2009`da piyasalar nasıl olacak?

29 Aralık 2008 Pazartesi

2008 yılı, yaşanan ekonomik kriz ve piyasalardaki deprem nedeniyle tarihe geçecek. 2009 ise daha çok yaraların tamir edilmeye çalışıldığı “pansuman” bir yıl olacak. Krizin üssü ABD’de yeni başkan Obama “gerçek tedaviyi” benimserse, piyasalar, dibi yılın ilk yarısında görüp, hızlı bir “dirilişe” imza atabilir.

Ali AĞAOĞLU / VATAN GAZETESİ

2008 yılı tüm “küre” için zorlu geçti. Darbe almamış olan pek az. Bu darbelerin bazıları az, bazıları çok hasara neden oldu. Etkileri yeni yılda da hissedilecek. 2008 yılının açmış olduğu yaraların tamir edilmeye çalışıldığı, bir “pansuman” yılı olacak gibi görünüyor. Yeni yılın neler getireceğini tam olarak kestirmek hayli zor. Belki de “kesinlikle” söylenebilecek tek şeyin; 2009’un “Küresel Resesyonla Mücadele Yılı” olacağıdır!

Paket açıklanacak!

2008’in hem ekonomik “düzende” hem de “ruhlarda” yaratmış olduğu yıkım o kadar büyük ki, tamiri kısa zamanda olamayacak. Yaşanan travmaların etkisi; arada coşkulu ralliler bile olsa da (ki olacaktır!); kolay kolay silinmeyecek gibi.

Amerika’nın tercihi, yılın nasıl geçeceğini belirleyecek! 2008 yılında herkesi “sıradan kurtarmaya çalışan” ABD; aynı tercihini (kanser teşhisine rağmen “yanık” tedavisini) sürdürürse kriz kısa zamanda çözülemeyecektir. Sorunun kaynağına inmeden; bu yıl olduğu gibi; geçici çözümlerle (pansumanlarla) idare etmeye çalışırlarsa, önümüzdeki yıl da yine sancılı geçecektir.

Yok eğer Obama cesur davranıp; “iyi” ile “kötüyü” birbirinden ayırıp, iyilerle yoluna devam edecek olursa; yani “gerçek tedaviyi” benimserse krizin en derin noktasını (dibi) ilk çeyrekte; bilemediniz en fazla ikinci çeyrekte görüp, hızlı bir “dirilişe” bile şahit olabiliriz.

İMKB yaralarını sarabilecek mi?

Türkiye ile ilgili 2009 beklentilerine gelince... Hükümetin yüzde 4’lük büyüme hedefi hayal olarak kalacaktır!

Rusya; ilk çeyrekte devalüasyonu “hızlandırmazsa”; Türkiye önemli bir ticari partneriyle olan hacmini kaybedebilir!

Avrupa bölgesindeki resesyonun “uzaması” Türk ihracatçılarının işini zorlaştıracaktır!

Türk ihracatçıları; uluslararası navlun fiyatlarındaki rekor düşüşlerden sonra; Çin’in sert ve adil olmayan rekabetini her alanda ve her piyasada “enselerinde” hissedecekler! Hatta Türkiye sınırlarında bile...

Yerel seçimlerden çok önce (muhtemelen Şubat başında) IMF ile anlaşma imzalanacak! Ancak bu anlaşma tek başına bir çözüm olamayacaktır. Anlaşma sonrasında piyasalarda kısa süreli bir bahar havası yaşansa bile, hemen ardından “kürenin” gerçekleri yeniden öne çıkacaktır.

Dolarda 1.75 YTL seviyesi önemli

G-7 Bölgesi faizlerini “sıfıra” yakınlaştırırken, T.C. Merkez Bankası da gecelik faizleri en az 250 baz puan daha indirir. Türk Hazine bonoları gözde yatırım aracı olmaya devam edecektir!

Faiz indirimleri kurları; “küredeki” gelişmelerden daha az etkileyecektir. Dolar/YTL kurlarının ama şu ama bu sebeple; 1.75’lerin üzerine geçilmesi (ki önümüzdeki yıl için 1.45-1.75 “makûl aralık” olacaktır) durumunda; 2.05’lerin konuşulduğu gergin günler yaşanabilir! Dünyada yeni dipler görülürken; İMKB 100’de de en düşük 0.9 cent seviyesi (endeks karşılığı YTL kurlarına bağlı) görülebilir. Yeni dipler görüldükten sonra; üçüncü veya dördüncü çeyrekte 38.600 seviyeleri test edilirse, bu da beni şaşırtmayacaktır!

“Küreye” dair birkaç “nokta tahmin”

* Borsalardaki dipler, 2009 yılının ilk çeyreğinde görülebilir
* Dolar, euro karşısında yılın ilk çeyreği veya yarısında; 1.15-1.20 aralığına kadar değer kazanabilir, ardından 1.50 seviyesinin üzerine çıkar. Yeni rekor bu sene zor!
* Altın; borsalarda yeni dipler görülürken 900 dolarların üzerine çıksa da hemen ardından 600-650 dolarları test edebilir. 2010 başlarındaki muhtemel “enflasyona geçiş döneminde” de yeniden 1.000 dolarlara doğru bir hareket görülebilir.
* Petrol 35 doların altında fazla kalamayacak, ikinci çeyrekte 60 dolarları görebilir!

Dow Jones’ta 6.850-7.200 aralığı görülebilir

Hangisi tercih edilirse edilsin, 2009’da ABD borsalarında yeni dip(ler) görülecek! Ama Ocak ayının ikinci yarısında, ama yılın 2. çeyreğinde... Zamanlama ve seviye; yukarıdaki “pansuman/gerçek tedavi” tercihine bağlı olacak. Seviye olarak benim öngörüm Dow Jones’ta 6.850-7.200 aralığı; S&P’de ise 700 (+/- 20 puan) seviyeleri.

2008’de alınan ve alınacağı “vaad edilen” önlemler (ancak dipler görüldükten sonra) yılın ikinci yarısından itibaren etkisini gösterecektir. Gelişmiş ekonomiler resesyonla mücadele ederken, 0 (sıfır) faiz politikası küreye hakim olacak gibi görünüyor. Bu arada “faiz” önümüzdeki yıl en fazla duyulacak finansal terim olacak! Ama merkez bankaları, ama bonolar, ama şirket borçlanmaları nedeniyle “faizi” daha sık duyacağız!

Emtia fiyatları düştü ama...

Yılın ilk yarısında deflasyon nedeniyle; emtialar başta olmak üzere tüm “kürede” fiyatlar düşerken, 2010’a yaklaşıldığında ya da girerken yeniden “enflasyon” tartışıyor olabiliriz! Japonya’nın son 15 yılda yaşadıkları ve Karl Marx bu yıl en fazla okunanlar arasında olacak!

Çin iç talebi canlandırmak için elinden geleni yaparken; elindeki üretim fazlasını “satabilmek” adına dünyadaki diğer üreticilerle (Türkiye’da dahil) “sert ve adil olmayacak” bir rekabete girecek! Navlun ücretlerinin rekor seviyede düşmesi Çin’in işini kolaylaştırırken, uzaklık dezavantajı önemli ölçüde azaltacak. Gelişmekte olan ülkeler büyüme konusunda G-7’lerden daha şanslı ve başarılı olacaklar, ancak onlar değil dünyayı, kendilerini bile doğru dürüst kurtaramayacaklar!

Gelişmekte olan ülkeler arasında “rekabetçi devalüasyonlar” yarışı yaşanabilir! Herkes daha fazla ihracat yapabilmek için kendi para birimlerini devalüe ederken, dolar başta olmak üzere, euro ve diğer “major” para birimleri “haketmedikleri” değerlere yükselebilirler.

Read more...

FED`in kararı euroyu uçurdu

17 Aralık 2008 Çarşamba

ABD Merkez Bankası'nın sert faiz hamlesi doları euro karşısında son 2.5 ayın dibine itti.

Euro/dolar paritesi FED'in faizleri 0.75 puan düşürmesi ile 1.40 seviyesinin üzerine çıktı.

FED'DEN BÜYÜK FAİZ SÜRPRİZİ! Tıklayın...

Parite sabah saatleri itibariyle 1.40-1.41 bandında hareket ediyor. Dolar euro karşısında bu düşük seviyeleri en son 30 Eylül'de görmüştü.

Öte yandan dolar Japon Yeni karşısında da 88.73 ile Ağustos 1995'ten bu yana en düşük seviyesine geriledi.

YILSONU HEDEFİ 1.45

Yatırım bankası Goldman Sachs, FED'in faiz kararına paralel olarak, 12 aylık euro/dolar parite beklentisini 1.30'dan 1.45'e çekti.

Bankanın analisti Jens Nordvig, doların euro karşısında yüzde 5.5 değer kaybedebileceğini ve paritenin 12 ay içerisinde 1.45'e yükselebileceğini kaydetti. Nordvig, zayıf dolar dinamiklerinin yeniden baş göstermeye başladığını, bu nedenle tahminlerini değiştirdiklerini belirtti.

İÇERİDE DE YÜKSELDİ

İstanbul serbest piyasada dolar 1,5500 YTL, euro 2,1600 YTL'den güne başladı.

Serbest piyasada dünkü kapanışta doların satış fiyatı 1,5610 YTL, euronun satış fiyatı ise 2,1450 YTL olmuştu.

BORSALAR COŞTU

FED'in faizleri beklentilerin üzerinde bir hamle ile 0.75 puan indirmesi ve yüzde 0.25'e çekmesi borsalarda çok olumlu algılandı. Borsalardaki yükselişte Goldman Sachs'ın dördüncü çeyrek zararının beklendiği kadar büyük olmaması sonrasında banka hisselerine gelen alımlar da etkili oldu.

Dow Jones günü yüzde 4.2 oranında artışla tamamlarken, Nasdaq yüzde 5.4, S&P 500'de yüzde 5.1 değer kazandı.

Read more...

KEY ödemelerinde ikinci perde

TC Kimlik Numarası bulunmaması veya kurum hatası nedeniyle ilk listede yer almayan 189 bin kişiye ilişkin KEY listesi tamamlandı.

Tasfiye halindeki Emlak Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Sayın, Emlak Konuta gönderilen listeler Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra, bu kişiler KEY paralarını alabilecek. dedi.

Buna göre 189 bin kişi daha KEY ödemesi alma hakkına sahip olacak

Read more...

Türkiye`ye 342,8 milyon avro kredi

Dünya Bankası İcra Derektörleri Kurulu bugün, Türkiye'ye kullandıracağı, 342,8 milyon avro (yaklaşık 500 milyon dolar) tutarındaki 2. Rekabetçilik ve İstihdam Sektörü Geliştirme Politika Kredisi'ni (CEDPL-2) onayladı.

Dünya Bankası'ndan yapılan açıklamaya göre, CEDPL kredi dizisi, Türk Hükümetinin büyümeyi geliştirme ve istihdam oluşturma amacıyla giriştiği yasal, kurumsal ve yapısal gelişim programını destekliyor.

Onayla ikincisi kullanılacak kredi dizisi, “yatırım ortamı”, “finansal sektör”, “istihdam ve beceriler” alanlarında uygulanmakta olan politikaların desteklenmesine yönelik 2007 yılından buyana uygulanmakta olan politikaların desteklenmesinde kullanılıyor.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi, “yeni araştırma ve geliştirme kanunu, gümrük idaresi reformu, Tapu Kanunu'nun değiştirilmesi ve özelleştirmenin daha da ilerletilmesini” içeriyor.

Finansal sektör alanındaki düzenlemeler, “yerli ve yabancı tasarrufların harekete geçirilmesine yardımcı olacak yeni sigorta kanunu ve sermaye piyasalarında kurumsal yönetişimi geliştirmeye yönelik yeni yönetmelikleri” kapsıyor.

“İstihdam ve beceriler” alanı ise “Türkiye'de iş fırsatlarının geliştirilmesine yönelik daha geniş kapsamlı bir strateji kapsamında iş gücü piyasası reformunun ilk aşamasını” oluşturuyor.

Değişken marjlı avro cinsinden olan CEDPL-2 kredisi, 12 yılı geri ödemesiz dönem olmak üzere 23,5 yıl vadeli bulunuyor.

Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Ulrich Zachau, yazılı açıklamada, kredi ile ilgili Türkiye'nin programının, uluslararası rekabetçiliği ve özel sektör yatırımlarının koşullarının iyileştirilmesi ve özellikle kayıtlı sektörde olmak üzere istihdam yaratmayı amaçladığını belirtti.

Bu programın şu an yaşanan küresel ekonomik kriz ve finansal çalkantı döneminde özel bir önem kazandığına işaret eden Zachau, açıklamasında şunları kaydetti:

“Dünya Bankası, bu programı oldukça olumlu karşılamaktadır. Bu programı, İkinci Rekabetçilik ve İstihdam Sektörü Geliştirme Politika Kredisi ile desteklemekten memnuniyet duyuyoruz ve dünyanın başka bölgelerinde olduğu gibi Türkiye'deki insanların ve işletmelerin de özel zorluklar ile karşı karşıya olduğu bu dönemde güçlü ortaklığımızı sürdürmeyi umut ediyoruz.”

Read more...

İngiliz elektronik grubu işçi çıkaracak

16 Aralık 2008 Salı

İngiliz elektronik grubu Laird, küresel işgücünün yüzde 40'ını temsil eden 4 bin 500 kişiyi işten çıkaracak.

Şirket, daha önce kapatacağını açıkladığı Macaristan'daki fabrikasına ek olarak ABD'deki 3 fabrikasını da kapatacağını ya da boyutunu küçülteceğini açıkladı.

Nokia ve Panasonic gibi şirketlerin kullandığı elektronik ürünler üreten Laird, geçen ay, kötüleşen ekonomik koşulların 2008 yılının son çeyreğinde gelirlerini ve karını vuracağını açıklamıştı.

Read more...

Siemens`e 1 milyar euro`luk ceza

Uluslararası ihalelerde rüşvet dağıtmakla suçlanan Alman sanayi devi Siemens grubu, Amerikan ve Alman adaletine yaklaşık 1 milyar euro ceza ödemeyi kabul etti.

Şirketin, hakkındaki soruşturma dosyalarının kapatılması için ABD'de 800 milyon dolar, Almanya'da 395 milyon euro ödenmesi konusundaki anlaşma, şirket patronu Peter Löscher tarafından memnuniyetle karşılandı.

Löscher, şirkete çok daha pahalıya patlayacağını düşündüğü soruşturmaların bu yolla kapatılmasını en güzel Noel hediyesi olarak gördüğünü Bild gazetesine söyledi.

ABD'de Siemens aleyhinde açılan davada Amerikan Borsalar Birliği (SEC) ve Adalet bakanlığı, eşi benzeri görülmemiş rüşvet davasının kapatılması için şirketten 800 milyon dolar talep etmişti. Şirket bunu kabul etti.

Şirket Almanya'da, aleyhinde açılan soruşturmanın kapatılması için de Almanya adaletine 395 milyon euro ödeyecek.

Read more...

General Motors üretimi durduracak

ABD'li otomotiv şirketi General Motors (GM), otomotiv satışlarının düşmesi nedeniyle Meksika'daki 3 fabrikasında üretimi geçici olarak durduracak.

Şirket yaptığı açıklamada, Guanajuato eyaletindeki fabrikanın 22 Aralık ile 7 Ocak, San Luis Potosi ve Coahuila eyaletlerindeki fabrikaların ise 22 Aralık ile 2 Ocak arasında üretimini durduracağını bildirdi.

İşçilerin de gecici olarak işten çıkarılabileceği ifade edilen açıklamada, üretimin ne kadar kısılacağına ilişkin bilgi verilmedi.

GM, geçen hafta cuma günü, Kuzey Amerika'daki 20 fabrikasını geçici olarak kapatacağını ve üretimini düşüreceğini açıklamıştı. GM'nin satışları geçen ay yüzde 41 düşmüştü.

Bu arada Japon otomotiv şirketi Toyota, ABD'nin Mississippi eyaletinde Blue Springs'de yapımı süren fabrikasında üretim tarihini erteledi.

Toyota'nın ABD'deki bölümünün sözcüsü Mike Goss yaptığı açıklamada, şirketin fabrikaya şimdiye kadar 300 milyon dolar yatırmasına rağmen, otomotiv sektöründeki gerileme nedeniyle fabrikada üretim tarihini süresiz olarak ertelediğini söyledi.

Fabrikanın yüzde 90'ının tamamlandığını ve Toyota'nın fabrikayı tamamlayacağını belirten Goss, ancak fabrikada teçhizat ve makine aksamlarının kurulmasının ertelendiğini ifade etti. Goss, fabrikanın yapımında çalışan 100 kadar kişinin işlerini kaybetmeyeceğini ve başka işler yapacaklarını da belirtti.

Elektrikli ve benzinli motoru bulunan Toyoto Prius'un ilk kez Japonya ve Çin dışında üretileceği bu fabrikada, üretimin 2010 yılı ortalarında başlaması planlanıyordu.

Toyota'nın ABD'deki otomotiv satışları kasım ayında yüzde 34 gerilemişti. Şirketin satışları bu yıl 11 ayda geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında yüzde 13 geriledi.

Japon şirketinin, biri California eyaletinde General Motors ile ortak olmak üzere Kuzey Amerika'da 14 fabrikası bulunuyor.

Read more...

Piyasalar FED`e ve verilere kilitlendi

15 Aralık 2008 Pazartesi

Küresel kredi krizinin hızının bir türlü kesilmemesi ve ABD'li otomotiv devlerini kurtaracak planın önüne sürekli engeller çıkması küresel piyasaların istikrarlı bir şekilde gerilemesine neden oluyor.

15-21 Aralık haftası, gerek açıklanması beklenen ekonomik veriler gerekse ABD Merkez Bankası'nın (FED) alacağı faiz kararı ile piyasaların nefesini kesecek.

FED'in salı günü açıklayacağı faiz kararı bu haftanın en merakla beklenen verisi. FED'in 50 baz puanlık indirimle faizi yüzde 0,5'e çekeceği tahmin ediliyor. Piyasalar, FED'in faiz kararının yanı sıra GM, Ford ve Chrysler ile ilgili atılacak adımı gözlüyor olacak. Hatta bazı analist ve uzmanlara göre otomotiv devlerinin durumu FED'in faiz kararından çok daha belirleyici olacak.

ABD'nin yeni başkanı Barack Obama'nın ekonomiyi düzlüğe çıkarmak için 1 trilyon dolarlık paket açıklayacağı beklentisi yeni haftada piyasaların umutlanması için bir neden olarak görülüyor.

Çarşamba günü ise OPEC'in Cezayir'deki toplantısından üretim kesintisi kararı çıkması bekleniyor. Bu beklenti ile petrol fiyatları geçen hafta 5.47 dolar artarak haftayı 46.28 dolardan kapattı.

Ayrıca ABD'de haftalık işsizlik verileri ile salı günü Goldman Sachs'ın ve perşembe günü de Morgan Stanley'nin üçüncü çeyrek rakamlarının açıklanması bekleniyor. Bunun yanında yine ABD'de üretim verileri, yeni ev inşası verileri ve kasım ayı tüketici fiyatları endeksi açıklanacak...

Read more...

Çin piyasaları paraya boğacak

Çin gelecek yıl para arzını yüzde 17 artıracağını açıkladı. Ülke böylece tüketimi teşvik edip krizin olumsuz etkilerinden kurtulmayı planlıyor

Mali krizin yıkıcı etkilerini hafif atlatmak isteyen Çin gelecek yıl para arzını yüzde 17 oranında artıracağını açıkladı. Çin Bakanlar Kurulu’ndan yapılan açıklamada, Çin’in 2009 yılında tüketimi teşvik etmek, küresel durgunluğun olumsuz etkilerinden korumak amacıyla dolaşımdaki para miktarını artırmayı planlandığı belirtildi. Çin’in para arzını 2009 yılında yüzde 17 oranında artıracağı belirtilen açıklamada bu oranın toplam ekonomik büyüme ve tüketici fiyatlarının 3 veya 4 puan üzerinde olacağı ifade edildi.

Hükümetinin, mali sektörün ekonomik büyümedeki rolünü daha aktif mali politikalar ve ılımlı hafif para politikasıyla destekleyeceği bildirilen açıklamada, alınan bir başka kararla Çin’de kamu bankalarına 14.6 milyar dolar kredi sağlanacağını, 3 yıl vadeli merkez bankası tahvilinin satışının durdurulabileceği, bir yıl vadeli senet ile 3 ay vadeli bono satışının azaltılabileceği kaydedildi.

Çin ekonomisinde görülen yavaşlama öngörülenden çok sert ve derin yaşanıyor. Çin’in ihracatı 7 yıl sonra ilk kez kasımda gerilerken, Çin Endüstri Bakanı Li Yizhong ‘daha kötünün geldiği’ uyarısında bulunmuştu. Çin’de küresel finansal kriz nedeniyle bu yıl para arzı azalırken, iş dünyasına yönelik aktiviteyle bankaların kredi açılma hızı yavaşlamıştı. Hükümet, para arzını artırarak yerel ekonomik aktiviteyi teşvik etmeyi, tüketiciyi tüketime teşvik etmek amacıyla daha fazla kredi açılmasıyla firmaların borçlanabilmesine olanak sağlamayı amaçlıyor.
Gelecek yıl daha az büyüme ve daha düşük enflasyon öngörülen Çin’de ticari faaliyetin sürdürülmesi için gereken paradan daha fazla arzı sağlanacak.

Read more...

ABD’de trilyonluk paket

ABD Başkanı Barack Obama’nın uygulamaya koyacağı iki yıllık ‘canlandırma paketi’nin büyüklüğünün 1 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Bunun 600 milyar doları ilk yıl harcanacak

ABD’de düşen perakende satışlar, işsizler ordusuna katılanların sayısındaki hızlı artış ve kapanan fabrikaların yarattığı korku 20 Ocak’ta göreve gelecek yeni başkanı Barack Obama’nın yürürlüğe koyacağı ‘Ekonomik Canlandırma Paketi’nin büyüklüğünü 1 trilyon dolara ulaştıracağa benziyor.

İki hafta öncesine kadar ekonominin sorunlarının iki yıl içinde yapılacak toplam 500 milyar dolarlık harcamayla çözümleneceğini düşünen Obama’nın ekonomi kurmayları, durgunluğun boyutlarının tahmin edilenden de büyük olduğunu gösteren verilerin gelmesiyle birlikte fikir değiştirdi. The Wall Street Journal gazetesinde yer alan habere göre, Obama’nın ekonomi ekibi ‘en az’ 600 milyar dolar büyüklüğünde bir paket üzerinde çalışıyor.

Görüş alınıyor

ABD’nin en etkili gazetelerinden The New York Times’ın bu yıl Nobel İktisat ödülünü alan yazarı Paul Krugman da, Obama’nın kasımda başkan seçilmesinden hemen sonra kendi blogunda yazdığı bir yazıda uygulamaya konulması gereken ekonomiyi canlandırma paketinin büyüklüğünün en az 600 milyar dolar olması gerektiğini ifade etmişti.
Ancak Barack Obama’nın uygulayacağı ‘Ekonomiyi Canlandırma Paketi’nin büyüklüğünün son aşamada 700 milyar ile 1 trilyon dolar arasında olacağı öne sürülüyor. Paketin büyüklüğünün 1 trilyon dolar olacağını belirten ekonomistler bunun 600 milyar dolarlık bölümünün ilk yıl, 300-600 milyar dolar arasında değişen bölümünün ise ekonomideki gelişmelere bağlı olarak 2010 yılında harcanacağını söylüyor. 1 trilyon dolarlık canlandırma paketi ABD’nin gelecek yıl 15 trilyon dolara ulaşması beklenen Gayrisafi Yurtiçi Hasılası’nın (GSYH) yüzde 6.6’sını oluşturuyor.

Yeni Beyaz Saray Genel Sekreteri Rahm Emanuel geçtiğimiz hafta yaptığı, Ulusal Ekonomik Konsey Direktörü Lary Summers’ı farklı eğilimlerdeki ekonomistlerin görüşlerini alması için görevlendirdiğini açıklamıştı.

Paket her gün büyüyor

Konuya yakın bir kaynak Obama’nın ekonomi ekibininin canlandırma paketinin boyutuyla ilgili görüş sorduğu herkesten ‘Her gün yeni kötü bir rakam geliyor’ yanıtını aldığı ve bunun da ekonomiyi canlandırma paketinin boyutlarını her geçen gün büyüttüğünü söyledi. Obama’nın Ekonomik Danışmanlar Konseyi’nin yöneticiliğini yapacak olan Christina Romer’in de daha büyük bir ekonomiyi canlandırma paketi üzerinde anlaşmaya varılabilmesi için ekonomistlerle görüş alışverişinde bulunduğu belirtiliyor.

Başkan George W. Bush’un ilk Ulusal Ekonomik Konsey Başkanı olan ve Irak Savaşı öncesi müdahalenin mali boyutuyla ilgili demeç verdiği için koltuğunu yitiren Lawrance Linsdey de iki yılda uygulanacak ve büyüklüğü 800 milyar ile 1 trilyon dolar arasında olacak bir canlandırma paketinin sorunları çözebileceğine inanıyor. Başkan Reagan’ın ekonomi danışmanı olan Harvardlı ekonomist Martin Feldstein de daha önce 300 milyar dolar olarak açıkladığı paketin büyüklüğünü 400 milyar dolara çıkardı.

Haftaya belli olacak

Koşullar kötüleştikçe Obama’nın ekonomi ekibi gerekli canlanmanın sağlanabilmesi için yapılacak harcamanın arttığına dikkat çekiyor. Tüketicinin alım gücünü artırmak için yapılacak vergi indiriminin etkilerinin hemen görülebileceğini belirten ekonomistler “Ancak altyapı yatırımlarında ekonomideki canlandırma etkisinin görülmesi bazı ihaler gecikeceği için zaman alacak. Yapılacak harcamaların bire bir canlandırıcı etkisi olacağını söylemek mümkün değil. Ekonomide 100 milyon dolarlık canlandırıcı etki için 100 milyon dolardan daha fazla para harcamanız gerekir” dedi.

Ekonomi ekibi, ABD’nin yeni Başkanı Barack Obama’yı canlandırma paketinin boyutları konusunda bu hafta bilgilendirecek. Obama daha önce yaptığı açıklamalarda pakette vergi indirimleri, yolların, köprülerin, okulların ve kamu binalarının yapımı ve onarımı için harcamalar, yenilenebilir enerji yatırımları, binaların enerji verimlilğini artırmak için büyük yatırımların yer alacağını söylemişti.

Read more...

Kredi kartı kullananlara iyi haber

14 Aralık 2008 Pazar

Kredi kartı işlemlerinde uygulanacak azami faiz oranlarında değişiklik yapılmadı.

Merkez Bankasından yapılan açıklamaya göre, 1 Temmuz 2008 tarihinden itibaren geçerli olan aylık azami akdi ve gecikme faiz oranları değiştirilmedi. Söz konusu oranlar, 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren üç aylık süre için de geçerli olacak.

1 Ocak 2009 ve 31 Mart 2009 tarihleri arasında kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranı, Türk Lirası için yüzde 4,39, ABD doları için yüzde 2,54 ve Avro için yüzde 2,30, aylık azami gecikme faizi oranı ise Türk Lirası için yüzde 5,14, ABD doları için yüzde 3,11 ve Avro için ise yüzde 2,82 olarak devam edecek.

Söz konusu oranlar azami oranlar olduğu için, bankalarca kredi kartı işlemlerinde 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren bu oranların üzerinde bir faiz oranı uygulanması mümkün olmayacak. Bankalar bu oranları geçmemek üzere faiz oranlarını serbestçe belirleyebilecek.

1 Nisan 2009 tarihinden itibaren gelecek üç aylık dönem için geçerli olacak azami faiz oranları ise bu tarihten önce yine Merkez Bankası tarafından kamuoyuna duyurulacak.

Açıklamada ayrıca, bankaların diğer ülkelerde olduğu gibi, kredi kartı faiz oranlarını bireysel kredi faizlerine göre daha yüksek belirlediğine işaret edildi ve “Bu nedenle, kısa vadeli kredi gereksinimi olan kredi kartı sahiplerinin bu gereksinimlerini kredi kartları yerine tüketici kredileri yoluyla karşılamaları menfaatlerine olacaktır” denildi.

Read more...

Bono piyasasında faiz 18,57 oldu

12 Aralık 2008 Cuma

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören gösterge kağıdı 23 Haziran 2010 vadeli tahvilin, bugün valörlü işlemlerinin saat 09.45 itibarıyla basit getirisi yüzde 19,46'ya, bileşik getirisi yüzde 18,57'ye düştü.

AA

Bu tahvilin, aynı gün valörlü işlemlerinin önceki kapanışında basit getirisi yüzde 19,56, bileşik getiri yüzde 18,63 olmuştu.

DOLAR KOTASYONLARI

Bankalararası piyasada dolar kotasyonlarında alışta en düşük fiyat 1,5530 YTL, en yüksek fiyat 1,5560 YTL, satışta en düşük fiyat 1,5600 YTL, en yüksek fiyat 1,5645 YTL düzeyinde bulunuyor.

PARİTE

Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,3276, sterlin-dolar paritesi 1,4938, yen-dolar paritesi ise 89,49 düzeyinde seyrediyor.

Read more...

İngiliz sterlini dibe vurdu

İngiltere Merkez Bankası, sterlinin diğer para birimleri karşısında son 28 yılın en düşük seviyesine gerilediğini açıkladı. İngiliz sterlini ile euro arasındaki kur farkı da kapandı.

Euro karşısında dibe vuran sterlinin değeri yaklaşık 1 euroya düştü.

İki yıl önce 1 sterlin yaklaşık 1,45 euroya eşitken şimdi bu oran 1,07 euroya düştü.

Yurtdışı tatili için havaalanlarında euro alan İngiliz turistlerin, 100 sterlin karşılığında sadece 99 euro aldığı ifade ediliyor.

Ekonomi uzmanları sterlinin en son 1970'li yılların ortalarında ülke iflasla karşı karşıya kalıp, Uluslararası Para Fonu'na (IMF) acil yardım başvurusu yaptığında bu kadar değer kaybettiğini hatırlatıyor.

Düşüşün, bugüne kadar euro bölgesinde tatil yapan İngiliz turistleri, Türkiye gibi daha ucuz tatil seçeneklerine yöneltmesi bekleniyor.

Read more...

Senato`dan otomotiv sektörüne şok

Amerikan Senatosu'ndan otomotiv sektörüne kötü haber... Önceki gün Temsilciler Meclisi'nde kabul edilen 14 milyar dolarlık kurtarma planı Senato'dan onay alamadı.

Beyaz Saray, 'diğer seçenekler'in gözden geçirileceğini açıkladı ancak bu seçeneklerin ne olduğuyla ilgili ayrıntı verilmedi. Kararın ardından Asya borsaları düşüşte...

ABD'de, krizden etkilenen otomobil sektörünün kurtarılması için Senato'da yapılan destek paketiyle ilgili görüşmeler, sendikanın ücretlerin azaltılmasına razı olmaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı.

Cumhuriyetçi senatörler, işçilerden ücret indirimi gibi, büyük tavizler istiyordu...

Senato Çoğunluk Lideri Harry Reid, sektörün üç büyük şirketini kurtarmayı amaçlayan 14 milyar dolarlık kurtarma planının başarısız olması nedeniyle çok büyük hayal kırıklığına uğradığını söyledi.

Reid, paketle ilgili anlaşmaya gidilememesinin ülke için kayıp olduğunu belirterek, yarın Wall Street'in halini görmekten çekiniyorum. Hoş bir manzara olmayacak diye konuştu.

Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası'nın, yardım koşulu olarak çalışanların ücretlerinin azaltılarak gelecek yıl Japonya'daki otomobil sektörü seviyesine çekilmesi önerisini kabul etmediği bildirildi.
Bunun üzerine Cumhuriyetçi senatörler pakete destek vermeyeceklerini bildirdi.

General Motors ve Chrysler'e iflastan kurtulmaları için kısa vadeli kredi sağlayacak paket, iflas tehlikesi olmayan Ford için de gerektiğinde kullanılmak üzere kredi hattı sağlayacaktı.

Beyaz Saray'da hayal kırıklığı

ABD'de otomotiv sektörünü kurtarmak için hazırlanan 14 milyar dolarlık yardım paketinin Kongre'nin üst kanadı Senato'da çökmesi üzerine Beyaz Saray, gelişmeden hayal kırıklığı duyduğunu bildirdi.

Beyaz Saray'dan yapılan yazılı açıklamada, Kongre'nin bu gece harekete geçememesi hayal kırıklığı verici ifadeleri kullanılarak, bundan sonraki seçeneklerin değerlendirilmekte olduğu belirtildi.

Kongre'de çoğunluğu oluşturan Demokratlarla Beyaz Saray'ın üzerinde anlaşmaya vardığı 14 milyar dolarlık yardım paketi, bir gün önce Kongre'nin alt kanadı Temsilciler Meclisi'nde kabul edilmişti.

ABD'de bir yasanın Kongreden geçmesi için hem Temsilciler Meclisi, hem de Senato'da kabul edilmesi gerektiğinden tasarı da çökmüş oldu. Bu gelişme üzerine bundan sonra ne yapılacağı tartışılmaya başladı.

Senato'daki Demokrat çoğunluk lideri Harry Reid, daha önce Kongre'den geçerek uygulamaya girmiş olan 700 milyar dolarlık finans sektörünü kurtarma paketi içinden bir miktar paranın, Başkan George Bush tarafından otomotiv sektörüne aktarılabileceğini umduğunu söyledi.

Başta Hazine Bakanı Henry Paulson olmak üzere Bush yönetimi yetkilileri ise, 700 milyar dolarlık paketin sadece finans sektörü için tasarlandığını belirterek, bu paranın bir bölümünün de olsa başka sektörlere aktarılmasına karşı çıkıyor.

Son gelişmeler üzerine Paulson ve Bush yönetimi yetkililerinin aynı tutumu sürdürüp sürdürmeyeceği ise henüz bilinmiyor.

Washington Post gazetesindeki habere göre, bazı oto sanayicileri ve sektörü destekleyen bazı Kongre üyeleri, Federal Merkez Bankası FED'in de devreye girip oto sanayiine kredi sağlayabileceğini düşünüyor.

Bir başka seçenek olarak da, 4 Kasım seçimlerinde daha geniş bir Demokrat çoğunlukla oluşan yeni Kongre'nin, 6 Ocak'ta toplandıktan sonra yeniden bu konu üzerinde çalışması gösteriliyor.

Ancak durumu en kötü olan otomotiv devi General Motors'un o zamana kadar dayanıp dayanamayacağı bilinmiyor.

Otomotiv devlerinden General Motors ve Chrysler, devlet desteği olmazsa kısa süre içinde çökeceğini belirtiyordu. Nispeten daha iyi durumda olan Ford ise bir süre elindeki imkanlarla dayanabileceğini bildiriyordu.

ABD Başkanlığına seçilen Barack Obama, son basın toplantısında otomotiv sektörünün çökmesine müsaade edilmemesi gerektiğini söylemişti.

Read more...

Merkez bankalarından faiz indirimine devam

Merkez Bankaları krizin ekonomileri durgunluğa sokma tehlikesine karşı faiz indirimine gidiyor. Dün İsviçre Merkez Bankası, gösterge faiz oranını 50 baz puan indirdi.

Merkez Bankası, böylece ekim ayında yüzde 2.5 olan faizini son iki ayda dördüncü kez indirerek, yüzde 1’den yüzde 0.5’e çekti.

Merkez Bankası Başkanı Jean-Pierre Roth, İsviçre ekonomisinin kötüleşeceği beklentisi göz önüne alındığında, daha fazla faiz indiriminin uygun gözüktüğünü söyledi.

Güney Kore Merkez Bankası da, gösterge faizini yüzde 3’e indirdi. Banka yaptığı açıklamada, ‘kredi sıkışıklığı dahil finansal piyasalardaki bozulmanın yanı sıra dünyadaki ekonomik yavaşlamanın sonucu, büyümenin büyük olasılıkla hızla düşeceğini’ belirterek, yüzde 4 olan faizini 100 baz puan indirerek yüzde 3’e çekti.

Bu arada Güney Afrika Merkez Bankası da son üç yılda ilk kez faiz indirimi yaptığı ve gösterge faizini 50 baz puan indirerek yüzde 11,5’e çekti.

Read more...

İşte krizin geldiği son durak

10 Aralık 2008 Çarşamba

Dünyanın en büyük elektronikçilerinden olan Sony, 8 bin kişinin işine son verme kararı aldı.

Sony'nin bu kararı, 160 bin olan toplam işgücünün yüzde 5 azaltılması anlamına geliyor.

Sony, işçi çıkartmanın yanında bazı yatırımları yeniden gözden geçirerek ve kârsız işlerden çıkarak maliyetlerini 1.1 milyar dolar azaltmayı planlıyor.

Sony'nin 8 binlik eleman çıkartma kararının yeterli olup olmayacağı analistler arasında da tartışma konusu oldu. Daiwa SB Investments yöneticisi Katsuhiko Mori, Rakam büyük ama yeterli olmayabilir. Sony'nin sabit bir geliri garanti edecek çekirdek bir işi yok dedi.

HİSSELER DİBE VURDU

Dünyanın en büyük elektronikçilerinden biri olan Sony, ekim ayında yaptığı açıklamada yıllık kâr tahminini düşürmüş ve piyasalarda büyük bir çöküntüye neden olmuştu.

Dünyadaki durgunluğun yanında Japon Yeni'nin dolar karşısındaki yükleişten de olumsuz etkilenen Sony'nin hisseleri yılbaşından bu yana yüzde 70 değer yitirdi.

Read more...

İnternetten alışverişe vergi düzenlemesi

Maliye Bakanlığı, sanal ortamda yapılan satışlara yönelik özel bir katma değer vergisi düzenlemesine gidiyor.

Gelir İdaresi Başkanlığı ile Gelir Politikaları Genel Müdürlüğünün üzerinde çalıştığı model ile “hepsiburada.com” ve “gittigidiyor.com” gibi sanat ortamda alışveriş yapılan sitelerin önü açılıyor.

İnternet ortamındaki elektronik ticareti yeni esaslara bağlayacak düzenlemeyle satılan eşyayla ilgili “ticari olan” ve “ticari olmayan” şeklinde ikili bir tanımlamaya gidilecek. AB'ye uyum çalışmaları da dikkate alınarak gerçekleştirilecek düzenlemede ticari olmayan eşyalar KDV kapsamından çıkarılacak. Bu durumda eşya yerine sadece sitenin elde ettiği komisyona KDV uygulanacak.

Yeni sistemde satılan eşyaya “eski-yeni” ayrımı da gelecek. Vergilemede satışı yapan kişinin ticari şirket veya şahıs olması da belirleyici olacak.

SANAL TİCARET GELİŞECEK

Bu arada konuyla ilgili bilgi veren bir Maliye yetkilisi, İngiltere'de sanal ortamdaki satışlar konusunda son derece iyi işleyen bir sistem kurulduğunu, bu ülkede ticari şirketlere KDV uygulandığını, şahısların ise KDV kapsamı dışında bırakıldığını belirterek, şunları söyledi:

“Bizim KDV kanunumuzda müzayede mahallinde yapılan satışların tümü KDV'ye tabi. Burada ne satıldığı önemli değil. Ülkemizde internet ortamında 2 türlü satış yapılıyor. Birinde şirketler kendi ürünlerini elektronik ortamda pazarlıyor. Diğerinde ise 'gittigidiyor.com, hepsiburada.com' gibi sanal siteler satış yapıyor. Mevcut sistemde internet ortamındaki bütün satışlar KDV'ye tabi. Ancak bu da sıkıntı yaratıyor. Arabasını satan kişiye KDV yok ama eşyasını satana KDV var.

Yeni sistemde buna bir ayrım getireceğiz. Sanal ortamda satılan ve ticari olmayan eşyaları KDV kapsamından çıkaracağız. Burada sadece sitenin komisyonu KDV'ye tabi olacak. Böylece ticarete engel olmama, tam tersine ticareti geliştirme amacı güdüyoruz.”

Maliye yetkilisi, getirilecek yeni düzenlemeye ilişkin çalışmanın yıl sonuna kadar tamamlanacağını da belirtti.

Read more...

IMF ile hemen anlaşma imzalanmalı

Dünya Bankası Türkiye eski Direktörü Andew Vorking, Türkiye’nin krizin ikincil etkilerinden korunması için istihdam piyasasında esneklik sağlayacak reformlar yapması ve gerektiğini söyledi

Dünya Bankası Türkiye eski Direktörü Andew Vorking, Türkiye’nin krizin ikincil etkilerinden korunması için istihdam piyasasında esneklik sağlayacak reformlar yapması ve gerektiğini söyledi

Dünya Bankası Türkiye eski Direktörü Andrew Vorking, Türkiye’nin, piyasalarda yeniden güven sağlaması ve krizin ikincil etkilerinden etkilerinden etkilenmemesi için bazı önlemler alması gerektiğini söyledi.

Vorking, bu anlamda Türkiye’nin IMF ile hemen bir anlaşma yapmasının önemli olduğuna dikkat çekerek, “ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası gibi kurumlarla likidite konusunda işbirliği sağlaması, istihdam piyasasında esneklik sağlayıcı reformları gerçekleştirmesi de önem taşıyor” diye konuştu.

IMF’nin bir çıpa olması açısından önemine dikkat çeken Vorking, fon ile Türkiye arasındaki görüşmelerin en hassas dönemde olduğunu kaydetti.

Türkiye’nin, doğru politikalar uygulamasına rağmen, küresel şartlardan kaynaklanan bir yatırımcı güven kaybının olduğuna dikkat çeken Vorking, bu nedenle, ekonomik programın, IMF’ye çıpa edilmesinin, yatırımcı güveninin yeniden sağlanmasında en net yollardan biri olduğunu ifade etti.

‘Geç kalmadan önlem alın’

Yerli ve yabancı yatırımcıların yatırım kararlarında öngörülebilirlik aradıklarına dikkati çeken Vorking, Türkiye ekonomosiyle uluslararası kuruluşları yakından takip eden bir kişi olarak, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılacak herhangi bir anlaşma modelinin Türkiye’nin öngörülebilirliğini artıracağını anlattı.

Böylesine çalkantılı bir küresel mali ortamda yapılacak anlaşmanın, Türkiye’deki piyasaları ve hükümet politikasını daha öngörülebilir bir hale giterceğini kaydeden Vorkingk, bu nedenle bir anlaşmanın gecikmeden yapılması gerektiğini savundu. Andrew Vorking, ABD ve Avrupa’daki durgunluğun geçeceğini ancak bunun birkaç yıl alabileceğini kaydetti.

Türkiye’nin, önleyici ve cesur adımları şimdi atmasının piyasalarda çok olumlu bir hava estireceğinin de altını çizen Andrew Vorking, gecikmiş önlemlerin etkisinin de daha az etkili olacağını ifade etti.

Asıl etkiler sonradan görülecek

Küresel finansal ve ekonomik durumun, son aylarda daha da kötüleştiğini belirten Dünya Bankası Türkiye eski Direktörü Vorking, ABD’de başlayan konut ve bankacılık krizinin ikincil etkilerinin henüz reel ekonomide tam olarak görülmediğini, bunun asıl etkilerinin daha sonraki aylarda görüleceğini anlattı.

Andrew Vorking, küresel finansal krizin, Türkiye gibi ülkelerdeki ikinci etkisinin reel ekonomi üzerinde olacağını belirtirken, Türkiye gibi ülkelerdeki bu ikincil etkilerin, yatırımcı güvenin zayıflaması, ticaretin azalması, işsizlik artması ve üretimin de düşmesi şeklinde görülebileceğine de dikkat çekti.

Türkiye 2001’den farklı

Andrew Vorking, küresel ekonomik krizin ikincil etkileri ne olursa olsun bundan sonra Türkiye’nin daha önce olduğu gibi bir kriz yaşamayacağını belirterek, şöyle devam etti:

“Türkiye, 2001’deki gibi bir krizi artık yaşamaz, çünkü o krizden çıkardığı dersler sonucu aldığı yapısal önlemler, ekonomiyi daha az kırılgan hale getirdi.

Ancak, bundan sonra da yapısal önlemleri almaya devam ederek, krizin ikincil etkilerinden daha az etkilenebilir. Böylece yarım kalmış yapısal reformları da IMF programıyla tamamlayabilir.”

Read more...

Diyarbakır`da petrol bulundu

Diyarbakır'ın Bismil ilçesi Tepe beldesinde Türk firmasının açtığı Arpatepe-2 kuyusunda 41.9 gravite ile Türkiye'nin en yüksek graviteli petrolü bulundu.

2 bin 450 metrede bulunan petrolün günlük üretimi önümüzdeki günlerde belirlenecek.

Bismil'in Tepe beldesi Arpatepe köyünde Alaaddin Midilli Güney Yıldızı petrol şirketi, yaklaşık 6 ay önce 1 no'lu kuyuda günlük 400 varil petrol elde edince sahayı genişletti.

Firma, köylülerden Sadık Turgay'a ait 16 dönümlük araziyi satın alarak üç ay önce Arpatepe-2 kuyusunu açarak petrol aramayı sürdürdü. Kuyuda 2 bin 450 metre derinlikte Türkiye'nin en yüksek gravitesine sahip 41.9 gravite petrol bulundu.

Firma temsilcisi Serhat Öz, elde ettikleri petrolün gravitesinin Suudi Arabistan'da çıkan petrole eş değer olduğunu söyledi.

Petrolün bulunmasıyla çifte bayram yaşadıklarını belirten Öz, İlk kuyuda günde 400 varil petrol üretimi sürüyor. Yeni keşfettiğimiz ve içinde tek damla suyun olmadığı kuyuda üretim önümüzdeki günlerde belli olacak. Bu kuyudan çok umutluyuz. En yüksek graviteli petrolü bulduğumuz kuyuda adeta çifte bayram yapıyoruz. Bölgede önümüzdeki günlerde 10 kuyu daha açmayı planlıyoruz dedi.

Arpatepe köyünde sattığı arazisinde petrol bulunan 8 çocuk babası Sadık Turgay, köylüler olarak büyük sevinç yaşadıklarını belirterek, firmadan çeşitli isteklerde bulundu.

Köylerine sağlık ocağı yapılmasını isteyen Turgay, Türkiye'nin en zengin petrolü köylümüzde çıktı ama yokluklar içindeyiz. İki kuyudan da petrol çıktı, artık bu şirket köyümüze yatırım yapsın dedi.

Turgay'ın 8 yaşındaki kızı Asya Turgay'da petrol bulan firmanın okullarına bilgisayar almasını istedi.

Arpatepe köylüleri, köylerinde gençlerin issiz olduğunu, petrolün çıkmasıyla gençlerin de umutlandığını dile getirerek, Petrol bulunca köy olarak geleceğe daha da umutla bakıyoruz dedi.

Read more...

Piyasada oyunun kuralları deşifre oldu

4 Aralık 2008 Perşembe

Önce yıllarca neden bu kurlar bu kadar düşük gitti ona bakalım..
Öyle gitmek zorundaydı da ondan...

Görünen o ki kredi krizi olarak başlayan ve herkesin “ sub-prime” mortgage krizi olarak adlandırdığı şey esasında bir likidite krizidir ve bu likidite krizi de gelişmiş ülkelerde bir stagflasyon-deflasyon sarmalına dönüşmektedir.

Reel ekonomiyi pompalamayan bir finansal araçlar bütünü olmadığında reel ekonomi daha da daralacak ve bu sonuçta yeni bir finansal krize dönüşecek ardı ardına gelen sarmallarla bu işi 2010 yılı ortalarına kadar sürecek.

İşin bu kısmına kimsenin itirazı yok herhalde.

Ancak bir çok kişi, böylesi bir krizde Amerikan dolarının gerek global paritelerde, gerekse bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülkeler bandındaki ülke paralarına karşı müthiş değerlenmiş durumda.

BÜYÜK KRİZİN NEDENLERİ

Son dönemde yaratılan oyun esasında oldukça açık ve net bir oyundu: Amerika üretmeyen, harcayan ama para yaratmak zorunda olan devasa bir ekonomi. Ancak 1 Trilyon dolardan fazla cari açık veren bir ekonomi. Bu sistem tasarruf edemiyor esasında, tasarruf eden ülkelerden para bulmak zorunda.

Tasarruf eden ülkelerin hikayesi de farklı farklı ya Rusya veya Katar gibi petrol-gaz fiyatlarının yükselmesi ile ya da Çin veya Japonya gibi üretimden kazançlara, yüksek dış ticaret kapasitesinden meydana gelen kazançlara, ya da Çin gibi Doğrudan Yabancı Yatırımlardan kaynaklanan tasarruf güçleri ile döviz üreten ülkelere muhtaçtı.

Bu birbirine kuyruğundan bağlı iki ekonomik çember yaratmış durumdaydı.

Şimdi birinde olan öbüründe yok öbüründe olan da diğerinde yok.
Bu global sistemin ucuz dolar ve pahalı varlık sarmalında olması da haliyle çok doğal bir durumdu.

Bu kadar yüksek cari açık yüzünden gerçekten çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalan Amerikan ekonomisi kendini yeniden idame ettirmek için böylesi bir gaza ve pompaya ihtiyaç duyuyordu.

Böylece pahalı varlıkları olanlar ya da varlık yaratabilme kapasitesi taşıyanlar, paralarını ucuz dolara, çevirip gene Amerikan finansal sistemindeki, hazine bonolarından, emeklilik fonlarına oradan ilk kez karşılaştıkları tuhaf finansal ürünlere yöneliyorlardı. Bu yaratılan para, sürekli faiz indiren bir sistemle desteklenmek zorundaydı. Çünkü düşük faiz Amerika’daki tüketimi ve kredi kullanımını pompayalacak yegane şeydi ve global olarak çekilen para da ancak böyle karlı çıkacak ve yeniden bu sisteme gelmek isteyecekti.

UCUZ DOLAR-SIFIR FAİZ-PAHALI HAMMADDE OYUNU

Bu işin ustası, finans gurusu Greenspan tarafından icat edilmiş olan bu uyuşturucu ilaç selefi Bernanke tarafından da aynı iştahla sürdürüldü. Ben buna büyük likidite tuzağı adını vereceğim.

11 Eylül sonrası kendinden uzak bölgeleri işgal etmek için konumlanan Amerikan Savaş makinesi esasında böyle finanse ediliyordu.

Bu uyuşturucu etkisi koskoca Irak savaşı ve Irak işgali boyunca Amerikan vatandaşlarının tık demeden kabullenecekleri bir saadet zinciri yaratacaktı çünkü.

Amerikalı tüketici kendi vatandaşı Irak’ta esir düşerken, yaralanırken ikinci Cip’ini finanse edecek ucuz kredilerle uyuşmuş durumdaydı.

Düşük faiz ile beslenen Amerikan tüketicileri, promosyonlarla beslendi, Üst düzey gelir gurubu ikinci evini alırken, finansçılar orta düzey hatta eşik altı tabir edilen guruplara yönelik riskli ürünlere yöneldiler.

Daha çok dolar basılıyor, bu dolarlar Amerikan finansal sistemine geri dönüyor, döndükçe daha alt düzeyde Amerikalı tüketiciler yöneliyor sitemin aktörleri ise karlarına kar katıyorlardı, hem hizmet paketleri artmıştı hem de yatırım araçları çeşitlenmişti.

Sonradan bu birikmiş bu büyük kazanç bir likidite balonu ile yeniden gelişmekte olan ülkelere yöneliyor, Brezilya, Rusya, Türkiye gibi ülkelerin bonoları, borsalarına, doğrudan yatırımlar, ya da private equity yoluyla şirketlere, ya da bütün dünyada şişen emlak balonu ile gayrimenkule veya gayrimenkul yatırım fonlarına yöneliyordu.

Öte yandan tahvillerin riskleri için getirilen risk araçları olan CDS’ler yani kredi temerrüt takasları da artık ikinci elden alınıp satılıyor, burada yaratılan yeni likidite risk sever hedege fonlar tarafından yeniden gelişmekte olan ülkelere yöneliyorlardı.

Amerikan cari açığını finanse etmek üzerine kurulan dev mekanizma bir anda neredeyse bütün dünya piyasalarına para pompalayan ve sonunda ekonomik verileri düzelten ülke ekonomilerini büyüten bir sihire dönüşmüştü sanki.

Amerika tüketicilerine eşik altı dönüşen bu mekanizma en riskli yerinden tam da bu eşik altından kopuyordu. Eriyen ve kaybolan paranın da 2 trilyon dolarlık bir erimeden bahsediliyor.

Şimdi eriyen bu para korunmak ve kazanmak için en temel ürüne dönüyor yani dolara.

BOL PARADAN BATILDI-KIT PARA İLE BEDEL ÖDENİYOR

Böylece adı önce “kredi krizi” olan bu patlama daha sonra “Kredi Krizi”ne şimdi de “döviz krizine” dönüşecek.

Amerika artık bu sistemi devam ettiremiyor, dolar böylece kendi üstüne kapanıyor.

Gelişmekte olan ülkelerin paraları korkunç değer kaybediyor. Çünkü bol para cenneti sona erdi ve yatırımlar çıkıyor.

Bu klasik bir durum değil paranın değeri düştükçe ihracatımız artar türü saçma sapan şehir efsanelerinin ne kadar yersiz olduğu bu ay açıklanan ihracat rakamları ile teyit edildi neredeyse.

Şimdi aman efendim ithalatımız düşüyor diye sevinmeyelim ekonomi duruyor demektir, resesyon bize de geliyor demektir. Bum konuda Moody’s in uyarısı haklı. Dış Ticaretten Sorumlu Bakanımız ithalatın düşüşünü mutlu bir haber gibi verirken bu tehlikenin ne kadar farkında bilemiyorum doğrusu…

Dolar krizi ve resesyon…
Roubini’nin deyimiyle stag-deflasyon…
Korkarım bunların hepsini, teker teker yaşayacağız.
Ben kurdan korkuyorum.

Kurların yükselişi nasıl durdurulacak? Rezervi en yüksek olan Merkez Bankaları bile bu büyük spekülasyonu alt edemeyebilirler. Üstelik şu rezerv hikayesinin de ne kadar efsane olduğunu bir başka yazımda anlatacağım.

Öte yandan Avrupa bankaları gelişmekte olan ülkelerde büyük risk taşıyorlar.

Paranın genleştiği, geliştiği her yer kriz sinyalleri geliyor.
Dün İzlanda bugün Yunanistan...

GELELİM TÜRKİYE’YE

Türkiye krizin içinde. Bu kesin ama hasarın, çok büyük olmamasının tek nedeni global finansal sisteme yeterince eklenmemek.

Konut sektörü kredilerinde çok klasik babadan kalma usullerde dönmesi, şirket tahvili gibi bir piyasamızın olmaması, CDS’ler hiç tanımamızın.

Dilerseniz bunu başka bir yazının konusu yapalım. Hem dünya hem de Türkiye’ye ayrı ayrı bakmak lazım.

Sözün özü bu ama ben kurlardan korkuyorum.

Steve Hanke bu günkü sabah gazetesinde tekrar sabit kuru öneriyor, başka bir dolar uzmanı Duncan altın-dolar dengesine geri dönmeyi öneriyor.

Ama gene de söyleyelim bu kriz ucuz döviz-cari açık krizidir.
Bol dövizin krizi kıt döviz ile sürüyor.
Bakalım neyle sonuçlanacak?

İskender ÖZTURANLI

Read more...

Kriz enflasyonu durdurdu

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Kasım ayında tüketici fiyatları endeksinin (TÜFE) yüzde 0,83 artarken, üretici fiyatları endeksinin (ÜFE) ise yüzde 0,03 gerilediğini açıkladı.

TÜİK'in 2003 baz yıllı verilerine göre, Kasım ayı itibarıyla yıllık enflasyon ise TÜFE'de yüzde 10,76, ÜFE'de yüzde 12,25 oldu.

Ocak-Kasım 2008 döneminde TÜFE yüzde 10,52, ÜFE yüzde 12,08 oranında artış gösterdi.

Kasım ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalara göre yıllık enflasyon ise tüketici fiyatlarında yüzde 10,31, üretici fiyatlarında yüzde 12,56 düzeyinde gerçekleşti.

Türkiye'de Kasım ayı itibariyle yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında (TÜFE) yüzde 10,76, üretici fiyatlarında (ÜFE) yüzde 12,25 arttı.

Geçen yılın aynı ayında yıllık enflasyon TÜFE'de yüzde 8,40, ÜFE'de yüzde 5,65 olmuştu. Böylece, Kasım ayı itibariyle yıllık enflasyon, geçen yılın aynı ayının, TÜFE'de 2,36, ÜFE'de 6,6 puan üstünde gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Kasım ayı itibarıyla aylık enflasyon ise TÜFE'de yüzde 0,83 artarken, ÜFE'de yüzde 0,03 geriledi. 2007 yılı Kasım ayında ise TÜFE yüzde 1,95, ÜFE yüzde 0,57 olmuştu. Buna göre aylık bazda enflasyon, 2007 Kasım ayına göre TÜFE'de 1,12 puan, ÜFE'de ise 0,6 puan düşüş gösterdi.

Öte yandan TÜFE'de Kasım ayında endekste yer alan 454 maddeden 62 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı, 298 maddenin ortalama fiyatında artış, 94 maddenin ortalama fiyatında ise düşüş gerçekleşti.

ÜFE'de ise Kasım ayında endekste bulunan toplam 756 maddeden 182 maddenin ortalama fiyatında değişim meydana gelmedi, 381 maddenin ortalama fiyatında artış oldu, 193 maddenin ortalama fiyatında ise düşüş gerçekleşti.

ÖZEL KAPSAMLI TÜFE GÖSTERGELERİ

Kasım ayına ilişkin özel kapsamlı tüketici fiyatları endeksi göstergelerine bakıldığında, “çekirdek enflasyon” yerine açıklanan TÜFE göstergeleri geçen ay, mevsimlik ürünler hariç yüzde 0,46, işlenmemiş gıda ürünleri hariç ise 0,67 arttı.

Fiyatlar, enerji hariç yüzde 0,77, işlenmemiş gıda ürünleri ve enerji hariç yüzde 0,57, enerji hariç ve alkollü içkiler ile tütün ürünleri hariç yüzde 0,82 yükseldi.

Ayrıca, enerji hariç ve alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve fiyatları yönetilen/yönlendirilen diğer ürünler, dolaylı vergiler hariç enflasyonda da yüzde 0,88, enerji hariç ve alkollü içkiler ve tütün ürünleri, işlenmemiş gıda ürünleri hariç yüzde 0,66, işlenmemiş gıda ürünleri, enerji ve alkollü içkiler, tütün ürünleri ile altın hariç yüzde 0,64, enerji hariç, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç fiyatlarda yüzde 0,92 artış meydana geldi.

Read more...

Küresel kriz ne kadar sürer?

Bu krizin ne kadar süreceği üzerine çeşitli görüşler var. Bunların kimisi ABD ekonomisinin 2009 yılının üçüncü çeyreğinde toparlanacağını düşünüyor. Bunlar iyimser olarak niteleniyor.

Kimisi de 2009 yılının kayıp yıl olduğunu, 2010’dan önce işlerin düzelmeyeceğini düşünüyor. Bazıları ise daha da derin bir krizin oluştuğunu, tıpkı 1929’da olduğu gibi bir yıldan uzun bir krize kendimiz alıştırmamız gerektiğini belirtiyorlar.

Gerçek hangisi? Bunu şimdiden kestirmek güç. Üstelik hiçbir küresel kriz aynı sürede tamamlanmış değil. Alınacak tedbirlerin isabetli oluşuna, zamanında hareket edilmesine ve siyasal istikrara bağlı olarak toparlanma çabuklaşabilir.

Aşağıdaki grafikte 4 büyük küresel krizin süreleri ve derinliği görülüyor. Tabii süre uzadıkça derinlik de artıyor. Örneğin, 1929-1930 krizi hem uzun sürmüştü, hem de düşüş daha yüksek olmuştu. Öte yandan 1973 petrol krizi ve teknoloji hisselerinin çöktüğü 2000 krizi ise aynı oranda düşüşlere rağmen, ikincisi 200 gün daha uzun sürmüştü.

- 1929-1932 krizi 810 gün sürmüştü ve o süreçte borsa tam yüzde 90 oranında düştü.

- 1973-1974 krizi 450 gün sürmüştü ve o süreçte borsa tam yüzde 48 oranında düştü.

- 2000-2002 krizi 660 gün sürmüştü ve o süreçte borsa tam yüzde 49 oranında düştü.

- Son kriz (2007-2008) çıkalı 410 gün oldu ve bu süreçte borsa tam yüzde 49 oranında değer kaybetti.

4 büyük mali kriz (1929-1932 Wall Street Çöküşü; 1973-1974 Petrol Krizi; 2000-2002 Teknoloji Balonu çöküşü; 2007-2008 Konut Kredisi Krizi)

(Sarı kutu: dik eksen krizde borsa düşüş oranını gösteriyor. Yatay eksen piyasa günlerini gösteriyor)

Şu anda krizin bitmediğini biliyoruz. Bitmesini de beklemiyoruz. Zaten bitseydi en kısa süren küresel kriz olurdu. Bu krizde, başlangıçtan bugüne değin (yani hemen hemen 10 aylık sürede), borsadaki kayıp oranı yüzde 50’yi bulmaktadır. Bu kayıp 1929 krizinde ilk 45 günde oluşmuştur. 1973 ve 2000 krizlerinde ise sırasıyla 15 ay ve 22 ay sürmüştür. Kısacası, bu açıdan bakıldığında, daha çok 1929 krizine benzediği düşünülebilir.

Bununla beraber, 1929 krizine benzemesini 3 nedenle de beklemiyoruz. Birincisi, krize tedbir almakta gecikilse de 1930 krizi gibi yanlış teşhislerle hareket edilmedi. İkincisi, tüm dünya ülkeleri buna tepki verdi ve birçok önlem cömertçe ve eşgüdümle yürürlüğe konuldu. Bir de siyasal gelişme var.

ABD’deki iktidar değişikliği krizin ortasında yeni bir umut dalgası yaratıyor. Yeni Başkan Obama beklentileri değiştirebilir. Ve o gazla büyüme tüketici güveninin toparlanması ile yeniden kendine gelebilir.

Son söz olarak da şu söylenmeli: dünyada pek çok ekonomik krizin kalıcı yahut uzun süren hasarları olmuştur. Ama hiçbir finansal kriz ebedi bir ahirete dönüşmez. Süresi vardır. O bitince etkileri de geçer. Bu küresel kriz de geçer. Kubbede hoş bir seda bırakır.

Read more...

Daha çekilecek çile var

2 Aralık 2008 Salı

Daha çekilecek çile var olduğunu ABD’de resesyonun ilan edilmesiyle birlikte resmiyet kazandı. Aslında bir yoldur süre gelen malum ilan edildi. ABD’de ekonomik çevrimleri tespit eden ve resmiyet kazandıran açıklamalar Ulusal İktisadi Araştırmalar Bürosu (National Bureau of Economic Research – NBER) tarafından yapılıyor.

NBER 1920 yılında özel, kar amacı gütmeyen ve partilerden bağımsız olarak kurulmuştur. 600'den fazla -16'sı Nobel ödüllü Amerikalı- iktisat profesörün çalışmaları sonucunda ekonomik çevrimler ilan ediliyor. 5 adet ekonomik gösterge ve 2 adet ise piyasa verisi baz alınarak, ekonomik çevrimlerin tespiti yapılıyor. NBER ile derecelendirme kuruluşu Moody’s arasında benzerlik, kurumu daha açıklayıcı kılabilir. NBER olan olduktan çok sonra ekonomik çevrimi açıklar, Moody’s ise olan olduktan çok sonra derecelendirir.

NBER ABD ekonomisinin durgunluğa bir yıl önce girdiğini, bir önceki genişleme döneminin 73 ay (6 yıl 1 ay) sürdürdüğünü belirtti. Dünya kendini yeniledi ve gelişti ama NBER kendini yenileyemedi. ABD’de 1854–1919 yılları arasında gerçekleşen resesyonlar 22 ay,1919–1945 arasında gerçekleşen resesyonlar 18 ay, 1945–2001 yılları arasında gerçekleşen resesyonlar 10 ay sürmüştür. Resesyon süresine ekonomik anlamda dibi bulmak diyebiliriz.1854 yılından bu yana ABD’nin resesyonda kalma süresi azalmıştır.

NBER ise resesyonu tam 12 ay sonra ilan etmiştir. Son 50 yılın ortalamalarına bakarak, ABD’de resesyonun ilan edildiği bu günlerde belki ABD resesyondan çıkmış bile olabilir. ABD’nin resesyondan çıktığını NBER bize en az 1 yıl sonra söyleyecektir. Örnek vermek gerekirse, ABD’de 11 Eylül 2001’de yaşanan saldırılar sonrasında Kasım 2001 yılında ABD’nin Mart 2001 ayında ekonomik resesyona girdiğini açıklamıştı.2003 Yılının Temmuz ayında NBER bu sefer Kasım 2001 tarihinde ABD’nin resesyondan çıktığını söylemiştir. NBER 2001 yılında resesyon ilan ettiğinde, ABD resesyondan çıkmıştı!!! Bu yüzden ABD’de NBER tarafından resesyonun resmi ilan edilmesi, resesyonda çoğunun bittiğini ve azının kaldığını gösterir. Bu çekilen çilenin bitmediğini ve çekilecek çilenin daha olduğunun da göstergesidir.

ABD’de resesyonun ilan edilmesi nasıl bir malumun ilanıysa, FED Başkanı Bernanke’nin faiz indirimlerinin etkisiz kaldığını ilan etmesi başka bir malumun ilanıdır. Yakın gelecekte diğer malumun ilanı ise kurtarma planlarının, ekonomi üzerinde bir etki yaratmadığı ve sadece şirketlerin kendini kurtardığının ispatıdır. Malumlar bu şekilde ilan edildikçe ve ekonomiyi canlandıracak gerçek önlemler alınacaktır.

NBER’in resesyon ilanı, bir kilometre taşı. Resesyon gecikmeli ilan ediliyor. Resesyonun, şirketler üzerinde karlar üzerinde olumsuz etkileri yine gecikmeli gelecek. Şirketlerin karlıklarının azalması da bir kilometre taşı olacak. Nihahi olarak ekonomilerde genel toparlama ve piyasalarda istikrarlı yükseliş getirecektir. Ekonomide istikrar kazanacak bir yükseliş beklentisi 2009’un ikinci yarısında beklenmektedir. Dolayısıyla 2009’un ilk altı ayına kadar çekilecek çile kalmıştır.

Read more...

Bankada hesabı olanlar dikkat!

Bankalar, PTT, aracı kurumlar, sigorta şirketleri, noterler ve diğer yükümlülerin 31 Aralık 2008'e kadar gerçekleştirmeleri gereken, müşterileriyle ilgili adres teyidinde süre 5 ay daha uzatıldı.

Maliye Bakanlığının bugünkü Resmi Gazete'de yayımlanan “Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliği” ile 1 Nisan 2008'de yürürlüğe giren Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik kapsamında getirilen kimlik ve adres teyidi zorunluluğunda, yükümlülere ek süre verildi.

Buna göre, bankalar ve diğer yükümlüler, 1 Nisan 2008 itibariyle sürekli iş ilişkisi içinde bulundukları müşterilerinin kimlik ve adres teyidi kapsamındaki bilgilerini, 31 Aralık 2008 yerine 1 Haziran 2009 tarihine kadar Yönetmeliğe uygun hale getirecekler.

1 Nisan 2008 tarihinden önce tesis edilmiş sürekli iş ilişkisi kapsamında, bu tarihten 1 Haziran 2009 tarihine kadar müşteri tarafından talep edilmiş herhangi bir işlem bulunmaması halinde, bu müşterilerin kimlik tespiti kapsamındaki bilgilerinin, en geç 1 Haziran 2009 tarihinden itibaren (yüz yüze olmayan işlemler dahil) müşterinin ilk işlem tarihinde ve işlem öncesi gerçekleştirilmesi gerekecek.

Kamu ve 100'den fazla işçi çalıştıran özel sektör kuruluşlarında çalışanların tek tek bankaya gidip adres teyidi yapmasına ihtiyaç olmayacak.

Kuruluşlar, çalışanlar için topluca iş yeri adresini göstererek, teyit işleminde bulunabilecek. Bu çerçevede, bankalar kanalıyla maaş ödemesi gibi toplu müşteri kabulü yoluyla gerçekleştirilen iş ilişkilerinde, ilgili kamu kurumu veya özel sektör kuruluşu tarafından maaş ödemesi yapılacak kişilerin isimleri ile birlikte kurumun açık adresinin bankaya bildirilmesi, çalışanların adres bilgilerinin teyidi için yeterli sayılacak.

ADRES TEYİDİNDE KULLANILACAK BELGELER

Bu arada Tebliğ ile adres teyidinde kullanılacak belgeler de çeşitlendirildi. Buna göre, yükümlülerce gerçek kişi müşteriler için şu belgelerle adres teyidi yapılabilecek:

-Müşteri adına düzenlenmiş elektrik, su, doğal gaz, telefon gibi abonelik gerektiren bir hizmete ilişkin olan ve son 3 ay içinde düzenlenmiş faturalar (İlgili kuruma ait olduğu yükümlü tarafından teyit edilebilen elektronik faturalar dahil)

-Herhangi bir kamu kurumu tarafından verilen bir belge

-Son 3 aya ait bilgileri içermek şartıyla İSKİ, ASKİ, İETT, BEDAŞ gibi kamu kurumu niteliği olan kuruluşlarca ya da telefon aboneliği hizmeti veren telekomünikasyon şirketlerince tutulan ve abonelere ilişkin adres bilgilerinin yer aldığı listeler

-Fatura sahibi ile arasındaki bağı gösterir muteber belgeyi (evlilik cüzdanı gibi) ibraz etmek suretiyle 3. şahıs adına son 3 aya ait elektrik, su, doğal gaz, telefon gibi abonelik gerektiren faturalar

-Ailesinin yanında ikamet eden reşit çocuklar için anne ya da babası adına düzenlenmiş son 3 aya ait elektrik, su, doğal gaz, telefon gibi abonelik gerektiren fatura

-Yurtlarda kalan reşit çocuklar için öğrenim gördükleri okullardan ya da kaldıkları yurtlardan alınacak adresini belirtir bir yazı

-Müşteri adresine alma haberli posta yoluyla tebligat yapılması durumunda, tebligatın müşteriye yapıldığına dair belge

-Bankalar için müşterinin beyan ettiği adreste görüldüğüne dair kredi kartı teslim tutanağı

-Yükümlülerin müşterilerine yönelik yapmış oldukları gönderilerin beyan edilen adreste ve bizzat müşteri tarafından teslim alındığına ilişkin tutanak

Taslak uyarınca söz konusu belgelerin asıllarının aranması şart olmayıp, fotokopi ve elektronik görüntüleri de geçerli belge şeklinde kabul edilecek. Bu belgelerin, müşteri tarafından bizzat elden ibrazı gerekmeyecek, bir başkası vasıtasıyla ya da posta, faks, e-posta gibi yöntemler kullanılarak da ibrazı mümkün olacak.

Read more...

Merkez üç koldan para pompalayacak

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, piyasalarda başgösteren nakit sıkışıklığının sürmesi halinde başvuracağı üç ana önlemi, Faiz her an inebilir. Tahvil alıp para verilebilir. Zorunlu karşılık düşebilir şeklinde sıraladı.

Yılmaz, Bakanlar Kurulu’na yaptığı 2.5 saatlik sunumunu, Merkez Bankası’nın internet sitesinde kamuoyu ile paylaştı.

ÜÇ AYRI LİKİDİTE ÖNLEMİ

Faiz her an inebilir.

Tahvil alıp para verebilir.

Zorunlu karşılık düşebilir.

MERKEZ Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, piyasalarda başgösteren nakit sıkışıklığının sürmesi halinde başvuracağı önlemleri önce Bakanlar Kurulu’na, ardından da kamuoyuna açıkladı. Bakanlar Kurulu’na 2.5 saat süreyle kriz değerlendirmesi yapan Yılmaz, daha sonra sunumunu Merkez Bankası internet sitesine koydu.

Tasarlanan üç önlem

Durmuş Yılmaz, tasarladığı üç önlemi şöyle sıraladı:

1- Merkez Bankası, teknik faiz indirimini erkene alarak operasyonel yapıyı değiştirebilecek.

Halen Merkez Bankası’nın borç verme faizi, borç alma faizinden yüksek. Böylece Merkez Bankası bu teknik tarifle, piyasaya nakit sunabilmek amacıyla borç verme faizini daha hızla indirebileceği, paranın yönüne teknik müdahalede bulunabileceği mesajını veriyor.

2- Banka, likidite sıkışıklığının gelişimine bağlı olarak, repo işlemleri ile fonlama vadesinin uzatılmasını ve ikinci el piyasadan doğrudan Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) alımlarını gündemine alabilecek.

Böylece Merkez Bankası, bu önlemle piyasaya açtığı kredilerin vadesini uzatıyor. Ayrıca bankalardaki hazine tahvillerini satın alarak piyasayı fonlayacak.

3- Likidite sıkışıklığının kalıcı olarak artması ve diğer önlemlerin yeterli olmaması halinde Banka YTL zorunlu karşılıkların sınırlı ölçüde indirilmesini gündeme alabilecek. Dolayısıyla zorunlu karşılık oranları düşürülerek bankalara taze kaynak sağlanabilecek.

Döviz likiditesi

Merkez Bankası’nın bankacılık sistemi döviz likiditesinin öneminin farkında olduğunu vurgulayan Yılmaz, Banka’nın bu dönemin en az sorunla atlatılabilmesi için alınabilecek önlemleri aşamalı bir şekilde uygulamaya koyduğunu söyledi. Yaşanan finansal dalgalanmanın etkisiyle finansal kuruluşların yüksek miktarda zarar etmelerinin bankaların kredi koşullarını sıkılaştırmasına neden olduğuna işaret eden Yılmaz, küresel likidite koşullarında olağanüstü değişimler gözlendiğini ifade etti.

Toparlama var

Gelişmiş ülke hükümetlerinin almış oldukları önlemlerin etkisiyle piyasalarda son dönemde bir miktar toparlanma gözlendiğini vurgulayan Yılmaz, Türkiye’de bankacılık sektörünün, risk oluşturacak bir yabancı para açık pozisyonu taşımadığını kaydetti. Bankaların yabancı para cinsi net pozisyonlarının, özsermayelerine oranla düşük seviyede olduğuna dikkat çeken Yılmaz, şöyle konuştu:

Sermaye yeterlilik oranı, yasal sınırın ve Avrupa Birliği ortalamasının oldukça üzerinde seyrediyor. Türkiye’de bankacılık sistemi, hem döviz likiditesi açısından krize göreceli olarak hazırlıklı yakalandı. Kısa vadeli toplam likidite yeterlilik oranları yüksek seviyesini koruyor.

Hükümetten yerli ürüne öncelik genelgesi

BAŞBAKAN Yardımcısı Cemil Çiçek, kamu kurumlarına mal ve hizmet alımlarında yerli üretiminin yüzde 15 fiyat avantajı sağladığını hatırlatan bir genelge yollandığını açıkladı.

Bakanlar Kurulu’nun ardından konuşan Çiçek, yerli üretiminin sağladığı avantajlarla ilgili olarak, Kamu mal ve hizmet alımlarında yerli üretimlere öncelik vermek ve bunun için de aynı konuda ihaleye başvuranların yüzde 15 fiyat avantajı sağlanmasıyla ilgili kanun maddesi var. Bunu bir genelgeyle duyurmuş oluyoruz dedi.

Read more...

Bir banka daha devredildi

İngiltere'de faaliyet gösteren London Scottish Bank'ın yönetimi, bankanın, faaliyetlerini sürdürmeye yetecek kadar nakdi bulunmadığı gerekçesiyle kayyuma devredildi.

Financial Services Authority adlı, bankacılık alanında yetkili yapı tarafından yönetiminin devralınmasıyla birlikte, bankanın mevduat kabulü durduruldu. Ernst&Young adlı mali danışmanlık firması, London Scottish Bank'ın yönetimini sürdürmeye tayin edildi.

Bu arada, İngiliz Hazinesinden yapılan bir açıklamayla da, bankada paraları bulunan mevduat sahiplerine, paralarının tümünü geri alacaklarına dair güvence verildi.

Açıklamada, bu güvencenin, Hazine'nin 50 bin olarak koyduğu güvence üst sınırının üzerindeki mevduatlar için de geçerli olduğu vurgulandı. İngiltere'de mevduat sahiplerinin bankalardaki paralarının sadece 50 bin sterlinlik bölümüne Hazine güvencesi veriliyor.

London Scottish Bank'ın uzun süredir bankanın satışı için müşteri arayışı içinde olduğu, ancak bunun şu ana kadar gerçekleştirilemediği belirtiliyor.

Read more...

Hangi hisse senedini almalı

29 Kasım 2008 Cumartesi

Hangi hisse senedini almalı

Değerli yatırımcılar, sizlerden gelen hangi hisse alınır sorusuna bildiğiniz gibi bu alınır, şu satılır şeklinde cevap vermemiz mümkün değil.

Yiğit BULUT / REFERANS GAZETESİ

Nedeni de çok açık; yatırım danışmanlığına giriyor ve bu bizim işimiz değil. Peki sizlere hisse seçerken nasıl yardım edebiliriz? Soruya doğrudan cevap veremediğim için, eldeki reel verileri sizlere aktarmak ve çalışmalarınızda kullanabileceğiniz kriterlerden biri olan zirveye uzaklık tablosunu paylaşmak istiyorum.

Aşağıda gördüğünüz hisselerin tamamı İMKB-30 hisseleri ve gördükleri zirveye ne kadar uzak oldukları gün ve yüzde olarak belirtilmiş. Bu tablo neden önemli derseniz?

Sert düşen yükseldi

Değerli dostlarım, 2001 krizi bize birşey gösterdi, zirveden en uzak İMKB-30 hisseleri, krizden çıkış döneminde en hızlı tepkileri verdiler. Daha değişik bir ifadeyle; aşırı satılmış hisseler çok daha hızlı toparlandı. Panik halinde düşük hacimle aşırı satılan şirketler toparlanma döneminde daha sert talep gördüler.

Tablo nasıl yorumlanabilir? Örnekleyelim. Tofaş'ın gördüğü zirveye uzaklığı yüzde 75,12. Daha farlı bir ifadeyle; gördüğü zirveye göre yüzde 75,12 oranında değer kaybetmiş. Burada bir not düşelim; bu analizi yaparken ve kullanırken temel verileri de kullanmak gerekiyor. Evet, hisse çok değer kaybetmiş ama piyasa değerini dünya devlerinin düşen devleri ile kıyaslamak ve sektörün geleceğine de bakmak gerekli.

En düşüğe dikkat

Sonuç 1: Bu yazdıklarım alınır anlamında değil. Sadece size çalışmalarınızda bazı kriterleri tanımlamada yardım etmeye çalışıyorum.

Örneklemeye devam edelim ve bir kriter daha ekleyelim. Doğan Yayın Holding gördüğü zirveye göre yüzde 72,29 değer kaybetmiş. Burada bir kriter daha ekleyelim gördüğü yıllık en düşük. Buna bakarsak; gördüğü yıllık en düşük 0.60. Bugün işlem gördüğü fiyat yıllık en düşük seviyesine çok yakın. Yine aynı tablo'ya göre gördüğü dipten sadece yüzde 6,67 yukarıda.

Tablo bu şekilde devam ediyor. Örneğin Arçelik gördüğü zirveye göre yüzde 69,72 aşağıda ve gördüğü yıllık düşük 1,38.

Sonuç 2: Piyasalar düzelirken neye bakarak seçelim sorusuna bir kriter daha tanımlayıp gördüğü en düşük ayrıntısını da eklemekte de yarar var.

Son söz: Genel trend içinde aşırı düşen hisseler, dünya genelinde bulundukları sektörde aşırı bir olumsuzluk yok ise, trend tersine döndüğünde çok daha hızlı tepki verebilirler. Yalnız şu detayı bir kere daha net olarak belirtmek istiyorum; bu sadece bir bakış açısı, kullanmak isteyenlere tanımlamak istedim. Daha birçok farklı bakış açısı tanımlanabilir.

Read more...

Borsadan 1 milyar dolar çıktı

22 Kasım 2008 Cumartesi

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan, halka arz ve net satışlar karşılaştırıldığında İMKB'de yaklaşık 1 milyar dolarlık bir çıkıştan söz edebileceklerini, bunun da büyük bir rakam olmadığını kaydetti.

Erkan, Merkez Bankasının düzenlediği Küreselleşme, Enflasyon ve Para Politikası konferansı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, piyasalar müdahalenin her zaman için ters tepki yarattığını, böyle bir müdahalenin hiçbir zaman için gündemlerinde yer almadığını kaydetti.

Piyasaların açık olması, piyasalarda fiyat oluşumlarının serbestçe, arz ve talebe göre belirlenmesi gerektiğini belirten Erkan, Ne Türkiye'de ne de diğer borsalarda piyasalara müdahale söz konusu değil, olmayacaktır da... dedi.

İMKB'deki yabancı çıkışına ilişkin bir soru üzerine de Erkan, yılbaşından bu yana toplam işlem hacmine ve Türkiye'deki sermaye piyasasının büyüklüğüne bakıldığında bunun çok büyük rakamlar olmadığını, yaklaşık 2,5-3 milyar dolar civarında net satış bulunduğunu, ancak bunun Türkiye'den çıkış anlamına gelmeyeceğini kaydetti.

YABANCI SATIŞI OLSA BİLE KARŞILIĞINDA YABANCI ALIŞI DA GELİYOR

Hüseyin Erkan, söz konusu tutarın karşılığında halka arzlarla Türkiye'ye giren 2 milyar doların üzerinde para bulunduğunu ifade ederek, Dolayısıyla eğer halka arz ve net satışları karşılaştırırsanız net olarak yaklaşık 1 milyar dolarlık bir çıkıştan söz edebiliriz. Bu hiç de büyük bir rakam değildir. Asıl büyük rakam tabii ki daha çok sabit getirililerde, Hazine bono ve tahvillerde olmaktadır şeklinde konuştu.

En yüksek zamanda halka açıklık oranının yüzde 72'sinin yabancıların elindeyken şu anda bu rakamın yüzde 67-67,5'lar seviyelerine gerilediğini, aradaki yüzde 4-4,5'luk farkın bu kriz için, dünyadaki dalgalanmalar ve belirsizlik ortamı içerisinde büyük bir düşüş olmadığını belirten Erkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Yabancı satışı olsa bile karşılığında yabancı alışı da geliyor. Yerli satışları karşılığında yerli alıcı da geliyor. Ama fiyatlar genel olarak düşüyor. Dolayısıyla siz bunu net satış ya da piyasadan para çıkıyor diye düşünmeyin. Çünkü piyasada dönen işlem hacminde herhangi bir eksiklik yok. İMKB Hisse Senetleri Piyasası'nda yine aşağı yukarı 1 milyar YTL'ler civarında ortalama piyasa hacmine sahibiz. Repo ve sabit getirilerde de geçen yılın ortalamalarının biraz üzerindeyiz. Dolayısıyla işlem hacimlerinde bir değişiklik yok. Piyasada dönen hacim aşağı yukarı aynı...

İMKB'DEKİ DÜŞÜŞ YILBAŞINDAN BU YANA YAKLAŞIK YÜZDE 55-57

İMKB Başkanı Erkan, İMKB Hisse Senetleri Piyasasındaki düşüşün yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 55-57'ler seviyesinde bulunduğunu, bunun da dünya ortalamaları civarında bir rakam olduğunu söyledi.

Erkan, Bizden çok fazla daha düşmüş olan gelişmiş piyasalar vardır. İMKB'deki düşüşü tüm dünya ile karşılaştırmanız lazım. Tek başına Türkiye olarak bakmamak lazım. Bu dünyanın krizidir. Belli bir süre sonra belirsizlik ortamı ortadan kalktığında bu da belli bir sona gelecek, ondan sonra da toparlama yaşayacağız diye bekliyoruz diye konuştu.

Karşı taraf riskinin üzerindeki belirsizlik ortamının hala kalkmadığını, karşı taraf riskinin ortadan kalktığı güveninin geldiği anda kredi piyasalarının açılmaya başlayacağını ifade eden Erkan, Türkiye'de ekonomik büyümenin devam ettiğini, belirsizlik ortamı düzeldiği andan itibaren Türkiye'deki piyasanın önde giden ve daha çabuk toparlanan piyasalardan biri olacağını tahmin ettiğini söyledi.

Read more...

Mevduat güvencesi artıyor

Hükümet, mevduata güvence limitini artırmaya hazırlanıyor. Meclis'ten geçen yasal düzenleme ile güvence artırım yetkisinin 1 hafta içinde kullanılması kararı alındı.

Hükümet, konuyu gelecek hafta karara bağlayacak. Meclis'ten geçen düzenlemeyle 50 bin YTL'lik banka mevduat güvencesinin 2 yıl süreyle artırım yetkisi hükümete verilmişti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Hindistan gezisi sonrası toplanacak olan Ekonomi Koordinasyon Kurulu ve Bakanlar Kurulu toplantılarında bu yetkinin kullanılarak, güvence limitinin artırılması kararının alınması planlanıyor.

Hükümet bununla yabancı sermayeyi daha rahat ülkeye çekebilmeyi amaçlıyor.

Read more...

Derviş: `Kriz gelecek aylarda kötüleşecek`

BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş, küresel finans krizinin gelecek aylarda kötüleşeceğini belirterek, dünya ülkelerinin krize karşı birlikte mücadele etmeleri ve ticarette korumacılık yoluna sapmamaları çağrısında bulundu.

Brookings Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun Washington'da düzenlediği panelde konuşan Derviş, yönetim eksikliği, finans sektörünün denetimsizliği gibi nedenlerin yol açtığı küresel kriz yüzünden, dünyada 100 milyonlarca kişinin acı çekeceğini söyledi.

Krizin gelecek aylarda kötüleşeceği uyarısında bulunan Derviş, sonraki durumun alınacak önlemlere bağlı olacağına işaret ederek, krizle ülkelerin tek başına mücadele edemeyeceğini ve koordinasyon ile işbirliği gerektiğini anlattı.

Ticarette korumacılıktan uzak durulması gerektiğini vurgulayan Kemal Derviş, ülkenizde istihdamı korumak için dış ticarete kısıtlamalar getirdiğinizde, başka ülkeler de aynısını yapar. Ancak unutulmamalı ki, bir ülkenin ithalatı, başkalarının ihracatı anlamına gelir. Krizle mücadele ederken ticaretin güçlü tutulması gerek. Ticarete kısıtlamalar getirilmesi, ülkelerin kendilerine zarar verir. Ticaretin genişlemesi, istihdama da orta ve uzun vadede yardım eder dedi.

Finans sektöründe uluslararası denetimin olmamasının, sorun oluşturduğunu anlatan Derviş, kuralsız sistem olmaz dedi. Denetim eksikliğinin giderilmesi gerektiğini belirten Derviş, bunun zor olacağına da işaret etti.

Derviş, krizle mücadele ederken, yeni organizasyonlar oluşturulmasına gerek olmadığını ve bunun yerine mevcut kurumların güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Panelde aralarında ABD'nin eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın da yer aldığı diğer konuşmacılar da, ABD başkanlığına seçilen Barack Obama'nın çok zor bir göreve başlayacağına işaret ederek, siyasi ve uluslararası konularda çeşitli öneriler dile getirdiler.

Read more...

Akbank: Personel sayısındaki azalma 613 kişi

Akbank, 30 Eylül 2008 tarihine göre personel sayısındaki azalmanın 613 kişi olduğunu bildirdi.

Banka, personel sayısındaki değişimin, olağan bütçe ve faaliyet planlama süreçleri içerisinde performans değerlendirmesi ve emeklilik nedeniyle oluşan bir azalma olduğunu kaydetti.

Akbank'tan Borsaya gönderilen yazıda, bankanın personel sayısının açıklanan son bilanço tarihi olan 30 Eylül 2008 itibariyle 15 bin 789 kişi olduğu, daha önceki özel durum açıklamasında da belirtildiği üzere 18 Kasım 2008 tarihi itibarı ile personel sayısının 15 bin 176 olduğu hatırlatıldı.

Akbank'ın açıklamasında şunlar kaydedildi:

''30 Eylül 2008 tarihine göre personel sayısındaki azalış 613 kişidir. Personel sayısındaki değişim, olağan bütçe ve faaliyet planlama süreçleri içerisinde performans değerlendirmesi ve emeklilik nedeniyle oluşan bir azalma olup, önceki açıklamamızda da belirtildiği üzere bankamızın ileriye dönük büyüme hedeflerinde bir değişiklik yoktur. Bankamızın her zaman olduğu gibi faaliyetlerini ülke ekonomisine katkı sağlayacak şekilde devam ettirmektedir.''

Akbank, 18 Kasım 2008 tarihli açıklamasında, son 10,5 ayda bankaya yeni katılan ve ayrılanlar dahil, toplam çalışan sayısının bin 663 kişi arttığını, bankanın bu dönemde çalışan sayısını azaltmayıp bilakis artırdığını duyurmuştu.

Read more...

Borsa neden düşüyor?

21 Kasım 2008 Cuma

İMKB'deki kan kaybı bir türlü durmak bilmiyor. Hükümetten IMF ile anlaşma sağlanacağına yönelik sızan bilgilere rağmen borsa serbest düşüşe devam ediyor.

Dün yüzde 6.6 düşen borsa bugün ilk seansı da yüzde 4.11'lik kayıpla 21 bin 27 puandan tamamladı. Endeks böylece Eylül 2004'ten bu yana en düşük seviyelerini görmüş oldu.

İMKB'nin ilk seanstaki kaybı ile birlikte hafta başından bu yana gerçekleşen düşüş yüzde 18'e dayandı. Şirketlerin piyasa değeri de yaklaşık 17 milyar dolar azaldı.

NEDEN DÜŞÜYOR?

Piyasayı değerlendiren uzmanlar, bankalarla başlayan satış dalgasının halen etkisinin sürdüğüne işaret ediyor. Ayrıca hedge fon satışları ve yurtdışındaki sert düşüşler de İMKB'deki düşüşü hızlandırıyor.

IMF ile anlaşılacağı yönünde gelen haberlerin de borsayı etkilemediği görülüyor. Özellikle yabancı yatırımcıların satışları hız kesmeden devam ederken, uzmanlar, yabancılar ellrindeki hisseleri nakite çevirmek istiyor. Türkiye piyasası da likit bir piyasa olduğu için burada satış yapabiliyor diyor.

Uzmanlar, IMF konusunun piyasayı etkilememesinin nedeni olarak da bir süredir konu ile ilgili birçok haber çıkmasını ve piyasanın artık bu anlaşmanın imzalandığını görmek istemesini gösterdi. Piyasalar IMF ile ilgilim beklentiler yerine şimdilik dış piyasalardaki gerilime daha odaklı bir seyir izliyor.

RUSYA YİNE KAPATTI

Yaşanan kriz dalgası ile birlikte borsayı kapatma rekoru kıran Rusya'da bugün işlemler yine durdu. Petrol fiyatlarının 50 dolar sınırına gerilemesi ile birlikte Rusya'daki kayıp yüzde 9'a ulaştı ve işlemlere ara verildi. Rusya Borsası yılbaşından bu yana yüzde 75 değer yitirdi.

Türkiye'de ise aynı dönemde yaşanan kayırp yüzde 62.14 oldu

Read more...

AVRUPA EKONOMİSİ DURDU!

19 Kasım 2008 Çarşamba

Euro’yu kullanan 15 Avrupa ülkesinin oluşturduğu Euro Bölgesi, üçüncü çeyrekte yüzde 0.2 daralarak ilk kez durgunluğa girdi. Küresel kriz Avrupa ekonomisini durgunluğa soktu. Avrupa Birliği’nde ortak para birimi Euro’yu kullanan 15 ülkenin dahil olduğu Euro Bölgesi ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde beklentiler doğrultusunda yüzde 0.2 daraldı. İkinci çeyrekteki yüzde 0.2’lik küçülme sonrasında Euro Bölgesi 10 yıllık tarihinde ilk kez durgunluğa girdi. ABD’den başlayan krizin Avrupa ekonomilerine etkisi büyük oldu. Ülkelerdeki son durum şöyle: Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip olan Almanya üçüncü çeyrekte yüzde 0.5 daralınca beş yıl sonra yeniden durgunluğa girdi. Ekonomi, ikinci çeyrekte de yüzde 0.4 oranında küçülmüştü. Almanya’nın ardından İtalya da resmen durgunluğa girdi. Euro Bölgesi’nin üçüncü büyük ekonomisine sahip olan, İtalya üçüncü çeyrekte yüzde 0.5 daraldı. İtalyan ekonomisi ikinci çeyrekte de yüzde 0.4 oranında küçülmüştü.

FRANSA
Fransa durgunluktan kıl payı kurtuldu. Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde, Fransız ekonomisinin üçüncü çeyrekte yüzde 0.14 büyüyerek durgunlukta kurtulduğunu kaydetti. Bir Fransız radyosuna açıklama yapan Lagarde, ekonominin sürpriz biçimde büyümesinde tüketim ve yatırımların etkili olduğunu belirtti. Fransa ikinci çeyrekte yüzde 0.3 daralmıştı.

İSPANYA
İspanya da durgunluktan kurtulan ülkeler arasında. İkinci çeyrekte yüzde 0.1 büyüyen İspanya ekonomisi, üçüncü çeyrekte yüzde 0.2 küçüldü.

HOLLANDA
Hollanda ekonomisi ikinci ve üçüncü çeyrekte yerinde saydı ve büyüme sıfır olarak gerçekleşti. Ekonomide, bir ülkenin arka arkaya iki çeyrekte küçülmesi, durgunluk anlamına geliyor.

ENFLASYON DÜŞÜŞE GEÇTİ
Euro Bölgesi’nden büyüme konusunda kötü sinyaller gelirken enflasyon düşüşe geçti. Euro Bölgesi’nde Ekim ayında yüzde 3.6’dan yüzde 3.2’ye indi.

Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyondaki düşüşü ve ekonomik daralmayı dikkate alarak 4 Aralık’taki toplantısında faiz indirimi politikasını sürdürmesi bekleniyor. Ekonomistler, yüzde 3.25 düzeyindeki gösterge faizin gelecek yıl yüzde 1.5’e kadar düşürüleceğini öngörüyor.

Read more...

TÜRK EKONOMİSİ ZOR BİR DÖNEME GİRDİ!

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, "Türkiye ekonomisi zor bir döneme girmek üzere, hatta girdi bile" dedi. İstanbul Sanayi Odasınca Aralık ayında bu yıl 7'ncisi düzenlenecek olan Sanayi Kongresinin bilgilendirme toplantısında konuşan İSO Başkanı Küçük, yedinci kongreyi gerçekleştirirken, küresel ekonomide bambaşka bir iklimle karşı karşı olduklarını kaydetti. Küresel ekonomide 2002'den bu yana olumlu havanın tersine döndüğünü, Amerikan mali sisteminde 2007 yılının ikinci yarısında patlak veren krizin, bir yıl sonra 2008 sonbaharında çok ciddi boyutlara ulaştığını belirten Küçük, küresel krizin Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa Birliği başta olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına aldığını kaydetti. Türkiye ekonomisinde "var olan" işsizlik, cari açık ve rekabet gücü ile ilgili sıkıntıların, küresel krizin etkisiyle ciddi boyutlara, ulaşarak derinleştiğini belirten İSO Başkanı Küçük, şunları kaydetti: "Geçmiş altı yılda küresel ekonomideki ılımlı rüzgarlar Türkiye ekonomisindeki iyileşmeyi hızlandırmıştı, sert rüzgarlar da doğal olarak olumsuz etkileyecektir. Türkiye ekonomisi zor bir döneme girmek üzere, hatta girdi bile...

Sayısal verilere bakıldığında Ekim ayında ihracatımızın yaklaşık yüzde 2 azaldığını, 2008 Eylül ayında sanayi üretimi yüzde 5,5, imalat sanayi üretimi ise yüzde 6,4 azalmıştır. Yılın dokuz ayı sonunda sanayi sektörü üretimdeki artışı yüzde 2,5 iken, geçen yıl bu oran yüzde 5,5'tir. 2007 yılına kayıp yıl derken, 2008 de 2007'yi aratacak derecede olumsuz seyretmiş ve sanayi üretimi artış hızında yüzde 50'nin üzerinde bir yavaşlama ortaya çıkmıştır. İç talebin çok durgun olduğu bir ortamda, üretim, uzun süredir dış talep ekseninde artışını sürdürüyordu. Veriler artık bu sürecin de sonuna gelindiğine işaret etmektedir. Mevcut veriler itibarıyla 2008'in üçüncü çeyreğinde GSYİH'da 27 çeyrek sonra ilk defa negatif büyümeyle karşılaşacağımız anlaşılmaktadır. Ancak, kanaatimizce bu olumsuz seyri tümüyle küresel krize bağlamak doğru olmayacaktır. Türkiye ekonomisinde sıkıntılar zaten vardı. Küresel kriz bunları derinleştirmiştir."

Alınması gereken tedbirler

Olumsuzluğun nedenlerinin sorulanması gerektiğini, bu nedenlerin hangilerinin küresel krizden hangilerinin ekonomide zaten mevcut olan sorunlardan kaynaklandığının ayrıştırılması ve ona göre tedbir alınması gerektiğini vurguladı. Tanıl Küçük, sözünü ettiği tedbirleri şöyle sıraladı: "Bizce en önemli unsur hızlı ve kararlı olmaktır. Dünya ekonomileri küresel krize karşı peş peşe önlem paketleri devreye sokmaktadır. Türkiye ise, 'ince eleyip sık dokuyoruz' diyerek, yine yavaş kalmaktadır. Süratle önlem alınmadığı takdirde, önümüzdeki aylarda, daha olumsuz gelişmeler gündeme gelebilecek ve o noktadan sonra devreye girecek önlem paketlerinden beklenen fayda sağlanamayacaktır. Küresel krize karşı alınacak önlemlerde, birincil sorumluluk tabii ki hükümet ve ekonomi yönetimindedir ama ekonominin asli unsurları olarak, strateji belirlenmesine katkıda bulunmak anlamında bizlere de sorumluluk düşmektedir. Sanayi kongremizi bu çerçevede çok önemli bir platform olarak gördüğümüzü ifade etmeliyim."

Sanayi Kongresi

Tanıl Küçük, kongrenin, küresel kriz ve alınacak önlemler kaçınılmaz olarak gündeme gelecek ve firmaların kriz dönemlerini sağlıklı bir biçimde atlatmalarına yardımcı olacak deneyimler de paylaşılacağı için çok önemli bir platform olacağını kaydetti. Küçük, "Amacımız, seçilen tema bağlamında katılımcılarımıza, Türkiye'deki fotoğrafla birlikte, küresel ölçekteki fotoğrafı ve bu küresel fotoğraf içinde Türkiye'nin aldığı yeri, önündeki fırsatları ve tehditleri sunabilmektir" dedi. Ana teması "Sürdürülebilir Rekabet Gücü" alt tema ise "Sanayi İçin Uygun Ortam" olarak belirlenen kongrede, 10'u uluslararası kurum temsilcisi olmak üzere toplam 44 konuşmacı yer alacak. İki gün sürecek olan kongre altı paralel oturum ve bir kapanış oturumu olmak üzere toplam yedi oturumdan oluşacak.

Read more...

ALTIN FİYATLARI NASIL SEYREDECEK?

Küresel finans krizi sırasında petrol kadar değer kaybetmeyen altının, güçlü seyrini sürdürmesi bekleniyor. Uzmanlara göre, küresel kriz ve belirsizlik dönemlerinde, yatırımcının altına olan ilgisi artıyor. Altın, küresel finans krizi sırasında petrol ve diğer emtia kadar değer kaybetmedi. Yapılan analizine göre, ekonomik sorunlar derinleşirken, altının diğer emtiadan daha iyi performans sergilemesi bekleniyor. Altın, yılbaşından bu yana yüzde 12 düşerken, petrol yüzde 36, MSCI dünya endeksi ise yüzde 43 değer kaybetti. Altın, bakır ve nikel gibi sanayi emtiasına karşı da değer kazandı. Altın Ekim’den bu yana yüzde 16 değer kaybetti. Ancak altının ‘petrol satın alma gücü’ yaklaşık son iki yılın en yüksek düzeyine çıktı. Geçen Cuma günü bir ons altın, 12 varil petrol satın alabiliyordu. Bu, altının petrol satın alma gücünün Ocak 2007’den bu yana ulaştığı en yüksek düzeye işaret, ediyor.

Petrol Temmuz’da 147 doları aşarak rekor kırdığında, bir ons altın 6.6 varil petrol satın alabiliyordu. Fon yöneticileri, küresel kriz sırasında altının güvenli liman olma özelliğinin daha çok önem kazandığına dikkat çekiyor. OCM Altın Fonu’ndan Greg Orrell, altınla petrol arasındaki en önemli farkın, petrolün tüketim için üretilmesi, altının ise biriktirilmesi olduğunu vurguluyor.

Küresel durgunluk dönemlerinde, tüketim için üretilen bir emtiaya olan talep düşerken, altına olan talep nispeten daha güçlü kalıyor.

ntvmsnbc

Read more...

DOLARDA DÜŞÜŞ SÜRECEK Mİ?

18 ülkeden oluşan G20 topluluğunda Dünya Bankası ve IMF de 20 ülke konumunda bu kritik kriz döneminde önemli birer rol unsuru olarak toplantıda yerlerini alacak. Piyasalar ABD Başkanlık seçimlerine iki hafta kala Başkan seçilen Barack Obamayı satın almaya başlamıştı ve seçim sonucu piyasaların istediği gibi oldu. Seçimden iki hafta önce dünya borsaları % 25-30 arasında son 2 haftada yükseliş göstedikten sonra geçen haftanın son 3 gununde adeta kar realizasyonu yarışındaydı . İmkb-100 ABD seçimlerine iki hafta kala %+ 25 yükseldi ve son üç iş gununde ise % 10 tüm dünya borsalarında olduğu gibi kar realizasyonları ile geriledi. Bundan sonraki süreçte 15 Kasımda G20 ülkelerinin yapacağı Ekonomik ve aynı zamanda siyasi toplantı adeta dünyanın krizden çıkmasına yönelik ve Ekonominin tüm dünyada yeniden kurgulanmasına yönelik bir stratejiyide, peşinden getirecektir.

18 ülkeden oluşan G20 topluluğunda Dünya bankası ve İMF de 20 ülke konumunda bu kritik kriz döneminde önemli birer rol unsuru olarak toplantıda yerlerini alacaklar. İmkb-100 endeksinin 28.500 direnç seviyesini yine bu hafta içinde geçme denemesi içinde olabileceğini düşünmekteyiz. Geçilmesi ve üzerinde kapanışlar oluşması halinde endeksin yine geçen hafta ifade ettiğimiz 30.000-31.000 denemesi yapması beklenebilir. Aşağıda ise ilk önemli bölge 26.500-26.000 aralığı.Sonuç ve süreç olarak Kriz sonrası tepki yükselişinin devam etmesi ve güçlenmesi için tekrar 26.500 -27000 aralığı ilk gunlerde önemli destek bölgesi ancak 28.500 seviyesinin geçilmesi tepkinin güçlenerek deva etmesi açısından önemli seviye olmaya devam edeceğini tahminetmekteyiz.

Yeni haftanın ilk işlem gununde endeksin tekrar 27.000 üzerinde hareket etmesi isteği artacaktır.28.500 Hafta içinde geçilmesi ile beraber endeks tekrar 30.000-31.000 bant aralığını hedef yapabilir.
Destekler 26.500 -26.000 -25.500 Dirençler 27.000 -28.000 -28.500 -30.000

DOLAR
Geçen hafta 1.570-1470 bant aralığında yatay seyreden dolarda kapanış kritik geçiş noktası olan 1.500 üzerinde gerçekleşti ve döviz iştahlı kalmaya devam etti. Doların yeni haftada kritik destekleri 1.5350-ve 1.5200 bölgesi bu seviye salı gunune kadar üzerinde kapanışlar oluşması halinde tekrar 1.5700 denemesi devam edebilir. Ancak aşağıda salı gunune kadar 1.5350-1.5200 altında kapanış yapması halinde yeni haftada bir kar realizasyonu olabilir. Satışların gelmesi ile beraber hedef hafta içinde tekrar 1.4700 hatta 1.4500 seviyesi olacaktır. Daha önceki haftada ifade ettiğimiz 1.4700 desteğinin kırılması ile beraber Aralık ayının ikinci haftasına kadar dolarda 1.3600-1.3500 seviyelerine doğru gerileme süreci beklentimizi korumaktayiz. Kritik destekler 1.5350-.15200 olarak izlenebilir.
Bugun ise 1.540-1.490 bant aralığında bir seyir beklenebilir.

EUR/USD PARİTESİ
Euro/Usd paritesinde taban ve dip bölgesinde tepki ye yönelik iştahın devamı beklenebilir. 1.3050-1.3100 son 1 haftanın direnç seviyesinin geçilmesi ve ilk adımda 1.3300 noktasına kadar ve ardından 1.3600 son 4 yılın direnç bölgesine doğru Euro tepkisi getirebilir beklentimizi destekleyecektir. Paritede 1.2850 geçilmesi bugun çok önemli olacaktır.

1.2850u seviyesinin geçilmesi ile beraber 1.3050 ilerleyen 1-2 gunde hedef olacaktır. Dalgalı bir şekilde Euro alışlarını getirecektir. Aşağıda ise yeni haftanın ilk iki gununde 1.2650-1.2700 önemli destek kırılması tepki ve dip sürecini biraz daha bekletebilir ama 1.2850 üzerinde hareketlilik ve kapanışlar 1.3100-1.3300-1.3600 denemelerini daha çabuk gundeme getirecektir.

EURO
Geçen hafta 1.9200 -1.9750 dar diyebileceğimiz bant aralığında bir seyir gerçekleşti.Bu haftanın kritik destek bölgesi 1.950-1.9350 bu noktaların şimdilik önemli destek olduğunu söyleyebiliriz Ancak Eur/Usd paritesinde Euronun yükselişi olumlu havanın gelmesi ve devam edeceği anlamına geleceği için dövizlerde satış süreci hızlanacaktır, ancak Euronun içeride Ytl ye karşı gerilemesi dolarla karşılaştırıldığında daha az olacaktır ama yinede 1.9350 şimdilik önemli destek kırılması halinde 1.8800 gündeme gelecektir. Yukarıda ise 1.98000 geçilmesi ile beraber hedef tekrar 2.040 olarak izlenebilir. Dövizlerin hareketinin yukarı devam etmesi için havanın dünya piyasalarında kötü olması tansiyonunun yüksek devam etmesi ilk neden olacaktır.


HALİL REÇBER/ANADOLU YATIRIM

Read more...

PİYASALARDA DİP SEVİYESİ NERESİ?

Para ve sermaye piyasaları ile reel ekonominin temel göstergelerinde son iki ay içinde yaşanan iniş çıkışlar volatilite düzeyini iyice yükseltti. Bu süre içinde zengin ülkelerdeki yatırımcılar ve yöneticiler de bizim sık sık yaşadığımız "Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete" duygusuyla tanışmış oldu. Piyasalardaki volatilite, Türkçesiyle oynaklık, yeni güvensizlik unsurları ortaya çıkarırken yaygın güvensizlik de piyasalarda yeni iniş-çıkışlara yol açtı. ABD'de Paulson-Bernanke-Geithner üçlüsünün kriz yönetimine kuşkuyla bakılması, çaresizlik duygusunu yaygınlaştırdı. Geçmiş dönemdeki çalkantılarda, piyasalara güven veren başkanlık açıklamaları ise son haftalarda tamamen etkisiz kaldı. Başkan Bush, daha eylül ayı ortalarında krizi "Wall Street sarhoş oldu. Ayılma başlayınca işler düzelecek" yorumunu yaparak, krizin boyutlarından habersiz olduğunu, gösterdi.

Geçmiş dönemlerde bir "U dönüşü"nü başlatan yatırım guruları son kriz sırasında da konuştu ama Warren Buffett ve diğer piyasa kurtlarının moral veren sözlerine pek kulak veren olmadı. Eylül başından bu yana yaşanan "patinaj" ortamını aşmak için yapılan girişimlerin başarısızlığına rağmen piyasalar arada bir yükseldi ama bu yükselişin kalıcı olduğu inancı henüz yaygınlaşamadı.

Derine işleyen darbe
Dünya ekonomisinde yaşananlara ve beklentilere bakıldığında kalıcı bir istikrar ortamının üç-dört ay içinde yeniden oluşturulması çok zor görünüyor. Kriz, tüm ekonomilerde, sektörlerde ve piyasalarda derin yaralar açtığı ve ekonominin her alanını etkilediği için volatilitenin normal düzeylere inmesi çok daha uzun süreler gerektirecek. Örneğin son günlerde iyice gerileyen ham petrol fiyatları, dolar değer kaybetmeye başladığında veya ekonomiler durgunluğu aşmaya başladığında tekrar tırmanışa geçebilecek. Bunun ardından gıda ve metal fiyatları da yükselecek.
Bazı ülkelerde son haftalarda düşürülen faiz oranları, enflasyon kıpırdadığında tekrar artırılacak. Amerikan Doları'nın değer artışı ise para ve sermaye piyasalarında istikrar geçici süre için sağlandığında duracak ve bu kez doların olası gerilemesi yeni bir volatilite nedeni oluşturacak.

Kısacası dünya ekonomisindeki kara deliklerin biri kapatılırken diğeri ortaya çıkacak. 15 Kasım'da başlayacak ve belki de aylar sürecek yeni bir finansal mimariyi arama toplantılarındaki her kilitlenme ise moralleri yeniden bozacak. Mevcut krizin hedge fonları ile yatırım ve emeklilik fonlarına da bulaşıp bulaşmayacağı konusundaki kuşkuların tamamen ortadan kalkması ise en az altı ay gerektirebilecek.

Volatilite endeksi
Bazı piyasa analistleri ise piyasalarda 1980-2007 arasında yaşanan ve "Büyük Yatışma" diye adlandırılan tatlı huzur döneminin artık hiç geri gelmeyeceğini savunuyor. Bunlar, tüm ekonomik birimlerin, volatilite ile bir arada yaşamaya alışmalarını öneriyor.

Oynaklığın artışını ABD'li öğretim üyesi Robert E. Whaley'in hazırladığı bir endekste de görmek mümkün oluyor. İngilizce adı "Chicago Board Options Exchange" olan "volatilite endeksi" (VIX) daha eylül ayı başında 20 düzeyindeydi. Ekim ayı ortasında 70'e yükselen endeks daha sonra 90'a kadar tırmandı. 1993 yılından bu yana hesaplanan endeks, en son 1997-98 Asya Krizi sırasında 45'e yükselmişti. Bu "korku endeksi" tekrar 35'in altına inmedikçe piyasalar ve yatırımcılar huzur bulamayacak.

Mortgage kredilerinde bir kanser gibi başlayan ve sonraları ekonomik bünyenin neredeyse her organında "metastaz" yapan bu hastalığın tüm izlerinin silinmesi, ister istemez beklenenden daha uzun sürecek. Bu arada reel ekonominin durumunu yansıtan milli gelir, sanayi ve perakende satış istatistiklerindeki olumsuz sonuçlar moral bozmaya devam edecek.

Kelebek etkisi
Volatilitenin esas kaynağı olan riskleri tahmin etme çalışmaları önce matematik ve meteoroloji alanında başladı. ABD'li matematikçi Edward Lorenz, değişimin ortaya çıkardığı riskleri tahmin edebilmek için hava tahminleri üzerinde yoğunlaştı. Lorenz'in kurduğu bilgisayar modelleri, çok ufak bir hava hareketinin, zaman geçtikçe ve etkileşim yoluyla büyük sonuçlara yol açabileceğini ortaya koydu. Bir bilimsel toplantıya sunduğu bildirisinin başlığı da "Öngörülebilirlik: Brezilya'daki bir kelebeğin kanatlarını çırpması, Teksas'ta bir kasırganın kopmasına neden olur mu" idi. Lorenz'in çalışmaları bu tür bir etkileşimin mümkün olduğunu gösterdi.

Bir filme adını veren "kelebek etkisi" son kriz sırasında ekonomi üzerinde tam anlamı ile etkili oldu ve bundan böyle de olmaya devam edecek. Teksas'taki bir ailenin aldığı mortgage kredisi, Çinlilerin yüksek tasarruf oranı, İngiltere'deki yatırım bankası yöneticilerin kâr hırsı, dönüp dolaşıp, Türkiye'deki iş insanlarının kazanını ve ailelerin geçimini etkiledi: Küresel ekonominin bu olumsuz işleyişi bundan böyle de yeni volatilite çalkantıları yaratmaya devam edecek.

Düşünülen yeni finansal mimari konusunda alınacak önlemler, sermayenin ülkeler arasındaki dolaşımı üzerindeki denetimi belki artıracak. Ancak denetim artsa da yapısal nedenlerden kaynaklanan volatilite devreye girecek ve diken üstünde yaşayacağımız günler kolay kolay atlatılamayacak.

Dip noktası
Piyasalarda dip noktasına gelinip gelinmediği ve satış furyasının ne zaman satın alma eğilimine döneceği konusunda hep farklı görüşler ortaya atılır. Örneğin 1871 yılında Prusya, Fransa'yı işgal ettiğinde ve işçiler Paris Komünü'nde yönetime başkaldırdığında ünlü banker Baron de Rothschild, elemanlarına "Sokaklar kan gölü olduğunda alıma geçin" talimatını vermişti. Normal dönemlerde ise borsalardaki yüzde 25'lik bir düşüş bile yatırımcılara alım zamanının geldiğini düşündürmüştü.

Bugün de ekonomilerin geleceği konusunda farklı görüşler var. Geçen hafta başındaki olumlu işaretlerin kalıcı bir iyileşmenin başlangıcı olduğuna inananların sayısı hiç de az değil. Diğer taraftan "Global Europe Anticipation Bulletin" adlı aylık tahmin raporunu yayımlayan kuruluş, ABD'nin gelecek yaz aylarında borçlarını ödeyemez duruma düşeceği öngörüsünde bulunuyor. Tahmin aralığının en uç noktalara kadar uzanması ve akıl almaz senaryoların ortaya çıkması, sapı samana karıştırıyor ve gerçek dip noktasının belirlenmesini zorlaştırıyor.

Esasında dip noktasının geçildiği teşhisinin kesinleşmesi için en az üç-dört ay süre ile piyasalara yeni bir kötü haberin gelmemesi gerekiyor. Ilımlı yükselişin ve yatay seyir eğiliminin haftalar boyu sürmesi ağır bir şekilde zedelenen güven duygusunu zamanla onaracak.

Farklı ülkelerden, sektörlerden ve piyasalardan gelen olumsuz haberlerin devam etmesi durumunda ise belirsizliğin ve güvensizliğin ürünü olan volatilite, milyonlarca inanın geçimini ve hayatını daha bir süre olumsuz etkileyecek.


VOLATİLİTENİN İLACI HIZ VE ESNEKLİK

Kriz sürecinde taşlar tamamen yerine oturuncaya kadar, çalkantılar, volatilite nöbetleri ve "balans ayarlamaları" sık sık karşımıza çıkacak. Aşağıdaki öneriler sizin bu zor dönemi en az hasarla atlatmanıza katkıda bulunabilir:

- Sakin olun. Aşırı sinirlilik ve "panik atak" tepkileri, sizin akılcı kararlar almanızı zorlaştırır.
- Piyasalarda sert rüzgârlar estiğinde, uçağı türbülansın tam içine düşen pilot gibi, siz de olayların üstüne çıkıp "pozitif denetim" konumunu kazanmayı ve manevra yeteneğinizi korumayı amaçlayın.
- Karar alma hızınızı yükseltin. Volatilite dönemlerinde koşullar hızla değiştiği için siz de kararlarınızı mümkün olan en kısa zamanda almayı amaçlayın. Amerikalı düşünür Emerson'un vurguladığı gibi "İnce buzda kayarken, güvenlik hızdadır."
- Ortam ve koşullar değiştiğinde, yönetimin gerekli karar ve önlemleri aynı hızla alacak bir esnekliğe sahip olmasını sağlayın.
- Durgunluk nedeniyle satın alma gücü duraklayacak ve düşecek tüketici segmentleri için fiyatı daha hesaplı ama belirli standart özelliklere sahip kompakt ürünler geliştirin.
- Dalgalanma dönemlerinde satışlar, nakit akışı ve stok denetimi gibi temel göstergelere yoğunlaşın. Bu yoğunlaşma, karar alma hızınızı en üst düzeye çıkarır.
- Tüm kararlarınızı pazar payınızın korunması yönünde alın. Düşen pazar payını ortam normalleştiğinde tekrar yükseltmenin çok zor olduğunu unutmayın.
- Zor günlerde mamul ürün stoklarını asgari düzeyde tutun ve mevcut stokları da fiyat indirimleri ile eritmeye gayret edin.
- Ara malı ve girdi stoklarını oluştururken pazardaki fiyat trendlerini hesaba katın ve bunların düşüş dönemlerini kollayın.
- Volatilite dönemlerinde, kâr ve zarar tablosundan çok bilançoya odaklanın. Dalgalanma dönemlerinde likit kalmanın kârlılıktan daha önemli olduğunu unutmayın.
- Döviz kurlarındaki oynaklığı dikkate alarak açık pozisyonlarınızı mümkün olduğunca azaltın. Kurlardaki artışların faiz oranlarını yükselteceğini hesaba katarak aşırı borçlanmadan uzak durun.
- Gelecek aylarda ortaya çıkabilecek olayları önceden tahmin etmeye çalışın. Olağanüstü bir dönem yaşadığımız için en uçta görünen ihtimallerin bile gerçekleşebileceğini hesaba katın.
FARUK TÜRKOĞLU/REFERANS

Read more...

Abone Olursanız Haberiniz de Olur!

Aşağıdaki kutucuğa e-mail adresinizi yazıp gelecek olan onay linkine tıklayınız. Bu sayede en son borsa haberleri, borsa yorumları ve borsa tüyoları, e-mail adresinize gelecek.

|

Borsa-Tuyolari.Blogspot.Com

Bu sitede; başta Borsa Haberleri olmak üzere, ekonomi ile ilgili en son gelişmeleri bulabilirsiniz. Borsa Yorumları ve Borsa Tüyoları ile yatırımlarınız öncesi fikir edinebilir; Canlı Borsa bandı ile Hisse Senetlerini yakından takip edebilirsiniz. Bu site, yatırım danışmanlığı hizmeti vermemektedir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, bankalar ile kullanıcılar arasında imzalanan resmi bir sözleşme ile verilmektedir. Bu sitede, kişisel yorumlar da bulunabilir.
Bu blog, altyapısı Google tarafından sağlanan Blogger hizmetinden faydalanmaktadır.

Back to TOP