Küresel krizin tepe noktalarının aşıldığını ve yavaşladığınısöyleyen İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, “Krizin en ateşli safhası geçti, ama krizin yorgunluğu daha sürecek. Türkiye’nin ve Türk bankacılığının bunun içinden az etkilenerek çıkabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı şeyler yapması lazım. Ve ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti’nde de ekonomik gündem bir türlü siyasi gündemin önüne geçemiyor” dedi
Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, dünyadaki küresel krizin tepe noktalarının aşıldığını ve yavaşladığını, krizin “en ateşli” safhasının geçildiğini, ancak krizin yorgunluğunun daha süreceğini söyledi. Özince, ABD’de ticari emlak kredileri ve Çin’de emlak sektöründe yaşanabilecek sıkıntıların yeniden bir alevlenmeyi artıracağını düşünmediğini kaydetti.
Krizin tepe noktalarının aşıldığını ve yavaşlamakta olduğunu, bu tepeyi aşacak yeni sıkıntıların ortaya çıkmayacağını düşündüğünü dile getiren Özince, şöyle devam etti:
“Dünya ekonomisi hızlanmayacak. Dolayısıyla krizin en ateşli safhası geçti, ama krizin yorgunluğu daha sürecek. Türkiye’nin ve Türk bankacılığının bunun içinden az etkilenerek çıkabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı şeyler yapması lazım. Ve ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti’nde de ekonomik gündem bir türlü siyasi gündemin önüne geçemiyor. Bunu eleştirel anlamda söylemiyorum. Haklı nedenler, sorunlar, sıkıntılar var. Keşke Türkiye, sosyal ve siyasi konularını tamamıyla çözse de yönünü tamamen ekonomiye döndürmüş olabilseydi. Türkiye’nin dünya rekabetine ayak uydurabilme açısından işi zorlaşmaktadır. Dolayısıyla yavaş büyüyen dünya ekonomisi içinde, yavaş büyüyen ticaret partnerlerinin arasında Türkiye’nin gelecekte nasıl ve neyi üreteceğini, neyi ihraç edeceğini, nasıl katma değer elde edeceğini, insanların refahını nasıl yükselteceğini çok iyi planlaması lazım. Öyle kalkıp da neticeleri ortaya çıktıktan sonra ’Çok iyiyiz’ demek pek anlamlı değil. Hasta olmamak, ’Ben iyiyim’ demek marifet değil. ’Benden başarılı ekonomiler var, ben nasıl onları geçerim’ demek lazım.”
Dışarıda fırsat kolluyor
Özince, 2010 ve sonrasında Türkiye’nin tekrar pozitif gelişmeye, ekonominin büyüme hızının yükselmeye başlayacağını ümit ettiğini dile getirerek, İş Bankası’nın da mümkün olduğunca piyasadaki payını artırmaya çalışacağını, bundan dolayı dikkatli bir şekilde yatırımlara devam edeceklerini, 2010-2011 civarında İş Bankası’nın Türkiye’nin en büyük altyapısına sahip bankası olabileceğini söyledi. Bankanın ne olursa olsun ana prensiplerinden vazgeçmeden faaliyetini sürdüreceğini vurgulayan Özince, “Ana prensibimiz nedir? Biz Türkiye’nin her yerinde iş yapmalıyız. Kârlı yerde de karlı yerde de... Bazı rakiplerimizin bu konuda daha seçici oldukları için, şube başına ve personel başına bizden daha çok kâr elde ettiklerini gördüğümüzde biraz hayıflanıyoruz. Fakat ikisini bir arada yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
İş Bankası’nın uluslararası sıralamada yerini yükseltmeye devam edeceği bir 2010 hedeflediklerini ifade eden Özince, bölgede yaygınlaşma çabalarının 2010’da biraz daha artacağını, şu anda Bakü şubesinin açılış hazırlıklarının sürdüğünü ve Kahire temsilciliğinin çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu belirtti. Ukrayna, Kazakistan ve Rusya’yı fırsatçı bir yaklaşımla araştırdıklarının altını çizen Özince, “Buralarda çok ciddi bankacılık sektörü problemleri yaşanıyor. O ülkelerde uygun bir şans elde edersek oralara bankacılık amaçlı gidebiliriz. Bir kuruluşa yetki verdik. O da bizim adımıza araştırma yapıyor. Irak’ın Türk bankacılık sektörü açısından potansiyeli yüksek bir ekonomi ve ülke olduğunu düşünüyorum” dedi.
Ersin Özince, 2009 ve 2010’da İş Bankası’nın yavaş da olsa piyasa payını artırmaya devam etmesini öngördüğünü, 2011’de bin 300 şubeye ulaşmayı hedeflediklerini, her yıl açtıkları 100 civarındaki şubeyle bine yakın kişiyi işe aldıklarını, yeni ve devam eden yatırımlarla her yıl 200-300 milyon lira civarında yatırımlarının söz konusu olduğunu, bundan sonraki dönemde de bu ivmenin sürmesini beklediklerini söyledi.
İştirakler sinerji yaratıyor
İştirakçiliğin halen bankanın işlerinden biri olduğunun altını çizen Özince, şöyle devam etti: “Hiç tereddütsüz iştirakçiliği günün gerekleri ve kuralları doğrultusunda yapmalıyız. Sanki bankacılıkta iştirakçilik sakıncalı işmiş gibi değerlendirmeler yapıldı. Dendi ki ’Bankacı sanayicilik yapmasın’. Fakat herkes tersini yaptı. Mesele böyle genellemelerle ifade edilecek husus değil. Konu, bankalar bankacılığa odaklı olsun, sermayelerini güçlerini bu işe ayırsın, banka ile iştirakleri arasındaki kol boyu mesafe de rekabeti olumsuz etkilemesin. Önemli olan bu prensipleri uygulamaktır. İş Bankası, son 10 yıl içinde 80 civarındaki doğrudan iştirakini 2008 sonu itibarıyla 30’a indirdi. 2001 krizinden hemen sonra 2002 sonunda İş Bankası’nın aktifi içinde iştiraklerin payı yüzde 12 idi. Bugün yüzde 3 seviyesinde. İş Bankası’nın iştirakçiliği ülke yararına, ülke ekonomisinin yararına. Bankacılıkta yeterince sermaye gücü ve serbest sermayeye sahibiz. İştiraklerimiz bilakis kriz dönemlerinde bize ciddi sinerji yaratıyor. İştirak kurmayız veya satın almayız diye peşin hükmümüz yok.”
İster IMF’li ister IMF’siz kaygılar giderilmeli
IMF ile ilişkilere de değinen Ersin Özince, şunları söyledi: “Türkiye’de 2 yıl sonra bir seçim daha yaşanacak. Türkiye bir de o kulvara girerse ekonomi yönetimi biraz daha zorlanır. Türkiye IMF’den bir zarar görmüyor. IMF’nin Türkiye’nin yararına kullanılabileceği kanaatindeyim. Çünkü IMF’nin en başarılı örneklerinden birini Türkiye’nin teşkil ettiğine inanıyorum. Bu konuda her ne yapılırsa yapılsın, en ufacık bir hatalı sonuç çıkmamalıdır. İster IMF’li, ister IMF’siz... Kaygılar ortadan kaldırılmalı, kaygılar önemsenmeli. IMF ile Türkiye’nin ihtiyaçlarına, boyuna yakışan bir paket olacağına dair ciddi beklenti yaratıldı bizlerde. Ümit ediyorum süratle sonuçlanır.”
Vatandaş zaten reytingini vermiş
ERSİN Özince, kredi derecelendirme kuruluşu Mood’y’s’in Türk bankalarıyla ilgili açıklamasına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Benim bankama kim ne reyting verirse versin vatandaş zaten reytingini vermiş. İş Bankası’nın öyle bir mevduat tabanı var ki, mevduat tabanı ve mevduat tabanının istikrarı kanaatimce en iyi iki bankadan biri. Diğeri de Ziraat Bankası... Bizim notumuzu mevduat müşterimiz tayin ediyor.”
Holding olmak için hazırız karar hissedarlarımıza ait
ERSİN Özince, “holding” şeklinde bir yapılanma için banka icra organının her türlü hazırlığını yaptığını, hissedarların böyle bir karar alması durumunda bankanın hiçbir şekilde olumsuz etkilenmeyeceğini açıkladı. Bu çerçevede birçok örneği incelediklerini ve geçmişte danışman şirketlerle de çalıştıklarını kaydeden Özince, “Karar bankanın hissedarlarına ait. Bunda piyasa koşulları, ortaya çıkarılacak yapı çok önemli. Biz icra organı olarak her türlü hazırlığı yaptık. İştirakler holding çatısı altında toplansa veya banka holdingin bir parçası olsa, her nasıl formüle ederseniz edin önemli olan sermayenin yetip yetmemesidir. Banka bunu ödenmiş sermayesi, serbest sermayesiyle yaptığında mevcut bilançosunu gayet rahatlıkla sürdürebilir, büyütmeye devam edebilir. Bunu yapan kuruluşların yurtdışında hemen tamamının başarılı olduğunu söyleyebilirim. İş Bankası Grubu’nun da böyle bir amaçlamasının yararlı olacağı kanaatindeyim” diye konuştu.
Kredi yönetimine çok dikkat edilmeli
ÖZELLİKLE küresel kriz sonrası birçok alanda olduğu gibi Türk bankacılık sektöründe de önümüzdeki dönemin pek kolay olmayacağının altını çizen Ersin Özince, bankacılık sektörünün kredi yönetimine çok dikkat etmesi gerektiğini, ancak kredi riskinde bir felaket senaryosu da öngörmediğini ifade etti.
Türk bankacılık sektörüne çok ciddi beklentilerle birçok yeni sermayedar girdiğini anımsatan Özince, “Hatta yeni sermayedarlar Türkiye’de bankacılığın hızlı adımlarla geliştiği, sürekli kazan-kazan olan bir ortam içinde girdiler. Şimdi çok ciddi primlerle alınan bankaların lisanslarının eskisi kadar kolay kullanılamayacağı ortaya çıkacak. Ben bundan memnun olmuyorum. Keşke böyle olmasaydı da Türk bankacılık sektörü daha da büyümeye devam etseydi. Çünkü küçük bir sistemimiz var. Ama bankacılık sektörünü sadece kârıyla değerlendirmek doğru değil” diye konuştu.
Teröre maruz kalan bölgede kılımıza halel gelmedi
ERSİN Özince, “demokratik açılım”a ilişkin de banka olarak kârlılık veya ortamın farklılığı, sosyal ve siyasi ortamın olumsuzlukları nedeniyle piyasalardan hiç çekilmediklerini vurguladı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki vatandaşların büyük ilgisiyle karşılaştıklarını vurgulayan Özince, şunları kaydetti:
“Bizim teröre maruz kalan bölgede kılımıza halel gelmemiştir. O kadar yıldır araçlarımız para taşımıştır, neredeyse hiçbir vukuat olmamıştır. Hatta o yörede yaşanan tedhiş olaylarında şubelerimiz zarar görmüş, ama bir tek lira para kaybolmamıştır. İster Kürt, ister Arap, ister diğerleri olsun bütün vatandaşlarımız İş Bankası’na karşı bir Cumhuriyet müessesesi olarak her zaman inancını korumuştur. Bizim Doğu, Güneydoğu’daki pazar payımız İstanbul, Ankara gibi şehirlerimizin oransal olarak iki katıdır.”
İŞ BANKASI 85’İNCİ YAŞINI KUTLUYOR
ERSİN Özince, bankanın 85. kuruluş yıldönümü için mütevazı programlar düzenlediklerini, kuruluş yıldönümünü vesile ederek ekonomik ve sosyal alanda nerede olduklarını, ne yaptıklarını gözden geçirmeyi tercih ettiklerini ifade etti. Her yıl kuruluş yıldönümünde Anıtkabir’i ziyaret ettiklerini belirten Özince, “Kuruluşla aslında en çok andığımız, Cumhuriyetin kurucu kadrosu ve onların iktisadi açıdan bağımsız Türkiye idealleri... Kuruluş yıldönümü için bunu hatırlamamız en önemlisi” diye konuştu
Read more...