtirken, yatırımcıların tüm yerel bankalardan uzak durmasını istedi.

Rochdale Menkul Değerler’den ünlü bankacılık analisti Richard Bove, ABD’de 150-200 bankanın daha iflas edeceğini öngördü. Bove, Goldman Sachs ve Morgan Stanley gibi yatırım bankalarına ve Bank of America ve Citigroup gibi büyük bankalara 12 ila 18 ay süreyle yatırım tavsiyesinde bulundu.

Bove, yatırımcılara tüm yerel bankalardan ise uzak durmalarını tavsiye etti. Rochdale Securities analistelerinden Richard Bove, 2009 yılında 81 bankanın battığı ABD’de ‘muhtemelen, 150 ila 200 banka daha batacak’ dedi. Bove, bu durumun ABD’deki mevduat sigorta fonu kuruluşu olan Federal Deposit İnsurance Corp’u (FDIC), bankacılık sistemine destek olmak için ABD dışı bankalar ve özel yatırım fonlarına yönelmeye zorlayacağını belirtti. Bove, Goldman Sachs ve Morgan Stanley gibi yatırım bankalarına ve Bank of America ve Citigroup gibi büyük bankalara 12 ila 18 ay süreyle yatırım tavsiyesinde bulundu.

Bove, yatırımcılara tüm yerel bankalardan ise uzak durmalarını tavsiye etti. Bove, ABD ekonomisinin üçüncü çeyrekte güçlü bir büyüme sergileyebileceğini ancak finansal sektördeki sorunlar nedeniyle büyüme hızının bir süre için yüzde 1.5-2’ye ineceğini kaydetti. Ünlü analist, piyasalarda mevsimsel nedenlere bağlı olarak eylül ve ekim aylarında geri çekilme yaşanacağını öngördü.

Whitney: Batan banka sayısı 300’ü bulur

Diğer bir ünlü bankacılık analisti Meredith Whitney ise, ABD’de iflas eden banka sayısının 300’ü geçeceğini söyledi. Bloomberg’ün sorularını yanıtlayan Whitney, küçük işletme sahiplerinin krediye ulaşmada hâlâ zorlandığına dikkat çekti. Whitney, finansal kriz paniğinin bitmiş olmasına rağmen, yatırımcıların bankaların gelecek yıllardaki kârlarını tahmin etme konusunda fazla hevesli davrandıklarını söyledi. Ünlü analist, bankalar toparlansa da ekonominin itici gücü olan tüketicinin toparlanmasının yıllar alacağını belirtti...

Read more...

Memurun ücret zammı masada

İki milyonu aşkın memuru ilgilendiren toplugörüşmelerde beşinci tur bugün yapılıyor. Toplantıda mali konular ele alınacak. Memur-Sen en düşük memur maaşının 1360, Kamu-Sen 1219, KESK 1500 TL olmasını istiyor

İki milyonu aşkın memuru ilgilendiren toplu görüşmelerde beşinci tur bugün. Memur-Sen en düşük memur maaşının bin 360, Kamu-Sen bin 219, KESK bin 500 TL olmasını istiyor. Toplantıda memurlara Memur-Sen ve Kamu-Sen temsil ediyor.

Memur-Sen, gelecek yıl kamu çalışanlarının maaşlarına yüzde 11 zam yapılmasını talep ediyor. Vergi indirimi yapılmaması halinde ise kamu çalışanlarına altı ayda bir 600 TL kriz çeki verilmesini talep eden Memur-Sen ayrıca, eşi çalışmayan kamu çalışanlarına verilen aile yardımının 131 TL’ye yükseltilmesini talep ediyor.

Memur-Sen en düşük memur maaşının bin 360 TL olmasını hedefliyor. Türkiye Kamu-Sen, ek ödeme oranlarına 21 puan eklenmek suretiyle ek ödemelerin 110 TL artırılmasını, tüm kamu görevlilerinin maaşlarına 200 TL net seyyanen zam yapılmasını ve sendika üyesi kamu görevlilerine ödenen 10 TL toplu görüşme priminin 50 TL’ye çıkarılmasını istiyor. Kamu-Sen ise en düşük memur maaşının bin 219 TL olmasını talep ediyor. KESK ise memura aynı zamanda emekliler ve asgari ücretliler için de esas olmak üzere en az bin 500 TL temel ücret istiyor.

Read more...

Yabancı girişi 5 yılın dibinde

Ocak-Haziran döneminde Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye girişleri yüzde 57 düşüşle 4.2 milyar dolar oldu. YASED, bu yıl doğrudan yabancı yatırım girişinin geçen yıla oranla keskin bir düşüşle 10 milyar doların altında kalacağını tahmin etti.

Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED), 2009 yılının Ocak-Haziran dönemine ait değerlendirme raporunda bu yıl Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırım girişlerinin geçtiğimiz yıla oranla keskin bir düşüşle 10 milyar doların altında kalacağı tahminine yer verdi. YASED değerlendirmesinde, “Türkiye’de 2008 yılında global

uluslararası doğrudan yatırım girişlerindeki düşüşe paralel olarak, yüzde 18 oranında bir düşüş gerçekleşmişti ve girişlerin tutarı 18 milyar dolar olmuştu. 2009 yılı ilk 6 ayındaki düşüş trendinin devam etmesi, yıl genelinde Türkiye için de global düşüş trendine paralel yarı yarıya bir azalma anlamına geliyor. Bu yıl Türkiye’ye uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin geçtiğimiz yıla oranla daha keskin bir düşüşle, 10 milyar doların altında kalacağını tahmin ediyoruz” denildi.

2004’ten beri en düşük

Bu yılın Ocak-Haziran döneminde uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin yüzde 57 düşüşle 4.2 milyar dolar olduğunun vurgulandığı raporda, ilk yarıdaki birleşme ve satın alma işlemlerinde, global durgunluğa paralel olarak, Türkiye’de 2004 yılından bu yana en düşük işlem seviyesinin gözlendiği belirtildi. raporda, 2008 yılındaki yüzde 35’in üzerindeki düşüşün ardından, 2009 yılı için yüzde 50’lik düşüş beklentisinin yılın ilk çeyreğindeki düşük işlem seviyesi ile teyit edildiği vurgulandı.

Fırsat var, işlem az

Değerlendirme raporunda uluslararası yatırımcıların yatırım fırsatlarına yönelik ilgisinin sürdüğü, ancak gerçekleşen işlemlerdeki payının geçtiğimiz yıllara kıyasla düştüğü belirtildi ve “Planlanan özelleştirmelerin de gerçekleşmemiş olması dolayısıyla Deloitte Türkiye, yılın kalanında büyük ölçekli bir işlem gerçekleşmediği takdirde, işlem tutarının 5 milyar doları aşmayacağını öngörmektedir” denildi.

Öte yandan değerlendirme raporunda BM Ticaret ve Kalkınma Örgütü’nün yatırım akışları açısından 2010 sonu ya da 2011’de başlayacak U şeklinde bir toparlanmanın muhtemel olduğu tespitine de yer verildi.

En büyük payı enerji ve imalat aldı

YASED’İN değerlendirme raporuna göre, Haziran 2009 sonu itibarıyla en fazla doğrudan yabancı sermaye girişi enerji ve imalat sektörlerinde oldu. Yabancı sermaye girişinde enerjinin payı yüzde 45.2, imalatın payı ise 21.2 olarak gerçekleşti. İnşaat, gayrimenkul ve finansal hizmetler, enerji ve imalatı izleyen sektörler oldu. 2009 yılında enerji alanındaki girişlerin önemli bir kısmı 2008 yılında yapılan özellestirme, birleşme ve satın alma anlaşmalarından kaynaklandı.

Özelleştirme kapsamında Fransız Suez’in yüzde 90 hissesini satın aldıgı Kocaeli doğalgaz dağıtım şirketi İzgaz ile Enerjisa’nın Avusturyalı Verbund ve Ak Enerji’nin Çek Cumhuriyeti’nden CEZ sirketleri ile ortaklıkları nedeniyle gelen girişler, hem toplam girişler hem de enerji alanındaki başlıca girişler oldu.

Read more...

Tavan fiyata devam mı tamam mı?

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) iki ay önce akaryakıt dağıtım ve bayi satışlarına yönelik belirlediği ‘tavan fiyat’ uygulamasının devam edip etmeyeceği, bugün karara bağlanacak.

Türkiye’deki akaryakıt piyasasındaki fiyatların Avrupa fiyatlarıyla uyumlu olması için Petrol Piyasası Kanununa dayanılarak 25 Haziran’da başlatılan ‘tavan fiyat’ uygulamasında kanunun öngördüğü iki aylık süre yarın doluyor.

EPDK Başkanı Hasan Köktaş ve Kurul üyeleri, uygulamanın devam edip etmeyeceğine ilişkin olarak yarın Petrol Sanayi Derneği (PETDER), Akaryakıt Ana Dağıtım Şirketleri Derneği (ADER), Petrol Ürünleri İşveren Sendikası (PÜİS), Türkiye Akaryakıt Bayileri Petrol ve Gaz Şirketleri İşveren Sendikası (TABGİS), TÜPRAŞ, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve akaryakıt bayi ve dağıtıcılarının temsilcileri ile bir araya gelecek.

İki ay daha devam edebilir

Kurul, bu toplantının ardından karar verecek. Öte yandan, dünya petrol piyasalarına paralel olarak akaryakıt fiyatlarının artma eğilimi içerisinde olduğu, tavan fiyat uygulamasından vazgeçilmesi halinde akaryakıt fiyatlarının daha da yükselebileceği düşüncesiyle uygulamanın iki ay daha devam edeceği konuşuluyor.

Akaryakıt bayi, dağıtıcı ve rafineri şirketlerinin yöneticileri ise kâr oranlarının büyük oranda düşürüldüğünü öne sürerek tavan fiyat uygulamasının kaldırılmasını istiyor.

Akaryakıtta tavan fiyat uygulamasına geçilmesinden bugüne akaryakıt bayi tavan fiyatı 95 oktan kurşunsuz benzinde litrede 3.05 liradan 3.28 liraya, motorinde 2.49 liradan 2.69 liraya, kırsal motorinde de 2.35 liradan 2.55 liraya çıktı. Tavan fiyat uygulamasından bu yana geçen iki ayda akaryakıt bayi tavan fiyatı benzinde 25 kuruş, motorinde ve kırsal motorinde 23 kuruş arttı.

Read more...

Bir tek Türkiye büyüdü

Türkiye, temmuz atağıyla turizmde 2009’un ilk 7 ayında Akdenizçanağındaki rakiplerini geride bıraktı.

Hanife BAŞ

Türkiye, yılın ilk 7 ayında geçen yıla göre yüzde 1.1’lik büyüme sağlarken, Yunanistan yüzde 8.6, Mısır yüzde 7.7, İspanya yüzde 5.5 küçüldü. Bölgenin diğer ülkelerinde de turist sayısı azalınca, Türkiye Akdeniz çanağının tek büyüyen ülkesi oldu.

KÜRESEL krizin etkisiyle hem ekonomide hem de sanayide bir daralma yaşayan Türkiye’ye turizm sektörü moral verdi. Bu yılın ocak-temmuz döneminde Türkiye turizmde yüzde 1.1’lik artış yaşayarak, rakiplerini geride bıraktı. Akdeniz çanağında yer alan rakipleri Yunanistan yüzde 8.6, Mısır yüzde 7.7, İspanya yüzde 5.5 küçülürken, Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayısı 14 milyon 933 bin 656’ya yükseldi. İtalya, Fransa, Portekiz ve Tunus’ta da ilk yedi ay küçülme yönünde olunca Türkiye Akdeniz çanağında turist sayısını artıran tek ülke oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ocak-temmuz 2009 istatiklerini, geçen yılın aynı dönemine göre Türk turizmindeki gelişmeler şöyle oldu:

Krize rağmen arttı

Bu yılın ilk 7 ayında Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayısı yüzde 1.1 artarak 14 milyon 933 bin 656’ya yükseldi. Geçen yıl aynı dönemde 14 milyon 771 bin 628 kişi gelirken, artış oranı yüzde 12.71’di. Ancak o tarihlerde krizin etkisi henüz kendini göstermemişti.

Bu 14 milyon 933 bin 656 turistin, 4 milyon 478 bin 394’ünün Antalya, 4 milyon 180 bin 93’ünün İstanbul, 1 milyon 688 bin 838’inin Edirne, 1 milyon 451 bin 71’inin Muğla, 636 bin 821’inin de Artvin’den Türkiye’ye giriş yaptığı belirlendi.

Almanlar ilk sırada

Ocak-temmuz döneminde Türkiye’ye en çok ziyaretçi gönderen ülkeler sıralamasında 2 milyon 462 bin 990 ile Almanya birinci oldu. Geçen yılın da lideri olan Almanya’dan bu yıl sadece 27 bin 528 kişi eksik geldi.
Almanya’yı 1 milyon 475 bin 772 ile Rusya izlerken, bu ülkeden gelen sayısında 176 bin 743 kişilik eksik görüldü. İngiltere’den gelenlerin sayısı ise 134 bin 468 kişi artarak 1 milyon 277 bin 472’ye yükseldi.

Bu sıralama 766 bin 658 kişi ile Bulgaristan, 715 bin 626 ile İran, 677 bin 666 ile Hollanda şeklinde devam etti.

9.1 milyon Avrupalı

Yılın ilk yedi ayında OECD ülkelerinden gelen turist sayısı yüzde 2.33 artışla 8 milyon 481 bin 653’e yükseldi. Geçen yıl burada yüzde 13.26’lık artış yakalanmıştı. Bu yılın artış rakamı bu oranın altında kalsa da OECD’den gelen turist sayısı 58 bin 745 kişilik artış yaşandı.

Avrupa’dan gelen yabancı ziyaretçi yüzde 3.13 artışla 9 milyon 142 bin 960’e ulaştı. Amerika’dan gelenler ise yüzde 13.8 artışla 78 bin 757 arttı.
Artış kâra yansımadı

TÜRKİYE Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Genel Sekreteri Gürel Aydın, ilk yarıda beklentilerin üzerinde rakamlarla karşılaştıklarını söylerken şu değerlendirmeyi yaptı: “Cirolarda eksi yüzde 5-10’lardayız. İlk yarıdaki gelir tahmini 11.5 milyar dolar civarında. Turist sayısını artırmak için aksiyon fiyat uygulaması yaygın olarak kullanıldı. Sayıları artırdık ama karlılık düştü. Yılın geneli için 25 milyon 600 bin turist ve 20 milyar dolar gelir beklentisi var.”

Temmuz bereketli geçti, turist yüzde 6.32 arttı

YILIN ilk 7 ayındaki yüzde 1.1’lik artışa karşın temmuz ayında Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi sayısı temmuz 2008’e göre yüzde 6.32 arttı. Toplam 14.9 milyon turistin, 4 milyon 343 bin 25 kişisi temmuz ayında geldi. Temmuz ayına ilişkin diğer veriler ise şöyle oldu:

Geçen ay Antalya 1 milyon 423 bin 721 ile en çok ziyaretçi çeken kent oldu.

Temmuzda da Almanlar 780 bin 187 ile Türkiye’yi en çok ziyaret eden millet oldu. Almanları, 472 bin 395 ile Ruslar, 423 bin 201 ile İngilizler, 262 bin 699 ile Hollandalılar, 188 bin 614 ile İranlılar, 184 bin 152 ile Fransızlar izledi.

Avrupa’dan gelen yabancı ziyaretçi sayısı aynı dönemde yüzde 8.78 artışla 2 milyon 851 bin 636 olurken, Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan gelen turist sayısı yüzde 1.73 azalarak 811 bin 487’ye geriledi.
Afrika’dan gelen yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 48.03 artarak 36 bin 6’dan 53 bin 299’a, Asya’dan gelenlerin sayısı yüzde 5 artarak 452 bin 475’e çıktı.

Dünya turizmi geriliyor

TURİSTİK Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) Başkanı Timur Bayındır, ilk yedi aylık rakamların sevindirici, umut verici ve tahminler doğrultusunda olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Kriz nedeniyle, dünya turizmi gerilerken, Türk turizmi büyüdü. Bu yıl, turist sayısında geçen yılın rakamlarını yakalamayı ve az da olsa geçmeyi hedefliyoruz. Ancak, turist sayısındaki artışa rağmen, döviz girdisindeki düşüş üzüntü verici.”

Read more...

5 banka daha tarih oldu

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Küresel krizden sıyrıldığı düşünülen ABD bankacılık sektöründe FDIC'nin bir günde 5 bankaya birden el koyması endişeleri yeniden su yüzüne çıkardı. Ülkede sorunlu banka listesi hızla kabarırken 3-5 yıl içinde 1000 bankanın daha batabileceği belirtiliyor.

ABD'de patlak vereren ve kısa sürede tüm dünyayı saran kredi krizi yeni kurbanlar almaya devam ediyor. ABD'de geçen hafta cuma günü 5 bankaya daha Federal Mevduat Sigorta Fonu (FDIC) tarafından el kondu. Washington Mutual'dan sonra el koyulan en büyük ABD bankası olan Colonial BancGroup tüm dikkatleri üzerine çekti ancak aynı gün 4 banka daha tarihe gömüldü. Bunlardan en büyüğü 1.5 milyar dolar varlığa ve yaklaşık 1.4 milyar dolar mevduata sahip olan Community Bank of Nevada. Diğerleri ise Community Bank of Arizona, Union Bank ve Dwelling House Savings and Loan Association. Böylece, ABD'de yıl başından bu yana el koyulan bankaların sayısı da 77'ye ulaşmış oldu.

Uzmanlara ve bankacılık sektörünün düzenleyici kurumlarına göre ülkede banka kapanma oranı son 17 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Geçen yılın eylül ayında FDIC'nin el koyduğu Washington Mutual (WaMu), ABD bankacılık tarihinin en büyük banka çöküşü olarak kayıtlara geçmiş, WaMu'nun şubeleri ve varlıkları JPMorgan Chase'e satılmıştı. O günden bu yana batan en büyük banka olan Colonial BancGroup ise ABD bankacılık tarihinin en büyük 6'ncı iflası oldu. FDIC, Colonial BancGroup'un 20 milyar dolarlık mevduatıyla, 22 milyar dolarlık varlığının da BB&T şirketine satışını da onayladı. Bankanın tasfiyesinin, FDIC'ye maliyetinin 2,8 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Colonial'dan önce ABD'de FDIC'nin 2009'da el koyduğu en büyük banka Florida merkezli BankUnited FSB'ydi. Mayıs ayının sonunda gerçekleşen el koyma işleminin FDIC'ye yaklaşık maliyeti 4.9 milyar dolar olarak hesaplanmıştı.

4 yerel bankanın FDIC'ye maliyeti 875 milyon dolar

Las Vegas merkezli Community Bank of Nevada, Colonial BancGroup'la aynı gün el koyulan ikinci büyük bankaydı. Bu bankanın tasfiyesinin FDIC'ye maliyetinin ise 782 milyon dolar civarında olması bekleniyor. Yine son el koyulanlar listesinde yer alan Phoenix merkezli Community Bank of Arizona'nın toplam varlıkları 158.5 ve toplam mevduatı 143.8 milyon dolar olarak hesaplandı. Bankanın tüm mevduatları ve varlıklarının 125.5 milyon dolarlık kısmı MidFirst Bank'a devredildi.

Bu bankanın tasfiyesinin maliyetinin ise 25.5 milyon dolar olacağı tahmin ediliyor. MidFirst Bank iflas eden bir diğer banka olan Union Bank'ın 112 milyon dolarlık mevduatını ve 124 milyon dolarlık varlığının 11 milyon dolarını da alacak. Son olarak cuma günü FDIC tarafından el koyulan 5'inci finans kuruluşu olan Dwelling House Savings and Loan Association'ın 13.4 milyon dolarlık varlığının 3 milyon dolarlık kısmı da PNC Bank tarafından satın alındı. Bu 4 yerel bankanın tasfiyesinin FDIC'ye toplam maliyeti ise 875 milyon dolar civarında olacak.

Sorunlu banka listesi kabarık iflaslar 1000'i aşabilir

ABD'de 2013 yılına kadar batan bankalar nedeniyle 70 milyar dolarlık bir kayıp bekleniyor. RBC Capital tarafından şubat ayında hazırlanan ve piyasalarda büyük yankı yaratan bir rapor ise, ABD'de küresel krizle bağlantılı banka iflaslarında henüz sona gelinmediğine işaret etmişti. RBC Capital analisti Gerard Cassidy ve ekibi tarafından hazırlanan rapor, ülkede gelecek 3 ila 5 yıl içinde 1000'den fazla banka iflas edebileceğine işaret ediyordu. RBC Capital analisti Gerard Cassidy, o dönemde Marketwatch'a yaptığı açıklamada konut mortgage kredilerinde ödeme gecikmelerinin rekor seviyelerde olduğuna, müteahhitlik ve arsa kredilerinde yaşanan geri dönüş sorunlarının ise zirve yaptığına dikkat çekmişti. Cassidy'nin şubat ayında yaptığı yorumdan ve hazırladığı rapordan bu yana ABD'de olumlu yönde değişen bir şey yok. Özellikle ülkede resesyonun henüz hız kesmekten uzak olması ve işsizlik oranındaki artışta bir türlü frene basılamaması bankalardan alınan kredilerin geri ödemelerinde giderek daha fazla sıkıntı yaratıyor. Uzmanlara göre bu, ABD bankacılık ve finans sektörü için iyiye işaret değil.

Üstelik ülkede sorunlu banka listesi de hızla kabarıyor. FDIC verilerine göre ülkede sorunlu banka sayısı 300'ü çoktan aşarak son 15 yılın en yüksek seviyesinde seyrediyor. Bu sorunlu bankaların toplam varlıkları ise 220 milyar doların üzerinde.

ÇİN BANKALARI KRİZİN YENİ ADRESİ Mİ

Ekonomik kriz ortamında en büyük rakipleri ABD'li ve Avrupalı bankalar çöküşün eşiğine gelince Çin bankaları geleceğin yıldızı konumuna yükseldi. Ancak uzmanlara göre ülkede bankacılık sektörü kendisini gelecekte tehlikeye atabilecek kadar çok kredi vermeye başladı. Üstelik bu kredilerin ağırlıklı olarak Pekin'e ve ülkenin krizden en büyük darbeyi yiyen sahil kesimindeki 4 kentine gittiği belirtiliyor. Bankaların sorunlu kredi oranında henüz bir artış yok ancak hükümetin teşviki ile kredilerde gaza basan Çin bankalarında doğacak bir krizin yeni bir küresel krize dönüşmesinden endişeleniliyor. Yapılan hesaplamalara göre Çin bankalarının bu yıl boyunca vermeleri gereken kredi toplamı 6 trilyon yuanı, yani 878 milyar doları geçmemeliydi. Ancak sadece yılın ilk yarısında verilen kredilerin toplamı 7.37 trilyon yuana, yani 1.08 trilyon dolara ulaştı bile.

Read more...

Gündemi faiz kararları belirleyecek

Geçen haftayı sanayi üretiminden gelen olumlu verilerle açan ancak kapasite kullanım oranının temmuzda gerilemesiyle sarsılan piyasalar, Türkiye'nin en büyük ihracat pazarlarından Almanya ve Fransa'nın resesyondan çıktığı haberleriyle nefes aldı.

Bu haftaysa FED'in ve Merkez Bankası'nın faiz kararlarıyla işsizlik verisi gündemi belirleyecek. Sanayi üretiminde geçen hafta açıklanan haziran verileri, daralmanın tek haneye indiğine işaret etse de yılın ikinci çeyreğinde sanayi üretimindeki gerileme yüzde 15'i aştı. İhracattaki aylık toparlanmanın etkisiyle haziranda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9,7 daralan sanayi üretiminde mayısa göre artış yüzde 7,3 olarak belirlendi.

Ancak sanayi üretiminin estirdiği olumlu hava bir gün sonrasında gelen temmuz ayı kapasite kullanım oranı verileriyle kesildi. Temmuzda yüzde 72,3'e inen kapasite kullanım oranı 5 ay sonra ilk kez gerilemiş oldu. Vergi indirimlerinin ilk aylarda sağladığı olumlu katkının da sonuna gelinmesi, sanayi üretiminde toparlanmanın da son derece yavaş olacağını gösterdi. Ayrıca temmuzda gerek ihracat verilerindeki olumsuzluk gerekse sektörlerden gelen satış verileri hazirana kadar iyi bir görüntü oluşmayacağını ortaya koyuyor.

Bu haftanın en önemli gündemi olan işsizlik verileri sanayideki bu olumsuz havanın gölgesinde açıklanacak. Şubatta yüzde 16,1'e yükselerek rekor kıran, takip eden aylarda az da olsa gerileme gösteren işsizlik, nisanda yüzde 14,9'a inmişti. Sanayi üretiminde mayısta, beklentileri altüst ederek çift haneli daralma yaşanmış, İşkur verilerinde ise kısmi de olsa düzelme gerçekleşmişti. Tüm bu veriler ışığında yüzde 15 seviyesinde kronikleşmesi beklenen işsizlikte geçen yıla göre artışın sürmesi ancak nisana göre daha iyi bir oranın yakalanması öngörülüyor.

Tüketici güveni düşebilir

CNBC-e tarafından hazırlanan tüketici endeksinde, temmuzda yüzde 11,5'lik düşüş gerçekleşmesi, bu hafta TÜİK ve Merkez Bankası'nın ortaklaşa hazırladığı tüketici güven endeksinde yükselişin durabileceğinin sinyalini verdi. Tüketici güven endeksi haziranda mayısa göre yüzde 2,39 artarak 85.27 seviyesine yükselmişti. Bu seviye, kriz ayları boyunca yakalanan en yüksek değer olarak öne çıktı. Tüketici güven endeksinde 100'ün altı kötümser, 100'ün üstü ise iyimser beklentiyi gösteriyor.

Öte yandan bu haftanın piyasalar için en önemli gündem maddelerinden biri de Merkez Bankası Para Kurulu toplantısı. Gerek enflasyon verileri gerekse sanayi üretiminde ve tüketim talebinde gerilemenin sürmesi, 50 baz puanlık bir faiz indirimi beklentilerini kuvvetlendirdi. Salı günü gerçekleştirilecek toplantıda karar saat 19:00'da açıklanacak.

Read more...

Çin, ABD`ye neden borç veriyor?

Çin sadece ABD ile olan ilişkilerinden değil toplam dış ticaretinden de sürekli olarak fazla elde ediyor. Çin'in elinde önemli ölçüde kaynak kalıyor. Çin bu kaynakla döviz rezervini artırıyor. Bunun için de esas itibariyle ABD devlet tahvillerini satın alıyor. Yani ABD'ye borç veriyor.

ABD ile Çin arasındaki ticarete baktığımızda kabaca şöyle bir manzarayla karşılaşıyoruz. Çin ABD'e çeşitli mallar satıyor. Bunun karşılığında ABD'den aynı değerde mal alamıyor. Bunun pek çok nedeni var. İki tanesine değinmekle yetineyim. Bunlardan ilki ABD'de üretilen pek çok malı Çin'in daha düşük bir maliyetle başka ülkelerden temin edebilmesi. Bir de siyasal neden var. ABD neredeyse mutlak avantaja sahip olduğı teknoloji yoğun malların önemlice bir kısmının Çin'e satılmasını yasaklıyor. Sonuçta, Tablo1'den de görüldüğü üzere, Çin'in ABD ile ticaret dengesi (ihracatı ile ithalâtı arasındaki fark) sürekli olarak büyük ölçüde fazla veriyor.

Çin ABD ile olan dış ticaretinden elde ettiği bu fazlayı kabaca, aşağıda belirtilen iki farklı biçimde kullanıyor:

1) Çin'in her ülkeyle yaptığı ticaret, ABD ile olduğu gibi, ticaret fazlası yaratmıyor. Çin'in dış ticaret açığı verdiği pek çok ülke var. Aşağıdaki tabloda, 2007, yılı itibariyla Çin'in dış ticaretinde fazla ve açık verdiği ülkelerin sıralaması yer alıyor. Çin'in dış ticaret fazlasının ve açığının çok önemli kısmı bu sıralamalarda yer alan ilk üç ülke tarafından yaratılıyor. Bu ülkelerin 2001-2007 döneminde sıralamalardaki konumları pek değişmemiş.

Çin ABD (ve benzeri ülkelerden) elde ettiği dış ticaret fazlasının bir kısmıyla, diğer ülkelerle olan dış ticaret açığını kapatıyor. Bunu yapabilmesini sağlayan önemli bir özellik ABD dolarının uluslararası para olması. Diğer ülkeler kendilerine ABD doları cinsinden ödeme yapılmasını kabul ediyorlar.

2) Ancak, Çin sadece ABD ile olan ilişkilerinden değil toplam dış ticaretinden de sürekli olarak fazla elde ediyor. Yani yukarıda değinilen netleşme gerçekleştirildikten sonra bile Çin'in elinde önemli ölçüde kaynak kalıyor. Çin bu kaynakla döviz rezervini artırıyor. Bunun için de esas itibariyle ABD devlet tahvillerini satın alıyor. Yani ABD'ye borç veriyor.

Garip bir ticaret

Burada nereden bakılırsa bakılsın garip bir ticaret var. Bir kere ABD, Çin'den kredi alarak ithalât yapmış görünüyor. Üstelik bunu yıllardır yapıyor. Oysa, ABD, Çin'e oranla kişi başına geliri çok daha yüksek bir ülke. IMF'nin 2007 yılına ilişkin olarak yaptığı tahminlere göre ABD'de, satın alma paritesiyle ölçüldüğünde, kişi başına gayri safi yurt içi hasıla 46.859 ABD doları. Aynı yıl için dünyada ortalama kişi başına gelir ise 10.497 dolar. Yani ABD'de kişi başına gayri safi yurt içi hasıla dünya ortalamasının 4,46 katı. ABD IMF'nin, satın alma paritesine göre, kişi başına gelir sıralamasında dünya altıncısı durumunda.

Oysa aynı yöntemle Çin'in kişi başına gayri safi yurt içi hasılası ölçüldüğüne 5.963 dolar çıkıyor. Bu Çin'de kişi başına gelirin dünya ortalamasının sadece yüzde 56,8'i, ABD'nin kişi başına gelirinin ise yüzde 12,7'si olması demek. Çin, 180 ülkenin yer aldığı IMF verilerinde 100'üncü sırada. Bütün bunlardan anlaşıldığı üzere, Çin, aslında, dünya ölçüleriyle, fakir bir ülke. Ama zengin ABD'ye kredi açıyor. Hem de bunu sürekli yapıyor. Bunda bir terslik yok mu?

Bu olayın, biraz abartarak, sonul görünümüne bakacak olursak, bir başka garip manzarayla karşılaşıyoruz. Görünüşe göre Çin ABD'ye mal satıp karşılığında da ABD devlet tahvili denilen bir malı alıyor. Amerikalıların Çin mallarını neden aldıklarını açıklamak görece kolay. Ya tüketicilerin gereksinimlerini karşılayan malları, ya da bu tür malların üretileminde kullanılan ara malları satın alıyorlar. Sonuçta ABD'de yerleşik olanlar bundan bir fayda elde ediyor. Peki Çin'liler ABD devlet tahvillerini ne yapıyorlar? Bunlar doğrudan ne tüketilir ne de üretimde kullanılabilir!

Akla gelebilecek bir yanıt, Çin'in bunlardan faiz geliri elde etmesi. Ancak burada bir sorun var. Faiz geliri elde etmek isteyecekler için ABD devlet tahvilleri en uygun yatırım aracı mı acaba? Bu tahvillerin faizi, diğer borçlanma kağıtlarına oranla, hep düşüktü, şimdi de öyle. Çünkü risksiz bir menkul kıymet olarak kabul ediliyorlar. Üstelik Çin'in ABD devlet tahvillerine önemli ölçüde yatırım yapmaya başladığında bu yana geçen sürenin tümü göz önüne alınıp, ABD enflasyonu da hesaba katılırsa, Çin'in bu yatırımında elde ettiği reel kazanç sıfır hatta eksi düzeyde. Çin'liler bir kere böyle bir yatırım yapmış olsalardı, hata etmişler denilebilirdi. Oysa, Çin'liler bu tür hesabı pek de iyi bilmelerine rağmen bu tercihlerine ısararlı olduklarına göre, amaçlarının faiz geliri elde etmek olmadığı sonucuna varmaktan başka çare yok.

Bu seçeneği eleyince Çin'in bu yolu sürdürmesinin tek bir akılcı nedeni kalıyor. O da Çin'in döviz rezervlerini güçlendirmeyi istiyor olması. Tablo 3'den görüleceği üzere Çin'in rezerv birikimi sürecinde süreklilik var. Bugün, dünyanın en çok döviz rezervi biriktirmiş olan ülkesi Çin. Bu ülkeyi Japonya, epeyce geriden, izliyor. Dünya ikincisi Japonya'nın döviz rezervleri 2009 Haziran ayında 1019,2 milyar dolar, yani Çin'in yarısından az.

Çin neden döviz rezervi biriktiriyor

Peki Çin neden döviz rezervlerini, kazanç amacı olmaksızın, ısrarlı bir biçimde artırmak istiyor? Akla gelebilecek tek neden, olumsuz gelişmeler söz konusu olduğunda karşısında döviz rezervlerinin sağlaması beklenen güvence. Örneğin ihracat gelirlerinde bir düşme olması durumunda hem gerekli ithalâtın yapılabilmesi, hem de ülkenin ileriye yönelik dış iktisadi ilişkilerini yürütebilmesi (örneğin dış borçların geri ödemesi vs.) için gerekli saygınlığının devamı için böyle bir güvenceye gerek var. Bu kurallar sadece Çin için değil elbette. Türkiye için de geçerli. Türkiye'nin döviz rezervleri Çin kadar çok değil ama yine de, 26 Haziran 2009 itibariyle, 64,8 milyar dolar! Türkiye için önemli bir rakam. Biz de Çin'liler gibi küresel ekonomideki konumumuzu güvence altına alabilmek için bu kadar kaynak ayırıyoruz. Diğer gelişmekte olan ülkeler de...

Dikkat edilirse söz konusu ülkelerin bu maliyete katlanmalarının nedeni, küresel ekonominin bugünkü işleyiş kuralları. Başka bir deyişle, küresel ekonomi için seçilen mekanizmanın işleyebilmesi için üstlenilmesi gereken bir maliyet. Akla iki soru geliyor. Bunlardan ilki bu maliyetin ülkeler arasında nasıl bölüşüldüğüne ilişkin. Dünya ülkelerinin 2009'un ilk yarısında ellerindeki döviz rezervlerinin toplamı 8,5 milyar dolara yakın. Ama Çin ve Japonya'nın rezervleri bunun yaklaşık yüzde 38'ini oluşturuyor. Geri kalan ülkeler arasında da rezervlerin dağılımında belirgin bir eşitsizlik var.

Almanya ve Japonya

En çok rezerv tutan ilk 10 ülke arasında sadece iki gelişmiş ülke var: Onlar da Japonya ve Almanya. Üstelik Almanya'nın döviz rezervleri, Japonya'nın rezervlerinin ancak yüzde 19'u düzeyinde. ABD ise ilk on ülke arasında bile değil, sıralamada 21inci! Döviz rezervleri sadece 78,6 milyar dolar. Sadece diyorum, çünkü ABD'den çok daha küçük bir ekonomi olan Türkiye'nin döviz rezervleri aynı tarihte 67,7 milyar dolar! Peki komşumuz Yunanistan'ın ne kadar? Sadece 4,5 milyar dolar! Ama bu Yunanistan'in, hem Türkiye'den daha büyük cari açık ve bütçe açığı verip, hem de daha düşük faiz oranlarından yararlanmasını engellemiyor.

Örnekler artırılabilir. Ancak sonuç pek değişmiyor. Gelişmiş ülkeler (Japonya hariç) gelişmekte olan ülkelere oranla çok daha az döviz rezervi tutuyorlar. O zaman akla şu soru geliyor: Dünya sisteminin işletim maliyetinin bölüşümünde, gelişmekte olan ülkeler aleyhine neden böyle bir eşitsizlik var? Tabii bu soru beraberinde bir ikinci soruyu daha gündeme taşıyor. Acaba dünya sistemi için daha düşük maliyetle çalışan (daha etkin) bir mekanizma tasarlanamaz mı? Yaşadığımız krizin bir olumlu sonucu varsa o da bu soruların daha yüksek sesle sorulması ve tartışılması yolunu açmış olmasıdır. Ancak, bu soruların sorulmuş olması çözümlerinin bilindiği ve/veya kolaylıkla uygulanabilecekleri anlamına gelmiyor. Olayın çözümü dünya ekonomisi için yeni bir işleme mekanizması tasarlanması ve bunun her ülke tarafından benimsenmesi gibi uzun ve zahmetli bir yolun aşılmasını gerektiriyor.

Read more...

Dolar mı alsam, Hazine bonosu mu?

Ne zaman döviz kuru konusunda bir yazı kaleme alsam, okurların ilgisi hemen gözle görülür bir biçimde artıyor. Cuma günü de aynısı oldu.

Yabancı bir bankanın 1,49'dan dolar satın ve Türk Lirası'na geçin; USD/TL kuru bizim öngörümüze göre 1,40'a düşecek öngörüsünü yazınca okuyuculardan yine birçok e-posta aldım.

Köşe yazarı olarak okurlardan e-posta ile yorum ve sorular almak keyiflidir. Emeğinizin değerlendiğini hissedersiniz. Ama gelen e-postalardan bazılarında okuyucu kişisel sorunlarını size iletir ve görüş/çözüm önerisi ister. İşte yanıtlaması en zor okuyucu geribildirimleri de bunlardır.

Cuma günü de yanıtlaması çok zor bir okuyucu e-postası aldım. İşte o ileti:

...Mevcut işyerimizi kapattıktan sonra toplam paramızın faiziyle geçiniyorduk. Faizler çok düşünce paramız içeriye gidecek korkusuyla 1,4660'dan dolar alıp 1,4800'den satabilmek nasip oldu ve en azından 1 ayımızı kurtardık.

Daha sonra 1,5050'den aldık 1,5160'dan satacaktık ki yetişemedik; birden dolar kuru düştü. Aldığımız rakama da bozdurmak istemediğimiz için şu an çok zarardayız.

Ne yapmamızı önerirsiniz? Bozdurmadan bekleyelim mi? Süreç nasıl olur sizce? Yükselir mi? Çünkü bir taraftan da aylık 1.900 TL gibi bir faizimiz gidiyor. Sizce elimizdeki bu dolarla ne yapmamız gerekir? Nasıl bir hareket bizim için uygun olur? Bu, bizim iş sermayemiz ve tüm geçinme paramız olduğu için tedirginiz...

Bu iletiyi okuyunca tam anlamı ile dumura uğradım... Çok şaşırdım. İnsanlar nasıl bu kadar gözü kara, cesur ya da korkusuz olurlar diye düşündüm. Yoksa bunların hiçbiri değildi de sadece cahillik ve bilinçsizlik mi vardı?

Düşünsenize, (sanırım kriz nedeniyle) işyerinizi kapatmışsınız; elinizde (benim aylık alındığı söylenen faizden yola çıkarak yaptığım hesaba göre) 200.000 ile 250.000 TL arasında paranız var ve uzmanı olmamanıza karşın, değişik yatırım araçlarını kullanarak her araç ile maksimum kârı elde etmeye çalışıyorsunuz.

Sonra da işler biraz sarpa sarınca, benim gibi yarı uzman köşe yazarlarının görüşünden yararlanmaya çalışıyorsunuz…

Ne yani, ben hemen dolar satın alın desem alınacak mı? Ya da tam tersini söylesem yapılacak mı?

Okurumuzun iletisinde açıkladığı tavır, tam bir spekülatör tavrıdır. Yani finansal bir pozisyon alarak bu pozisyonun gerçekleşmesini bekleme; böylece de kâr etmeye çalışma.

Evet, spekülasyon yapılabilir. Hem de öyle 200-250 bin TL ile değil milyonlarca dolarla da yapılabilir. Ama bu para sizin yaşam paranız ise eskilerin deyimi ile kefen paranız ise hiçbir biçimde spekülasyon yapılmaz.

Çünkü bırakın amatör spekülatörleri/oyuncuları, profesyonel spekülatörler/oyuncular bile hep kazanamazlar; bazen de zarar ederler. Spekülasyon, ancak kaybedildiğinde çok üzülünmeyecek bir para ile yapılır. Ya da öyle yapılmalıdır. Eğer yaşamınızı bu paraya bağladı iseniz, Tanrı korusun ters bir olay olduğunda yaşamınız bile tehlikeye girer...

Biz işadamları olarak, iş yaşamında sürekli risk alırız. Çünkü karar alırız ve olaylar karşısında pozisyon alırız. Örneğin son mali/ekonomik krize yatırımda yakalananlar/borçlu yakalananlar/ellerinde yüksek fiyatla satın alınmış varlıklarla yakalananlar, çok zarar ettiler. Hatta bazıları iflas bile etti. Tam tersine, krize elinde nakitle girenler, krizi gerçekten de olanağa çevirdiler.

Yani işadamları olarak bizler, aldığımız ve almadığımız kararların sorumluluğunu hep çekeriz.

Ama ne olur amatör ve kişisel yatırımcılar bu türlü riskli işlere girmesinler. Hele ellerindeki kaynak kefen paraları ise sadece sağlam araçlara yatırım yapsınlar. Bu sağlam araç ise bugünlerde Hazine bonosu ya da banka mevduatıdır. Evet, getirisi düşüktür. Ama riski çok çok azdır.

Üç kuruş daha çok kazanacağız diye Dimyat'a pirince gidenler, bir bakarsınız eldeki bulgurdan da olurlar. Aman dikkat...

Read more...

Borsa ilk seansta 250 puan geriledi!

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Endeks ilk seansı 250 puanlık kayıpla 43 bin 428 puandan tamamladı. Hisse senetlerinin değer kaybı ortalama yüzde 0,57 oldu.

Read more...

Bono piyasası

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören gösterge kağıdı 11 Mayıs 2011 vadeli tahvilin, bugün valörlü işlemlerinin saat 10.00 itibarıyla basit getirisi yüzde 10,81'e, bileşik getirisi yüzde 10,41'e yükseldi.

AA

Bu tahvilin, aynı gün valörlü işlemlerinin önceki kapanışında basit getirisi yüzde 10,52, bileşik getiri yüzde 10,14 olmuştu.

DOLAR KOTASYONLARI

Bankalararası piyasada dolar kotasyonlarında alışta en düşük fiyat 1,5120 TL, en yüksek fiyat 1,5140 TL, satışta en düşük fiyat 1,5180 TL, en yüksek fiyat 1,5205 TL düzeyinde bulunuyor.

PARİTE

Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,4121, sterlin-dolar paritesi 1,6432, yen-dolar paritesi ise 95,41 düzeyinde seyrediyor.

Read more...

Benzın zamları LPG`ye ilgiyi artırdı

Tüm Oto Gaz Montajcılar Derneği (TOMDER) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Yılmaz, Türkiye'de son aylarda benzine yapılan zamlar nedeniyle LPG taktıran araç sayısında yüzde 40 oranında artış yaşandığını bildirdi.

Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, LPG'li araç teknolojilerindeki gelişmelerin yanı sıra yaşanan benzin zamlarının da kullanıcı sayısını her geçen gün artırdığını söyledi.

Küresel kriz nedeniyle LPG montajı yapan işyerlerinde uzun süredir durgunluk yaşandığını anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:

“Her yıl yaz ayları öncesinde sektörde az da olsa bir hareketlilik yaşanırdı, sonra bu hareketlilik yerini durgunluğa bırakırdı. Ancak bu yıl yaz aylarında ardı ardına gelen benzin zamları satışları ikiye, üçe katladı. LPG taktıran araç sayısında yüzde 40'a varan oranda artış oldu. Montaj yapan işyerlerinde yoğunluk had safhada. Daha önce haftada bir veya iki kit takan firmalar, şimdi neredeyse bu sayıyı günde takıyor.”

“LPG'Lİ ARAÇ 3 MİLYONU AŞTI”

Yılmaz, Türkiye'de, ithal edilen gazın yüzde 65'inin oto gaz olarak tüketildiğini belirterek, LPG'li araç sayısının ise 3 milyonu aştığını bildirdi.

Benzin zamlarının devam etmesi durumunda LPG'li araç sayısının daha da artmasını beklediklerini ifade eden Yılmaz, “Türkiye, oto gaz kullanımında son yıllardaki ilgi nedeniyle Avrupa'da 2'nci, dünyada ise 4'üncü sıraya yükseldi. Her yıl 500 bin araç LPG ile tanışıyor” dedi.

“YARI YARIYA HESAPLI”

Elektronik beyinle uyumlu çalışabilen 'sıralı sistem' uygulamasıyla son derece başarılı sonuçlar elde edildiğini belirten Yılmaz, LPG'li sistemlerin benzine göre yarı yarıya daha hesaplı olduğunu kaydetti.

LPG taktıran 1600 motor hacmine sahip araç sahibinin, 100 kilometrelik şehirler arası yolda 14 TL civarında maliyetle karşılaştığını belirten Yılmaz, bunun benzinli araçta ise 35 TL'ye kadar çıktığını anımsattı. Yılmaz, aynı mesafeyi 1400 motor hacimli LPG'li bir aracın ise 13 TL civarında gidebildiğini söyledi.

LPG'li araçların “çevre dostu” özelliği nedeniyle Avrupa'da hükümetler tarafından teşvik edildiğini anımsatan Şafak, bu özelliğinin daha iyi tanınması için kit taktıran araç sahiplerine çam fidanı hediye ettiklerini belirtti.

Derneğe bağlı 200'ün üzerinde üye, 900'ün üzerinde yetkili servis olduğunu ifade eden Yılmaz, “Türkiye genelinde bu servislerde, oto gazın çevreci olduğunu anlatmak amacıyla, LPG taktıran tüketicilere çam fidanı armağan ediyoruz” dedi.

LPG kullanımının yaygınlaşmasına rağmen, “merdiven altı” diye adlandırılan kaçak kurulumların önlenemediğini bildiren Yılmaz, bu konuda hazırladıkları çalışmayı Sanayi ve Ticaret Bakanlığına sunduklarını söyledi.

Sunulan dosyanın Bakanlık tarafından incelendiğini belirten Yılmaz, “Merdiven altı montajları ortadan kaldırmak için çabalarımız sürecek” dedi.

Read more...

Endeksin teknik yorumu / Borsa Yorum

Dün güne alıcılı başlayan piyasada %0,42 oranındaki primle 44.956 puandan açılış yapan endeks 44.947 seviyesinden kar satışları ile karşılaşarak sert bir şekilde 44.300'e kadar düzeltme yaşadı. Ancak daha sonra gelen kademli alımlarla 44.500 seviyesinin üzerinde kalmaya çalışan endeks kapanışa yakın yeniden başlayan satışların etkisiyle ilk seansı %0,12 oranındaki kayıpla 44.631 puandan kapadı. İkinci seansa hafif alıcılı başlayan piyasada endeks 44.300'e kadar toparlanma yaşasa da, özellikle seansın ikinci yarısında belirginleşen satışların etkisiyle 44 binde tutunmayı başaramadı. En düşük 43.343 puanı test eden endeks kapanışa doğru gelen zayıf alımlarla günü %2,25 oranındaki kayıpla 43.678 puandan kapadı. Dün yaklaşık 1600 puanlık bir bant içinde genelde satış ağırlıklı bir seyir izleyen endeksin azalan işlem hacmi ile birlikte trendinin zayıflamaya devam ettiği görülmektedir. Kısa vadeli teknik göstergelerden CCI düşüşüne devam ederken, William's R dün aşırı alım bölgesinin altına inerek satım sinyali vermiştir. Momentum'un düşük bir eğimle birlikte de olsa gerilemesi devam ederken, RSI'ın tam referans çizgisi desteğinde bulunması endeksin destek seviyelerinde tutunmasına yardımcı olabilir. Kapanış itibariyle geçen hafta üzerine çıktığı ancak tutunmakta zorlandığı orta vadeli yükselen kanalına geri dönen endeksin geçen yıl Nisan ayından bu yana haftalık bazda incelendiğinde ters omuz-baş-omuz formasyonu oluşturmakta olduğu görülmektedir. Uzun vadede trendin yönü yukarı doğrultuda olmakla birlikte sağ omuzun oluşmasının sözkonusu olması endeksin yeniden 39 binli seviyeleri test etmesini olası hale getirebilir. Orta vadeli teknik göstergelerden MACD'nin tetik çizgisine yaklaşması Trix'in de düşüş yönündeki hareketi kademeli bir düzeltme hareketinin öncü göstergeleri olarak nitelendirilebilir.

Diğer taraftan teknik göstergelerin birçoğunun olumsuz görünümüne karşın, Momentum'un hala zirve değerlerinin altında olması ve endeksin hala 2007 yılı Ekim ayından bu yana oluşumunu sürdüren uzun vadeli çanak formasyonunu tamamlamamış olması olası bir düzeltme hareketi sonrasında yeni trendin devam edebileceğine işaret etmektedir. Ayrıca haftalık grafikte çok uzun vadeli (8 yıl) logaritmik olarak incelendiğinde endeksin hala trend çizgisinin altında olduğu gözönüne alındığında kısa vadede 47.500, orta vadede 58 bin seviyelerini test etme olasılığından sözedilebilir. Ancak kısa vadede yaşanan hızlı yükselişler -sık sık yaşadığımız üzere- sert düzeltme hareketleerine zemin hazırlamakta olup, bu durumda trendin gücünün zayıflamasına neden olmaktadır. Bu açıdan kısa vadeli yükseliş hareketleri sonrasında destek seviyelerine doğru yaşanacak geri çekilmeler ve yeni taban arayışlarının trendin devamı açısından olumlu olarak nitelendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

TL bazında ise kısa vadede endeks için 43.800-44.000-44.600-44.800-45.000-45.800-46.500-47.000 seviyeleri direnç, 43.500-42.800-42.300-41.800-41.600-41.000-40.500-40.000-39.500 seviyeleri de önemli destekler konumundadır

Read more...

Likör arazisinde plana durdurma

İstanbul 10. İdare Mahkemesi, Şişli’deki eski Likör Fabrikası arazisiyle ilgili nazım imar planı değişikliğine ilişkin “yürütmeyi durdurma” kararı verdi.

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) aleyhine yaptığı başvuruyu değerlendiren ve konuya ilişkin bilirkişi raporunu inceleyen mahkemesinin kararında şöyle denildi:
“Taşınmaza önce yeşil alan fonksiyonu atfedildiği, ancak sonradan 2006’da plan değişikliğine gidilerek ’ticaret’ işlevi verildiği, bilahare dava konusu plan notlarıyla da yalnızca işlevinin ’özel koşullu ticaret alanı’ olarak belirlendiği, ayrıca 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Notlarının geçerli kılındığı ve bu suretle ’rezidans’ ve ’apart konut’ kullanımlarının eklendiği, maksimum bina yüksekliğinin serbest olarak tanımlandığı ve bodrum katlarının emsal dışında bırakıldığı ve bu suretle bodrum katlarının belirlenen emsal koşullarına dahil edilmediği görülmektedir.”

TOKİ iştiraki Emlak Konut GYO tarafından gelir paylaşımı yöntemiyle satışa çıkarılan Mecidiyeköy’deki eski Likör Fabrikası arazisinin ihalesini, Aşçıoğlu İnşaat-Ofton İnşaat-Meydanbey İnşaat-Omak İnşaat Ortak Girişimi almıştı

Read more...

SPK, borsalar arası kavgada devreye girdi

İMKB ile Vadeli İşlemler Borsası arasındaki, tek hisseye dayalıvadeli işlem sözleşmesi tartışmasında devreye SPK girdi. SPK’nın “İZTB hisse satsın, İMKB hissesini artırsın’ görüşüne İzmir’den ret kararı geldi

Songül Hatısaru / MİLLİYET

Tek hisseye dayalı vadeli işlem sözleşmelerinin İzmir’de mi, İstanbul’da mı yapılacağı tartışması büyürken Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) ‘İMKB’nin, İzmir’de kurulu olan Vadeli İşlemler Borsası’ndan (VOB) hisse alımı’ modeli üzerinde çalıştığı ortaya çıktı.

‘Doğru modeli arıyoruz’

Konuya yakın kaynaklar ortada bir kamu yetkisinin devri söz konusu olduğu için SPK’nın gelir paylaşımı modelini ön plana çıkardığını ve bu çerçevede İMKB’nin hisse oranının TOBB ve bankalardan alınacak hisselerle artırılıp yüzde 18’den yüzde 26 civarında bir orana çıkartılması üzerinde çalıştığını aktardı. Bu çerçevede VOB yönetiminde İMKB’nin temsilci sayısının da artırılmasının öngörüldüğü belirtildi. Ancak geliştirilen modelin iki tarafı da tatmin etmediği ortaya çıktı.

Milliyet’in görüşlerine başvurduğu ve hisse üzerine vadeli işlemlerle ilgili kararı verecek kurum olan SPK Başkanı Vedat Akgiray, “Bu siyasi bir konu ya da bir şehir konusu değil, finansal teknik bir konudur. O çerçevede bakıyoruz. En doğru modeli bulmaya çalışıyoruz” dedi. Başkan Akgiray şöyle konuştu:

“Finans tekniği açısından doğru bir yapılanma ile çıkmak istedik. Yönetimin doğru oluşturulması lazım. SPK olarak bugüne kadar bunun için çalıştık. Kamu yetkisini birisine veriyorsunuz, bu nedenle en temkinli davrandığım konudur. VOB’da hisse alışverişine karşı değiliz.”
Öte yandan dün olağanüstü gündemle toplanan İzmir Ticaret Borsası’nın, VOB’daki hisselerini İMKB’ye satmama kararı aldığı öğrenildi.

İMKB’nin, VOB’da yüzde 17 hisse bulunan İZTB’den yüzde 2 hisse almak istediği belirtilmişti.

İMKB: Taşınsın demedik ama altyapı İstanbul’da

İMKB Başkanı Hüseyin Erkan, Milliyet’e yaptığı açıklamada, hissedarı oldukları VOB’da hiçbir ortaktan hisse alım talebinde bulunmadıklarını, konunun SPK’nın çözüm alternatifleri kapsamında değerlendirilmiş olabileceğini belirtti.

Tek hisseye dayalı vadeli işlem sözleşmelerinin, spot piyasanın olduğu İMKB çatısı altında olması gerektiği görüşünü savunan Erkan şunları söyledi:

“VOB’un İstanbul’a taşınmasıyla ilgili hiçbir girişimimiz yok. Piyasa dediğiniz şey artık sanal. Nitekim VOB’un altyapısı ve yatırımcıların çoğu İstanbul’da. Bu konuda politikacıların devreye girmesi çok yanlış. Bırakalım SPK incelemelerini yapsın ve kararını versin.”

İzmirliler, gücünü İstanbul’da gösterecek

VOB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli önceki gün yaptığı açıklamayla iki kurum arasında bir süredir çekişme konusu olan tek hisseye dayalı vadeli işlem sözleşmesi yetkisinin VOB’da kalması için İMKB’nin hisselerini artırma koşulunu öne sürdüğünü söylemişti. Kestelli, VOB’da çoğunluk hisseye sahip olmayı amaçlayan İMKB’nin bir süredir VOB’un İstanbul’a taşınması için çaba gösterdiğini de anlatmıştı.

Öte yandan VOB’un bugün İstanbul’da gerçekleştirilecek 5. kuruluş yıldönümü etkinliğinin, İzmirlilerin gövde gösterisine dönüşmesi bekleniyor. VOB yönetiminin yanı sıra çok sayıda İzmirli işadamının yer alacağı etkinliğe SPK Başkanı Vedat Akgiray da katılacak.

VOB’un hisse dağılımı (%)

TOBB 25
İMKB 18
İZTB 17
YKB 6
Akbank 6
Garanti B. 6
Vakıf Yat. 6
İş Yatırım 6
Aracı Kr. B. 6
Takasbank 3
TSKB 1

Read more...

İngiltere`den sonra BoJ da faize dokunmadı

İngiltere MErkez Bankası'ndan (BoE) sonra Japonya MerkezBankası da (BoJ) dünkü toplantısında faiz indirimine gitmedi ve gösterge faiz oranını yüzde 0,1 seviyesinde bıraktı.

BoJ Başkanı Masaaki Shirakawa, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Jpaonya'da ekonomik iyileşmenin zayıf olacağını, çünkü küresel anlamda uygulanan teşvik programlarına son verildiğinde talebin ivme kazanıp kaznamayacağının garantisi olmadığını söyledi.

Düzelme olsa bile bu iyileşmenin gücünün çok etkiliyici olacağını sanmıyorum diye konuşan Shirakawa, Nihai talebin gücü konusunda rahat olamıyorum ifadelerini kullandı. Faiz kararı sonrası yapılan açıklamada merkez bankasının ekonomik faaliyetler ve fiyatlar üzerindeki aşağı yönlü riskler konusunda endişeli olduğu, İkinci Dnya Savaşı sonrası en kötü ekonomik krizden çıkış sinyallerine rağmen bir çok verinin de moral bozduğu belirtildi.

Bir ay öncesine kadar iyimserdi

Ülkede ihracat ve üretim seviyelerinde iyileşme görülüyor, ancak şirketler ve tüketiciler tarafından yapılan harcamalar halen sürünüyor ve görünüm de ciddi düzeyde bir belirsizlik taşıyor. Japon hükümetinin 262 milyar dolarlık teşvik önlemleri ise tüketici güveninin temmuz ayında yedinci ayda da üst üste olmak üzere yükselmesini sağlamıştı.

Japon ekonomisinin 4 çeyrek üst üste çakıldıktan sonra 30 Haziran'da sona eren 3 aylık dönem içerisinde yüzde 3,9 genişlemesi bekleniyor. Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) rakamları önümüzdeki hafta açıklanacak. Ülkede işsizlik oranı ie en son haziran ayında yüzde 5,4 ile son 6 yılın en yüksek seviyesine tırmandı.

Shirakawa ve kurmayları bir ay kadar önce yaptıkları açıklamada Japon ekonomisindeki kötüye gidişin sonuna gelindiğini söylemişti. Ancak dün yapılan açıklamada şirketler tarafından yapılan yatırımların sert bir şekilde düştüğü ve hane halkı harcamalarının da Kötüleşen istihdam koşulları ve gelir seviyesi nedeniyle genel olarak zayıf kaldığı belirtildi. Uzmanlara göre BoJ'un gösterge faizini değiştirmemesi ve ekonomi iyileşiyor diye faiz artırımına yeltenmemesi para politikası kurulunun ülkedeki ekonomik iyileşmeye ilişkin halen ne kadar muhafazakar ve dikkatli bir politika izlediğinin sinyalini veriyor.

Bloomberg'e konuşan Credit Agricole ekonomistlerinden Susumu Kato'ya göre BoJ, 2010'un sonuna kadar faiz artırımına gitmeyecek. Şimdi gözler ABD Merkez Bankası'nın (FED) iki gün süren para politikası kurulu toplantısına ilişkin bugün yapılacak olan açıklamada. Beklenti, ABD'nin de İngiltere ve Japonya gibi faizine dokunmayacağı yönünde...

Read more...

ABD`li yatırımcıların yeni gözdesi Türkiye

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Küresel ekonomik krizin etkilerini yavaş yavaş silmeyebaşlayan ABD, yeni yatırımlar için Türkiye’ye gelmeye hazırlanıyor.

ABD’li firmaların Türkiye’de ağırlıklı olarak turizm, yenilenebilir enerji ve nükleer enerji yatırımlarıyla ilgilendiği belirtiliyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ABD ile ticaret hacminin artırılması için sorumluluk verdiği Türk Amerikan İşadamları Derneği (TABA/ AmCham), Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacminin arttırılması için harekete geçti.

Görüşmeler başladı

Türk Amerikan İşadamları Derneği /AmCham Genel Başkan Uğur Terzioğlu başkanlığındaki heyet, geçtiğimiz günlerde ABD Büyükelçisi James Jeffrey ve Ticaret Müsteşarı James Fluker ile biraraya geldi. ABD ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin geliştirilmesi açısından oldukça verimli bir toplantı olduğunu söyleyen Uğur Terzioğlu, öncelikli olarak iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin dünyadaki finansal krize rağmen birçok noktada geliştirilebileceği konusunda mutabık kalındığını söyledi. Terzioğlu, özellikle enerji, altyapı, gayrimenkul ve turizm konularında iki ülke arasında birçok yatırım ve ticaret imkânı bulunduğuna değinilen görüşmeler sırasında, ABD’li firmaların özellikle turizm, yenilenebilir enerji ve nükleer enerji konularıyla ilgilendiği ve yatırımların finansmanında ABD’nin etkin bir rol üstleneceği konusunun ele alındığını belirtti.

Türk yatırımcıların ilgi duyacağı alanların da belirlendiğini ifade eden TABA Başkanı Terzioğlu, krizin derinden etkilediği ve varlık fiyatlarının bazı durumlarda maliyet fiyatının dahi altına indiği ABD gayrimenkul pazarına girmek isteyen yatırımcılara yol göstermeye dair girişimlere başlanılacağı konusunda görüş birliğine varıldığını söyledi.

Read more...

Bono piyasasında faiz 10,07 oldu

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören gösterge kağıdı 11 Mayıs 2011 vadeli tahvilin, bugün valörlü işlemlerinin saat 10.05 itibarıyla basit getirisi yüzde 10,45'e, bileşik getirisi yüzde 10,07'ye geriledi.

Bu tahvilin, aynı gün valörlü işlemlerinin önceki kapanışında basit getirisi yüzde 10,56, bileşik getirisi yüzde 10,17 olmuştu.

DOLAR KOTASYONLARI

Bankalararası piyasada dolar kotasyonlarında alışta en düşük fiyat 1,4625 lira, en yüksek fiyat 1,4650 lira, satışta en düşük fiyat 1,4685 lira, en yüksek fiyat 1,4720 lira düzeyinde bulunuyor.

PARİTE

Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,4206 sterlin-dolar paritesi 1,6658 yen-dolar paritesi ise 97,20 düzeyinde seyrediyor.

Read more...

Borsa ilk seansta 255 puan yükseldi

Endeks ilk seansı 255 puanlık artışla 45 bin 23 puandan tamamladı. Hisse senetlerinin değer artışı ortalama yüzde 0,57 oldu.

Read more...

Borsa ilk yarıda geriledi

6 Ağustos 2009 Perşembe

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Ulusal 100 Endeksi, birinci seansın ilk yarısında geriledi.

Endeks, seansın 1 saat 30 dakikalık bölümünü, önceki ikinci seans kapanışına göre 632,98 puan düşerek 43.266,46 puandan geçti. Hisse senetleri bu seviyede ortalama yüzde 1,44 değer yitirdi.

İlk bölümde işlem hacmi ise 797 milyon lira olarak gerçekleşti.

Read more...

Petrol fiyatı 71 dolar

Tokyo Borsası yükselişle kapandı. Borsanın temel göstergesi Nikkei 225 Endeksi yüzde 1,32 (135,56 puan) değer kazanarak, 10.388,09 puan oldu.

Asya'da ayrıca bazı borsalar yükselirken, bazıları ise değer kaybetti.

Şanghay Borsası yüzde 2,4, Güney Kore Borsası yüzde 0,4, Singapur Borsası yüzde 0,1, Tayvan Borsası yüzde 0,1 ve Hindistan Borsası yüzde 0,4 gerilerken, Hong Kong Borsası yüzde 0,2 ve Avustralya Borsası yüzde 1,1 arttı.

Bu arada Asya'daki işlemlerde ABD ham petrolünün varil fiyatı Eylül ayı teslimi 67 sent azalışla 71,30 dolardan işlem görüyor.

Read more...

Tokyo Borsası düşüşle kapandı

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Tokyo Borsası günü düşüşle tamamladı. Borsanın temel göstergesi Nikkei Endeksi, düne göre, yüzde 1,18 azalarak 10 bin 252 puan oldu.

Read more...

Petrol Ofisi`nden 145 milyon TL`lik net kâr

Bu yılın ilk yarısında 6 milyar 345 milyon lira (3 milyar 952 milyon dolar) tutarında net satış geliri elde eden Petrol Ofisi'nin net kârı 145 milyon TL oldu.

Petrol Ofisi tarafından dün yapılan açıklamada, şirketin faiz, vergi ve amortisman öncesi kârının geçen yılın aynı dönemine göre değişim göstermeyerek 400 milyon TL (249 milyon dolar) olduğu kaydedildi. Petrol Ofisi CEO'su Melih Türker, küresel ekonomik koşulların ve akaryakıt sektöründe serbest piyasa düzenine dışarıdan yapılan müdahalelerin tüm akaryakıt sektörünü olumsuz etkilediğini bildirdi.

Verimlilik arttı

Petrol Ofisi'nin net satışlarında bu yılın ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 oranında düşüş gerçekleştiğini kaydeden Türker, Petrol fiyatlarındaki düşüşler ile birlikte ekonomi ve sanayideki daralmayı ana nedenler olarak görmek mümkün. Bu dönemde net satışlarımız, 6 milyar 345 milyon TL oldu. Buna karşılık masraf bazımızın yapısal olarak sürekli gözden geçirilmesi ve verimliliği artırıcı yoğun çabalarımızla yılın ikinci çeyreğinde net kârımız, 177 milyon TL olarak gerçekleşti. Yılın ilk yarısı itibari ile net kârımız ise 145 milyon TL oldu dedi.

Müdahaleler riskli

Akaryakıt pazarında, özellikle beyaz ürünlerde pazarda daralmanın sürdüğünü de dile getiren Türker, Bu daralmanın, Petrol Ofisi satış hacimlerine de etkisi olması kaçınılmaz.

Bizim hedefimiz, bu etkiyi pazardaki daralma oranının altında tutmak dedi. 14 milyar TL civarındaki yıl sonu ciro beklentisinde önemli bir değişiklik öngörmediklerini kaydeden Melih Türker, serbest piyasaya yapılan müdahalenin yıl sonu FAVÖK tahminlerinde ise gerilemeye yol açtığını ifade etti.

Akaryakıt dağıtım sektöründe yer alan tüm şirketlerin, sene başında yatırım ve iş planlarını serbest pazar dinamiklerinde belirli bir rekabet iklimi ve buna bağlı kârlılık hesapları ile yaptığını hatırlatan Türker, Dolayısıyla serbest pazara yapılacak müdahaleleri sektörün sürdürülebilirliği açısından riskli olarak görüyoruz dedi. Türker, müdahale sonrasında sektör genelinde birim marjlarda önemli düşüşler görülebileceğine de dikkat çekti.

Buna rağmen Petrol Ofisi'nin müşteri odaklı çalışmalarına ve yatırımlarına aralıksız devam ettiğini kaydeden Türker, Müşteri memnuniyeti ve çalışan bağlılığını temel alarak pazar payımızı korumak, sektörün gelişimine yön veren projelerimize ve tüketicilerimize ekonomik fayda sağlayan uygulamalarımıza devam etmek önceliğimizi oluşturuyor.

Verimlilik alanındaki çalışmalarımızla, krizin ve diğer olumsuzlukların etkisini minimumda tutmayı; sürdürülebilir büyüme ve entegre bir petrol ve gaz şirketi olma planlarımız doğrultusunda faaliyetlerimize ve yatırımlarımıza devam etmeyi hedefliyoruz dedi

Read more...

Obama: Orta direğin vergisi artmayacak

ABD yetkilileri, Başkan Barack Obama’nın, yılda 250 bin dolardan daha az kazananların vergi yükünü artırmama yolunda verdiği sözü tutacağını söylediler.

Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs, yaptığı basın toplantısında, “Başkan Barack Obama, orta sınıf ailelerin vergi yükünü azaltmak yolunda çok açık bir taahhütte bulunmuştur” diyerek Başkan Obama’nın yılda 250 bin dolardan daha az kazananların vergilerini artırmamakta kararlı olduğunu ifade etti.

‘Orta sınıfın sırtına yük binmeyecek’

Buna karşılık Hazine Bakanı Timothy Geithner ise rekor düzeylere çıkmış olan bütçe açıklarını düşürmek için vergi artışlarını ihtimal dışı bırakmadığını kaydetti. Ülkenin Ekonomi Danışmanı Laurence Summers da, Obama’nın orta sınıfı cezalandırmak istemediğini tekrarlayarak, “Bir şey asla olmayacak demek pek doğru değildir” dedi. Ancak Summers, daha sonra bir televizyon programında, Beyaz Saray’ın hazırladığı ekonomik önlemlerin hiçbirinin, orta sınıfın sırtına yük bindirmeyeceğini ifade etti.

Read more...

Abone Olursanız Haberiniz de Olur!

Aşağıdaki kutucuğa e-mail adresinizi yazıp gelecek olan onay linkine tıklayınız. Bu sayede en son borsa haberleri, borsa yorumları ve borsa tüyoları, e-mail adresinize gelecek.

|

Borsa-Tuyolari.Blogspot.Com

Bu sitede; başta Borsa Haberleri olmak üzere, ekonomi ile ilgili en son gelişmeleri bulabilirsiniz. Borsa Yorumları ve Borsa Tüyoları ile yatırımlarınız öncesi fikir edinebilir; Canlı Borsa bandı ile Hisse Senetlerini yakından takip edebilirsiniz. Bu site, yatırım danışmanlığı hizmeti vermemektedir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, bankalar ile kullanıcılar arasında imzalanan resmi bir sözleşme ile verilmektedir. Bu sitede, kişisel yorumlar da bulunabilir.
Bu blog, altyapısı Google tarafından sağlanan Blogger hizmetinden faydalanmaktadır.

Back to TOP