Hangi hisse senedini almalı

29 Kasım 2008 Cumartesi

Hangi hisse senedini almalı

Değerli yatırımcılar, sizlerden gelen hangi hisse alınır sorusuna bildiğiniz gibi bu alınır, şu satılır şeklinde cevap vermemiz mümkün değil.

Yiğit BULUT / REFERANS GAZETESİ

Nedeni de çok açık; yatırım danışmanlığına giriyor ve bu bizim işimiz değil. Peki sizlere hisse seçerken nasıl yardım edebiliriz? Soruya doğrudan cevap veremediğim için, eldeki reel verileri sizlere aktarmak ve çalışmalarınızda kullanabileceğiniz kriterlerden biri olan zirveye uzaklık tablosunu paylaşmak istiyorum.

Aşağıda gördüğünüz hisselerin tamamı İMKB-30 hisseleri ve gördükleri zirveye ne kadar uzak oldukları gün ve yüzde olarak belirtilmiş. Bu tablo neden önemli derseniz?

Sert düşen yükseldi

Değerli dostlarım, 2001 krizi bize birşey gösterdi, zirveden en uzak İMKB-30 hisseleri, krizden çıkış döneminde en hızlı tepkileri verdiler. Daha değişik bir ifadeyle; aşırı satılmış hisseler çok daha hızlı toparlandı. Panik halinde düşük hacimle aşırı satılan şirketler toparlanma döneminde daha sert talep gördüler.

Tablo nasıl yorumlanabilir? Örnekleyelim. Tofaş'ın gördüğü zirveye uzaklığı yüzde 75,12. Daha farlı bir ifadeyle; gördüğü zirveye göre yüzde 75,12 oranında değer kaybetmiş. Burada bir not düşelim; bu analizi yaparken ve kullanırken temel verileri de kullanmak gerekiyor. Evet, hisse çok değer kaybetmiş ama piyasa değerini dünya devlerinin düşen devleri ile kıyaslamak ve sektörün geleceğine de bakmak gerekli.

En düşüğe dikkat

Sonuç 1: Bu yazdıklarım alınır anlamında değil. Sadece size çalışmalarınızda bazı kriterleri tanımlamada yardım etmeye çalışıyorum.

Örneklemeye devam edelim ve bir kriter daha ekleyelim. Doğan Yayın Holding gördüğü zirveye göre yüzde 72,29 değer kaybetmiş. Burada bir kriter daha ekleyelim gördüğü yıllık en düşük. Buna bakarsak; gördüğü yıllık en düşük 0.60. Bugün işlem gördüğü fiyat yıllık en düşük seviyesine çok yakın. Yine aynı tablo'ya göre gördüğü dipten sadece yüzde 6,67 yukarıda.

Tablo bu şekilde devam ediyor. Örneğin Arçelik gördüğü zirveye göre yüzde 69,72 aşağıda ve gördüğü yıllık düşük 1,38.

Sonuç 2: Piyasalar düzelirken neye bakarak seçelim sorusuna bir kriter daha tanımlayıp gördüğü en düşük ayrıntısını da eklemekte de yarar var.

Son söz: Genel trend içinde aşırı düşen hisseler, dünya genelinde bulundukları sektörde aşırı bir olumsuzluk yok ise, trend tersine döndüğünde çok daha hızlı tepki verebilirler. Yalnız şu detayı bir kere daha net olarak belirtmek istiyorum; bu sadece bir bakış açısı, kullanmak isteyenlere tanımlamak istedim. Daha birçok farklı bakış açısı tanımlanabilir.

Read more...

Borsadan 1 milyar dolar çıktı

22 Kasım 2008 Cumartesi

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan, halka arz ve net satışlar karşılaştırıldığında İMKB'de yaklaşık 1 milyar dolarlık bir çıkıştan söz edebileceklerini, bunun da büyük bir rakam olmadığını kaydetti.

Erkan, Merkez Bankasının düzenlediği Küreselleşme, Enflasyon ve Para Politikası konferansı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, piyasalar müdahalenin her zaman için ters tepki yarattığını, böyle bir müdahalenin hiçbir zaman için gündemlerinde yer almadığını kaydetti.

Piyasaların açık olması, piyasalarda fiyat oluşumlarının serbestçe, arz ve talebe göre belirlenmesi gerektiğini belirten Erkan, Ne Türkiye'de ne de diğer borsalarda piyasalara müdahale söz konusu değil, olmayacaktır da... dedi.

İMKB'deki yabancı çıkışına ilişkin bir soru üzerine de Erkan, yılbaşından bu yana toplam işlem hacmine ve Türkiye'deki sermaye piyasasının büyüklüğüne bakıldığında bunun çok büyük rakamlar olmadığını, yaklaşık 2,5-3 milyar dolar civarında net satış bulunduğunu, ancak bunun Türkiye'den çıkış anlamına gelmeyeceğini kaydetti.

YABANCI SATIŞI OLSA BİLE KARŞILIĞINDA YABANCI ALIŞI DA GELİYOR

Hüseyin Erkan, söz konusu tutarın karşılığında halka arzlarla Türkiye'ye giren 2 milyar doların üzerinde para bulunduğunu ifade ederek, Dolayısıyla eğer halka arz ve net satışları karşılaştırırsanız net olarak yaklaşık 1 milyar dolarlık bir çıkıştan söz edebiliriz. Bu hiç de büyük bir rakam değildir. Asıl büyük rakam tabii ki daha çok sabit getirililerde, Hazine bono ve tahvillerde olmaktadır şeklinde konuştu.

En yüksek zamanda halka açıklık oranının yüzde 72'sinin yabancıların elindeyken şu anda bu rakamın yüzde 67-67,5'lar seviyelerine gerilediğini, aradaki yüzde 4-4,5'luk farkın bu kriz için, dünyadaki dalgalanmalar ve belirsizlik ortamı içerisinde büyük bir düşüş olmadığını belirten Erkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Yabancı satışı olsa bile karşılığında yabancı alışı da geliyor. Yerli satışları karşılığında yerli alıcı da geliyor. Ama fiyatlar genel olarak düşüyor. Dolayısıyla siz bunu net satış ya da piyasadan para çıkıyor diye düşünmeyin. Çünkü piyasada dönen işlem hacminde herhangi bir eksiklik yok. İMKB Hisse Senetleri Piyasası'nda yine aşağı yukarı 1 milyar YTL'ler civarında ortalama piyasa hacmine sahibiz. Repo ve sabit getirilerde de geçen yılın ortalamalarının biraz üzerindeyiz. Dolayısıyla işlem hacimlerinde bir değişiklik yok. Piyasada dönen hacim aşağı yukarı aynı...

İMKB'DEKİ DÜŞÜŞ YILBAŞINDAN BU YANA YAKLAŞIK YÜZDE 55-57

İMKB Başkanı Erkan, İMKB Hisse Senetleri Piyasasındaki düşüşün yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 55-57'ler seviyesinde bulunduğunu, bunun da dünya ortalamaları civarında bir rakam olduğunu söyledi.

Erkan, Bizden çok fazla daha düşmüş olan gelişmiş piyasalar vardır. İMKB'deki düşüşü tüm dünya ile karşılaştırmanız lazım. Tek başına Türkiye olarak bakmamak lazım. Bu dünyanın krizidir. Belli bir süre sonra belirsizlik ortamı ortadan kalktığında bu da belli bir sona gelecek, ondan sonra da toparlama yaşayacağız diye bekliyoruz diye konuştu.

Karşı taraf riskinin üzerindeki belirsizlik ortamının hala kalkmadığını, karşı taraf riskinin ortadan kalktığı güveninin geldiği anda kredi piyasalarının açılmaya başlayacağını ifade eden Erkan, Türkiye'de ekonomik büyümenin devam ettiğini, belirsizlik ortamı düzeldiği andan itibaren Türkiye'deki piyasanın önde giden ve daha çabuk toparlanan piyasalardan biri olacağını tahmin ettiğini söyledi.

Read more...

Mevduat güvencesi artıyor

Hükümet, mevduata güvence limitini artırmaya hazırlanıyor. Meclis'ten geçen yasal düzenleme ile güvence artırım yetkisinin 1 hafta içinde kullanılması kararı alındı.

Hükümet, konuyu gelecek hafta karara bağlayacak. Meclis'ten geçen düzenlemeyle 50 bin YTL'lik banka mevduat güvencesinin 2 yıl süreyle artırım yetkisi hükümete verilmişti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Hindistan gezisi sonrası toplanacak olan Ekonomi Koordinasyon Kurulu ve Bakanlar Kurulu toplantılarında bu yetkinin kullanılarak, güvence limitinin artırılması kararının alınması planlanıyor.

Hükümet bununla yabancı sermayeyi daha rahat ülkeye çekebilmeyi amaçlıyor.

Read more...

Derviş: `Kriz gelecek aylarda kötüleşecek`

BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş, küresel finans krizinin gelecek aylarda kötüleşeceğini belirterek, dünya ülkelerinin krize karşı birlikte mücadele etmeleri ve ticarette korumacılık yoluna sapmamaları çağrısında bulundu.

Brookings Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun Washington'da düzenlediği panelde konuşan Derviş, yönetim eksikliği, finans sektörünün denetimsizliği gibi nedenlerin yol açtığı küresel kriz yüzünden, dünyada 100 milyonlarca kişinin acı çekeceğini söyledi.

Krizin gelecek aylarda kötüleşeceği uyarısında bulunan Derviş, sonraki durumun alınacak önlemlere bağlı olacağına işaret ederek, krizle ülkelerin tek başına mücadele edemeyeceğini ve koordinasyon ile işbirliği gerektiğini anlattı.

Ticarette korumacılıktan uzak durulması gerektiğini vurgulayan Kemal Derviş, ülkenizde istihdamı korumak için dış ticarete kısıtlamalar getirdiğinizde, başka ülkeler de aynısını yapar. Ancak unutulmamalı ki, bir ülkenin ithalatı, başkalarının ihracatı anlamına gelir. Krizle mücadele ederken ticaretin güçlü tutulması gerek. Ticarete kısıtlamalar getirilmesi, ülkelerin kendilerine zarar verir. Ticaretin genişlemesi, istihdama da orta ve uzun vadede yardım eder dedi.

Finans sektöründe uluslararası denetimin olmamasının, sorun oluşturduğunu anlatan Derviş, kuralsız sistem olmaz dedi. Denetim eksikliğinin giderilmesi gerektiğini belirten Derviş, bunun zor olacağına da işaret etti.

Derviş, krizle mücadele ederken, yeni organizasyonlar oluşturulmasına gerek olmadığını ve bunun yerine mevcut kurumların güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Panelde aralarında ABD'nin eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın da yer aldığı diğer konuşmacılar da, ABD başkanlığına seçilen Barack Obama'nın çok zor bir göreve başlayacağına işaret ederek, siyasi ve uluslararası konularda çeşitli öneriler dile getirdiler.

Read more...

Akbank: Personel sayısındaki azalma 613 kişi

Akbank, 30 Eylül 2008 tarihine göre personel sayısındaki azalmanın 613 kişi olduğunu bildirdi.

Banka, personel sayısındaki değişimin, olağan bütçe ve faaliyet planlama süreçleri içerisinde performans değerlendirmesi ve emeklilik nedeniyle oluşan bir azalma olduğunu kaydetti.

Akbank'tan Borsaya gönderilen yazıda, bankanın personel sayısının açıklanan son bilanço tarihi olan 30 Eylül 2008 itibariyle 15 bin 789 kişi olduğu, daha önceki özel durum açıklamasında da belirtildiği üzere 18 Kasım 2008 tarihi itibarı ile personel sayısının 15 bin 176 olduğu hatırlatıldı.

Akbank'ın açıklamasında şunlar kaydedildi:

''30 Eylül 2008 tarihine göre personel sayısındaki azalış 613 kişidir. Personel sayısındaki değişim, olağan bütçe ve faaliyet planlama süreçleri içerisinde performans değerlendirmesi ve emeklilik nedeniyle oluşan bir azalma olup, önceki açıklamamızda da belirtildiği üzere bankamızın ileriye dönük büyüme hedeflerinde bir değişiklik yoktur. Bankamızın her zaman olduğu gibi faaliyetlerini ülke ekonomisine katkı sağlayacak şekilde devam ettirmektedir.''

Akbank, 18 Kasım 2008 tarihli açıklamasında, son 10,5 ayda bankaya yeni katılan ve ayrılanlar dahil, toplam çalışan sayısının bin 663 kişi arttığını, bankanın bu dönemde çalışan sayısını azaltmayıp bilakis artırdığını duyurmuştu.

Read more...

Borsa neden düşüyor?

21 Kasım 2008 Cuma

İMKB'deki kan kaybı bir türlü durmak bilmiyor. Hükümetten IMF ile anlaşma sağlanacağına yönelik sızan bilgilere rağmen borsa serbest düşüşe devam ediyor.

Dün yüzde 6.6 düşen borsa bugün ilk seansı da yüzde 4.11'lik kayıpla 21 bin 27 puandan tamamladı. Endeks böylece Eylül 2004'ten bu yana en düşük seviyelerini görmüş oldu.

İMKB'nin ilk seanstaki kaybı ile birlikte hafta başından bu yana gerçekleşen düşüş yüzde 18'e dayandı. Şirketlerin piyasa değeri de yaklaşık 17 milyar dolar azaldı.

NEDEN DÜŞÜYOR?

Piyasayı değerlendiren uzmanlar, bankalarla başlayan satış dalgasının halen etkisinin sürdüğüne işaret ediyor. Ayrıca hedge fon satışları ve yurtdışındaki sert düşüşler de İMKB'deki düşüşü hızlandırıyor.

IMF ile anlaşılacağı yönünde gelen haberlerin de borsayı etkilemediği görülüyor. Özellikle yabancı yatırımcıların satışları hız kesmeden devam ederken, uzmanlar, yabancılar ellrindeki hisseleri nakite çevirmek istiyor. Türkiye piyasası da likit bir piyasa olduğu için burada satış yapabiliyor diyor.

Uzmanlar, IMF konusunun piyasayı etkilememesinin nedeni olarak da bir süredir konu ile ilgili birçok haber çıkmasını ve piyasanın artık bu anlaşmanın imzalandığını görmek istemesini gösterdi. Piyasalar IMF ile ilgilim beklentiler yerine şimdilik dış piyasalardaki gerilime daha odaklı bir seyir izliyor.

RUSYA YİNE KAPATTI

Yaşanan kriz dalgası ile birlikte borsayı kapatma rekoru kıran Rusya'da bugün işlemler yine durdu. Petrol fiyatlarının 50 dolar sınırına gerilemesi ile birlikte Rusya'daki kayıp yüzde 9'a ulaştı ve işlemlere ara verildi. Rusya Borsası yılbaşından bu yana yüzde 75 değer yitirdi.

Türkiye'de ise aynı dönemde yaşanan kayırp yüzde 62.14 oldu

Read more...

AVRUPA EKONOMİSİ DURDU!

19 Kasım 2008 Çarşamba

Euro’yu kullanan 15 Avrupa ülkesinin oluşturduğu Euro Bölgesi, üçüncü çeyrekte yüzde 0.2 daralarak ilk kez durgunluğa girdi. Küresel kriz Avrupa ekonomisini durgunluğa soktu. Avrupa Birliği’nde ortak para birimi Euro’yu kullanan 15 ülkenin dahil olduğu Euro Bölgesi ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde beklentiler doğrultusunda yüzde 0.2 daraldı. İkinci çeyrekteki yüzde 0.2’lik küçülme sonrasında Euro Bölgesi 10 yıllık tarihinde ilk kez durgunluğa girdi. ABD’den başlayan krizin Avrupa ekonomilerine etkisi büyük oldu. Ülkelerdeki son durum şöyle: Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip olan Almanya üçüncü çeyrekte yüzde 0.5 daralınca beş yıl sonra yeniden durgunluğa girdi. Ekonomi, ikinci çeyrekte de yüzde 0.4 oranında küçülmüştü. Almanya’nın ardından İtalya da resmen durgunluğa girdi. Euro Bölgesi’nin üçüncü büyük ekonomisine sahip olan, İtalya üçüncü çeyrekte yüzde 0.5 daraldı. İtalyan ekonomisi ikinci çeyrekte de yüzde 0.4 oranında küçülmüştü.

FRANSA
Fransa durgunluktan kıl payı kurtuldu. Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde, Fransız ekonomisinin üçüncü çeyrekte yüzde 0.14 büyüyerek durgunlukta kurtulduğunu kaydetti. Bir Fransız radyosuna açıklama yapan Lagarde, ekonominin sürpriz biçimde büyümesinde tüketim ve yatırımların etkili olduğunu belirtti. Fransa ikinci çeyrekte yüzde 0.3 daralmıştı.

İSPANYA
İspanya da durgunluktan kurtulan ülkeler arasında. İkinci çeyrekte yüzde 0.1 büyüyen İspanya ekonomisi, üçüncü çeyrekte yüzde 0.2 küçüldü.

HOLLANDA
Hollanda ekonomisi ikinci ve üçüncü çeyrekte yerinde saydı ve büyüme sıfır olarak gerçekleşti. Ekonomide, bir ülkenin arka arkaya iki çeyrekte küçülmesi, durgunluk anlamına geliyor.

ENFLASYON DÜŞÜŞE GEÇTİ
Euro Bölgesi’nden büyüme konusunda kötü sinyaller gelirken enflasyon düşüşe geçti. Euro Bölgesi’nde Ekim ayında yüzde 3.6’dan yüzde 3.2’ye indi.

Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyondaki düşüşü ve ekonomik daralmayı dikkate alarak 4 Aralık’taki toplantısında faiz indirimi politikasını sürdürmesi bekleniyor. Ekonomistler, yüzde 3.25 düzeyindeki gösterge faizin gelecek yıl yüzde 1.5’e kadar düşürüleceğini öngörüyor.

Read more...

TÜRK EKONOMİSİ ZOR BİR DÖNEME GİRDİ!

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, "Türkiye ekonomisi zor bir döneme girmek üzere, hatta girdi bile" dedi. İstanbul Sanayi Odasınca Aralık ayında bu yıl 7'ncisi düzenlenecek olan Sanayi Kongresinin bilgilendirme toplantısında konuşan İSO Başkanı Küçük, yedinci kongreyi gerçekleştirirken, küresel ekonomide bambaşka bir iklimle karşı karşı olduklarını kaydetti. Küresel ekonomide 2002'den bu yana olumlu havanın tersine döndüğünü, Amerikan mali sisteminde 2007 yılının ikinci yarısında patlak veren krizin, bir yıl sonra 2008 sonbaharında çok ciddi boyutlara ulaştığını belirten Küçük, küresel krizin Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa Birliği başta olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına aldığını kaydetti. Türkiye ekonomisinde "var olan" işsizlik, cari açık ve rekabet gücü ile ilgili sıkıntıların, küresel krizin etkisiyle ciddi boyutlara, ulaşarak derinleştiğini belirten İSO Başkanı Küçük, şunları kaydetti: "Geçmiş altı yılda küresel ekonomideki ılımlı rüzgarlar Türkiye ekonomisindeki iyileşmeyi hızlandırmıştı, sert rüzgarlar da doğal olarak olumsuz etkileyecektir. Türkiye ekonomisi zor bir döneme girmek üzere, hatta girdi bile...

Sayısal verilere bakıldığında Ekim ayında ihracatımızın yaklaşık yüzde 2 azaldığını, 2008 Eylül ayında sanayi üretimi yüzde 5,5, imalat sanayi üretimi ise yüzde 6,4 azalmıştır. Yılın dokuz ayı sonunda sanayi sektörü üretimdeki artışı yüzde 2,5 iken, geçen yıl bu oran yüzde 5,5'tir. 2007 yılına kayıp yıl derken, 2008 de 2007'yi aratacak derecede olumsuz seyretmiş ve sanayi üretimi artış hızında yüzde 50'nin üzerinde bir yavaşlama ortaya çıkmıştır. İç talebin çok durgun olduğu bir ortamda, üretim, uzun süredir dış talep ekseninde artışını sürdürüyordu. Veriler artık bu sürecin de sonuna gelindiğine işaret etmektedir. Mevcut veriler itibarıyla 2008'in üçüncü çeyreğinde GSYİH'da 27 çeyrek sonra ilk defa negatif büyümeyle karşılaşacağımız anlaşılmaktadır. Ancak, kanaatimizce bu olumsuz seyri tümüyle küresel krize bağlamak doğru olmayacaktır. Türkiye ekonomisinde sıkıntılar zaten vardı. Küresel kriz bunları derinleştirmiştir."

Alınması gereken tedbirler

Olumsuzluğun nedenlerinin sorulanması gerektiğini, bu nedenlerin hangilerinin küresel krizden hangilerinin ekonomide zaten mevcut olan sorunlardan kaynaklandığının ayrıştırılması ve ona göre tedbir alınması gerektiğini vurguladı. Tanıl Küçük, sözünü ettiği tedbirleri şöyle sıraladı: "Bizce en önemli unsur hızlı ve kararlı olmaktır. Dünya ekonomileri küresel krize karşı peş peşe önlem paketleri devreye sokmaktadır. Türkiye ise, 'ince eleyip sık dokuyoruz' diyerek, yine yavaş kalmaktadır. Süratle önlem alınmadığı takdirde, önümüzdeki aylarda, daha olumsuz gelişmeler gündeme gelebilecek ve o noktadan sonra devreye girecek önlem paketlerinden beklenen fayda sağlanamayacaktır. Küresel krize karşı alınacak önlemlerde, birincil sorumluluk tabii ki hükümet ve ekonomi yönetimindedir ama ekonominin asli unsurları olarak, strateji belirlenmesine katkıda bulunmak anlamında bizlere de sorumluluk düşmektedir. Sanayi kongremizi bu çerçevede çok önemli bir platform olarak gördüğümüzü ifade etmeliyim."

Sanayi Kongresi

Tanıl Küçük, kongrenin, küresel kriz ve alınacak önlemler kaçınılmaz olarak gündeme gelecek ve firmaların kriz dönemlerini sağlıklı bir biçimde atlatmalarına yardımcı olacak deneyimler de paylaşılacağı için çok önemli bir platform olacağını kaydetti. Küçük, "Amacımız, seçilen tema bağlamında katılımcılarımıza, Türkiye'deki fotoğrafla birlikte, küresel ölçekteki fotoğrafı ve bu küresel fotoğraf içinde Türkiye'nin aldığı yeri, önündeki fırsatları ve tehditleri sunabilmektir" dedi. Ana teması "Sürdürülebilir Rekabet Gücü" alt tema ise "Sanayi İçin Uygun Ortam" olarak belirlenen kongrede, 10'u uluslararası kurum temsilcisi olmak üzere toplam 44 konuşmacı yer alacak. İki gün sürecek olan kongre altı paralel oturum ve bir kapanış oturumu olmak üzere toplam yedi oturumdan oluşacak.

Read more...

ALTIN FİYATLARI NASIL SEYREDECEK?

Küresel finans krizi sırasında petrol kadar değer kaybetmeyen altının, güçlü seyrini sürdürmesi bekleniyor. Uzmanlara göre, küresel kriz ve belirsizlik dönemlerinde, yatırımcının altına olan ilgisi artıyor. Altın, küresel finans krizi sırasında petrol ve diğer emtia kadar değer kaybetmedi. Yapılan analizine göre, ekonomik sorunlar derinleşirken, altının diğer emtiadan daha iyi performans sergilemesi bekleniyor. Altın, yılbaşından bu yana yüzde 12 düşerken, petrol yüzde 36, MSCI dünya endeksi ise yüzde 43 değer kaybetti. Altın, bakır ve nikel gibi sanayi emtiasına karşı da değer kazandı. Altın Ekim’den bu yana yüzde 16 değer kaybetti. Ancak altının ‘petrol satın alma gücü’ yaklaşık son iki yılın en yüksek düzeyine çıktı. Geçen Cuma günü bir ons altın, 12 varil petrol satın alabiliyordu. Bu, altının petrol satın alma gücünün Ocak 2007’den bu yana ulaştığı en yüksek düzeye işaret, ediyor.

Petrol Temmuz’da 147 doları aşarak rekor kırdığında, bir ons altın 6.6 varil petrol satın alabiliyordu. Fon yöneticileri, küresel kriz sırasında altının güvenli liman olma özelliğinin daha çok önem kazandığına dikkat çekiyor. OCM Altın Fonu’ndan Greg Orrell, altınla petrol arasındaki en önemli farkın, petrolün tüketim için üretilmesi, altının ise biriktirilmesi olduğunu vurguluyor.

Küresel durgunluk dönemlerinde, tüketim için üretilen bir emtiaya olan talep düşerken, altına olan talep nispeten daha güçlü kalıyor.

ntvmsnbc

Read more...

DOLARDA DÜŞÜŞ SÜRECEK Mİ?

18 ülkeden oluşan G20 topluluğunda Dünya Bankası ve IMF de 20 ülke konumunda bu kritik kriz döneminde önemli birer rol unsuru olarak toplantıda yerlerini alacak. Piyasalar ABD Başkanlık seçimlerine iki hafta kala Başkan seçilen Barack Obamayı satın almaya başlamıştı ve seçim sonucu piyasaların istediği gibi oldu. Seçimden iki hafta önce dünya borsaları % 25-30 arasında son 2 haftada yükseliş göstedikten sonra geçen haftanın son 3 gununde adeta kar realizasyonu yarışındaydı . İmkb-100 ABD seçimlerine iki hafta kala %+ 25 yükseldi ve son üç iş gununde ise % 10 tüm dünya borsalarında olduğu gibi kar realizasyonları ile geriledi. Bundan sonraki süreçte 15 Kasımda G20 ülkelerinin yapacağı Ekonomik ve aynı zamanda siyasi toplantı adeta dünyanın krizden çıkmasına yönelik ve Ekonominin tüm dünyada yeniden kurgulanmasına yönelik bir stratejiyide, peşinden getirecektir.

18 ülkeden oluşan G20 topluluğunda Dünya bankası ve İMF de 20 ülke konumunda bu kritik kriz döneminde önemli birer rol unsuru olarak toplantıda yerlerini alacaklar. İmkb-100 endeksinin 28.500 direnç seviyesini yine bu hafta içinde geçme denemesi içinde olabileceğini düşünmekteyiz. Geçilmesi ve üzerinde kapanışlar oluşması halinde endeksin yine geçen hafta ifade ettiğimiz 30.000-31.000 denemesi yapması beklenebilir. Aşağıda ise ilk önemli bölge 26.500-26.000 aralığı.Sonuç ve süreç olarak Kriz sonrası tepki yükselişinin devam etmesi ve güçlenmesi için tekrar 26.500 -27000 aralığı ilk gunlerde önemli destek bölgesi ancak 28.500 seviyesinin geçilmesi tepkinin güçlenerek deva etmesi açısından önemli seviye olmaya devam edeceğini tahminetmekteyiz.

Yeni haftanın ilk işlem gununde endeksin tekrar 27.000 üzerinde hareket etmesi isteği artacaktır.28.500 Hafta içinde geçilmesi ile beraber endeks tekrar 30.000-31.000 bant aralığını hedef yapabilir.
Destekler 26.500 -26.000 -25.500 Dirençler 27.000 -28.000 -28.500 -30.000

DOLAR
Geçen hafta 1.570-1470 bant aralığında yatay seyreden dolarda kapanış kritik geçiş noktası olan 1.500 üzerinde gerçekleşti ve döviz iştahlı kalmaya devam etti. Doların yeni haftada kritik destekleri 1.5350-ve 1.5200 bölgesi bu seviye salı gunune kadar üzerinde kapanışlar oluşması halinde tekrar 1.5700 denemesi devam edebilir. Ancak aşağıda salı gunune kadar 1.5350-1.5200 altında kapanış yapması halinde yeni haftada bir kar realizasyonu olabilir. Satışların gelmesi ile beraber hedef hafta içinde tekrar 1.4700 hatta 1.4500 seviyesi olacaktır. Daha önceki haftada ifade ettiğimiz 1.4700 desteğinin kırılması ile beraber Aralık ayının ikinci haftasına kadar dolarda 1.3600-1.3500 seviyelerine doğru gerileme süreci beklentimizi korumaktayiz. Kritik destekler 1.5350-.15200 olarak izlenebilir.
Bugun ise 1.540-1.490 bant aralığında bir seyir beklenebilir.

EUR/USD PARİTESİ
Euro/Usd paritesinde taban ve dip bölgesinde tepki ye yönelik iştahın devamı beklenebilir. 1.3050-1.3100 son 1 haftanın direnç seviyesinin geçilmesi ve ilk adımda 1.3300 noktasına kadar ve ardından 1.3600 son 4 yılın direnç bölgesine doğru Euro tepkisi getirebilir beklentimizi destekleyecektir. Paritede 1.2850 geçilmesi bugun çok önemli olacaktır.

1.2850u seviyesinin geçilmesi ile beraber 1.3050 ilerleyen 1-2 gunde hedef olacaktır. Dalgalı bir şekilde Euro alışlarını getirecektir. Aşağıda ise yeni haftanın ilk iki gununde 1.2650-1.2700 önemli destek kırılması tepki ve dip sürecini biraz daha bekletebilir ama 1.2850 üzerinde hareketlilik ve kapanışlar 1.3100-1.3300-1.3600 denemelerini daha çabuk gundeme getirecektir.

EURO
Geçen hafta 1.9200 -1.9750 dar diyebileceğimiz bant aralığında bir seyir gerçekleşti.Bu haftanın kritik destek bölgesi 1.950-1.9350 bu noktaların şimdilik önemli destek olduğunu söyleyebiliriz Ancak Eur/Usd paritesinde Euronun yükselişi olumlu havanın gelmesi ve devam edeceği anlamına geleceği için dövizlerde satış süreci hızlanacaktır, ancak Euronun içeride Ytl ye karşı gerilemesi dolarla karşılaştırıldığında daha az olacaktır ama yinede 1.9350 şimdilik önemli destek kırılması halinde 1.8800 gündeme gelecektir. Yukarıda ise 1.98000 geçilmesi ile beraber hedef tekrar 2.040 olarak izlenebilir. Dövizlerin hareketinin yukarı devam etmesi için havanın dünya piyasalarında kötü olması tansiyonunun yüksek devam etmesi ilk neden olacaktır.


HALİL REÇBER/ANADOLU YATIRIM

Read more...

PİYASALARDA DİP SEVİYESİ NERESİ?

Para ve sermaye piyasaları ile reel ekonominin temel göstergelerinde son iki ay içinde yaşanan iniş çıkışlar volatilite düzeyini iyice yükseltti. Bu süre içinde zengin ülkelerdeki yatırımcılar ve yöneticiler de bizim sık sık yaşadığımız "Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete" duygusuyla tanışmış oldu. Piyasalardaki volatilite, Türkçesiyle oynaklık, yeni güvensizlik unsurları ortaya çıkarırken yaygın güvensizlik de piyasalarda yeni iniş-çıkışlara yol açtı. ABD'de Paulson-Bernanke-Geithner üçlüsünün kriz yönetimine kuşkuyla bakılması, çaresizlik duygusunu yaygınlaştırdı. Geçmiş dönemdeki çalkantılarda, piyasalara güven veren başkanlık açıklamaları ise son haftalarda tamamen etkisiz kaldı. Başkan Bush, daha eylül ayı ortalarında krizi "Wall Street sarhoş oldu. Ayılma başlayınca işler düzelecek" yorumunu yaparak, krizin boyutlarından habersiz olduğunu, gösterdi.

Geçmiş dönemlerde bir "U dönüşü"nü başlatan yatırım guruları son kriz sırasında da konuştu ama Warren Buffett ve diğer piyasa kurtlarının moral veren sözlerine pek kulak veren olmadı. Eylül başından bu yana yaşanan "patinaj" ortamını aşmak için yapılan girişimlerin başarısızlığına rağmen piyasalar arada bir yükseldi ama bu yükselişin kalıcı olduğu inancı henüz yaygınlaşamadı.

Derine işleyen darbe
Dünya ekonomisinde yaşananlara ve beklentilere bakıldığında kalıcı bir istikrar ortamının üç-dört ay içinde yeniden oluşturulması çok zor görünüyor. Kriz, tüm ekonomilerde, sektörlerde ve piyasalarda derin yaralar açtığı ve ekonominin her alanını etkilediği için volatilitenin normal düzeylere inmesi çok daha uzun süreler gerektirecek. Örneğin son günlerde iyice gerileyen ham petrol fiyatları, dolar değer kaybetmeye başladığında veya ekonomiler durgunluğu aşmaya başladığında tekrar tırmanışa geçebilecek. Bunun ardından gıda ve metal fiyatları da yükselecek.
Bazı ülkelerde son haftalarda düşürülen faiz oranları, enflasyon kıpırdadığında tekrar artırılacak. Amerikan Doları'nın değer artışı ise para ve sermaye piyasalarında istikrar geçici süre için sağlandığında duracak ve bu kez doların olası gerilemesi yeni bir volatilite nedeni oluşturacak.

Kısacası dünya ekonomisindeki kara deliklerin biri kapatılırken diğeri ortaya çıkacak. 15 Kasım'da başlayacak ve belki de aylar sürecek yeni bir finansal mimariyi arama toplantılarındaki her kilitlenme ise moralleri yeniden bozacak. Mevcut krizin hedge fonları ile yatırım ve emeklilik fonlarına da bulaşıp bulaşmayacağı konusundaki kuşkuların tamamen ortadan kalkması ise en az altı ay gerektirebilecek.

Volatilite endeksi
Bazı piyasa analistleri ise piyasalarda 1980-2007 arasında yaşanan ve "Büyük Yatışma" diye adlandırılan tatlı huzur döneminin artık hiç geri gelmeyeceğini savunuyor. Bunlar, tüm ekonomik birimlerin, volatilite ile bir arada yaşamaya alışmalarını öneriyor.

Oynaklığın artışını ABD'li öğretim üyesi Robert E. Whaley'in hazırladığı bir endekste de görmek mümkün oluyor. İngilizce adı "Chicago Board Options Exchange" olan "volatilite endeksi" (VIX) daha eylül ayı başında 20 düzeyindeydi. Ekim ayı ortasında 70'e yükselen endeks daha sonra 90'a kadar tırmandı. 1993 yılından bu yana hesaplanan endeks, en son 1997-98 Asya Krizi sırasında 45'e yükselmişti. Bu "korku endeksi" tekrar 35'in altına inmedikçe piyasalar ve yatırımcılar huzur bulamayacak.

Mortgage kredilerinde bir kanser gibi başlayan ve sonraları ekonomik bünyenin neredeyse her organında "metastaz" yapan bu hastalığın tüm izlerinin silinmesi, ister istemez beklenenden daha uzun sürecek. Bu arada reel ekonominin durumunu yansıtan milli gelir, sanayi ve perakende satış istatistiklerindeki olumsuz sonuçlar moral bozmaya devam edecek.

Kelebek etkisi
Volatilitenin esas kaynağı olan riskleri tahmin etme çalışmaları önce matematik ve meteoroloji alanında başladı. ABD'li matematikçi Edward Lorenz, değişimin ortaya çıkardığı riskleri tahmin edebilmek için hava tahminleri üzerinde yoğunlaştı. Lorenz'in kurduğu bilgisayar modelleri, çok ufak bir hava hareketinin, zaman geçtikçe ve etkileşim yoluyla büyük sonuçlara yol açabileceğini ortaya koydu. Bir bilimsel toplantıya sunduğu bildirisinin başlığı da "Öngörülebilirlik: Brezilya'daki bir kelebeğin kanatlarını çırpması, Teksas'ta bir kasırganın kopmasına neden olur mu" idi. Lorenz'in çalışmaları bu tür bir etkileşimin mümkün olduğunu gösterdi.

Bir filme adını veren "kelebek etkisi" son kriz sırasında ekonomi üzerinde tam anlamı ile etkili oldu ve bundan böyle de olmaya devam edecek. Teksas'taki bir ailenin aldığı mortgage kredisi, Çinlilerin yüksek tasarruf oranı, İngiltere'deki yatırım bankası yöneticilerin kâr hırsı, dönüp dolaşıp, Türkiye'deki iş insanlarının kazanını ve ailelerin geçimini etkiledi: Küresel ekonominin bu olumsuz işleyişi bundan böyle de yeni volatilite çalkantıları yaratmaya devam edecek.

Düşünülen yeni finansal mimari konusunda alınacak önlemler, sermayenin ülkeler arasındaki dolaşımı üzerindeki denetimi belki artıracak. Ancak denetim artsa da yapısal nedenlerden kaynaklanan volatilite devreye girecek ve diken üstünde yaşayacağımız günler kolay kolay atlatılamayacak.

Dip noktası
Piyasalarda dip noktasına gelinip gelinmediği ve satış furyasının ne zaman satın alma eğilimine döneceği konusunda hep farklı görüşler ortaya atılır. Örneğin 1871 yılında Prusya, Fransa'yı işgal ettiğinde ve işçiler Paris Komünü'nde yönetime başkaldırdığında ünlü banker Baron de Rothschild, elemanlarına "Sokaklar kan gölü olduğunda alıma geçin" talimatını vermişti. Normal dönemlerde ise borsalardaki yüzde 25'lik bir düşüş bile yatırımcılara alım zamanının geldiğini düşündürmüştü.

Bugün de ekonomilerin geleceği konusunda farklı görüşler var. Geçen hafta başındaki olumlu işaretlerin kalıcı bir iyileşmenin başlangıcı olduğuna inananların sayısı hiç de az değil. Diğer taraftan "Global Europe Anticipation Bulletin" adlı aylık tahmin raporunu yayımlayan kuruluş, ABD'nin gelecek yaz aylarında borçlarını ödeyemez duruma düşeceği öngörüsünde bulunuyor. Tahmin aralığının en uç noktalara kadar uzanması ve akıl almaz senaryoların ortaya çıkması, sapı samana karıştırıyor ve gerçek dip noktasının belirlenmesini zorlaştırıyor.

Esasında dip noktasının geçildiği teşhisinin kesinleşmesi için en az üç-dört ay süre ile piyasalara yeni bir kötü haberin gelmemesi gerekiyor. Ilımlı yükselişin ve yatay seyir eğiliminin haftalar boyu sürmesi ağır bir şekilde zedelenen güven duygusunu zamanla onaracak.

Farklı ülkelerden, sektörlerden ve piyasalardan gelen olumsuz haberlerin devam etmesi durumunda ise belirsizliğin ve güvensizliğin ürünü olan volatilite, milyonlarca inanın geçimini ve hayatını daha bir süre olumsuz etkileyecek.


VOLATİLİTENİN İLACI HIZ VE ESNEKLİK

Kriz sürecinde taşlar tamamen yerine oturuncaya kadar, çalkantılar, volatilite nöbetleri ve "balans ayarlamaları" sık sık karşımıza çıkacak. Aşağıdaki öneriler sizin bu zor dönemi en az hasarla atlatmanıza katkıda bulunabilir:

- Sakin olun. Aşırı sinirlilik ve "panik atak" tepkileri, sizin akılcı kararlar almanızı zorlaştırır.
- Piyasalarda sert rüzgârlar estiğinde, uçağı türbülansın tam içine düşen pilot gibi, siz de olayların üstüne çıkıp "pozitif denetim" konumunu kazanmayı ve manevra yeteneğinizi korumayı amaçlayın.
- Karar alma hızınızı yükseltin. Volatilite dönemlerinde koşullar hızla değiştiği için siz de kararlarınızı mümkün olan en kısa zamanda almayı amaçlayın. Amerikalı düşünür Emerson'un vurguladığı gibi "İnce buzda kayarken, güvenlik hızdadır."
- Ortam ve koşullar değiştiğinde, yönetimin gerekli karar ve önlemleri aynı hızla alacak bir esnekliğe sahip olmasını sağlayın.
- Durgunluk nedeniyle satın alma gücü duraklayacak ve düşecek tüketici segmentleri için fiyatı daha hesaplı ama belirli standart özelliklere sahip kompakt ürünler geliştirin.
- Dalgalanma dönemlerinde satışlar, nakit akışı ve stok denetimi gibi temel göstergelere yoğunlaşın. Bu yoğunlaşma, karar alma hızınızı en üst düzeye çıkarır.
- Tüm kararlarınızı pazar payınızın korunması yönünde alın. Düşen pazar payını ortam normalleştiğinde tekrar yükseltmenin çok zor olduğunu unutmayın.
- Zor günlerde mamul ürün stoklarını asgari düzeyde tutun ve mevcut stokları da fiyat indirimleri ile eritmeye gayret edin.
- Ara malı ve girdi stoklarını oluştururken pazardaki fiyat trendlerini hesaba katın ve bunların düşüş dönemlerini kollayın.
- Volatilite dönemlerinde, kâr ve zarar tablosundan çok bilançoya odaklanın. Dalgalanma dönemlerinde likit kalmanın kârlılıktan daha önemli olduğunu unutmayın.
- Döviz kurlarındaki oynaklığı dikkate alarak açık pozisyonlarınızı mümkün olduğunca azaltın. Kurlardaki artışların faiz oranlarını yükselteceğini hesaba katarak aşırı borçlanmadan uzak durun.
- Gelecek aylarda ortaya çıkabilecek olayları önceden tahmin etmeye çalışın. Olağanüstü bir dönem yaşadığımız için en uçta görünen ihtimallerin bile gerçekleşebileceğini hesaba katın.
FARUK TÜRKOĞLU/REFERANS

Read more...

G-20'DEN KÜRESEL KRİZİ AŞMAK İÇİN 6 YOL!

G-20 zirvesinin ardından liderler küresel finans krizini aşmak için 6 karar aldı. Washington’da yapılan G-20 zirvesinde dünya liderleri ev sahibi ABD ile dünya mali krizinin aşılması için etkin biçimde birlikte çalışma kararı aldı. Zirvenin sonuç bildirisinde Türkiye’nin de bulunduğu G-20 liderleri, IMF ve Dünya Bankası’nda reform yapılması için anlaştı. Zirvede konuşan ABD Başkanı George Bush, “Şimdiye dek gereken önlemler alınmamış olsaydı 1929-1930’un Büyük Bunalımı’ndan beter mali krize dünya girebilirdi” dedi. G-20 liderleri dünya mali krizinin aşılması için 6 yol belirledi: Mali sistemi reformdan geçirmek ve kalkınmayı sağlamakta karar alındı. Eylem planında mali sisteme güveni yeniden tesis edebilmek amacıyla 31 Mart 2009’a kadar öncelikle alınması gereken tedbirler sıralandı. Liderler maliye bakanlarından 5 hususta öneri paketleri hazırlamalarını istediler. Buna göre,

bakanlar muhasebe kayıtları tam şeffaf ve uyumlu hale getirmeli.

Piyasaları güçlendirirken, sistemle ilgili risklerin azaltılması ve şirketlerin yöneticilerinin maaşlarının gözden geçirilmesi konularında maliye bakanları görevlendirilecek.

IMF ve dünya bankası işleyişi hızlandırılarak görev alanları genişletilecek. Kalkınmakta olan ülkelerin IMF ve Dünya Bankası’nda görevleri daha geniş biçimde uygulama alanına geçirilecek.

Liderler 30 Nisan 2009’da İngiltere’de tekrar bir araya gelecek ve alınan kararların ne kadar hayata geçirildiğini masaya yatıracak.

Read more...

Piyasa Yorumu

11 Kasım 2008 Salı

Yurtdışı borsaların günü ekside tamamlaması ve sabah itibarıyla vadeli piyasaların da düşüş yönünü işaret etmesi nedeniyle IMKB-100 endeksinin güne %1.0-1.5 arasında kayıplarla başlamasını bekliyoruz.

Çin’in 2010 yılına kadar ekonomiyi canlandırmak amacıyla inşaat, alt yapı ve sağlık hizmetleri sektörlerine yapacağı 586 milyar $’lık yatırım açıklaması ve AIG’in borçlarının yeniden yapılandırılarak vadesinin ve tutarının arttırılması haberlerine rağmen özellikle finans ve otomotiv sektörüne (Deutsche Bank, General Motors için tavsiyesini Sat olarak değiştirdi, Goldman Sachs’ın dördüncü çeyrek kar beklentisi -2.50 $ zarara çekildi) ilişkin endişelerin getirdiği satışlar dün ABD borsalarının günü kayıplarla tamamlamasına yol açtı. Çin’in yardım planının ardından global yavaşlamanın azalacağı spekülasyonları ile yükselişe geçen emtia fiyatları, Çin’e ilişkin iyimserliğin geçmesiyle dün akşam düşüşe geçti ve Brent petrol tekrar 60 $’ın altına geriledi. Fiyatlarda 50 $’a doğru gidişat OPEC’in yeni bir üretim kısıntısı yapmasına sebep olacağından önümüzdeki aylarda petrol fiyatlarının 50 $ civarında sabitlenebileceğini düşünüyoruz. Bu durum maliyetleri petrol ve ürünlerine bağlı olan şirketlerin giderlerini düşüreceğinden özellikle 4.çeyrek bilançolarda bu olumlu unsur kendini ulaştırma sektörü hisselerinde gösterecektir. Bu sebeple hisse seçimi yaparken emtia fiyatlarındaki düşüşler ve son dönemde kurlardaki yükseliş göz önünde bulundurulmalıdır. Şirket karlılıklarındaki gerileme, kar tahminlerinin düşürülmesi ve tüketici güvenindeki azalma gibi nedenler sabah itibarıyla Asya borsalarının değer kaybetmesine neden oldu (MSCI Asya Pasifik endeksi -3.1%). Bugünün piyasa gündeminde etkili bir haber ve açıklanacak önemli şirket bilançosu olmaması nedeniyle piyasalarda zayıf seyrin devam etmesini bekliyoruz. Destekler: 26.300, 25.800, dirençler 27.000, 27.500, 27.800, 28.000

Read more...

Global krizde sinsi oyunlar

5 Kasım 2008 Çarşamba

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde döviz kurlarının düşük kalması, hatta daha da düşürülmesi için George Soros ve benzeri diğer büyük global oyuncularca çok büyük çaba sarf edilmektedir.

Bunlar batının gelişmiş ekonomilerinin yöneticilerini ve merkez bankalarını, IMF ve Dünya Bankası gibi global finans kurumlarını da ortak amaçları konusunda ikna ettiler.

George Soros’un ve benzeri diğer büyük global oyuncuların aşağıda belirttiğim amaçlarına uygun olarak ABD Merkez Bankasından, batılı ve diğer gelişmiş ülkelerin merkez bankalarından, diğer güçlü bankalarından, Dünya Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası ve IMF den istedikleri şu şekilde özetlenebilir.

—ABD, Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları'nın ve IMF'in bu maksatla Brezilya, Macaristan, Polonya ve Türkiye gibi ülkelerin merkez bankaları ile “swap” anlaşmaları yaparak onlara yeterli miktarda dolar kredi sağlanması istenmiştir.

—IMF döviz darlığı olan Türkiye, Macaristan, diğer doğu Avrupa ülkeleri, Pakistan gibi ülkelere popülist harcamalardan vazgeçmeleri koşulu bile aranmadan kolayca borç vermelidir.

—ABD ve Avrupa bankalarının gelişmekte olan ülkelere açmış oldukları kredileri geri istemesi engellenmelidir.

—ABD ve Avrupa gelişmekte olan ülkelere batıdan yapılacak ihracata da ihracat kredisi vermelidir ki gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelerin mallarını kolayca ithal edebilsinler.

George Soros gibi global fon sahipleri ve yöneticileri gerçekte niçin bu sürecin fikir babası olup başlattılar?

Aşağıda belirttiğim batılı ülke çıkarlarının yanı sıra, onlara ilave olarak hem bu fonların hem de batılı ülkelerin başka ortak çıkarları da bu süreci gerektiriyor. Bu fonların gelişmekte olan Türkiye gibi ülkelerdeki sıcak para (portföy) yatırımları, kriz nedeniyle merkezlerinde ortaya çıkan acil para ihtiyaçlarını karşılamak üzere, yerel para cinsinden (Türkiye’de lira cinsinden) yatırımlardan çıkması gerekiyor. Ancak gelişmekte olan ülkelerdeki döviz darlığı nedeniyle bu fonlar yerel paradan, örneğin Türkiye’deki lira portföylerinden dolara dönüşe geçince döviz kuru yükseliyor. Mesela Türkiye’de dolar kuru 1.8 olduğunda, elindeki lira portföyü ile sıcak para Türkiye’den 60 milyar dolar alıp merkezlerine götürebilecekken, dolar kuru 1.2 olduğunda 90 milyar dolar alıp götürebilecektir.

Yani sadece Türkiye’den aynı miktar lira ile 30 milyar dolar daha çok götürebilecektir. Brezilya, Meksika, Güney Kore, Singapur ve daha çok sayıda gelişmekte olan ülkeleri hesaba kattığınızda bu mekanizmanın Soros gibilere sağlayacağı fayda ( bu ülkelere vereceği zarar) yüzlerce milyar doları bulmaktadır. İşte Soros gibilerinin batılı devlet ve kurumları gelişmekte olan ülkelere kredi seferberliğine yöneltmesinin önemli sebeplerinden birisi budur. Lira portföylerinden daha çok dolar sağlamak. Halbuki IMF ve FED in bu ülkelere vereceği krediler dolar olarak verilecek ve dolar olarak herhangi bir erime, azalma söz konusu olmayacaktır.

Gelişmiş batı ekonomileri ve onların büyük oyuncularının çıkarları neleri gerektiriyor?

Global oyuncuların uygulamaya koydurduğu kredi mekanizmaları gelişmekte olan ülkelerin bağımlılığını artıracak ve batının mallarına harcama yapmalarını, batının üretimini ve gelirini artırmada ve durgunluktan çıkmasında etkili olacaktır.

Onlara göre, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin batının gelişmiş ülkelerinden ithalatları azalmamalı, mümkünse artmalıdır. Böylece gelişmekte olan ülkelerin ithalatı ile kendi ekonomileri taleple beslenip kendi vatandaşlarına gelir yaratırken (tabii ki bu Türkiye için yerli üretimi, vatandaşlarımızın gelirini azaltan tersine bir etkidir) aynı zamanda batı ekonomilerine bağımlılıkları devam edecek ve mümkünse artacaktır. Bu nasıl sağlanabilir. Elbette bu ülkeler borçlandırılarak. Batının serbest piyasa finans sistemi bu borçlandırmayı şimdiye kadar kendiliğinden yapıyordu.

Fakat şimdi krize girdi ve yapamıyor. O halde gelişmekte olan ülkelerin bu borçlanıp bağımlı kalma, kendi öz üretimlerine dönme yerine batıdan ithal etme alışkanlıklarını sürdürebilmeleri için batının büyük oyuncularının çareler bulmaları gerekiyor. Ne olabilir bu çareler? Batının özel sektör finans sistemi borçlandırmaya devam edemiyorsa o zaman devlet kurumları devreye girip Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri borçlandırmaya devam etmeliler. Batının büyük oyuncuları ve George Soros gibi büyük fonların sahipleri hemen konuyu pişirip batının kamu yöneticilerine benimsettiler ve hem IMF, hem de ( daha da ilginci tarihinde ilk defa) ABD Merkez Bankası (FED) gelişmekte olan ülkelere daha önce görülmedik bir şekilde borç verme yarışına girdiler.

ABD Merkez Bankası, George Soros’un ve batılı diğer büyük oyuncuların yukarıda özetlediğim isteklerine uygun olarak Brezilya, Meksika, Güney Kore ve Singapur’a 30’ar milyar dolarlık “swap” olanağı tanıdı. Bu ülkelerdeki döviz kurları düşmeye başladı. IMF’nin bolca dolar sağlamaya başladığı ülkelerin sayısı da giderek artıyor. Daha yenileri de olacak. Böylece gelişmekte olan ülkelere verilen astronomik borçlarla onları borçlandırıp, ithalatlarını artırıp gelişmiş ülkelerin kendi mallarına talep yaratmak suretiyle gelişmiş ülkelerdeki ekonomik krizi ve durgunluğu aşmayı kolaylaştırmak istemektedirler. Yani krizi aşmada gelişmekte olan ülkeleri borçlandırıp sömürmek bir araç olarak kullanılmaktadır.

Türkiye’de döviz kurlarının düşmesini isteyenler veya bu yönde girişimde bulunanlar bilmeyerek (bazı bağlantılı kişiler ve şahsi çıkarı gerektirenler ise bilerek) George Soros ve diğer batılı büyük oyuncularla aynı amaca hizmet etmektedirler.

Bizim Merkez Bankası’nın döviz satım ihaleleri de Soros ve benzerlerinin amaçlarına hizmet eder, cari açığı iflas edinceye kadar devam ettirir. Bu günlerde ülke çıkarları Merkez Bankasının döviz satım ihaleleri değil döviz alım ihaleleri yapmasını gerektirir. Aksi halde ülke menfaatleri ve döviz rezervleri yabancı fonlara peşkeş çekilmiş olur. Sonuç daha çok dışa bağımlılık, sömürülme ve teslimiyet olur.

Artık cari açık yoluyla yabancı malı tüketmek için yabancılardan borçlanmak, borçlanılan dövizleri düşük kur sayesinde artan ithalatla tekrar yabancılara geri vererek ülke olarak geleceğimizi tüketmekten vazgeçmeliyiz. Daha birkaç ay öncesine kadar söylenen çari açık problem değil borçlanabiliyoruz şeklindeki günü güllük gülistanlık göstermek uğruna geleceğimizi dinamitleme politikası katiyetle geride bırakılmalıdır. Döviz ihtiyacımızı daha çok ihracat yaparak, daha çok turizm geliri sağlayarak, daha az ithalat yaparak karşılamalıyız. Döviz kuru politikası bu amaca yönelik olmalı, tamamına yakını tüketim esaslı hammadde, ara mal ve tüketim malı ithalatına yapılan harcamaları, popülist nitelikli harcamaları azaltıp onun yerine enerji yatırımlarına, verimlilikte dönüşüm yaratacak teknoloji ve kalkınma yatırımlarına harcamalıyız.

Dr. Hamit BOZKURT
Eski Maliye Müfettişi

Read more...

ABD seçimleri piyasaları nasıl etkileyecek?

4 Kasım 2008 Salı

ABD’li seçmenler bugün yeni başkanlarının kim olacağına karar verecekler. Anketler demokrat aday Obama’nın önde gittiğini gösterirken, McCain’in bir “sürpriz” yapabileceği ihtimali de göz ardı edilmiyor.

Ali AĞAOĞLU / VATAN GAZETESİ

Geçmişte yaşananlara bakıldığında Obama daha şanslı. Zira daha önceki seçimlere bakıldığında aynı partinin üst üste üç dönem başkanlığı kazandığı tek istisna 18. yüzyıldaymış.

Cumhuriyetçiler daha genişlemeci ve sermaye yanlısı politikalar izlerken, onların toplumda yarattıkları dengesizlikleri gidermek genelde Demokratlara düşmüş. Cumhuriyetçiler daha sertlik ve savaş yanlısı politikalar izlerken, Demokratlar daha ılımlı ve yaraları sarmaya yönelik, “tedavi edici” politikalar izlemişler. Demokratlar eğitim ve sağlık gibi sosyal politikalara öncelik vermişler, “vahşi kapitalizmi” yumuşatan taraf olmuşlar.

Hangisi seçilirse seçilsin, her iki adayı da ekonomik kriz bekliyor. Bush’un selefi şimdiden 1929 sonrası başkan seçilen Roosevelt ile karşılaştırılmaya başlandı bile. Yeni başkan, gerçekten bir “enkaz” devralacak. Her ne kadar durum 1929’da işsizliğin yüzde 23’lere yükseldiği zamanlarla kıyaslandığında bugünkü 6.1’lerdeki işsizlik o kadar da ürkütücü görünmüyor.

Diğer yandan 1929’dakinden farklı olarak kriz ABD’den başlamış olsa da tüm ülkeler meselenin çözümü için ortak hareket etmeyi benimsediler.

Her iki aday da zayıflayan ekonomiye, federal düzeyde devlet
müdahalesi taraftarı. Her kim kazanırsa kazansın finansal sistemin iyileştirilmesi için üst düzeyde çaba göstermek zorunda. Her ne kadar Cumhuriyetçiler ideolojik olarak karşı olsalar da, onlar da devletin bankalardan pay alması yönünde oy kullandılar.

Obama gelir vergileriyle, sermaye ve temettü kazançlarından alınan vergileri arttıracağını McCain ise tersine, indireceğini vaat etmiş durumda. ABD piyasalarının son üç-dört günlük hareketlerine bakıldığında, sanki gönüller McCain tarafındaymış gibi. Zira “piyasa dostu” görünen Cumhuriyetçilerin piyasa ne isterse vereceği varsayımındalar. Bu arada Cumhuriyetçilerin ABD hisse senedi piyasalarına yaradığına dair yaygın inanca karşın, Dow Jones endeksinde yüzde 226.6 ile en fazla artışın, demokrat Bill Clinton zamanında olması da ilginç bir not.

McCain’in kazanması durumunda ABD piyasalarının kısa süreli, “saman alevi” tarzı bir ralli yaşama ihtimali hayli yüksek. Zira Bush tarafından hazırlanmış olan paketler kısa zamanda uygulamaya konabilir. Bürokrasi de çok büyük değişiklikler olmayabilir. Ancak yaşanan krizin bugünden yarına çözülmesi söz konusu olmadığından, McCain’e rağmen piyasalardaki iyimser hava da bir süre sonra yerini düşüşlere bırakacaktır.

Obama’nın kazanması her ne kadar iskonto edilmiş dense de ilk tepkinin piyasalarda satış yönlü olacağını düşünüyorum. Piyasaların Obama’nın kucağına fitili tutuşturulmuş bir bombayı bırakacağını düşünüyorum. Obama’nın başkanlığıyla birlikte tüm bürokrasi ve bakanlar değişecek. Yeni geleceklerin “yoğurt yiyişleri” anlaşılana kadar risk almak istemeyenler ya satacak, ya da yeni alım yapmayacaklarından piyasaların yükselmesi McCain alternatifine göre daha zor görünüyor.

Lewis Hamilton Pazar günü Formula 1’in ilk “siyahi” ve en genç şampiyonu oldu. Şimdi sıra ABD’nin ilk “siyahi” başkanında. Obama ile yaşanacak bu ilk, piyasalar tarafından pek de coşkuyla karşılanmayacak gibi görünüyor.

Read more...

Petrol fiyatları geriledi

Uluslararası borsalarda petrol fiyatları geriledi. Asya borsalarında, Amerikan ham petrolün Aralık teslim fiyatı 1,24 dolar indi ve 62,62 dolar oldu.

Londra'da yine Amerikan tipi hafif ham petrolün Aralık varil teslim fiyatı, 1,34 dolar düşüşle 62,57 dolara geriledi. Londra Brent tipi ham petrol de 1,60 dolar düştü ve varili 58.88 dolar oldu.
Petrol fiyatındaki gerilemede, ABD ekonomisinin durgunluğa gireceğine yönelik işaretler ve Çin'in petrol talebinin düşeceği beklentisi etkili oldu.

Read more...

Borsa ilk seansta 333 puan yükseldi

Endeks ilk seansı 333 puanlık yükselişle 28 bin 321 puandan tamamladı. Hisse senetlerinin değer artışı ortalama yüzde 1,19 oldu.

Read more...

Döviz yarışması başlıyor

Hedefonline'ın düzenlediği döviz yarışmasında birinci olan 15 bin dolar ödül alacak.

Uzun zamandır düşüşler yüzünden pek rağbet görmeyen döviz piyasası, son günlerde sert yükselişlerle talep edilen bir yatırım aracı olmaya başladı. Türkiye döviz piyasasında yatırımcılar, bu piyasanın uluslararası spot döviz piyasalarını oluşturan FOREX işlemlerine de ilgi göstermeye başladı.

Forex, dünyanın en büyük piyasası ve bu piyasada günlük ortalama 3 trilyon dolarlık işlem hacmi ile yatırımcılar online işlem platformlarından istedikleri döviz birimlerinde hızlı alış veya satış yapabiliyor. Forex piyasasında 9 yıldır Türk yatırımcılarına hizmet veren Hedefonline, piyasanın tanıtımı ve eğitim ile ilgili hizmetler sunarken, gerekli tüm altyapı desteğini de sağlıyor.

Bu piyasalarda işlem yapmak isteyen yatırımcılara deneme hesaplarla hiçbir rizikoya girmeden platform ve döviz piyasası deneyimi sağlayan şirket, Kasım ayı başında başlayacak olan Forex Formula 2008 yarışmasının da düzenleyicisi olacak.

Forex Formula 2008 yarışması forex piyasalarında gerçek zamanlı fiyatlarla sunulan sanal hesap bakiyesi ile katılımcılarına ciddi ödüller sunuyor. Döviz piyasalarını bilen ve işlem yapmakta olan yatırımcılar bu deneyimlerini yarışmada kullanıp rekabet ortamında fırsatları değerlendirebilecek. Ayrıca yeni başlayan ve döviz piyasalarına ilgisi olan yatırımcılarda gerçek verilerle birlikte rizikoya girmeden piyasa hakkında bilgiye elde edebilir.

Kasım ayı başında başlayıp 2 ay sürecek olan Forex Formula 2008 yarışması sonucunda en iyi getiriyi elde eden yarışmacı 15 bin dolar, ikinci gelen yarışmacı 7 bin 500 dolar ve üçüncü yarışmacı da 2 bin 500 dolar ödül kazanacak.

Read more...

Borsa ilk yarıda yükseldi

3 Kasım 2008 Pazartesi

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Ulusal 100 Endeksi, birinci seansın ilk yarısında yükseldi.

Endeks, seansın 1 saat 15 dakikalık bölümünü, önceki ikinci seans kapanışına göre 546,17 puan artarak 28.379,10 puandan geçti.

Hisse senetleri bu seviyede ortalama yüzde 1,96 değer kazandı. İlk bölümde işlem hacmi ise 354 milyon YTL olarak gerçekleşti.

Read more...

Bono piyasasında faiz 22,77 oldu

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören gösterge kağıdı 23 Haziran 2010 vadeli tahvilin, bugün valörlü işlemlerinin saat 10.30 itibarıyla basit getirisi yüzde 24,36'ya, bileşik getirisi yüzde 22,77 oldu.

Bu tahvilin, aynı gün valörlü işlemlerinin önceki kapanışında basit getirisi yüzde 25,98, bileşik getiri yüzde 24,15 olmuştu.

DOLAR KOTASYONLARI

Bankalararası piyasada dolar kotasyonlarında alışta en düşük fiyat 1,5100 YTL, en yüksek fiyat 1,5140 YTL, satışta en düşük fiyat 1,5200 YTL, en yüksek fiyat 1,5250 YTL düzeyinde bulunuyor.

PARİTE

Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,2812, sterlin-dolar paritesi 1,6292, yen-dolar paritesi ise 99,15 düzeyinde seyrediyor.

Read more...

Gözler AMB ve BOE`nin faiz kararlarında

Geçen hafta Norveç'ten Çin'e ve Hong Kong'dan ABD'ye, Slovakya'dan Kuveyt'e kadar birçok ülkeden gelen faiz indirimi açıklamaları ile koordineli faiz indirimlerinden 5'inci vitese geçildi.

Hafta sonunda ise Hindistan Merkez Bankası faizini sürpriz bir şekilde yüzde 8'den yüzde 7,5'e düşürdü. Bu hafta ise Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve İngiltere Merkez Bankası (BoE) faiz kurullarını topluyor. AMB'nin faizini yüzde 3.25 e BoE'nin ise yüzde 4'e indirmesi beklenirken, her iki bankanın da önümüzdeki yılın ortasına kadar 2,5 puanlık bir indirim daha yapmış olacağı öngörülüyor.

Bu gerçekleşirse AMB tarihindeki en hızlı faiz gevşetme süreci olacak. JP Morgan ise küresel faiz oranlarının önümüzdeki seneye kadar yüzde 2.16 seviyesine düşerek 1990'ların ortasından bu yanaki en dip seviyesini göreceğini tahmin ediyor. Şu anda küresel faiz ortalaması yüzde 3.21 civarında.

Read more...

Asya Borsaları değer kazandı

Asya borsalarında endeksler yükselirken Hong Kong Borsası'nda Hang Sang Endeksi yüzde 5'den fazla değer kazandı.

Tokyo Borsası bugün, Japonya ulusal günü nedeniyle kapalıydı. Bu borsada işlemlere yarın yeniden başlanacak.

Hükümetlerin küresel finansal krize karşı aldığı önlemlerden cesaretlenen yatırımcıların alıma yönelmesi üzerine Asya borsasında endeksler yükselişe geçti.

Güney Kore'de hükümetin ekonomik durgunluğa karşı 11 milyar dolar tutarında yeni bir plan açıklaması, bu ülkede endeksin yüzde 2,5 oranında artmasına neden oldu.

Avustralya'da borsa yüzde 3,5 oranında değer kazanırken, Hong Kong Borsası'nda Hang Sang Endeksi 691,31 puan artarak 14.659,98 puana çıktı.

Read more...

Dünya Bankası`ndan Türkiye`ye kriz uyarısı

DB Başkan Yardımcısı Shigeo Katsu, dünyayı etkisi altına alan küresel krizin Türkiye için hem olumlu hem de olumsuz etkilerinin olacağını söyledi

Shigeo Katsu, Sanko Holding'e ait Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi Narlı beldesindeki Çimko Çimento Fabrikası'nda düzenlediği basın toplantısında, dünyayı etkisi altına alan küresel krizin Türkiye'yi de mutlaka etkileyeceğini bildirdi.

Dünyada şu anda büyük bir kriz yaşandığını ve hiçbir ülkenin bu krizden kurtulamayacağını ifade eden Katsu, Türkiye de bundan kaçamayacak. Türkiye artık dünyayla entegre olmuş, dünyaya ihracat yapan bir ülke. Dünyada büyüme bakımından bir yavaşlama olacağı kesin. Tüm dünyada etkisini gösteren küresel kriz Türkiye'yi de etkileyecek. Büyüme başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de yavaşlayacaktır, bu kesin dedi.

Finans piyasalarında finans sektörünü yönetenlerin kredi verme konusunda endişeli olduğunu belirten Katsu, Artık insanlar finans kuruluşlarından kredi alamıyor. Bu, donma noktasına geldi. Türkiye'de de bunun olumsuz etkileri olacaktır diye konuştu.

Katsu, dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizin olumsuz etkilerinin yanısıra Türkiye açısından olumlu etkilerinin de olabileceğini belirterek, dünyada enerji fiyatlarınun düşme eğilimine girdiğini, enerjide dışa bağımlı olan Türkiye'nin bu konuda olumlu etkileneceğini kaydetti.

Türk hükümetiyle dünyadaki ekonomik krizi her boyutuyla masaya yatırdıklarını ve bu konuda uzun süre çalışmalar yaptıklarını ifade eden Katsu, Biz burada yapmış olduğumuz çalışmalarda şunu gördük ki hükümet, 2001 yılında yaşanan mali krizden ders çıkartarak mali sektörde ciddi yapılanmaya gitmiş. Bankalarla ilgili ciddi önlemler alınmış. Hükümet şu anda krizi çok ciddi bir biçimde izlemektedir. Hükümetin krizin olumsuz etiklerini en aza indirmek için gerekli önlemleri aldığını gördüm. Bundan sonra da yine gerektiğinde gerekli önlemleri alacaklardır dedi.

Çimento fabrikasını gezen Katsu'ya, Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu tarafından tesise ilişkin bilgi verildi. Konukoğlu, fabrikanın Dünya Bankası kredisiyle yaptırıldığını ve 18 ay gibi kısa bir sürede tamamlandığını bildirdi.

Fabrikada Katsu ile birlikte incelemelerde bulunan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek de gazetecilere, fabrikanın kuruluşunun bir başarı öyküsü olduğunu anlattı.

Şimşek, fabrikanın, yaşanan ekonomik kriz ve sıkıntılara karşın 18 ay gibi kısa bir sürede meydana getirildiğine dikkati çekti. Şimşek, Buradan binlerce insan ekmek yiyecek, işsiz insanlara istihdam imkanı oluşturulmuştur. Böyle bir fabrikanın yapılmış olmasından memnuniyet duydum dedi.

Katsu ve Şimşek'in çimento fabrikasındaki incelemelerine, Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey ile ilçe belediye başkanları ve bürokratlar da katıldı.

Read more...

Dolar haftaya nasıl başladı?

İstanbul serbest piyasada dolar 1,5160 YTL, avro 1,9500 YTL'den haftaya başladı.

Kapalıçarşı'da 1,5140 YTL'den alınan dolar 1,5160 YTL'den satılıyor. 1,9480 YTL'den alınan avronun satış fiyatı ise 1,9500 YTL olarak belirlendi.

Serbest piyasada Cuma günü kapanışta doların satış fiyatı 1,5500 YTL, avronun satış fiyatı ise 1,9700 YTL olmuştu.

Read more...

Doğalgaza rekor zam!!!

1 Kasım 2008 Cumartesi

BOTAŞ, bugünden geçerli olmak üzere, konutlarda kullanılan doğalgaz fiyatına yüzde 22.50, sanayide kullanılan doğalgaza da yüzde 22 oranında zam yaptı.

BOTAŞ Genel Müdürlüğü'nden 02.00 de yapılan yazılı açıklamada, Yüksek Planlama Kurulunca enerji KİT'lerinde 1 Temmuz'dan itibaren maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizmasına geçilmesinin kararlaştırıldığı hatırlatıldı.

Açıklamada, bu çerçevede yapılan hesaplamalar sonucunda, doğalgaz satış fiyatlarının bugünden geçerli olmak üzere konutlara yüzde 22.50, sanayiye yüzde 22 oranında yansıyacak biçimde artırıldığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:

“Söz konusu fiyat artışında, döviz kurunda özellikle son bir ay içinde meydana gelen hızlı artışların yanı sıra, petrol ve petrol ürünleri fiyat ortalamalarına endeksli olan doğalgaz alım fiyatlarının, petrol fiyatlarındaki artışlardan 6-9 ay geriden etkilenmesi ve geride bıraktığımız 6-9 aylık dönemde petrol fiyatlarının uzun süre rekor seviyelerde seyretmesi etken olmuştur.”

Read more...

İşte 2009 asgari ücret ve emekli zamları

Asgari ücret, yılın ocak ve temmuz aylarında ayrı ayrı yüzde 4 oranında artacak. Emekli aylıkları da, 6 aylık enflasyon tahminleri çerçevesinde ocakta yüzde 4,89, temmuzda ise yüzde 3,76 oranında zamlanacak.

Resmi Gazete'de yayımlanan 2009 Programına göre, halen brüt 638,7 YTL olan asgari ücret, 1 Ocak 2009'da yüzde 4 zam görecek. Bu zam, asgari ücretlinin brüt maaşında 25,55 YTL artış sağlayacak ve yeni asgari ücret 664,25 YTL'ye yükselecek. Ancak yılbaşından itibaren YTL'deki Yeni ifadesi kalkacak ve tekrar TL'ye geçilecek. Bu şekilde Ocak-Haziran döneminde asgari ücretlilere brüt 664,25 TL ödenecek.

1 Temmuz 2009'da asgari ücret yüzde 4 daha zamlanacak ve bu şekilde kümülatif zam oranı yüzde 8,16'ya çıkacak. Temmuz zammı da, asgari ücrette 26,57 TL artış olarak yansıyacak. Böylece brüt asgari ücret 2009'un 2. yarısında 690,82 TL olarak uygulanacak.

EMEKLİYE YILLIK YÜZDE 8,83 ZAM

Bu arada emekli aylıkları da, 6 aylık enflasyon tahminine göre 2009'un Ocak ayında yüzde 4,89 oranında artacak. Emeklinin Temmuz zammı da yüzde 3,76 olacak. Emekli maaşlarındaki yıllık zam oranı ise yüzde 8,83 olarak belirlenecek.

Program çerçevesinde, 2009 yılında sosyal güvenlik kuruluşlarının toplam gelirleri 81,3 milyar TL, toplam giderleri ise 102,8 milyar TL düzeyinde bulunacak. Bu şekilde sosyal güvenlik kuruluşlarının bütçelerinde 21,4 milyar TL'lik bir açık meydana gelecek.

Öte yandan 2009 Merkezi Yönetim Bütçesi uyarınca da, memurlar ile kamudaki sözleşmelilerin maaşlarına yeni yılın ilk yarısında yüzde 4, ikinci yarısında ise yüzde 4,5 zam yapılacak. Ocak ve Temmuz zammı ile memur ve sözleşmeli maaşlarındaki yıllık artış yüzde 8,68'e ulaşırken, 6'şar aylık dönemlerdeki enflasyonun zam oranını geçmesi halinde, aradaki fark maaşlara eklenecek.

Read more...

Ekonomik kriz hız kaybediyor mu?

Dünya borsalarında son günlerde yaşanan ve nispeten önceki haftalara nazaran sakin bir görüntü, bir süredir etkisini sürdüren finansal krizin atlatılmak üzere olduğu kanısını giderek artırmaktadır.

Oysa yaşanan bu sakinlik kanımızca geçicidir. Bu sakinliğin gerisinde piyasalarda sorunlu olan kuruluşlara özellikle devlet yetkililerinin vermiş olduğu parasal destek ve taahhütler vardır.

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinin bir bölümü şu anda ülkelerinde bazı özel sektör kuruluşlarına taahhüt borçlusu konuma gelmişlerdir. Bu ülkeler sorunlu kuruluşlara sermaye katkısı ve sermaye artırımı sözü vermişlerdir.

Yaşanan krizin mali boyutu hakkında değişik rakamsal veriler dile getirilmektedir. Ancak yaşanan krizin dünya çapında mali portresinin 2.5 trilyon dolar civarında olduğu hesaplanmaktadır. Bu miktarın nasıl ve nereden sağlanacak kaynaklarla finanse edileceği ise henüz aydınlığa kavuşmamıştır.

Krizin doğuşuna neden olan dolar bazlı sorunlar giderek artarken bir süreliğine doların diğer konvertibil paralar nezdinde de değeri artmıştır. Bu artışın dayanağı yoktur ve dolayısıyla geçicidir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde hazırlanan destek programının nasıl ve hangi kaynaklardan sağlanacak parasal gelirlerle karşılanacağı konusu ise bu satırların kaleme alındığı ana kadar belli değildir. Muhtemelen başkanlık seçiminden sonra bu durum yeni başkanın başta gelen gündemi haline dönüşecektir.

Avrupa Birliği'nde krizin ilk aşamasında özel kesime aktarılan ve aktarılması düşünülen parasal desteklerin ise aynı şekilde yakın bir gelecekte tartışma konusu haline dönüşmesi beklenmektedir.

Krizin ana kaynağı olan ve bir anlamda üzerinde yazılı rakamsal değerler olmasına rağmen bir anda değeri düşen kâğıtların eski değerlerine yani üzerinde yazılı değerlere ulaşması artık mümkün değildir.

Gerçekte varlığa dayalı menkul kıymet borsaları artık eski ihtişamlı görüntüsünü yitirmiş bulunmaktadır. Bir başka anlatımla finans piyasalarında hayali kazanç sağlayan kâğıtlar değerini yitirmiştir. Bundan dolayı ortaya çıkan zararın finansmanı için acilen üretilen çözüm yollarının maliyeti ise henüz tam olarak belirlenmemiştir. Bu çöküşün yol açtığı işsizlik, talep durgunluğu gibi olgular ise yeni bir dengenin oluşmasına neden olacaktır.

Ancak kur paritelerinde ortaya çıkan değişimler yine para kazandırmaktadır. Bu durum gözlerden ve dikkatlerden kaçmamaktadır.

Konuyu ülkemiz açısından örnekleyecek olursak, geçen günlerde dolar ülkemizde 1.70 YTL'ye alıcı bulurken, bu kur 1.50'li alanlara doğru gerilemiştir. Doların 1.70 olduğu gün bir milyon dolar piyasaya süren bir kişi perşembe günü en az 1.149.000 dolar alma olasılığına kavuşmuştur. Yani ülkemizde yaşanan kur oynaklığı bir milyon dolara birkaç gün içerisinde 149 bin dolar kazandırmıştır. Bu kazanç vergiye tabi değildir.

Olayı ülkemiz açısından irdeleyecek olursak, bize göre doların 1.70 ila 1.50'li kurlar arasında dolaşması, borsanın bir miktar yükselmesi ekonomimiz açısından herhangi bir anlam ifade etmemektedir.

Gelişmeler ne yönde olursa olsun ülkemizin başında cari işlemler açığı olarak görülen bir risk alanı vardır.

Bir de bunun yanında son yaşanan ekonomik olaylardan dolayı tedirginlik ve duraksamanın yarattığı piyasa sığlaşması karşımıza çıkmaktadır.

İster istemez daralan dünya ekonomisinden ülkemize düşen pay da azalacaktır.

Türkiye dünya üzerinde yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelerden kurtulmak zorundadır.

Dünya ekonomisinin bundan bir yıl önceki seviyesine ulaşması ve eski canlılığını kazanması mümkün değildir. Türkiye'nin de geçen yıl sürdürmüş bulunduğu ekonomi ve para politikası artık geçmişteki durumu muhafaza etme şansına sahip değildir.

Gerçekte dünya bir önemli değişim daha yaşamaktadır. Başta Birleşik Amerika yönetimi olmak üzere krizden etkilenen ülkelerde mevcut siyasi yöneticilerin ekonomi üzerindeki yönlendirme olanakları artık giderek yok olmaya başlamıştır. Dolayısıyla yaşanan ekonomik olaylar siyasileri yönlendirir hale gelmiştir.

Bu bağlamda ekonomiyi artık bir anlamda para kümeleri yönetir hale gelmiş, izlenen para politikaları ekonominin yönlendiricisi olmuştur.

Yaşanan krizin artık etkisini kaybettiği veya hafiflediğini söylemek yanlıştır.

Söz konusu krizin altında henüz farkına varılmaya başlanan parasal şişkinlik ve bağımlılık vardır.
Bu şişkinlik ve bağımlılık sürdüğü sürece yeni değişimlere muhatap olmak kaçınılmaz bir sebep sonuç ilişkisi olarak karşımıza çıkacaktır.

Geçen günlerde Greenspan'in açıkça ifade ettiği (bir anlamda itiraf) gibi söz konusu olan, bir sistemin çöküşüdür.

Read more...

Abone Olursanız Haberiniz de Olur!

Aşağıdaki kutucuğa e-mail adresinizi yazıp gelecek olan onay linkine tıklayınız. Bu sayede en son borsa haberleri, borsa yorumları ve borsa tüyoları, e-mail adresinize gelecek.

|

Borsa-Tuyolari.Blogspot.Com

Bu sitede; başta Borsa Haberleri olmak üzere, ekonomi ile ilgili en son gelişmeleri bulabilirsiniz. Borsa Yorumları ve Borsa Tüyoları ile yatırımlarınız öncesi fikir edinebilir; Canlı Borsa bandı ile Hisse Senetlerini yakından takip edebilirsiniz. Bu site, yatırım danışmanlığı hizmeti vermemektedir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, bankalar ile kullanıcılar arasında imzalanan resmi bir sözleşme ile verilmektedir. Bu sitede, kişisel yorumlar da bulunabilir.
Bu blog, altyapısı Google tarafından sağlanan Blogger hizmetinden faydalanmaktadır.

Back to TOP